11 Nisan 2013 Perşembe

Çıkar Sağlamak için 'Türk' İbaresi Kullanılıyor


‘Türk’, ‘Türkiye’, ‘Cumhuriyet’ ve ‘Milli’ kelimelerinin şirketlerden çıkarılacağı haberleriyle barış sürecine darbe vurmaya çalışan kartel medyasına tokat gibi cevap Tüketiciler Birliği Federasyonu’ndan geldi.
 
‘Türk’ ibaresinin 1957 tarihli Türk Ticaret Kanunu ve 2011 tarihli Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 46’ıncı maddesinde de şirketler tarafından kullanılamayacağı ve bunun ancak bakanlar kurulu kararı ile verilebileceğini göz ardı ederek yaygara koparan kartel medyasına bir cevap da Tüketiciler Birliği Federasyonu’ndan geldi. ‘Türk’, ‘Türkiye’, ‘Cumhuriyet’ ve ‘Milli’ kelimelerinin çıkar sağlamak amacıyla özel işletmeler tarafından kullanıldığını ve bunun haksız rekabete yol açtığını belirten Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, tüketicileri yanıltan bu firmaların iç yüzünü Akit’e anlattı.
DENİZ: HAKSIZ REKABET OLUYOR
‘Türk’, ‘Milli’, ‘Türkiye’ ve ‘Cumhuriyet’ gibi kelimelerin aslında 1957 yılından beri yasak olduğuna dikkat çeken Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, “Son dönemde bu barış süreci ile ilgili bir takım duyarlılıklar nedeniyle yersiz olarak kamu kurumları açısından toplumda bir tepki oluşturulmaya çalışılıyor. Özel kuruluşlar açısından zaten haksız bir rekabet durumu söz konusu. Bu ibareler zamanında Bakanlar Kurulu’nun kararıyla politik yaklaşımlarla bazı firmalara bu ibarelerin kullanılması yetkisi verilmiş. Örnek vermek gerekirse Türk Demir Döküm gibi. Bu konuda bir sürü şirket sayabiliriz. Bunlar aynı sektörde faaliyet gösteren diğer şirketlere göre bir avantaj sağlıyor. Tüketiciyi yanıltan bir durumdur bu. Örneğin derneklerde bile Türk ve Türkiye kelimelerinin kullanılması için bile Bakanlar Kurulu’nun kararı gerekiyor. Tüketici algısı bu kelimeleri gördüğü zaman bunun devlete ait olduğunu düşünerek daha fazla güven ve daha olumlu bir şekilde ürünlere yöneliyor. Burada yasağın uygulanması gerekir. Hangi firmalar bu ibareleri kullanılıyor tespit edilip, kimin izni olup kimin izni olmadığı ortaya konulmalıdır. Mutlaka siyasi yaklaşımların, o zamanki iktidarların kendi tercihleri doğrultusunda verdiği görülecektir” şeklinde konuştu.
ŞİRKET TÜRK İBARESİNİ KULLANIYOR AMA ADI BAŞKA SANI BAŞKA
Bu durumun bundan sonra daha fazla düzene sokulabileceği inancının arttığını söyleyen Deniz, şunları söyledi: “Aslında biz bunu bankalarda en fazla görüyoruz. Bankaların tüzel kişiliği aslında bizim mahallemizdeki bakkalın tüzel kişiliği kadardır ticaret alanında. Bankaları tüketici devlet kuruluşu olarak denetlenen ve devlet tarafından kontrol altında tutulan ve onun bir parçası olarak görüyor. Halbuki bankalar özel hukuka tabiidir. Türk olmayan ulusal bir firmanın yerelleşme ve pazardan daha çok pay alabilme adına bu unvanları kullanması haksız rekabetin geldiği son nokta. Ekonominin küreselleşmesiyle birlikte zaten firmaların milliyetini tespit etmek zor. Biz İsrail’i boykot etmek istediğimizde bu durumla karşılaştık. Fransız malı diye bildiğimiz mallar başka ülkelerin malı çıkıyor. Adı başka sanı başka. Fakat firmalar buna rağmen çeşitli ulusal ibareleri kullanmak suretiyle tüketici algısında bir yanıltma yapıyorlar. Tamamen pazarda pay kapma telaşıyla ilgili bir durum bu. Türk, Türkiye, Cumhuriyet ve Milli gibi kelimelerin kullanılması kabul edilebilir gibi değil, burada yasanın uygulanması gerekir. Özel kuruluşlar açısından bunların uygulanması gerekir. Ayrıca bu yasa yeni bir şey de değil, kopartılan fırtınalara anlam vermek ise hiç mümkün değil. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın da geriye dönük olarak bunları tespit etmesi ve müdahale etmesi çok mümkün.”
 

bir mektup geldi...


Bir mektup geldi.
İstanbul Barosu Başkanlığı antetli…
“… bu yıl Avukatlık mesleğinde 25 yılı geride bırakıyorsunuz. Bir “meslek ustası” olarak bunca yılın biriktirilmiş bilgilerinden oluşan deneyiminiz, İstanbul Barosu’nun evrensel kabule ulaşmış gücünün de simgesidir. … Bu onurlu geçmişi birlikte kutlamak … için … düzenleyeceğimiz törene …" 
 

Daha dün yemin edilmiş avukatlık ruhsatı alınmıştı.
Çok uzakta değildi, cübbeyi ilk kez giyip duruşmaya çıkmak…
Hepsinin, her şeyin üzerinden 25 yıl geçmiş oysaki…
ius Honorarium (şerefli meslek) diye nitelenirmiş Avukatlık, eski Roma’da.
Fakültenin ilk yılındaki Roma Hukuku dersinden akılda kalan bu nitelemeyi 25 yıl hiç unutmadan yaşamak.
Ve;
İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun (Özdemir Asaf/Adalet)
diyerek yılları arkada bırakmak…

 
796 meslektaşımla birlikte, bu onurlu meslekte 25, 30 ve 35 yılı geride bıraktık.
Ne mutlu bize…