26 Eylül 2012 Çarşamba

"Ağaoğlu ve Koç'la Aynı Vergiyi Ödüyorum"

TÜRKİYE'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu söyleyen Tüketici Hakları Uzmanı Mehmet Bülent Deniz, petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile aynı vergiyi ödediğini belirterek, "Ama ben Ali Ağaoğlu kadar zengin değilim" dedi. Deniz, Türkiye'de binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine başlayacağı endişesi taşıdıklarını bildirdi.
Erzurum Tüketici Hak Arama Derneği'nin açılışına Tüketici Başvuru Merkezi Genel Başkanı İbrahim Güllü, Tüketici Güvenliği Derneği Genel Başkanı Murat Köse, Sivil Toplum Diyalog Merkezi Genel Koordinatörü Sevim Murat ile birlikte katılan Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, tüketicinin hakkını aramamasından yakındı. Tüketicinin bankaya olan borçlarında çok ciddi artışlar olduğunu ve Türkiye bütçesi kadar hane halkı borçluluğunun söz konusu olduğunu belirten Deniz, "Kredi kartı ile tüketici kredilerine bu kadar borçlu olduğu bir ülkede insanların daha kaliteli ve endişesiz bir yaşam sürme olanağı konusunda olasılığı ne yazık ki söz konusu değil. Muhtemelen Kasım ayından itibaren Türkiye'de binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine başlayacağı endişesi taşıyoruz. Türkiye'de ne yazıkki 3- 4 yılda bir kredi kartı ile ilgili sıkıntı sürekli ülkenin gündemine geliyor. Bu toplumsal barışı, toplumsal huzuru ihlal eden ve zedeleyen bir durum" diye konuştu.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın bundan bir ay önce açıklamış olduğu 'Yeni tüketici yasası yapıyoruz' beyanatını hatırlatan Tüketici Hakları Uzmanı Mehmet Bülent Deniz, "Hazırlanan bu taslak bakan beyin ifadesine göre Ekim ayından sonra meclis gündemine gelmesi söz konusu. Biz tüketici yasası yeni baştan yapılırken Türkiye'de şu anda sıkıntıya düşmüş yaklaşık 9 milyon kredi kartı kullanıcısı için bu yasa taslağına eklenecek geçici maddelerle borçların yeniden yapılandırılmasını mümkün olabileceğini ifade ediyoruz ve bu yönde talebimiz var. Türkiye'de yaklaşık 15 milyon civarında insan üzerinde kredi kartı var. Her bir kredi kartı kullanıcısının birden fazla kredi kartı söz konusu. Yaklaşık 50 milyon piyasada dolaşan kredi kartı var. Bu 15 milyon kişilik nüfusun yaklaşık 9 milyonu şu an her ay asgari tutarı ödeyerek günü kurtaran kitle. Bunlar borcunu ödemezlik yapmıyorlar ama her ay bir başka karttan alıp başka kartı kapatarak veya yakınları üzerinden tüketici kredisi çekmek suretiyle günü kurtarmakta. Fakat bu noktada artık denizin bitimine, karanın görünmeye başladığını endişe ile izliyoruz. Türkiye'de çok ciddi bir toplumsal sıkıntının olacağı yönünde beklenti var dolayısıyla TBMM'nin önüne gelen tüketici yasası ile ilgili çalışma yaparken mutlak suretle bu borçlu hane halkının borçlarını daha rahat ödeyebileceği bir formülü üretilmesiyle ilgili çözüm arayışlarını sivil toplum örgütleri ile beraber yapmaları gerektiğin düşünüyoruz" dedi.

Öte yandan Türkiye'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu hatırlatan Deniz, bir petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile telefonu kaldırdığında Rahmi Koç ile aynı vergiyi ödediğini belirterek, "Ben onlar kadar zengin değilim ki. Vergi biliyorsunuz kişilerin ödeme kudretine ve mali yeterliliklerine göre alınması gereken bir bedeldir. Ben iş adamı ile aynı vergiyi veriyorsam veya daha dar gelirli bir insan aynı vergiyi veriyorsa burada toplumsal bir adaletsizlik söz konusudur. Türkiye'de dolaylı vergi dediğimiz akaryakıtından, telefondan, enerjiden ve sudan alınan vergi oranı yüzde 65 civarındadır. Yani devlet her yüz liralık vergi gelirinin 65 lirasını bu benzin pompalarından GSM şirketlerinden tahsis etmektedir. Oysaki Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 30 ile 35 seviyesindedir. Dolaylı vergi vermenin en klasik sonucu toplumdaki gelir dağılım adaletinin bozulmasıdır. Fakir de, zengin de aynı oranda, aynı vergiyi verirse o toplumda gelir dağılımı piramidi dediğimiz o meşhur piramidin ucu iyice sivrileşir alt taraftaki dar gelirli kesimin sayısı ne yazıkki artar. Biz hükümetten, siyasi iktidardan bu dönemde dolaylı vergilerin oranlarının azaltılmasını beklerken 2 gün önce akaryakıta, tapu harçlarına veya araç alıp satımlarda vergilerine getirilen yeni zamlarla karşı karşıya kalınca açıkçası şok olduk. Çünkü bu artışlar piyasadaki diğer mal ver hizmetlerinde bedelin artacağı anlamına gelmektedir" dedi

Türkiye'de 15 milyon insandan her yıl kart ücreti adı altında bankaların 50 lira para kestiğini sözlerine ekleyen Deniz şunları söyledi:

"Kredi kartları için 2007 yılında ilk davayı açtım. Kredi kart aidatının bana ödenmesi için. '15 milyondan kaç kişi gidip bu aidatlarından parasını geri alıyor' derseniz bir kaç yüz biri geçmiyordur. Geriye kalan para bankaların cebine kar olarak gidiyor. Dolayısıyla biz tüketici olarak hem bu konuda hakkımız zor ve zahmetli olduğu düşüncesiyle aramıyoruz ki aslında hiç de zor değil çünkü yapılması gereken sadece yaşadığımız ilçenin kaymakamlık binasındaki tüketici sorunlar hakem heyetine gitmek ve oraya ücretsiz başvuru yapmak ve orada 3 ay içinde karar almaktır. Hem zahmetsiz hem de zor olmayan bir sistemden bahsediyoruz. Dileriz tüketici hak arama derneği gibi çalışmaların sayesinde hakkını arayan kişi sayısı inşallah daha çok artacaktır. Elektrik faturalarda kayıp kaçak bedeli diye bir bedel söz konusu olmayacak. Onu faturanın diğer kalemleri içerisine yedirmek zorunda kaldılar. Ama hala biz yüzde 15 kayıp kaçak bedeli ödüyoruz. Kayıp kaçak bedeli ne demek karpuz satan adam karpuzunu tezgahına koyarken yere düşüp kırılan karpuzların parasını karpuz alan vatandaştan tahsil ediyor. Çok haksız bir uygulamadır. Nihaiyi kararlar çıktıktan sonra kayıp kaçak bedeli konusunda ümit ediyoruz vatandaş rahat bir nefes alacak. Kayıp kaçak bedeli konusunda vatandaşlarımızdan dava açmalarını istemiyoruz. Halkımıza şuan dava açmayın çağrısı yapıyoruz. Çünkü henüz olay netleşmiş değil. Davayı kaybeden tüketiciler 3-5 lira kayıp kaçak bedelini almak için yapmış oldukları bu girişimin sonunda ne yazık ki 550 lira mahkeme masrafı ve avukatlık ücreti ödemek zorunda kalıyorlar. Bizler pilot davalar açtık. Sonucu beklesinler."
 

"Kredi Kartı Borçluları Hakkında İcra Takibi Başlayabilir"

Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, Türkiye'de binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine başlayacağı endişesi taşıdıklarını söyledi.
Erzurum Tüketici Hak Arama Derneği'nin açılışına Tüketici Başvuru Merkezi Genel Başkanı İbrahim Güllü, Tüketici Güvenliği Derneği Genel Başkanı Murat Köse, Sivil Toplum Diyalog Merkezi Genel Koordinatörü Sevim Murat ile birlikte katılan Tüketici Hakları Uzmanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, tüketicinin hakkını aramamasından yakındı. Tüketicinin bankalara borçlarında çok ciddi artışlar olduğunu belirten Deniz şunları söyledi:
"Kredi kartı ile tüketici kredilerine bu kadar borçlu olduğu bir ülkede, insanların daha kaliteli ve endişesiz bir yaşam sürme olasılığı ne yazık ki söz konusu değil. Muhtemelen Kasım ayından itibaren Türkiye'de binlerce kredi borçlusu hakkında bankaların icra takibine başlayacağı endişesi taşıyoruz. Türkiye'de ne yazık ki 3- 4 yılda bir kredi kartı ile ilgili sıkıntı sürekli ülkenin gündemine geliyor. Bu toplumsal barışı, toplumsal huzuru ihlal eden ve zedeleyen bir durum."
Türkiye'de dolaylı vergilerin çok yüksek olduğunu kaydeden Deniz, bir petrol istasyonuna gidip benzin aldığında yandaki pompaya yanaşan iş adamı Ali Ağaoğlu ile telefonla görüştüğünde, Rahmi Koç ile aynı vergiyi ödediğini vurgulayarak, "Ben onlar kadar zengin değilim ki. Vergi biliyorsunuz kişilerin ödeme kudretine ve mali yeterliliklerine göre alınması gereken bir bedeldir. Ben işadamı ile aynı vergiyi veriyorsam, veya daha dar gelirli bir insan aynı vergiyi veriyorsa, burada toplumsal bir adaletsizlik söz konusudur" dedi.
24.09.2012

17 Eylül 2012 Pazartesi

Sigortamız Attı

Tüketicilerin bankalarla yaşadığı sorunlara bir yenisi daha eklendi Bazı bankaların kart müşterilerini gizlice sigortaladığı ortaya çıktı Çok sayıda tüketici farkına bile varmadan sigorta parasını ödüyor.
 
Bankalar ile tüketiciler arasında yaşanan anlaşmazlıkların ardı arkası kesilmiyor. Bazı bankaların, maaş hesabı ve kredi kartı sahibi olan müşterilerini habersizce sigortaladığı ortaya çıktı. Kimi bankalar işsizlik sigortası, kimi ferdi kaza sigortası, kimi de hayat sigortası adı altında müşterilerinden kesinti yapıyor. Ekstrelerini incelemeyen tüketiciler, kesintinin farkına bile varmadan, her ay, borcuna eklenmiş sigorta parasını ödüyor.

ÜSTELİK FAİZ DE İŞLETİLİYOR
Dikkatli tüketiciler ise durumdan şikayet ediyor. Şikayet portallarından seslerini duyurmaya çalışan tüketiciler, bankaların bu uygulamalarına karşı önlem alınmasını istiyor. Tüketiciler Birliği Kurucu Başkanı Bülent Deniz, bazı bankaların, tüketicinin haberi olmadan kendisinin veya yan kuruluşlarının bir takım hizmetlerini müşterisine satıp, parasını yine tüketiciye sormadan hesabından tahsil ettiğini söyledi. Bankaların, tüketicinin hesabında para yoksa kredi kartından veya kredi mevduat hesabından kesintiyi yaptığını belirten Deniz, "Tüketici bir de üzerine faiz ödemek zorunda kalıyor" dedi.

ONAY ALINMALI
Bu konuda kendilerine çok sayıda şikayetin geldiğini anlatan Deniz, bankaların her türlü bankacılık işlemi için, tüketicinin ayrı ayrı onayını almak ve yazılı sözleşme yapmak zorunda olduğunu vurguladı.

YAZILI İTİRAZ YAPIN
Bankaların sigorta oyununa karşı tüketicileri uyaran Bülent Deniz, bu durumla karşılaşanlara, bankaya yazılı olarak sigortayı reddettiğini belirtmesini ve parayı da faiziyle birlikte geri istemesini önerdi. "Çoğu banka yaptıklarının yasal bir dayanağı olmadığını bildiği için direnmeden parayı iade ediyor" diyen Deniz, paranın iade edilmemesi durumunda banka müşterilerinin Tüketici Sorunları Hakem Heyeti'ne başvurabileceğini söyledi. Bülent Deniz, bu şekilde sorunun çözüleceğini kaydetti.

Özlem Kamer Takvim 17.09.2012

16 Eylül 2012 Pazar

"Kredi Kartınıza Sinirlenin, Ama!..."

Kredi kartınızı istemiyorsunuz.
Kart aidatı ödemekten bunaldınız..
Faizi ödemeye yetişemiyorsunuz.
Kredi kartınızı yaşamınızdan çıkarmanın en pratik yolu, kredi kartınızı kırıp çöpe atmak mı?
Kredi kartınıza sinirlenin, ama asla onu kırıp çöpe atmayın. Ne mi olur?
İşte yanıtı:
 

8 Eylül 2012 Cumartesi

"HGS İyi Bir Adım, 30 Lira Şartı Ağır"

Otoyol ve İstanbul Boğaz köprüleri geçişlerinin daha hızlı olmasını sağlamak amacıyla uygulamaya alınacak Hızlı Geçiş Sistemi'nde (HGS) en az 60 lira yükleme zorunluluğu ve 30 lira bakiyenin altındaki geçişlerin 'kaçak' olarak değerlendirilerek cezai işlem başlatılması kararına tüketiciler tepki gösterdi.

Tüketici örgütleri Kartlı Geçiş Sistemi'nin (KGS) yerine geçmesi planlanan uygulamanın seyahat özgürlüğüne kısıtlama getirdiğini, maliyet açısından mevcut OGS uygulamasından farklı olmadığını dile getiriyor. Tartışılan sistemde kullanılan HGS etiketinin satışları tüm PTT şubeleri ile otoyollar üzerine kurulacak PTT gişelerinden gerçekleştirilmeye başladı. 17 Eylül'den itibaren ise gişelerden geçişler başlayacak. Söz konusu etiketi 5 ya da 15 lira bedel ödeyerek satın alan ve aracının ön camına yapıştıran sürücüler birinci sınıf araçlar için en az 60 lira, ikinci sınıf araçlar için 75 lira, üçüncü sınıf araçlar için 106 lira, dördüncü sınıf araçlar için 135 lira, beşinci sınıf araçlar için ise 163 lira yükleme yapmak zorunda. Birinci sınıf araç (binek otomobil) etiketindeki para miktarının 45 liranın altına düşmesi durumunda sürücünün cep telefonuna uyarı mesajı gelecek ve para miktarı 30 liranın altına düştüğünde ise o etiket kara listeye alınacak, etiketin hesabı kapatılacak.

Uygulamayı anayasaya aykırı bulan tüketici örgütleri geri adım atılmadığı takdirde bireysel ve tüketici dernekleri olarak dava açacakları uyarısında bulundu. Müstakil Tüketici Birliği Başkanı Avukat Bülent Deniz, vatandaşın kaynağını atıl bir fona dönüştürmenin hiçbir açıklaması olmadığını belirtti. Deniz, "Güvence bedeli oluşturulmak isteniyorsa ideal miktar kara yollarında en yüksek geçiş bedeli ne ise onu belirlemektir. Hiçbir tarife 30 TL değil." dedi. Araç sürücüsünden güvence bedeli almanın gereksiz olduğunu ifade eden Bülent Deniz, "Kaçak geçişlerde zaten araç muayenesi yapılmayarak gerekli yaptırım uygulanıyor." diye konuştu. Deniz, gerekli düzenlemeler yapılmadığı takdirde HGS satın alarak bireysel dava açmayı planladığını belirtti.

Belirlenen alt limitin dikte edilmesinin kabul edilemeyecek miktarda yüksek olduğunu dile getiren Tüketiciler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet İrmek, "Madem köprü geçişlerinde vatandaşa kolaylık sağlanmak isteniyor, etiket fiyatı ve cezai işlem uygulama sınırının düşürülerek vatandaş için daha makul düzeye çekilmesi gerekiyor." diye konuştu. Toplanan paraların 60 TL alt limiti ile PTT'nin havuzunda birikeceğini kaydeden İrmek, "PTT'nin özelleştirilmesi gündemde. Bizim dikkatimizi çeken nokta HGS etiketinin PTT üzerinden piyasaya sürülmesi. Kurum bu şekilde biriken fonu dilediği şekilde kullanarak hizmetlerine yeni uygulamalar ekleyecek. Yani PTT cazipleştirilip özelleştirme yoluna gidilecek." dedi.

'KAÇAK GEÇİŞİN CEZASI ZATEN VAR'
Yürürlüğe girmesi planlanan HPG sisteminde 30 TL altında limitle 'kaçak geçiş' yaptığı kabul edilecek araç sürücüsüne cezai işlem için tebligat yapılacak. Yasal süre içerisinde HGS etiketindeki para miktarını 30 liranın üzerine çıkaran sürücünün geçiş ücreti yatırdığı paradan düşürülerek ceza uygulanmayacak. Belirlenen süre içerisinde parayı yatırmayan sürücünün ise aracına kaçak geçiş muamelesi yapılmaya devam edilecek.

Uygulamanın hukuki dayanağı olmadığını söyleyen Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkanı Sıtkı Yılmaz, "30 liranın altına 'kaçak' uygulamasının mantıkla ve hukukla bağdaşır hiçbir yönü yok. Paramı sonuna kadar kullanma hakkı bana aitken bu alt sınır uygulamasının bir mantıklı açıklaması olmalı. Bu konu gündemlerimiz arasında. Eğer gerekli düzenleme yapılmazsa biz de hukuki yollara başvurmayı planlıyoruz." diye konuştu.

Arife Kabil-Zaman 06.09.2012