22 Kasım 2009 Pazar

"Âlemin Kralı Dolar'dan, Bancor'a..."



Geçtiğimiz günleri IMF İstanbul Toplantıları ile geçirirken, önceleri kısık sesle dile getirilen bir konu, hep bir ağızdan söylenmeye başlandı.
Efendim konu şu: âlemin kralı dolar’ın rezerv para statüsü artık kalkmalı!

Süreç İran’ın 12 Eylül’de 96.5 milyar dolarlık döviz rezervini Euro’ya çevirme kararı almasıyla başladı. Bu kararın uygulanmasıyla birlikte dolar, euro karşısında ilk etapta yüzde 1’den fazla değer kaybetti. Düşüş halen devam ediyor.
Ardından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den gelen açıklamalarda, dolar’ın rezerv para olmaktan çıkarılması, rezerv para için başka bir belirlemenin yapılması gerektiği dile getirildi.
Tabi bu kervana müzmin ABD karşıtı Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in katılmaması mümkün değildi. Chavez, İran’ı ziyaretinde yaptığı açıklamada; “sadece dolar değil, ABD de son günlerini yaşıyor” deyiverdi.

Rezerv Para Ne Ola ki?
Paranın değeri, herhangi bir mal ve hizmet gibi piyasada alıcı ve satıcının tercihiyle belirleniyor. Para’nın değerinin belirlenmesinin, diğer mal ve hizmetlerden farkı, milyonlarca alıcı ve satıcının belirleme noktasında bulunması ve bir ülke parasına olan talebin, o ülkenin iç ve dış politikalarına olan güveni belirlemesidir.
Ama nihayetinde küresel ticarette stratejik önemdeki petrol, altın, bakır, kahve, enerji gibi malların fiyatlandırılmasında kullanılan para birimi, rezerv para statüsündedir.

Geçtiğimiz yüzyılda ABD doları rezerv para statüsü elde etti. ABD nin süper güç olması, askeri alandaki etkinliği, ulusal para biriminin de küresel ekonominin temel parametresi olmasını sağlamış bulunuyor.

Son küresel ekonomik kriz sürecinde, ABD krizden çıkış için “güçsüz dolar” kartını masaya koydu. Güçsüz dolar politikası, dünyadaki 8.5 trilyon dolarlık rezervi elinde bulunduran ülkeler için şu anlama geliyor; rezervlerdeki dolar cinsi tüm kıymetlerin değeri düşüyor!..
Düşünün lütfen; siz bir devletsiniz (varsayalım ki Çin), Merkez Bankanızdaki tüm kıymetler rezerv para olan dolar cinsinden ve bu kıymetlerin değeri 2 trilyon dolar iken, ABD nin güçsüz dolar politikası nedeniyle elinizdeki rezervin değeri aşağı doğru iniyor. Yani alım gücünüz düşüyor ve artık küresel ticarette kullandığınız bu para ile eskisine göre daha az mal ve hizmet satın alabiliyorsunuz.
Çin, Rusya, Hindistan gibi devlerin yanında OPEC ülkelerinin de, sattıkları petrolü dolar cinsinden satmaları nedeniyle “güçsüz dolar” politikasından etkilenmemeleri mümkün değil.

ABD kriz sürecinde bir yandan FED eliyle faizleri düşürürken, diğer yandan dolar basmaya başladı ve böylece bir taşla iki-üç kuşun canına okundu: Ülkenin astronomik dış ticaret açığı bu şekilde otomatik olarak kapandı, ABD nin dışarıya olan borçları sulandırıldı, diğer yandan düşen dolar karşısında ulusal paraları değerlenen diğer ülkeler para basmaya itildi ve o ülkelerde enflasyon harekete geçti,
Nitekim dünyanın en çok dolar rezervine sahip Çin’de son dönemde görülen enflasyon artışının temel nedeni bu.

Bretton Woods Hikâyeleri ve Keynes’in Bancor’u
Şimdi biraz geriye gidelim; 1944 Temmuz’unda, ABD deki Bretton Woods kasabası tarihi bir toplantıya evsahipliği yaptı. 44 ülkenin temsilcileri orada toplandılar ve son bir yıldır canımıza okuyan küresel ekonominin mimarisini oluşturdular.

Kasabanın ilk hikâyesi, bu toplantılardan sonra IMF ve Dünya Bankası’nın ortaya çıkmış olması.
Sonraki hikâyelere aslında gerek yok; kapitalizm, yayılmacılık, şairin betimlemesiyle, “bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul”, küresel ısınma, açlık…

İşte Bretton Woods’da dünyanın ekonomik geleceğinin mimarisi tasarlanırken, ünlü iktisatçı John M. Keynes, dünyanın tek para birimine geçmesini, Bancor adını verdiği, içinde altının da bulunduğu otuz temel emtianın fiyat ortalamasına göre değeri belirlenecek bir para biriminin kullanılmasını ve IMF nin de “Dünya Merkez Bankası” gibi çalışmasını önerdi.

Keynes’in bu önerileri o günden beri sürekli tartışılıyor aslında.
Gündeme sert bir şekilde gelen “doların rezerv para statüsü”ne ilişkin son tartışma ile Keynes’in parası, yeniden tartışmaların odağı oldu.

Aslında IMF nin parası, “özel çekme hakkı” anlamına gelen SDR, bir anlamda muhasebe amaçlı da olsa, ortak para birimi gibi algılanıyor. Ancak küresel ekonominin “rezerv para” kaygısı, SDR ile giderilecek gibi değil.

Bir yandan Çin, ulusal parası Yuan’ın rezerv para olması için bastırırken, küresel ekonominin dizginlerinin Çin’in eline geçmesinden korkan diğer ülkeler de, -memnun olmasalar da- şimdilik dolar’a razı gelmiş görünüyorlar.

Ama bu durum sürgit böyle gitmeyecektir.
Bir süre sonra dünya, dolar temelli küresel ekonomiyi terk edecek.
Bu radikal dönüşüm tezimiz, “bir yıldır yaşanan küresel ekonomik krizin, insanlık için önemli dönüm noktalarından biri olduğu ve süreçle birlikte yeni dünya düzeninin oluşturulacağı” ana tezimizin doğal sonucudur.




(Makale, Bizim Market Dergisi'nin 2009/Kasım sayısında yayınlanmıştır.)

17 Kasım 2009 Salı

"Kredi Kartı Borcundaki Artış, Toplumsal Felaketin Habercisi"

Tüketici Hakları Uzmanı Bülent Deniz, kredi kart borcundaki artışa ilişkin, gerekli yapısal önlemler alınmaması ve özellikle tüketicinin kredi borçlarının oluşturduğu sarmaldan kurtarılmaması halinde, mevcut tablonun toplumsal felâketin yakın olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Deniz, "Türkiye, kredi kartlarına teslim oluyor." dedi.

Deniz, yatığı yazılı açıklamada, eylül sonu itibariyle kredi kart borcunu ödemeyenlerin sayısında rekor artış gerçekleştiğini söyledi. Deniz'in verdiği bilgiye göre, sadece Eylül ayında 103 bin 94 kişi kredi kart borcunu ödeyemedi. Bu yılın ilk dokuz ayı sonunda, kredi kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısı ise, 722 bin 473 oldu. Bir tüketicinin ortalama olarak iki kredi kartı kullandığı düşünüldüğünde, bu yılın ilk dokuz ayında ödeme yapılmayan kart sayısı 1 milyon 450 bin'e ulaştı. Kredi kartları yanında ferdi kredi kullanan 435 bin 75 tüketici de, borcunu ödeyemedi. Ekim ayı itibariyle Türk halkının bankalara olan kredi kartı ve ferdi kredi borç stoku 120 milyar 2 milyon TL oldu.

"Türkiye'nin 2010 yılı bütçesi büyüklüğünün 287 milyar TL. olduğu hatırlandığında, hane halkı 2010 yılı bütçesinin yarısı miktarında borçlu bulunmaktadır" diyen Bülent Deniz, geçtiğimiz yıl Eylül ayında başlayan küresel ekonomik krizin, hane halkını yüksek borç stoku ile yakaladığını ifade etti. Geçen bir yıllık dönemde de, hane halkının borç stokunun artmaya devam ettiğini, ödememe durumunun da rekor seviyelere ulaştığını kaydetti.

Bu süreçte kredi kart borçlarının yapılandırılarak ödenmesi ve tasfiyesi amacıyla çıkarılan 5915 sayılı yasanın da kamuoyunun beklentilerini karşılamadığını savunan Bülent Deniz, kapsamı dar tutulan yasadan yararlanarak kredi kart borcunu yapılandıran tüketici sayısının, beklenenin oldukça altında kaldığını aktardı. Reel ekonominin canlanması için başlatılan "al-ver, ekonomiye can ver" kampanyasını da, bu borç tablosu içinde başarılamayacak bir kampanya olarak tarihteki yerini aldığını ifade eden Deniz, borcunu ödeyemeyen, ödemekte zorluk çeken tüketicinin ekonomiden, alışverişten çekilmesi ile yaşanmakta olan krizin derinleşerek, ekonominin bütününü etkilediğini söyledi. Deniz, "öte yandan toplu ulaşım, enerji ve benzeri kamusal hizmetlere yapılan ve yapılması düşünülen zamlar, dolaylı vergilerdeki artışlar, tüketici için kara kışın habercisi niteliğindedir" diye konuştu.

Gerekli yapısal önlemler alınmaması ve özellikle tüketicinin kredi borçlarının oluşturduğu sarmaldan kurtarılmaması halinde, mevcut tablonun toplumsal felâketin yakın olduğunu ortaya koyduğunu belirten Bülent Deniz, "Bu sürecin sonu, ülkenin kredi kartına teslim olması demektir." dedi.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=916101&title=kredi-karti-borcundaki-artis-toplumsal-felaketin-habercisi

15 Kasım 2009 Pazar

"Kredi Kartına Teslim Olmak..."

Kredi kart borcundaki rekor artışı değerlendiren Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz; “Türkiye, kredi kartlarına teslim oluyor” dedi.
Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

2009/Eylül sonu itibariyle kredi kart borcunu ödemeyenlerin sayısında rekor artış gerçekleşmiştir.

Sadece Eylül ayında 103.094 kişi kredi kart borcunu ödeyememiş, bu yılın ilk dokuz ayı sonunda, kredi kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 722.473 olmuştur.

Bir tüketicinin ortalama olarak iki kredi kartı kullandığı düşünüldüğünde, bu yılın ilk dokuz ayında ödeme yapılmayan kart sayısı 1.450.000’e ulaşmış bulunmaktadır.

Kredi kartları yanında ferdi kredi kullanan 435.075 tüketici de, borcunu ödeyememiştir. 2009/Ekim ayı itibariyle Türk halkının bankalara olan kredi kartı ve ferdi kredi borç stoku 120.2 milyar TL. olmuştur.

Türkiye’nin 2010 yılı bütçesi büyüklüğünün 287 milyar TL. olduğu hatırlandığında, hane halkı 2010 yılı bütçesinin yarısı miktarında borçlu bulunmaktadır.

Geçtiğimiz yıl Eylül ayında başlayan küresel ekonomik kriz, hane halkını yüksek borç stoku ile yakalamıştır. Geçen bir yıllık dönemde de, hane halkının borç stoku artmaya devam etmiş, ödememe durumu da rekor seviyelere ulaşmıştır.

Bu süreçte kredi kart borçlarının yapılandırılarak ödenmesi ve tasfiyesi amacıyla çıkarılan 5915 sayılı yasa da, kamuoyunun beklentilerini karşılamamış, kapsamı dar tutulan yasadan yararlanarak kredi kart borcunu yapılandıran tüketici sayısı, beklenenin oldukça altında kalmıştır.

Hane halkının borç stokunu ödeyememesi; yüzbinlerce evde, milyonlarca insanımızın ruh sağlığını, aile düzenini olumsuz etkilemekte, borç sarmalından kaynaklanan olumsuzluğun etkisi ile artan boşanmaların yanında intiharlarda artış gözlemlenmektedir.

Reel ekonominin canlanması için başlatılan “al-ver, ekonomiye can ver” kampanyası da, bu borç tablosu içinde başarılamayacak bir kampanya olarak tarihteki yerini almakta; borcunu ödeyemeyen, ödemekte zorluk çeken tüketicinin ekonomiden, alışverişten çekilmesi ile yaşanmakta olan kriz derinleşerek, ekonominin bütününü etkilemektedir.

Öte yandan toplu ulaşım, enerji ve benzeri kamusal hizmetlere yapılan ve yapılması düşünülen zamlar, dolaylı vergilerdeki artışlar, tüketici için kara kışın habercisi niteliğindedir.

Gerekli yapısal önlemler alınmaması ve özellikle tüketicinin kredi borçlarının oluşturduğu sarmaldan kurtarılmaması halinde, mevcut tablo toplumsal felâketin yakın olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu sürecin sonu, ülkenin kredi kartına teslim olması demektir.


Av. M. Bülent Deniz
Tüketici Hakları Uzmanı

10 Kasım 2009 Salı

100 binlerce Cep Telefonu Kapanabilir

Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Bülent Deniz, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTİK) ve üç GSM işletmecisinin tüketicileri zamanında ve yeterince bilgilendirmemesi nedeniyle 10 Kasım’dan sonra yüzbinlerce cep telefonunu kapanma olasılığıyla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.

5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun Geçici 5’inci maddesini değerlendiren Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Bülent Deniz, yasa ile öngörülen sürecin 10 Kasım’da sona ermesiyle birlikte yüzlerce cep telefonunun kapanma olasılığıyla karşı karşıya kalacağını açıkladı.

Geçen yıl 10 Kasım’da yürürlüğe giren 5809 sayılı Elektirk Haberleşme kanunun geçici 5’inci maddesinin GSM mobil telefon hizmeti sunan işletmecilerin nezdinde tutulan abonelik kayıtlarının tam, doğru ve güncel bilgilerden oluşmasını teminen güncellenmesini öngördüğünü anımsatan Deniz, bu çerçevede BTİK’ten yapılan açıklamaya göre 10 Kasım’a kadar GSM işletmecileri nezdindeki abonelik kayıtlarındaki eksiklikleri gidermeyen tüketicilerin hatlarının, bir hafta süresince sadece gelen aramalara açık tutulacağını vurguladı. Deniz, eksikliklerin giderilmemesi halinde hatların 17 Kasım itibariyle tamamen kapatılacağına dikkat çekerek, "Kanunu bilmemek mazeret olamaz kuralı gereğince GSM hizmeti alan tüketicilerin söz konusu düzenlemeden haberdar olduğu varsayılıyor. Ancak yasanın yürürlüğe girdiği bir yıl öncesinden bugüne gerek BTİK, gerekse üç GSM işletmecisi tarafından kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediği gözlemlenmektedir" dedi.

-"BTİK VE ÜÇ GSM İŞLETMECİSİNİN SİTELERİNDE YETERİNCE YER ALMADI"-
BTİK ve her üç GSM operatörüne ait internet sitelerinde yapılan araştırmada, söz konusu yasal düzenleme ve düzenleme kapsamındaki tüketicilerin yapmaları gereken işlemlere ilişkin duyurulara, ana sayfalarda veya ziyaretçilerin kolaylıkla görebilecekleri konumlarda rastlanmadığına işaret eden Deniz, gerekli ve yeterli bilgilendirme yapılmadığı için yüz binlerce tüketicinin hatları kapatılacağı için mağdur olacağını vurguladı.

Yasanın getirdiği ücretsiz devir işlemleri için son tarihin 10 Kasım olduğuna değinen Avukat Deniz açıklamasında şu noktalara dikkat çekti: "Tüketicinin kullanmakta olduğu hat ile ilgili GSM işletmecisine kimliklerini kanıtlayıcı belge ve kullanmakta oldukları hat ile birlikte başvurmaları halinde, devir işlemleri ücretsiz olarak gerçekleştirilecektir. Yasa tarafından öngörülen sürenin bitimine çok az zaman kalması ve tüketicilerin yeterince bilgilendirilmemiş olması nedeniyle yasada öngörülen sürenin uzatılması, kamuoyuna yeterli şekilde duyurulması ve böylelikle yüz binlerce tüketicinin mağdur olmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır."

http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&KategoriID=11&ArticleID=1159918&Date=10.11.2009&b=100

9 Kasım 2009 Pazartesi

""17 Kasım'da, Yüzbinlerce Cep Telefonu Kapanacak"


5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunun Geçici 5. maddesini değerlendiren Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz; “yasa ile öngörülen sürenin, 10 Kasım 2009’da sona ermesiyle birlikte yüzbinlerce cep telefonu kapanma olasılığı ile karşı karşıyadır” dedi.

Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz konuyla ilgili şu açıkla-mayı yapmıştır:

10 Kasım 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunun Geçici 5. maddesi;

“GSM mobil telefon hizmeti sunan işletmeciler nezdinde tutulan abonelik kayıtlarının tam, doğru ve güncel bilgilerden oluşmasını teminen, tüm abonelik kayıtları bu Kanunun yayımından itibaren bir yıl içinde güncellenir. Bu kapsamda ilgili işletmeciler nezdindeki bilgi ve belgelerinde eksiklik ve yanlışlıkları bulunan tüm aboneler, bu süre içerisinde kimliklerini is-patlayıcı belgelerle birlikte ilgili işletmeciye başvururlar. Başvuru esnasında abonelerden kimliklerini ispata yarar belgelerin birer örneği ile birlikte bireysel abonelerden Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaraları, kurumsal abonelerden ise vergi numaraları alınır. Bu madde kapsamında bilgileri güncellenemeyen hatların elektronik haberleşme şebekesi ile bağlantısı kesilir” hükmünü getirmektedir.

Yasanın bu maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTİK) tarafından çıkarılan 14.10.2009 tarihli Abonelik Kayıtlarının Güncellenmesi ve Son Kullanıcıların Aboneliğinin Gerçekleştirilmesi İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslar gereğince; 10 Kasım 2009 tarihine kadar GSM işletmecileri nezdindeki abonelik kayıtlarındaki eksiklikleri gidermeyen, güncellemeyen, adına kayıtlı olmayan GSM hattını kullanıp da, gerekli devir işlemlerini yapmayan tüketicilerin hatları, 10 Kasım 2009 tarihinden itibaren sadece gelen aramalara açık tutulacak, nihayetinde 17 Kasım 2009 tarihinde görüşmeye kapatılacaktır.

Hukukun temel ilkesi olan“kanunu bilmemek mazeret olmaz” kuralı gere-ğince GSM hizmeti alan tüketicilerin, yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeden haberdar olduğu varsayılmalıdır.

Ancak yasanın yürürlüğe girdiği bir yıl öncesinden bu güne, gerek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTİK) ve gerekse her üç GSM işletmecisi tarafından kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediği gözlemlenmektedir.

BTİK ve her üç GSM işletmecisine ait internet sitelerinde yapılan araştırmada, söz konusu yasal düzenleme ve düzenleme kapsamındaki tüketicilerin yapmaları gereken işlemlere ilişkin duyurulara, ana sayfalarda veya ziyaretçilerin kolaylıkla görebilecekleri konumlarda rastlanmamaktadır.

Yine her türlü yeni ürün ve tarifeyi kamuoyuna duyurmak için büyük reklâm ve duyuru kampanyaları düzenleyen GSM firmaları, bir yıllık süre içinde bu konuda kamuoyunu bilgilendirici, uyarıcı çalışmaları gerçekleştirmemişlerdir.

Kamuoyunun ve özellikle yasal düzenleme kapsamındaki tüketicilerin yeterince bilgilendirilmemiş olmaları nedeniyle özellikle başkasına ait GSM hattını kullanan tüketicilerin gerekli devir işlemlerini yapmamaları, hatlarının kapanması sonucunu doğuracak ve yüzbinlerce tüketici mağdur olacaktır.

Yasanın getirdiği ücretsiz devir işlemleri için son tarih 10 Kasım 2009 olup, tüketicinin kullanmakta olduğu hat ile ilgili GSM işletmecisine kimliklerini kanıtlayıcı belge ve kullanmakta oldukları hat ile birlikte başvurmaları halinde, devir işlemleri ücretsiz olarak gerçekleştirilecektir.

Ancak yasa tarafından öngörülen sürenin bitimine çok az bir zaman kalmış olması ve kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemiş olması nedeniyle ve tüketicilerin yaşanması muhtemel yoğunluktan olumsuz etkilenmemeleri amacıyla yasada öngörülen sürenin uzatılması, kamuoyuna yeterli şekilde duyurulması ve böylelikle yüzbinlerce tüketicinin mağdur olmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.

Av. M. Bülent Deniz
Tüketici Hakları Uzmanı

5 Kasım 2009 Perşembe

"Doğalgaza Fahiş Zam, Ekonomiye Darbe Vurur"


BOTAŞ'ın döviz ve ham petrol fiyatları tahminleri doğrultusunda gelecek yıl şubat ayında doğalgaza yüzde 50 ile 70 oranında zam yapmaya hazırlanması tüketici ve sanayiciler tarafından tepkiyle karşılandı.

Ekonomideki durgunluk ve krizin devam ettiğine işaret eden Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, yeni yılda doğalgaz fiyatlarına kesinlikle zam yapılmaması gerektiğini kaydetti. Gelecek yıl gaz birim fiyatının enflasyon ve petroldeki artışa paralel belirlenmesini isteyen Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Bülent Deniz de, kamu hizmetlerinin sosyal devlet anlayışı içerisinde vatandaşlara eşit sunulmasının önemine işaret etti.

Zaman Gazetesi'nde dün yayınlanan 'BOTAŞ doğalgaza yeni yılda yüzde 70 zam istiyor' başlığıyla duyurduğu haber büyük yankı uyandırdı. Televizyonlar zam haberine geniş yer verirken, internet siteleri de olayı okuyucularına Zaman kaynaklı haberle duyurdu. Habere göre, kamu şirketi Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), Hazine'nin petrol, dolar gibi girdi maliyetleri öngörüleri doğrultusunda 2010'da gaz fiyatlarındaki artışı belirlemek için çalışmalara başladı. Yapılan ilk hesaplamalara göre fiyat artışının yüzde 50 civarında olabileceği tespit edildi. Ancak, ucuz alınan Azerbaycan ile yapılan fiyat düzeltme görüşmelerinde şirket yüksek fark ödemesi durumunda zam oranı daha da yukarı çıkabilecek. Doğalgaz fiyatlarının geçen yıl toplam yüzde 74 artırılması büyük tepki çekmiş, bu yıl ise şubat ve mayısta fiyatlarda toplam yüzde 40 indirim yapılmıştı. Gelecek yıla yönelik zam öngörüleri de kamuoyunda eleştiri konusu oldu. TESK Başkanı Bendevi Palandöken, krizde olan esnafın doğalgaz zamlarıyla daha da zora gireceği uyarısında bulundu. Krizde esnaf, sanatkâr ve tüccarın yükünün daha da hafifletilmesini isteyen Palandöken, "Bu zor zamanda, özellikle krizin daha çok hissedileceği 2010'da doğalgaza yapılacak zamlar kabul edilemez, kesinlikle böyle bir zamdan yapılmamalı. Esnafı nefes aldıracak uygulamalar yapılmalı." dedi. Tüketici Hakları Uzmanı Bülent Deniz de, verimsiz çalışan kamu kuruluşlarının faturasının vatandaşa ödetilmesinin 'haksızlık' olduğunu kaydetti. BOTAŞ'ın bütçe yapısındaki açığı kapatmak için gelecek yıl yüzde 50 zam hesabından vazgeçilmesini isteyen Deniz şöyle konuştu: "Kamu hizmetleri, sosyal devlet anlayışı içerisinde yapılmalı. Bu hizmetlerden anormal kâr hedeflemek yanlıştır. Gaza yapılacak zamla, BOTAŞ'ın mali yapısı kuvvetlendirilecek. Kesinlikle doğru değil." Deniz'e göre gelecek yıl doğalgaz fiyatları en fazla enflasyon ve petroldeki artışa göre ayarlanmalı.

BOTAŞ'IN KÂR HEDEFİ 1,4 MİLYAR LİRA
Doğalgaz fiyatları 1 Temmuz 2008'den itibaren her ay Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararıyla yeniden belirleniyor. Bunun için Hazine Enerji KİT'lerine dolar, ham petrol, enflasyon gibi girdileri bildiriyor. Kamunun enerji şirketleri de buna göre fiyat ayarlaması yapıyor. BOTAŞ da, geçen yıl sonuna doğru 2009 İş Programı'nı hazırladı. Hazine, 2009 İş Programı için şirkete 28 Ekim 2008 tarihli yazısıyla dolar kuru ve ham petrol ortalama varil fiyatını iletti. BOTAŞ Hazine'nin resmi yazıyla bildirdiği temel varsayımlar ve program büyüklükleri esas alarak çalışmalarını tamamladı. Buna göre BOTAŞ 2009'u 1,4 milyar lira (yaklaşık 1 milyar dolar) dönem kârıyla kapatacak. BOTAŞ, 2010 yılı İş Programı çalışmalarına da yeni başladı ve yıl sonuna kadar Hazine öngörüleri kapsamında mali verilerini netleştirecek.

Fiyatı siyasî irade değil, otomatik sistem belirliyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız dün Meclis'te gazetecilerin zamla ilgili sorusuyla karşılaştı. Doğalgaz fiyatlarının otomatik fiyat mekanizmasıyla belirlendiğine işaret eden Yıldız, "Şu anda bunları öngörmek mümkün değil ve doğru da değil. Şu anki elimizdeki rakamlar, otomatik fiyat mekanizmasına gelen doneler, bir fiyat zammı şeklinde görülmüyor. Ama bu fiyat zammını belirleyen biz değiliz." dedi. Azerbaycan ve İran'dan alınan gazın otomatik fiyatlandırmaya tabi olduğunu ifade eden Yıldız, "İki yıldan beri uygulanan otomatik fiyatlamayla beraber bu kural devam ediyor. Bunu belirleyen bizim siyasi irademiz değil. O yüzden bunu hep beraber takip edeceğiz. Bunu dediğimde de 'fiyatı bilmiyor musunuz?' deniyor. Açıkça söylüyorum, otomatik fiyatlandırma mekanizması her zaman yürürlüktedir ve bu devam ediyor." diye konuştu. Azeri gazındaki yeni artışla birlikte zam olup olmayacağına ilişkin soruyu da cevaplandıran Yıldız, "2008 yılının Nisan ayından bu tarafa zaten gelebilecek fiyat farkı hesaba katılmıştı. Bu bizim için sürpriz değil. O açıdan bunun getireceği çok artı bir fiyat oluşmayacak. Doğalgazla alakalı otomatik fiyat mekanizması devam edecektir." dedi. Yıldız, bu hafta gelecek Azeri heyetiyle görüşmelerin son olmayacağını, görüşmelerin sürdürüleceğini açıkladı.

2 Kasım 2009 Pazartesi

"Pankartın "GÖR" Dediği..."


Üstteki fotoğrafta iki siyasi partinin, geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı kutlamaları nedeniyle sokaklara astıkları pankartlar var.

Bu iki pankart arasında kocaman bir fark var.
Gözünüze çarpıyor mu?
Öyle parti ismi, amblemi ya da pankartın boyutları bakımından değil, bu fark...
Dikkatli bakın lütfen..
Hala mı göremediniz?...

Farkı bulduysanız, yanıtınızın doğru olup olmadığını teyid etmek; bulamadysanız da, doğru cevabı öğrenmek için lütfen yazının sonundaki fotoğrafa bakın...

Tek bir harfin farklılığı sizde ne uyandırdı bilmiyorum; ama bu tek harf ne yazık ki, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu topluma bakışını ortaya koyması bakımından çok ilginç bir dışavurum.

"Cumhuriyetin partisi, devletin partisi" olmakla her daim övünen, ama toplumdan ve değerlerinden kopuk olduğu, uzak olduğu için eleştirilen ve insanımız tarafından yıllardır iktidar yetkisi verilmeyen CHP, topluma nereden baktığını bu pankartıyla ortaya koymuyor mu sizce?..

Elitist, "bu ülkeye komünizm gelecekse bile biz getiririz" anlayışının sahibi, halkı; devlet için var gören, yönetilmesi gereken insan topluluğu olarak algılayan bu siyasi yaklaşım, demokrasilerde yetki sahibi olabilir mi sizce?

Merkez sağı olabildiğince kaplamış AKP iktidarı için alternatifler üretilmesi gerekliliğinden haklı olarak söz edilirken, ana muhalefeti oluşturan CHP yerine, yine merkez sağda (örneğin; DP-ANAP birleşmesi gibi) alternatif aranması, demokrasimiz için ne kadar sağlıklı?

Sağlıklı demokrasinin ön koşulu, iktidar odağını dengeleyecek, denetleyecek ve her zaman için alternatifi olabilecek çözümü üreten, karşıt siyasi gövdenin var olmasıdır.

Batı'da, halkın içinden gelmiş, halk adına, halk için sosyal demokrat çözümler üreten siyasi partileri görüp de, imrenmemek mümkün mü?
Kendimize dönüp iktidara alternatif sosyal demokrat çözümleri, bu CHP nin üretebileceğini hayal edebilir miyiz?

Yazılarımızda siyasete bulaşmamaya, hele ki herhangi bir siyasi parti eleştiri veya övgüsüne girmemeye özen gösteriyoruz. Bu özenimizi koruyalım ve bu kadarla yetinelim.
Ancak tek bir harfin bize çağrıştırdıklarının, yazdıklarımızdan çok daha fazla olduğunu da dikkatinize sunalım efendim.