15 Ağustos 2019 Perşembe

Ağam Olasan Ergün


Belki çoğumuza hiç denk gelmedi. Benimse ilk defa…

Geçtiğimiz aylarda kaldığım otelde aniden grev başladı.
Adana HiltonSa tabelasının altında kocaman pankart; “Bu işyerinde grev var.” 
Pankartın altında grev gömleği giymiş onlarca emekçi.
Toplaşıyorlar, konuşuyorlar, birazdan davul-zurna ile emeğin sahibi olmanın gücünü yaşama geçirecekler.

Sosyal medya hesaplarımda paylaştım çektiğim kareyi.
Grev sözcüğünü uzun zamandır duymadığımızdan mıdır nedir, paylaşım beklediğimin üzerinde ilgi gördü.

Ve grevci emekçilerden biri iletişim kurdu benimle.
Verdiğim destek için güzel bir teşekkür aldım. Dayanışma dileklerimi ilettim ben de.

Sohbet ilerledi aralıklarla; otel yönetiminin konaklayan müşterilerden grev nedeniyle rahatsız olduklarına ilişkin imza toplama gayretinden, sendikanın yeteri kadar etkin olmadığından söz edildi.

Birkaç gün sonra da, grevin sonlandırıldığı haberi geldi.
Sevindim, grev amacına ulaştı demek…
Kısa sürdü sevincim, grevi yürüten sendikanın yasada öngörülen sürelere uymaması nedeniyle grev sonlandırılmış.
İşin kötüsü greve çıkan emekçilerin işlerine geri dönmeleri de belirsizmiş. Yani tamamen “teknik” bir hata!..

Emekçi haklarını korumak ve geliştirmek için oluşturulan örgütü yönetenlerin bu “teknik” hatayı nasıl yaptıklarına kafa yormakla meşgulken, kamuda çalışan emekçiler adına toplu iş sözleşme sürecini yürüten Türk-İş’in siyasi iktidar ile anlaştığı haberi düştü.

Bir gün öncesinde, teklifleri kabul edilmezse grev dahil eylem planını açıklayan sendika başkanının, tekliflerinden çok uzak anlaşmanın imza töreninde açık unutulan mikrofonlara söylediği; “uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” sözlerinin ne anlama geldiğini düşünmeye mecalim yok.

Sendikalar, meslek örgütlerinin tepesinde oturanların ne iş yaptıklarını da merak etmiyorum artık.

Hava çok sıcak...