7 Haziran 2015 Pazar

Tam 38 Yıl Önce…

O günlerin sabahında her zamankinden daha erken kalkardı rahmetli babam.
Tıraşını olur, en yeni elbisesini giyer, kravatını bağlardı.
En önemlisi çok özel zamanlarda kullandığı kokusunu sürer ve bizleri uyandırmaya başlardı.

Rahmetli babamın bu törensel hazırlığı, seçim günlerinin sabahlarına özgüydü. Adeta kutsal bir görevi yerine getirmek için hazırlık yapar, beraberine bizleri alır ve büyük bir ciddiyetle oy kullanmaya giderdik.

Bir süre uzak kıta, Avustralya’da yaşayan kardeşim anlatmıştı; Bir komşusu kahve içmeye uğramış. Sözün arasında, kardeşimin oy kullanıp kullanmadığını sormuş.
“Çok şaşırdım” dedi kardeşim. “Meğer, yaklaşık bir aydır ülkede genel seçim kampanyası varmış ve o gün oy kullanılıyormuş.”

Anımsadığım ilk seçim 1977 seçimleriydi.
Ege’nin bir kentinde yaşayan, 12 yaşında bir çocuktum.
Yaz zamanıydı, hatta şimdi Google’a sordum; 5 Haziran 1977…

Evimiz, tüm partilerin mitinglerini yaptığı meydana çok yakındı.
Sırasıyla partiler geliyorlar, o meydanda kalabalıklar toplanıyor, biz çocuklara da eğlence çıkıyordu. Partilerin broşürlerinden toplamak; yetmez, farklı olanlarından ve çokça toplamak önemliydi biz çocuklar için.

Mitinglerde şimdiki gibi şapka, şemsiye, ıvır zıvır dağıtılmıyordu sanıyorum. Çünkü beni mitingleri izlemeye götüren nedenin bu olduğunu anımsamıyorum.
İstisnasız bütün partilerin mitinglerine gitmiştim.
Neden gidiyordum, başından sonuna kadar kalıyordum, hatta çocuk olmamı kullanıp kürsünün dibine kadar gidiyordum, bilmiyorum.

Sahi, şimdiki gibi liderlerin konuşacakları plâtformlar yoktu. Hatta seçim otobüsü üzerinden konuşanın da sadece Ecevit ve Demirel olduğunu anımsıyorum. Erbakan, Türkeş, Bozbeyli, Feyzioğlu (evet, şimdinin Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun babası, Turhan Feyzioğlu) tahtadan yapılmış kürsüden konuşmuşlardı.

Anımsadığım, en kalabalık mitingi Ecevit’in yaptığı idi. Bir Karaoğlan rüzgârı esiyordu. Yaşadığımız kentten İzmir’e giderken karayolunun kenarlarındaki taşlarda “Karaoğlan Geliyor” diye yazılı olduğu zamanlardı.

Seçim gecesi olabildiğince uyanık kalmaya çalıştığımız gece olurdu.
Televizyonun tek kanalında yayınlanan sonuçlar, en erken saat 03:00 sularında fikir vermeye başlardı. Ki bu da yetmezdi, günler sürerdi, “kesin olmayan sandık sonuçları”nın açıklanması.

Fikir vermek deyince, Ecevit’in Türkiye’yi ayağa kaldıran geceyarısı demecini söylemek gerek.
Aynı yıl, yani 1977 seçimleri.
Sandık sonuçları TRT televizyonundan veriliyor.
Saatler ilerliyor.
CHP-AP başa baş gidiyor.
Oysa tüm sol kesim Karaoğlan’ın ardında birleşmiş, tek başına CHP iktidarı için çalışmış.

Bir ara rahmetli babam gece dışarı çıktı. Elinde Hürriyet gazetesi vardı. Üzerinde kocaman ve kırmızı harflerle Yıldırım Baskı yazan ve Ecevit’in kocaman resmi ve “Tek Başına İktidarız” manşeti.

Ecevit gelen sonuçlardan yola çıkarak CHP nin 226 sayısını geçerek tek başına iktidar olacağını öngörmüş ve bunu geceyarısı demeciyle Türkiye’ye duyurmuştu.
Oysa yüzde 41 oy almasına karşın çıkardığı milletvekili sayısı 213 de kalmıştı.

Bu satırları yazdığımda 7 Haziran 2015 seçimleri için oyların kullanıldığı dakikalardayız.
Saat henüz 17:00 olmadı.
Sandıklar kapanıp, sayımlara geçilmedi.
Vakit öğleden sonrayı geçmeye başladı ve ben henüz oyumu kullanmaya gitmedim.

Yok, rahmetli babamın atfettiği kutsal görev anlayışına katılmadığımdan değil.
Yok, Avustralya’daki gibi halkın bile haberinin olmadığı, ilgi duymadığı kadar önemsizleştirdiğimden değil.
Sadece bugün Pazar ve ben Pazar günleri geç kalkarım…



İki ufak not:
-Seçim üzerine bu kadar yazıp da, öngörüde bulunmamak olmaz. 7 Haziran 2015 için; AKP 38, CHP 28, MHP 18, HDP 12 alır diye hissettim.
-Resimde gördüğünüz koyun, gerçekten de bir partinin logosuydu. At, davulu delen jaguar,  aslan neyse de, koyunu amblemi olarak seçen bir partinin, bizlere daha açık ne mesajı olabilir ki?...