TÜRKİYE'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu söyleyen Tüketici Hakları
Uzmanı Mehmet Bülent Deniz, petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki
pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile aynı vergiyi ödediğini belirterek,
"Ama ben Ali Ağaoğlu kadar zengin değilim" dedi. Deniz, Türkiye'de
binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine başlayacağı endişesi
taşıdıklarını bildirdi.
Erzurum Tüketici Hak Arama Derneği'nin açılışına Tüketici Başvuru Merkezi Genel
Başkanı İbrahim Güllü, Tüketici Güvenliği Derneği Genel Başkanı Murat Köse,
Sivil Toplum Diyalog Merkezi Genel Koordinatörü Sevim Murat ile birlikte
katılan Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, tüketicinin hakkını
aramamasından yakındı. Tüketicinin bankaya olan borçlarında çok ciddi artışlar
olduğunu ve Türkiye bütçesi kadar hane halkı borçluluğunun söz konusu olduğunu
belirten Deniz, "Kredi kartı ile tüketici kredilerine bu kadar borçlu
olduğu bir ülkede insanların daha kaliteli ve endişesiz bir yaşam sürme olanağı
konusunda olasılığı ne yazık ki söz konusu değil. Muhtemelen Kasım ayından
itibaren Türkiye'de binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine
başlayacağı endişesi taşıyoruz. Türkiye'de ne yazıkki 3- 4 yılda bir kredi
kartı ile ilgili sıkıntı sürekli ülkenin gündemine geliyor. Bu toplumsal barışı,
toplumsal huzuru ihlal eden ve zedeleyen bir durum" diye konuştu.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın bundan bir ay önce açıklamış olduğu 'Yeni tüketici yasası yapıyoruz' beyanatını hatırlatan Tüketici Hakları Uzmanı Mehmet Bülent Deniz, "Hazırlanan bu taslak bakan beyin ifadesine göre Ekim ayından sonra meclis gündemine gelmesi söz konusu. Biz tüketici yasası yeni baştan yapılırken Türkiye'de şu anda sıkıntıya düşmüş yaklaşık 9 milyon kredi kartı kullanıcısı için bu yasa taslağına eklenecek geçici maddelerle borçların yeniden yapılandırılmasını mümkün olabileceğini ifade ediyoruz ve bu yönde talebimiz var. Türkiye'de yaklaşık 15 milyon civarında insan üzerinde kredi kartı var. Her bir kredi kartı kullanıcısının birden fazla kredi kartı söz konusu. Yaklaşık 50 milyon piyasada dolaşan kredi kartı var. Bu 15 milyon kişilik nüfusun yaklaşık 9 milyonu şu an her ay asgari tutarı ödeyerek günü kurtaran kitle. Bunlar borcunu ödemezlik yapmıyorlar ama her ay bir başka karttan alıp başka kartı kapatarak veya yakınları üzerinden tüketici kredisi çekmek suretiyle günü kurtarmakta. Fakat bu noktada artık denizin bitimine, karanın görünmeye başladığını endişe ile izliyoruz. Türkiye'de çok ciddi bir toplumsal sıkıntının olacağı yönünde beklenti var dolayısıyla TBMM'nin önüne gelen tüketici yasası ile ilgili çalışma yaparken mutlak suretle bu borçlu hane halkının borçlarını daha rahat ödeyebileceği bir formülü üretilmesiyle ilgili çözüm arayışlarını sivil toplum örgütleri ile beraber yapmaları gerektiğin düşünüyoruz" dedi.
Öte yandan Türkiye'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu hatırlatan Deniz, bir petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile telefonu kaldırdığında Rahmi Koç ile aynı vergiyi ödediğini belirterek, "Ben onlar kadar zengin değilim ki. Vergi biliyorsunuz kişilerin ödeme kudretine ve mali yeterliliklerine göre alınması gereken bir bedeldir. Ben iş adamı ile aynı vergiyi veriyorsam veya daha dar gelirli bir insan aynı vergiyi veriyorsa burada toplumsal bir adaletsizlik söz konusudur. Türkiye'de dolaylı vergi dediğimiz akaryakıtından, telefondan, enerjiden ve sudan alınan vergi oranı yüzde 65 civarındadır. Yani devlet her yüz liralık vergi gelirinin 65 lirasını bu benzin pompalarından GSM şirketlerinden tahsis etmektedir. Oysaki Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 30 ile 35 seviyesindedir. Dolaylı vergi vermenin en klasik sonucu toplumdaki gelir dağılım adaletinin bozulmasıdır. Fakir de, zengin de aynı oranda, aynı vergiyi verirse o toplumda gelir dağılımı piramidi dediğimiz o meşhur piramidin ucu iyice sivrileşir alt taraftaki dar gelirli kesimin sayısı ne yazıkki artar. Biz hükümetten, siyasi iktidardan bu dönemde dolaylı vergilerin oranlarının azaltılmasını beklerken 2 gün önce akaryakıta, tapu harçlarına veya araç alıp satımlarda vergilerine getirilen yeni zamlarla karşı karşıya kalınca açıkçası şok olduk. Çünkü bu artışlar piyasadaki diğer mal ver hizmetlerinde bedelin artacağı anlamına gelmektedir" dedi
Türkiye'de 15 milyon insandan her yıl kart ücreti adı altında bankaların 50 lira para kestiğini sözlerine ekleyen Deniz şunları söyledi:
"Kredi kartları için 2007 yılında ilk davayı açtım. Kredi kart aidatının bana ödenmesi için. '15 milyondan kaç kişi gidip bu aidatlarından parasını geri alıyor' derseniz bir kaç yüz biri geçmiyordur. Geriye kalan para bankaların cebine kar olarak gidiyor. Dolayısıyla biz tüketici olarak hem bu konuda hakkımız zor ve zahmetli olduğu düşüncesiyle aramıyoruz ki aslında hiç de zor değil çünkü yapılması gereken sadece yaşadığımız ilçenin kaymakamlık binasındaki tüketici sorunlar hakem heyetine gitmek ve oraya ücretsiz başvuru yapmak ve orada 3 ay içinde karar almaktır. Hem zahmetsiz hem de zor olmayan bir sistemden bahsediyoruz. Dileriz tüketici hak arama derneği gibi çalışmaların sayesinde hakkını arayan kişi sayısı inşallah daha çok artacaktır. Elektrik faturalarda kayıp kaçak bedeli diye bir bedel söz konusu olmayacak. Onu faturanın diğer kalemleri içerisine yedirmek zorunda kaldılar. Ama hala biz yüzde 15 kayıp kaçak bedeli ödüyoruz. Kayıp kaçak bedeli ne demek karpuz satan adam karpuzunu tezgahına koyarken yere düşüp kırılan karpuzların parasını karpuz alan vatandaştan tahsil ediyor. Çok haksız bir uygulamadır. Nihaiyi kararlar çıktıktan sonra kayıp kaçak bedeli konusunda ümit ediyoruz vatandaş rahat bir nefes alacak. Kayıp kaçak bedeli konusunda vatandaşlarımızdan dava açmalarını istemiyoruz. Halkımıza şuan dava açmayın çağrısı yapıyoruz. Çünkü henüz olay netleşmiş değil. Davayı kaybeden tüketiciler 3-5 lira kayıp kaçak bedelini almak için yapmış oldukları bu girişimin sonunda ne yazık ki 550 lira mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti ödemek zorunda kalıyorlar. Bizler pilot davalar açtık. Sonucu beklesinler."
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın bundan bir ay önce açıklamış olduğu 'Yeni tüketici yasası yapıyoruz' beyanatını hatırlatan Tüketici Hakları Uzmanı Mehmet Bülent Deniz, "Hazırlanan bu taslak bakan beyin ifadesine göre Ekim ayından sonra meclis gündemine gelmesi söz konusu. Biz tüketici yasası yeni baştan yapılırken Türkiye'de şu anda sıkıntıya düşmüş yaklaşık 9 milyon kredi kartı kullanıcısı için bu yasa taslağına eklenecek geçici maddelerle borçların yeniden yapılandırılmasını mümkün olabileceğini ifade ediyoruz ve bu yönde talebimiz var. Türkiye'de yaklaşık 15 milyon civarında insan üzerinde kredi kartı var. Her bir kredi kartı kullanıcısının birden fazla kredi kartı söz konusu. Yaklaşık 50 milyon piyasada dolaşan kredi kartı var. Bu 15 milyon kişilik nüfusun yaklaşık 9 milyonu şu an her ay asgari tutarı ödeyerek günü kurtaran kitle. Bunlar borcunu ödemezlik yapmıyorlar ama her ay bir başka karttan alıp başka kartı kapatarak veya yakınları üzerinden tüketici kredisi çekmek suretiyle günü kurtarmakta. Fakat bu noktada artık denizin bitimine, karanın görünmeye başladığını endişe ile izliyoruz. Türkiye'de çok ciddi bir toplumsal sıkıntının olacağı yönünde beklenti var dolayısıyla TBMM'nin önüne gelen tüketici yasası ile ilgili çalışma yaparken mutlak suretle bu borçlu hane halkının borçlarını daha rahat ödeyebileceği bir formülü üretilmesiyle ilgili çözüm arayışlarını sivil toplum örgütleri ile beraber yapmaları gerektiğin düşünüyoruz" dedi.
Öte yandan Türkiye'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu hatırlatan Deniz, bir petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile telefonu kaldırdığında Rahmi Koç ile aynı vergiyi ödediğini belirterek, "Ben onlar kadar zengin değilim ki. Vergi biliyorsunuz kişilerin ödeme kudretine ve mali yeterliliklerine göre alınması gereken bir bedeldir. Ben iş adamı ile aynı vergiyi veriyorsam veya daha dar gelirli bir insan aynı vergiyi veriyorsa burada toplumsal bir adaletsizlik söz konusudur. Türkiye'de dolaylı vergi dediğimiz akaryakıtından, telefondan, enerjiden ve sudan alınan vergi oranı yüzde 65 civarındadır. Yani devlet her yüz liralık vergi gelirinin 65 lirasını bu benzin pompalarından GSM şirketlerinden tahsis etmektedir. Oysaki Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 30 ile 35 seviyesindedir. Dolaylı vergi vermenin en klasik sonucu toplumdaki gelir dağılım adaletinin bozulmasıdır. Fakir de, zengin de aynı oranda, aynı vergiyi verirse o toplumda gelir dağılımı piramidi dediğimiz o meşhur piramidin ucu iyice sivrileşir alt taraftaki dar gelirli kesimin sayısı ne yazıkki artar. Biz hükümetten, siyasi iktidardan bu dönemde dolaylı vergilerin oranlarının azaltılmasını beklerken 2 gün önce akaryakıta, tapu harçlarına veya araç alıp satımlarda vergilerine getirilen yeni zamlarla karşı karşıya kalınca açıkçası şok olduk. Çünkü bu artışlar piyasadaki diğer mal ver hizmetlerinde bedelin artacağı anlamına gelmektedir" dedi
Türkiye'de 15 milyon insandan her yıl kart ücreti adı altında bankaların 50 lira para kestiğini sözlerine ekleyen Deniz şunları söyledi:
"Kredi kartları için 2007 yılında ilk davayı açtım. Kredi kart aidatının bana ödenmesi için. '15 milyondan kaç kişi gidip bu aidatlarından parasını geri alıyor' derseniz bir kaç yüz biri geçmiyordur. Geriye kalan para bankaların cebine kar olarak gidiyor. Dolayısıyla biz tüketici olarak hem bu konuda hakkımız zor ve zahmetli olduğu düşüncesiyle aramıyoruz ki aslında hiç de zor değil çünkü yapılması gereken sadece yaşadığımız ilçenin kaymakamlık binasındaki tüketici sorunlar hakem heyetine gitmek ve oraya ücretsiz başvuru yapmak ve orada 3 ay içinde karar almaktır. Hem zahmetsiz hem de zor olmayan bir sistemden bahsediyoruz. Dileriz tüketici hak arama derneği gibi çalışmaların sayesinde hakkını arayan kişi sayısı inşallah daha çok artacaktır. Elektrik faturalarda kayıp kaçak bedeli diye bir bedel söz konusu olmayacak. Onu faturanın diğer kalemleri içerisine yedirmek zorunda kaldılar. Ama hala biz yüzde 15 kayıp kaçak bedeli ödüyoruz. Kayıp kaçak bedeli ne demek karpuz satan adam karpuzunu tezgahına koyarken yere düşüp kırılan karpuzların parasını karpuz alan vatandaştan tahsil ediyor. Çok haksız bir uygulamadır. Nihaiyi kararlar çıktıktan sonra kayıp kaçak bedeli konusunda ümit ediyoruz vatandaş rahat bir nefes alacak. Kayıp kaçak bedeli konusunda vatandaşlarımızdan dava açmalarını istemiyoruz. Halkımıza şuan dava açmayın çağrısı yapıyoruz. Çünkü henüz olay netleşmiş değil. Davayı kaybeden tüketiciler 3-5 lira kayıp kaçak bedelini almak için yapmış oldukları bu girişimin sonunda ne yazık ki 550 lira mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti ödemek zorunda kalıyorlar. Bizler pilot davalar açtık. Sonucu beklesinler."