24 Ağustos 2010 Salı

"gaza geldik!..."


Hep öyle oldu.
Kimi zaman Danimarka’ya, kimi zaman Fransa’ya, kimi zaman ABD. ye ekonomik savaşlar açtık, onları iflas ettirecek denli kararlı, sürekli ve etkili tüketici boykotları yaptık…
Sahi, kaçını hatırlıyoruz bu boykot girişimlerinin?..
Arkamızda bıraktığımız bu boykotlarda neler oldu, hatırlıyor muyuz?
Gelin geriye doğru, on yıllık bir yolculuk yapalım, Tüketiciler Birliği’ndeki aktif çalışma yıllarımıza…

Cami Resmi, Sigara Paketinde Olursa..
2002 yılı.
Chesterfield marka sigara paketini inceliyoruz. Üzerinde Ortaköy Cami resmi var.
Bir basın açıklaması yaparak, paketteki bu resmin kaldırılmasını, aksi takdirde boykot uygulanacağı konusunda firmayı uyardık ve kamuoyunu da bilgilendirdik.
Açıklamamızın bir gün sonrasında sigarayı üreten firmadan yazılı cevap geldi ve dünyanın dev şirketlerinden olan Philip Morris firmasının, 111 ülkede Ortaköy Camii resmi ile sattığı Chesterfield marka sigara paketindeki Cami resmi kaldırıldı.

Onuruna Fransız Kalmayınca…
2006 yılında, “Ermeniler soykırıma uğramamıştır” diyene hapis cezası öngören bir yasa tasarısı Fransa Parlamentosu’na gelince, Türkiye ayağa kalktı.
Tasarının Parlamento’da kabul edilmesi üzerine, aynı gün boykot kararı alıyoruz.
Her hafta bir Fransız ürününü açıklama kararı alıyoruz.
İlk hafta açıkladığımız Total markası ile Avrupa borsaları yere çakılıyor. Firmanın Avrupa borsalarındaki hisse senetleri, ilk gün yüzde beş değer kaybediyor.
Fransa ile ilişkili markalar hangi hafta kendilerini açıklayacağımız endişesi ile Fransa üzerinde lobi yapmaya başlıyorlar gecikmeksizin.

Boykotun sekizinci haftasında, Parlamento’da kabulüne karar verilen yasa, Senato’da onaylanmak için yola çıktı. Ama bir türlü Senato gündemine gelmedi(!) ve tasarı yasalaşmadı.

Bu iki boykot örneği gibi, geçmiş on yıl içinde başarıya ulaşmış onlarca tüketici boykot eylemi anısını yazabilirim.
İsteyince, doğru bir söylemle, doğru zeminde “haydi tüketiciler, boykota” dendiğinde sonuç alınıyor.
Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

2009 Gazze/2010 Mavi Marmara..
Geçtiğimiz yılın ilk ayları, İsrail ordusunun Gazze’ye girip binlerce sivili öldürdüğü günler.
Ortalıkta bir “boykot” heyecanı dalgası.
Listeler havada uçuşuyor.

Ve şimdi.
Bayrağımızı taşıyan bir gemiye saldırıyor İsrail.
Dokuz kardeşimizi katlediyor.
Ve biz yeniden hatırlıyoruz, “İsrail’e boykot” yapmayı…

2009 yılının Ocak ayından, 2010 yılının Haziranına…
İsrail, Gazze’ye saldırısını geri mi çekti? Hayır!
Ablukayı mı kaldırdı? Hayır!
Peki geçen yılın başında haykırdığımız “İsrail’e boykot” nidalarına ne oldu, arada yaşanan bir buçuk yılda?..

Sürdürülebilir Olmak…
Sizi temin ederim, Gazze’ye saldırının gerçekleştiği 2009 yılının ilk günlerinden bu güne, İsrail ordusuna açıkça destek verdiğini açıklayan ve adını hemen her listede gördüğünüz kolalı içeceği, evet sadece bir kolayı Türkiye olarak onsekiz aydır satın almıyor olsa idik, bugün belki de dokuz vatandaşımız yaşıyor olacak, dahası belki de Gazze sorunu aylar önce çözülmüş olacaktı.

Sivil Topluma Düşen Görev
Sondan bir önceki sözümüz, sivil toplum örgütlerine, özellikle tüketici örgütlenmelerine.
Ülkemiz tüketicisi, hiçbir dönemde tanık olmadığımız kadar boykota hazır, istekli ve kararlı idi.
Ama aradan iki ay geçmiş olmasına rağmen “boykot”un esamisi yok ortada.

Dahası, İsrail karşı boykot ile bize meydan okuyabilecek cesareti kendisinde buldu.
Dahası İsrail’den ithalatımız yüzde 32 arttı.

Bir yerlerde hata mı yaptık acaba?
Söylem mi doğru değildi, söyleyenler mi, yoksa zemin mi?
Özeleştiri gerekir mi acaba, tüketiciyi duyarsızlıkla suçlamadan önce.

Ve son söz tüketiciye;
Bir şişe kola içmezsek ölmeyiz. Ama içeceğimiz bir kola ile kaç cana kıyarız, biliyor musunuz?