Bir kez daha dört bir yanda boykot broşürlerinin dağıtıldığı, internette “boykot edelim” mesajlarının dolaştığı günleri yaşıyoruz.
İsrail’in yardım filosuna saldırısı sonrası, kabaran yüreğimiz için elimizden gelenin meydanlara doluşup öfkemizi haykırmak, enikonu öfkemizin hedefi olanlara para kazandırmamayı dert ettiğimiz günlerdeyiz.
Ne zaman boykot konusu ülke gündemine gelse, “başarılamaz” söylemi ile ortaya çıkanların çokça olduğunu biliyoruz.
Ya da başlayıp, ömrü saman alevinin ömrü kadar olan boykot girişimlerinin tanığı olduk çoğu kez.
Gelin, kurucusu ve halen Onursal Başkanı bulunduğum Tüketiciler Birliği’ndeki Genel başkanlık görevimiz esnasında gerçekleştirdiğimiz boykot çalışmalarına bir göz atalım.
Yol haritası doğru belirlenmiş bir boykotu örgütlediğimizde neleri başarabiliyoruz, görelim…
Chesterfield’in Ambalajı
2002 yılıydı.
Bir tüketici elinde Chesterfield sigarası ile bize geldi.
“Bu sigaranın üzerinde Cami resmi var. Paket bitince yerlere atılacak, üzerine basacağız, bunun değiştirilmesini istiyorum” diye yakındı.
Konuyu bizden önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na bildiren tüketicinin başvurusu üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı sigarayı üreten Philip Morris firmasının Türkiye’deki üretici kuruluşuna mektup yazmış, rica etmiş.
Ama nafile. Kulak asan olmamış.
Sigara paketini inceledik.
Gerçekten üzerindeki resim, Ortaköy Cami resmi.
Bir basın açıklaması yaparak, paketteki bu resmin kaldırılmasını, aksi takdirde boykot uygulanacağı konusunda firmayı uyardık ve kamuoyunu da bilgilendirdik.
Açıklamamızın bir gün sonrasında sigarayı üreten firmadan bir yazılı cevap geldi.
Sonuç; Dünyanın dev şirketlerinden olan Philip Morris firmasının, 111 ülkede Ortaköy Camii resmi ile sattığı Cehsterfield marka sigara paketindeki Cami resmi kaldırıldı.
Dünya Devi’nin Özrü
2005 yılındayız.
Ülkemizde Şampiyonlar Ligi final maçı oynanacak.
Maç nedeniyle binlerce yabancı gazeteci ülkemize geliyor.
Gelen gazetecilere dağıtılmak üzere, Türkiye’yi tanıtan bir kitapçık hazırlanıyor.
Kitapçıkta Türkiye ile ilgili olarak; “şark zihniyetli”, “taksicileri soyguncu”, “muhafazakâr yapı nedeniyle eşiyle, arkadaşlarıyla dolaşanlara karışan” bir ülke tasviri yapılarak “Kürt” ve “Ermeni” konularının sorun olarak yaşandığı bir ülkeden söz ediliyor.
Kitapçığı hazırlayan maçın ana sponsoru ve aynı zamanda bir dünya devi; Master Card firması.
Bir basın açıklaması yaptık ve dedik ki; “Türkiye tüketicisi Master Card kullanmaktadır. Bu ticari gerçeklik nedeniyle Master Card, dağıtmış olduğu kitapçıkla ülkemize ve bu topraklarda yaşayan insanlara yapmış olduğu hakaretler için özür dilemelidir. Aksi halde… firmanın hizmetlerini satın alma konusundaki tutumumuzu gözden geçireceğiz.”
Sonuç; Dünya devi firma 24 saat içinde geri adım attı ve bize ve tüm medyaya bir yazı göndererek, Türk halkından özür diledi.
Korku Dağları Sarınca…
Yıl 2006.
Bir bira firmasının reklâm amacıyla ürettiği bardak altlıklarını inceliyoruz.
Güya çeşitli ülke lisanlarına benzetme yapılarak içki adı ile türetilmiş hayali futbolcu adları yazılı.
Arap futbolcu için kullanılan ibare, (Hâşâ) “Biraullah.”
Hemen harekete geçtik.
Hem firma yöneticileri hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunduk, hem de birayı üreten Anadolu Grubu’nun tüm markalarına boykot başlatacağımızı kamuoyuna ilan ettik.
Sonuç; Anadolu Grubu bize bir yazı gönderdi: “Efes Pilsen olarak kamu vicdanını rahatsız edici bir etki yaratmış olmaktan büyük üzüntü duyduğumuzu ve çalışma ile birlikte bardak altlıklarını bütünüyle yok ettiğimizi kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz."
Buraya kadarki boykot anılarımızda, daha boykota başlamadan, sadece boykot edeceğimizi ilân etmekle amaca ulaştık.
Bir de fiilen gerçekleştirdiğimiz boykotlar oldu; “Cephane Bizden Değil”, “Danimarka”, “Onuruna Fransız Kalma” boykotları…
Irak İşgal Ediliyor, Tüketici Boykota Başlıyor
Irak’ın işgalinin yaklaştığı günler.
ABD. tüm pervasızlığı ile geriye sayımı başlatmış durumda.
Savaş karşıtı dünya kamuoyu ayakta.
Bize de, yurttaşlardan “boykot edelim” talebi geliyor yoğun olarak.
Düşünüyoruz, yaşamımızdaki ABD. kökenli malları.
Hangisinden vazgeçelim dersek, tüketici arkamıza düşer?
Başarısız bir boykot girişiminden kurtulmanın çarelerini arıyoruz.
Yaşamımızı işgal etmiş binlerce ABD. malını, mesela bilgisayardaki Windows yazılımını artık kullanmıyoruz dersek, başarabilir miydik?
Sonu olmayan bir girişim yerine, ABD. nin emperyalist yayılmacılığının simgelerini boykot etmeye karar veriyoruz: ABD. nin doları, havayolu American Air Lines ilk aklımıza gelenler. Hamburgeri, kolayı ve sigarasını da listeye ekleyip beş kalemlik bir boykot listesi ile kamuoyuna duyurumuzu yapıyoruz.
Sonuç; ABD. nin ve diğer emperyalistlerin Irak’ı işgaline engel olamadık, işgal sona ermedi.
Ama işgalden dört-beş ay sonra, ABD. de yayın yapan ekonomi kanalı CNBC, ABD. kökenli ürünlerin Türkiye’de satışının yüzde yirmi civarında düştüğünü haber olarak geçti.
Boykot kapsamındaki Mc Donalds firması, Türkiye’de yeni şube açma sürecini durdurdu, dahası varolan şubelerini azaltma kararı aldı.
En önemlisi de, o dönem kadar ekonomik ilişkilerimizde temel parametre olarak kullandığımız “dolar”ın egemenliği sona erdi.
Onurumuza Fransız Kalmadık
2006 yılının son ayları.
“Ermeniler soykırıma uğramamıştır” diyene hapis cezası öngören bir yasa tasarısı Fransa Parlamentosu’nda.
Tasarının kabul edilmesi üzerine, aynı gün boykot kararı alıyoruz.
İsrail’in yardım filosuna saldırısı sonrası, kabaran yüreğimiz için elimizden gelenin meydanlara doluşup öfkemizi haykırmak, enikonu öfkemizin hedefi olanlara para kazandırmamayı dert ettiğimiz günlerdeyiz.
Ne zaman boykot konusu ülke gündemine gelse, “başarılamaz” söylemi ile ortaya çıkanların çokça olduğunu biliyoruz.
Ya da başlayıp, ömrü saman alevinin ömrü kadar olan boykot girişimlerinin tanığı olduk çoğu kez.
Gelin, kurucusu ve halen Onursal Başkanı bulunduğum Tüketiciler Birliği’ndeki Genel başkanlık görevimiz esnasında gerçekleştirdiğimiz boykot çalışmalarına bir göz atalım.
Yol haritası doğru belirlenmiş bir boykotu örgütlediğimizde neleri başarabiliyoruz, görelim…
Chesterfield’in Ambalajı
2002 yılıydı.
Bir tüketici elinde Chesterfield sigarası ile bize geldi.
“Bu sigaranın üzerinde Cami resmi var. Paket bitince yerlere atılacak, üzerine basacağız, bunun değiştirilmesini istiyorum” diye yakındı.
Konuyu bizden önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na bildiren tüketicinin başvurusu üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı sigarayı üreten Philip Morris firmasının Türkiye’deki üretici kuruluşuna mektup yazmış, rica etmiş.
Ama nafile. Kulak asan olmamış.
Sigara paketini inceledik.
Gerçekten üzerindeki resim, Ortaköy Cami resmi.
Bir basın açıklaması yaparak, paketteki bu resmin kaldırılmasını, aksi takdirde boykot uygulanacağı konusunda firmayı uyardık ve kamuoyunu da bilgilendirdik.
Açıklamamızın bir gün sonrasında sigarayı üreten firmadan bir yazılı cevap geldi.
Sonuç; Dünyanın dev şirketlerinden olan Philip Morris firmasının, 111 ülkede Ortaköy Camii resmi ile sattığı Cehsterfield marka sigara paketindeki Cami resmi kaldırıldı.
Dünya Devi’nin Özrü
2005 yılındayız.
Ülkemizde Şampiyonlar Ligi final maçı oynanacak.
Maç nedeniyle binlerce yabancı gazeteci ülkemize geliyor.
Gelen gazetecilere dağıtılmak üzere, Türkiye’yi tanıtan bir kitapçık hazırlanıyor.
Kitapçıkta Türkiye ile ilgili olarak; “şark zihniyetli”, “taksicileri soyguncu”, “muhafazakâr yapı nedeniyle eşiyle, arkadaşlarıyla dolaşanlara karışan” bir ülke tasviri yapılarak “Kürt” ve “Ermeni” konularının sorun olarak yaşandığı bir ülkeden söz ediliyor.
Kitapçığı hazırlayan maçın ana sponsoru ve aynı zamanda bir dünya devi; Master Card firması.
Bir basın açıklaması yaptık ve dedik ki; “Türkiye tüketicisi Master Card kullanmaktadır. Bu ticari gerçeklik nedeniyle Master Card, dağıtmış olduğu kitapçıkla ülkemize ve bu topraklarda yaşayan insanlara yapmış olduğu hakaretler için özür dilemelidir. Aksi halde… firmanın hizmetlerini satın alma konusundaki tutumumuzu gözden geçireceğiz.”
Sonuç; Dünya devi firma 24 saat içinde geri adım attı ve bize ve tüm medyaya bir yazı göndererek, Türk halkından özür diledi.
Korku Dağları Sarınca…
Yıl 2006.
Bir bira firmasının reklâm amacıyla ürettiği bardak altlıklarını inceliyoruz.
Güya çeşitli ülke lisanlarına benzetme yapılarak içki adı ile türetilmiş hayali futbolcu adları yazılı.
Arap futbolcu için kullanılan ibare, (Hâşâ) “Biraullah.”
Hemen harekete geçtik.
Hem firma yöneticileri hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunduk, hem de birayı üreten Anadolu Grubu’nun tüm markalarına boykot başlatacağımızı kamuoyuna ilan ettik.
Sonuç; Anadolu Grubu bize bir yazı gönderdi: “Efes Pilsen olarak kamu vicdanını rahatsız edici bir etki yaratmış olmaktan büyük üzüntü duyduğumuzu ve çalışma ile birlikte bardak altlıklarını bütünüyle yok ettiğimizi kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz."
Buraya kadarki boykot anılarımızda, daha boykota başlamadan, sadece boykot edeceğimizi ilân etmekle amaca ulaştık.
Bir de fiilen gerçekleştirdiğimiz boykotlar oldu; “Cephane Bizden Değil”, “Danimarka”, “Onuruna Fransız Kalma” boykotları…
Irak İşgal Ediliyor, Tüketici Boykota Başlıyor
Irak’ın işgalinin yaklaştığı günler.
ABD. tüm pervasızlığı ile geriye sayımı başlatmış durumda.
Savaş karşıtı dünya kamuoyu ayakta.
Bize de, yurttaşlardan “boykot edelim” talebi geliyor yoğun olarak.
Düşünüyoruz, yaşamımızdaki ABD. kökenli malları.
Hangisinden vazgeçelim dersek, tüketici arkamıza düşer?
Başarısız bir boykot girişiminden kurtulmanın çarelerini arıyoruz.
Yaşamımızı işgal etmiş binlerce ABD. malını, mesela bilgisayardaki Windows yazılımını artık kullanmıyoruz dersek, başarabilir miydik?
Sonu olmayan bir girişim yerine, ABD. nin emperyalist yayılmacılığının simgelerini boykot etmeye karar veriyoruz: ABD. nin doları, havayolu American Air Lines ilk aklımıza gelenler. Hamburgeri, kolayı ve sigarasını da listeye ekleyip beş kalemlik bir boykot listesi ile kamuoyuna duyurumuzu yapıyoruz.
Sonuç; ABD. nin ve diğer emperyalistlerin Irak’ı işgaline engel olamadık, işgal sona ermedi.
Ama işgalden dört-beş ay sonra, ABD. de yayın yapan ekonomi kanalı CNBC, ABD. kökenli ürünlerin Türkiye’de satışının yüzde yirmi civarında düştüğünü haber olarak geçti.
Boykot kapsamındaki Mc Donalds firması, Türkiye’de yeni şube açma sürecini durdurdu, dahası varolan şubelerini azaltma kararı aldı.
En önemlisi de, o dönem kadar ekonomik ilişkilerimizde temel parametre olarak kullandığımız “dolar”ın egemenliği sona erdi.
Onurumuza Fransız Kalmadık
2006 yılının son ayları.
“Ermeniler soykırıma uğramamıştır” diyene hapis cezası öngören bir yasa tasarısı Fransa Parlamentosu’nda.
Tasarının kabul edilmesi üzerine, aynı gün boykot kararı alıyoruz.
Başımız yine dertte; boykotu nasıl tasarlamalıyız ki, gerçekten Fransız malı olan ve tüketicinin katılabileceği bir liste yapalım…
Her hafta bir Fransız ürününü açıklama kararı alıyoruz.
Amacımız, kapsamı giderek artan boykot ile Fransız kamuoyunun süreç içerisinde harekete geçmesini sağlamak ve dahası Türkiye tüketicisinin boykota katılımını diri tutmak.
İlk hafta açıkladığımız Total ile yer yerinden oynadı.
Firmanın Avrupa borsalarındaki hisse senetleri açıklamanın olduğu gün yüzde beş değer kaybetti.
Fransa ile ilişkili markalar hangi hafta kendilerini açıklayacağımız endişesi ile Fransa üzerinde lobi yapmaya başladılar.
İlerleyen haftalarda açıkladığımız kimi markaların Türkiye yöneticileri bize gelerek, satışların dibe vurduğunu, yasanın Senato’da yasalaşmaması için Fransa’da yoğun bir çalışma yaptıklarını itiraf ettiler.
Sonuç; Parlamento’da kabulüne karar verilen yasa, Senato’da onaylanmak için yola çıktı. Ama bir türlü Senato gündemine gelmedi ve tasarı yasalaşmadı.
Boykot Paradoksu
Boykot konusunda geçmişten gelen kimi anılarımız bunlar.
Boykot tasarlarken bir çok dinamiği bir arada değerlendirmek gerekiyor.
Dinamikleri doğru değerlendirip, doğru tasarlanan boykot çalışmalarında, amaca ulaşmak mümkün.
Ama bu dinamikler öylesine zorlu ki, kimi zaman boykot sürecinin bir paradoksa dönüşmesi de işten bile değil.
Boykot kampanyalarında olası paradoksları bir başka yazıya bırakıyoruz.
Ancak insanlığın vicdanının kanatıldığı bu günlerde, özellikle Tüketiciler Birliği’nin http://www.tuketiciler.org/ sitesinde duyurduğu ürünleri kullanmayarak, boykot sürecine katılımımızı kararlılıkla sürdürmenin bir borç olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Her hafta bir Fransız ürününü açıklama kararı alıyoruz.
Amacımız, kapsamı giderek artan boykot ile Fransız kamuoyunun süreç içerisinde harekete geçmesini sağlamak ve dahası Türkiye tüketicisinin boykota katılımını diri tutmak.
İlk hafta açıkladığımız Total ile yer yerinden oynadı.
Firmanın Avrupa borsalarındaki hisse senetleri açıklamanın olduğu gün yüzde beş değer kaybetti.
Fransa ile ilişkili markalar hangi hafta kendilerini açıklayacağımız endişesi ile Fransa üzerinde lobi yapmaya başladılar.
İlerleyen haftalarda açıkladığımız kimi markaların Türkiye yöneticileri bize gelerek, satışların dibe vurduğunu, yasanın Senato’da yasalaşmaması için Fransa’da yoğun bir çalışma yaptıklarını itiraf ettiler.
Sonuç; Parlamento’da kabulüne karar verilen yasa, Senato’da onaylanmak için yola çıktı. Ama bir türlü Senato gündemine gelmedi ve tasarı yasalaşmadı.
Boykot Paradoksu
Boykot konusunda geçmişten gelen kimi anılarımız bunlar.
Boykot tasarlarken bir çok dinamiği bir arada değerlendirmek gerekiyor.
Dinamikleri doğru değerlendirip, doğru tasarlanan boykot çalışmalarında, amaca ulaşmak mümkün.
Ama bu dinamikler öylesine zorlu ki, kimi zaman boykot sürecinin bir paradoksa dönüşmesi de işten bile değil.
Boykot kampanyalarında olası paradoksları bir başka yazıya bırakıyoruz.
Ancak insanlığın vicdanının kanatıldığı bu günlerde, özellikle Tüketiciler Birliği’nin http://www.tuketiciler.org/ sitesinde duyurduğu ürünleri kullanmayarak, boykot sürecine katılımımızı kararlılıkla sürdürmenin bir borç olduğunu unutmamamız gerekiyor.
(Makale, Baran Dergisi'nde yayınlanmıştır.)