6 Ağustos 2018 Pazartesi

Yastığın Üstünde Ne Var?

Bu yazıyı yazmaya oturduğumda, serbest piyasada bir Amerikan Doları için 5.21 TL. ödemek gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz yılın başında, 2 Ocak 2018’de, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası bir Amerikan Doları için 3,77 TL. ödemenin yeterli olduğunu ilan etmişti.

Ocak/2018’den bu yana Türkiye’de çok şey oldu. Erken seçimler, ABD ile yaşanan krizler, ekonomideki makro, mikro ne varsa bozulan tüm göstergeler, ekonomide giderek büyüyen panik ortamı… 

Tüm bu süreçte yeni sistem, yeni yönetim kadrosu, 100 günlük program vesaire ile her şeyin rayına gireceği beklentisinin kamuoyunda hâkim olması umuldu. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan 100 günlük çalışma programını açıklarken, daha önceki kur yükselişlerinde yaptığı çağrıyı yineledi; “yastık altındaki dövizlerinizi çıkartın, gelin bunları TL’ye çevirin…” 
Çağrı güzel, iyi, hoş da; dolarize olmuş bir ekonomide, kim elindeki yabancı para cinsinden varlığını, ulusal parayla değiş tokuş edecek? 

Evet, dolarizasyon bir iktisat kavramı. 
Paranın hesap birimi olma ve ödeme aracı olma gibi en temel işlevlerini, yabancı paranın yerine getirmesi, yani ulusal paranın yerini yabancı paranın alması olarak tanımlanıyor. 

Bir yandan yastık altı dövizlerinin ulusal paraya çevrilmesi çağrısı, bir yandan dış ticarette kimi ülkelerle Amerikan Doları dışında ticaret yapma gayretleri, beri yanda milliyetçilik kayığına bindirilmek istenen toplumsal ekonomik refleksin konsolide edilmesi isteği… 
Bunlar varken, bu yazıda “Türkiye tam bir dolarizasyon iklimini yaşamaktadır” diye öne süreceğim görüş, çokça eleştirilecek, hatta kınanacak. 

Ancak iktisat bilimin ışığında, verilerle konuşmak gerek. 
Bir ülkede dolarizayon olgusunun var olup olmadığını anlamak için basit bir formül uygulanması yeterli. 
Ülkedeki yabancı para cinsinden mevduatın, toplam mevduat içindeki oranı, ülkede dolarizayonun söz konusu olup olmadığını ortaya koyan en basit gösterge. 

TCMB 2018/Haziran verilerine göre; ülkemizdeki yerli/yabancı para cinsinden toplam mevduat miktarı 1.673.245 milyon TL. 
Bu mevduatın 740.419 Milyon TL’sı yabancı para cinsinden mevduat. 
Yabancı para cinsinden mevduatın, toplam mevduata oranı yüzde 44,25.

Daha geniş spektrumlu bir başka formül ise, döviz mevduatlarının geniş anlamda para arzına oranını dikkate alıyor. 
TCMB’nın 2018/Haziran ayına ait verilerine, dolaşımdaki para ve toplam mevduat toplamı 1.808.026 Milyon TL. 
Yabancı para cinsinden mevduatın bu rakama oranı da yüzde 40,95.

İktisatçılar bu oranların yüzde 30 üzerinde olması durumunda, o ülkede yüksek derecede dolarizayon süreci yaşandığını söylüyorlar. 
İktisatçıların geçmiş yıllar ve çok sayıda ülke için yaptıkları araştırmalar ile belirledikleri yüzde 30 rakamının çok üzerinde bir rakama sahip Türkiye. 
Yani yüksek derecede dolarizasyonun egemen olduğu bir ekonomi söz konusu. 

Soru şu; bu denli yüksek derecede dolarizasyonun egemen olduğu bir ekonomide, ulusal para birimi TL’ye nasıl dönülecek? 

Yüksek dolarizasyon sürecinde, ulusal para biriminin yerini almış olan Amerikan Doları’nın sahibi olan ABD’nin, dış politika ve dış ticaret alanında, üzerimizdeki etkisi nasıl kontrol edilecek? 

Bu temel soru ortada dururken; dolarizasyon nedeniyle kurun kontrol edilememesi ve doğal olarak faiz artışı, enflasyon, istihdam gibi sorun ve sorulara yer bile kalmıyor. 

İşimiz zor, vaktimiz az...

Yazı bitti, şu anda bir Amerikan Doları 5.28 lira olmuş. 
Yani cebimdeki 100 lira, bir saat içinde 98,65 liraya düştü.

Hiç yorum yok: