20 Mart 2018 Salı

MiaoHua’yu Engelledim...


Facebook, Instagram, Twitter adını en iyi bildiklerimiz.
Benim, adını yeni duyduğum ya da henüz hiç görmediğim ağlar da var.
Bunlara Whatsapp ve benzeri iletişim kanallarını da ekleyin, hatta sevgili, eş bulma sitelerini falan…
Elimizdeki telefonla bunlardan oluşan kocaman bir mağara inşa edip içinde yaşamaya başlıyoruz.

Mağarada kurduğumuz yaşam, benliğimizi, alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, kısacası her yerimizi kuşattı, değiştirdi. 
Buna yapılacak çok itiraz, eleştiri olabilir ve var. Benim de var; yavaştan nasıl bipolar kişiliklere dönüştüğümüze, içimizde gizli kalmış teşhir canavarının zincirlerini koparıp vahşice ortaya çıkmasının öyküleri ve bütün bunlara itirazlarım var, anlatacak.

Yok, şimdi değil.
Bugün ‘engelleme’ butonu öyküleri zamanı.
Kavga mı ettiniz biriyle; yazdığınıza, paylaştığınız resme biri eleştiri mi getirdi; sevgilinizden mi ayrıldınız; ilk yaptığınız ‘engeli basmak…’

‘Engelle’ butonuna basarken, cinsel hazdan daha güçlü bir duygu yaşandığına inanıyorum, iddia ediyorum hatta. ‘Engeli bastım’ nitelemesinde kullandığımız sözcüklere bakın; ‘ben daha güçlüyüm, ben yaptım, ben bastım, ben kazandım’ dercesine üstünlük, galip gelme ve (çoğu kez cinsel) doyuma ulaşmayı çağrıştırmıyor mu?

Birilerine (hatta bana J) ‘engeli basan’ çok arkadaşım var.
‘Neden birilerini engelliyorsun’ dediğimde; ‘ayrıldım ondan, artık benim ne yaptığımı bilmeye hakkı yok’, ‘karşıma çıkmasın, görmeyeyim, sinir oluyorum’ yanıtları en olası, sıklıkla karşılaştığım yanıtlar.
‘Engeli bastım’ diyerek alınan haz kadar, ‘karşıma çıkmasın, görmeyeyim, haber almayayım’ kaçışındaki âcziyet!.. Engeli basarak galip ve güçlü olmayan çalışan kişinin zavallılığı aslında.
Görürse, haber alırsa, onun paylaşımlarına olan ilginin çokluğu (hem de ayrılmış bir sevgili için) nasıl da üzücü olacak?!..

Haritayı açın, Çin’i bulun, Guizhou diye bir bölge var.
Ah, tam orada Zhongdong isimli bir de köy.
Köy 1800 metre yukarıda, bir dağın içindeki mağarada, bir ‘mağaraköy’
Yüz civarında insan yaşıyor.
Karşınıza çıkan ilk köylüye MiaoHua’yı sorun.
Biliyorum, bunu yapamazsınız.
Ama Zhongdong köyü de, orada yaşayan (büyük olasılıkla) MiaoHua diye (veya herhangi bir isimde) biri var.
Onu görmediniz, iddia ediyorum hiç de tanımayacaksınız, görmeyeceksiniz.
Ama siz görmeyeceksiniz diye ne Zhongdong köyü ne de MiaoHua yok olmayacak, varolmaya devam edecek.
Tıpkı ‘engeli bastım’ diyerek görmekten kaçındıklarınız gibi…
Yaşamaya devam edecek, mutlu olacak, üzülecek, üreyecek, yemek yiyecek ve sosyal mağarada varolmaya devam edecek.

Bencesi, ‘engeli basmak’ta değil marifet, ‘yaşama basmak’ta…


17 Mart 2018 Cumartesi

Sırada Çılgın Tavuklar var

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, 77 bin kişiyi 511 milyon TL dolandıran Çiftlik Bank’ın dışında 11 sistemin daha incelendiğini söyledi. Biz de bahsi geçen 11 sistemi inceledik. Birçoğuna ulaşılamazken, Çılgın Tavuklar ve Birlik ve Beraberlik Hayvancılık (BB) isimli siteler hâlâ açık. Üstelik BB’ye para yatırmak için hesap numaralarıda var. Ancak sistemle ilgili en ufak bir bilgi yer almıyor.

SON günlerin en çok konuşulan konuları arasında 77 bin kişiyi 511 milyon TL dolandırıp Uruguay’a kaçan Çiftlik Bank isimli sistemin sahibi Mehmet Aydın var. Kurduğu sistemle çiftlik hayvanları üye olan kullanıcılar tarafından para karşılığı satın alınabiliyor, hayvanlar için depo ve bakım masrafları ödeniyordu. Sistemde yer alan bilgilerde satın alınan hayvanlardan bir yıl içinde en az yüzde 100 kâr elde edileceği iddia ediliyordu. Ancak bu tip yöntemlerle hareket eden bir çok internet sitesi ve sistem bulunuyor. ‘Çiftlik Bank, Çılgın Tavuklar, Bizim Tavuk, Birlik Beraberlik Hayvancılık, Cashçiftlik, Elitçiftlik.’ İsimleri farklı olsa da sistem aynı. Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkci’nin dediği gibi yüksek kâr vaadiyle insanlar kandırılıyor. Tavuk, inek, yumurta gibi ürünler sanal ortamda satın alınıyor ve satılıyor. Bu şekilde insanların yüzde 100’ü aşan kazançlar elde ettiği iddia ediliyor.

11 FİRMA İNCELEMEDE
Çiftlik Bank’a ilişkin soruşturmanın tamamlandığını ve konunun Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettiğini hatırlatan Bakan Tüfenkci, benzer 11 girişim daha olduğunu ve incelemesinin ise kısa zamanda biteceğini söyledi. Bakan Tüfenkci’nin sözünü ettiği 11 firma ise şunlar. “Birlik Beraberlik Tarım Hayvancılık İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Ekolium Bilişim Yazılım Tarım Hayvancılık Otomotiv Turizm Gıda Lokantacılık Sanayi Ticaret Anonim Şirketi, Ukash İnternet Hizmetleri Limited Şirketi, Skp Teknoloji Sanal Market Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Cashçiftlik, Maden.İm, Elit Çiftlik, Çiftlikshop, Çiftlikmania, Bizim Tavuklar, Çılgın Tavuklar.”

MİNİMUM LİMİT 250 TL
Firmalar hakkında 18 Aralık 2017’de bakanlık makamının onayı ile inceleme başlatıldığı ve konuya ilişkin 11 müfettişin denetim yaptığı belirtiliyor. Biz de 11 firma hakkında araştırma yaptık. 11 firmanın bir çoğu siteyi kapatmış, ulaşılamıyor. Bazıları ise site açık olmasına rağmen para yatırma işlemlerini ve yeni üyelikleri kabul etmiyor. Sadece BB hayvancılık isimli siteye ulaşılabiliyor. Biz de söz konusu siteye üye olduk. Sitede nasıl bir sistem olduğu hakkında en ufak bir bilgi yer almıyor. Ancak sitede para yatırmak için hesap numaraları yer alıyor. Minimum para yatırma limiti ise 250 TL.

‘GIDA İLE KANDIRIYORLAR’
BU 11 firmanın neredeyse hepsinde kullanılan yöntem aynı. Genellikle hayvan ticareti ve çiftlikler üzerinden tüketici kandırılmaya çalışılıyor. Peki neden çiftlikler ve hayvanlar bu tip dolandırıcılıklar da kulanılıyor. Konuyu Avukat Bülent Deniz’e sorduk. Deniz, Hürriyet’e şunları söyledi: “Bir dönem insanlara olmayan evleri sattılar. Şimdi de gıda üzerinden insanları kandırıyorlar. Çünkü insanların birinci önceliği gıdaya ulaşma ve barınmadır. O yüzden bu sistemler ‘hayvancılığı’ kullanıyorlar. Ayrıca Türkiye’de gıda fiyatları da sürekli yükseliyor. Gıda fiyatları enflasyonda da en yüksek çıkan kalemler arasında. Bunların bir kandırmaca olduğu çok açık. İşin bu noktaya gelmeden bakanlıklar ve kolluk kuvvetleri aracılığıyla önlenmesi gerekiyor. Bu tip sitelerin reklamları çıktığı gibi engellenmeli. Bu güç de var aslında. Ancak iş büyüyor. Binlerce kişi üye oluktan sonra bakanlık harekete geçiyor ve soruşturma başlatıyor. Sonrasında ise o ana kadar sistemde olan herkesin parası gidiyor.”

BÜYÜK KÂR VARSA DİKKAT
BAKAN Bülent Tüfenkci dün yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Kara para aklama yönünden de MASAK’ın inceleme yapması için müfettişlerimizin talepleri var. Çiftlik Bank gibi 11 girişim daha var. Sanal âlemde kâr vaat ediyor. Neye göre ettiğine vatandaşlarımızın dikkat etmesi lazım. Karşılığında bir teminat var mı, mal var mı? Vatandaşlarımızın hayatın olağan akışı, ticaretin genel seyri dışında büyük kâr vaat ederek toplanan paralara, ticarete her zaman şüpheyle yaklaşmaları gerekir. Şüphelendiklerinde de şikâyette bulunmalarını istiyoruz.”

İŞTE O 11 FİRMA
1- Çiftlik Mania: Site kapanmış
2- SKP Teknoloji: Site kapanmış
3- Ekolium AŞ: Site faaliyette. İletişim numaralarından yetkililere ulaşılamıyor.
4- Ukash İnternet: Site faaliyette. İletişim numaralarından yetkililere ulaşılamıyor.
5- Cashçiftlik: Site kapanmış.
6- Maden.im: Siteye giriş güvenlik gerekçesiyle engelleniyor.
7- Elitçiftlik: Playstore’da uygulamaya ulaşılabiliyor. Ancak indirilmesine müsaade edilmiyor.
8- Çiftlikshop: Siteye ulaşılamıyor. 
9- Bizim Tavuk: Site açık. Ancak yeni üye olmak için onay verilmiyor. 
10- Çılgın Tavuklar: Site açık. Ancak para yatırma işlemi şu anda kapalı.
11: Birlik Beraberlik Tarım: Site açık. Para yatırılabiliyor. Hesap bilgilerine siteden ulaşılabiliyor.

Burak Coşan, 17.03.2018 Hürriyet http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/sirada-cilgin-tavuklar-var-40774989

16 Mart 2018 Cuma

Sadece harcarken tüketici

Dünyanın tüketim çılgınlığından geçtiği ve bunu sanal para ile finanse ettiği sürecin sonuna gelinirken, tüketici hakları da hedef tahtasında… 1962 yılında ilk kez ABD Başkanı Kennedy’nin dile getirdiği tüketici hakkının üzerinden yıllar geçti.

Zaten bu vesile ile de dünyada 15 Mart Tüketici Hakları Günü ve devamında haftası olarak kutlanıyor. Şüphesiz önemli mesafe de alındı. Ülkemizde de 90’lı yıllarla birlikte başta Mehmet Bülent Deniz ve ekibi olmak üzere büyük mücadeleler verildi.

Fakat 2008 krizinin ardından bizde de dünyada da tüketici hakları konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Çıkarılan kanunların bile, yeni haklar veriyoruz diyerek tırpanlandığı ve tüketicinin etkisizleşmesi için her şeyin yapıldığı bir dönemdeyiz.

Sadece tek bir örnek bile her şeyi anlatıyor. Elektrik faturalarında ayrıntılı döküm hakkı alındı. Burada kayıp kaçak üzerinden bildiğiniz salma yapıldığı ortaya çıktı. Büyük mücadele verildi. Önce faturadaki ayrıntıyı yok edip, ücreti tahsil etmeye yöneldiler. Ardından da belki hukukla değil ama, kanunlarla bu hakkı aranamaz hale getirdiler.

Oysa 2 binli yılların başında her şey ne kadar hoştu. Tüketici hakkı kutsal sayılıyordu; krediler, kredi kartları ile finansmanın gözdesi tüketiciydi; vatandaşın her zaman haklı olduğu siyasi söylemler geliştirilmişti.

Lakin talebe üretim değil, üretime talep yaratmayı amaçlayan bu sahte cennet krizle birlikte son buldu. Sonraki süreçte hızla zorlaşan koşulları yaşıyoruz. Çok büyük bir borç birikti. Vatandaşın bankalara borcu 600 milyar TL’yi zorluyor. 25 milyon icra dosyası var. Kamuya karşı hiçbir hakkını arayamaz hale geldi.

Geldiğimiz noktada sadece harcarken, daha doğrusu harcayabilirken tüketici sayılıyoruz. İş ararken yokuz; hak ararken yokuz; faturaya itiraz ederken yokuz; kamu hizmetlerini denetlemek isterken yokuz; borç ödemede sıkıntı yaşarken yokuz; verdiğimiz oyun hesabını bile sorarken yokuz.

Mesela son şeker fabrikaları özelleştirilmesi… Türkiye’nin birçok ilinde en doğal vatandaşlık hakkı olan itiraz dilekçesi imzalanan masalar güvenlik gerekçesiyle kaldırıldı. Elektrikte, doğalgazda ya da suda bir şeye itiraz etmeye kalktığınızda, faturayı ödemeden bunu bile yapamıyorsunuz.

Borcunuzu sizin rızanız olmadan kimileri varlık yönetim şirketlerine kiloyla satıyor; iktidarlar işsiz olduğunuz halde sizden sigorta parası kesmeye kalkıyor. Gelirimize bile sahip olamıyoruz. Oradan da zorunlu bireysel emeklilik sigortası satıyorlar.

Yol için vergi ödüyoruz; yoldan geçmek için yine ödüyoruz. Sonra bunları satıyorlar; sattıklarına ödüyoruz. Ama hiçbir şeyi sorgulamamız onaylanmıyor. Vergi gelirleri içerisinde, dolaylı vergilerin payı yüzde 80’lerde.

Yani kasaya parayı biz koyuyoruz; ama en büyük vergi mükellefi olarak hesap soramıyoruz. Ne yazık ki dünyanın gittiği ekonomik koşullara bakarsanız, sadece bizde değil, tüm dünyada bu yola giriliyor. Özeti şu: Sadece harcarken tüketicisin…

15 MART DÜNYA TÜKETİCİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

15 Mart Dünya Tüketiciler Günü nedeniyle açıklama yapan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; “Gelişen ve değişen ekonomide tüketici haklarının korunması daha da önem kazanmaktadır” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “15 Mart, bütün dünyada Dünya Tüketiciler Günü olarak anılmaktadır. Modern zamanların tüketici hakları mücadelesi, 1960’lı yıllarda başlamış ve giderek gelişmiş ve dünya halklarının önemli mücadele alanlarından biri olmuştur. Yıllar içinde ekonominin mimarisindeki gelişmeler ve teknolojideki evrim, tüketici hakları mücadelesinde de, değişikliğe ve gelişmelere yol açmıştır.

Bundan birkaç yıl önce tüketici sorunu olarak kabul edilen kimi konular bugün için tüketicinin gündeminde yer almamakta, öte yandan özellikle teknolojideki gelişmeler ile küresel ekonomide oluşan değişiklik, tüketici için yeni mücadele alanları oluşturmaktadır.

Ülkemize ilişkin tüketici hakları mücadelesinde yola geç çıkılmış olsa da, toplumda oluşan tüketici hakkı bilinci ve ülkemiz tüketicisinin hak arama konusundaki istekliliği olumlu gelişme olarak kaydedilmektedir.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF), 2012 yılında bir çatı örgüt olarak kurulmuş, tüketici hakları alanında çalışma yapan dernekleri bir araya getirerek ülkenin en büyük tüketici örgütü durumuna gelmiştir. Tüketicinin temsili ve karar alma mekanizmalarında etkili olma yönünde çalışmalar yaparak, tüketici haklarının gelişmesinde önemli katkılar yapmaktadır.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) şimdi yeni bir çalışmaya daha imza atmakta ve Türkiye’nin ilk tüketici haber portalı olan Tüketici Postası’nın yayın hayatına başladığını müjdelemektedir.

Ekonomi basınının duayen isimleri ve tüketici hakları mücadelesi uzmanlarının bir araya gelerek başlattığı ve www.tuketicipostasi.com adresinde, 2017/Ekim ayında deneme yayınına başlayan Tüketici Postası, test aşamasını bitirerek, 15 Mart 2018, Dünya Tüketiciler Günü’nünde, düzenli yayınlarına başlamıştır.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) tarafından desteklenen Tüketici Postası, tüketiciye yönelik ülkenin ilk ve tek bağımsız haber portalı olarak, ülkemiz tüketicisinin bilgilenmesi, sorunlarını çözmesi ve doğru şekilde tüketim için önemli bir medya çalışmasıdır.

Tüketici Birliği Başkanı gençleri israfa karşı uyardı

Küçükçekmece Belediyesi, Dünya Tüketici Hakları Günü'nde Küçükçekmeceli gençlere tüketici hakları konulu bir panel düzenledi.

Küçükçekmece Belediyesi, Dünya Tüketici Hakları Günü'nde Küçükçekmeceli gençlere tüketici hakları konulu bir panel düzenledi. Panele katılan üzere Tüketici Birliği Federasyon Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz çarpıcı rakamlarla yapılan israfa karşı uyardı.

Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen "Yerel Yönetimlerde Tüketici Hakları" konulu panele, Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Recep Şencan ile Özel Kalem Müdürü Ömer Keser başta olmak üzere Tüketici Birliği Federasyon Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, Uluslararası Tüketiciler Derneği Başkanı Sebahattin Doğan, Tüketici Hakları Merkezi Genel Başkanı Fatih Dinler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Tüketici Hakları Zabıta Amiri Sinan Kalender katıldı.

"Bilinçli tüketici olmak herkesin görevi"
Panelde açılış konuşması yapan Recep Şencan, bilinçli bir tüketici olmanın herkesin görevi olduğunu kaydederek, "Tüketici bilinçli olunca topluma da katkı sağlıyor. Satıcıları da yönlendiriyor, üretimi de şekillendiriyorlar. Şu anda satıcılar ve üreticiler de daha bilinçli. Sizin de genç nesiller olarak topluma karşı görevleriniz var. Bunların başında bilinçli tüketici olmak geliyor" dedi.

"Bir yılda çöpe giden gıda parasıyla 171 bin okul yapılır"
Küçükçekmece Belediye Başkanı Temel Karadeniz'e tüketici haklarına dikkat çeken etkinliklere imza attığı için teşekkür eden Tüketici Birliği Federasyon Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz ise bilinçli tüketici olma noktasında tasarrufun önemine değindi, Deniz, gençlere tasarruf yapmalarını şu sözlerle öğütledi: "Bir yılda 214 milyar liralık gıda çöpe gidiyor. Bu parayla 171 bin okul, 11 bin hastane yapabiliriz. Elektrikte 100 liranın 35 lirasını aslında kullanmıyoruz. Bunu israf etmesek 132 Milyar ülke ekonomisi kazanır. Korkunç bir israf içindeyiz. Sürekli tüketiyoruz ancak doğru tüketmediğimiz için kayıptayız"

"Sosyal medya insanları yanıltıyor"
Panelin moderatörlüğünü yapan Tüketici Hakları Merkezi Genel Başkanı Fatih Dinler ise 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü'nün tarihini katılımcılarla paylaştı: "Bundan 100 yıl önce tüketiciler satın aldıkları ürünlerde refleks göstermiştir. Amerika'da aldıkları üründen fayda sağlayamamışlardır." Dinler ayrıca sosyal medyanın insanları ihtiyaç olmayanı almak konusunda yanılttığını söyledi.

"Mağdur olmamak için elinizde mutlaka bir belge olsun"
İBB Tüketici Hakları Zabıta Amiri Sinan Kalender ise yaptığı konuşmada tüketicileri ilk önce ellerinde kanıt olması gerektiği konusunda uyararak, "Mağdur olmamak için elinizde mutlaka bir belge olmalı. Fiş, sözleşme bir şey. Mutlaka alın" dedi. Uluslararası Tüketiciler Derneği Başkanı Sebahattin Doğan da dünyadaki tüketicilerin haklarını gençlere anlatarak, gençlere daha çok okumaları ve kendi haklarını öğrenmeleri tavsiyesinde bulundu.

Program sonunda katılımcıların sorularını yanıtlayan konuklara ise Ömer Keser teşekkür ederek çiçek takdim etti.



'ZAYIF TÜKETİCİ'NİN KORUNMASI ESAS ALINMAL

Tüketici Postası, Dünya Tüketiciler Günü ve Tüketici Haftası münasebetiyle tüketici dernek başkanlarıyla görüştü. Her gün bir dernek başkanının değerlendirmelerine yer vereceğimiz yazı dizimizin ilki Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz.

Tüketici Hakları diye bir kavramdan ilk defa 15 Mart 1962 yılında ABD’nin o dönemdeki başkanı John Fitzgerald Temsilciler Meclisinde yaptığı konuşmada bahsetti. İlk olarak Amerika, Avrupa ve İskandinav ülkelerinde ortaya çıkan Tüketici Koruma faaliyetleri Japonya'ya ve oradan da tüm dünya ülkelerine yayılmaya başladı. Birleşmiş Milletler 1985 yılında aldığı bir karar ile bu konuşmanın yapıldığı tarih olan 15 Mart’ı Dünya Tüketici Hakları Günü ilan ederek resmileştirdi. 15 Mart ülkemizde de Dünya Tüketiciler Günü adıyla kutlanıyor ve 15-21 Mart tarihlerini içine alan hafta da Tüketici Haftası olarak kutlanıyor.

Tüketici Postası olarak 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü ve Tüketici Haftası münasebetiyle ülkemizdeki tüketici derneklerinin genel başkanlarıyla, tüketici gündemini konuştuk. Her gün farklı bir tüketici derneği başkanıyla yapacağımız görüşmenin ilkini Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz ile gerçekleştirdik.

“2017 tüketici açısından olumlu geçmedi”
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, geçtiğimiz yılın ülkemiz tüketici açısından olumlu geçen bir dönem olmadığını belirterek sözlerine başladı. Deniz, “Özellikle tüketici yasasında yapılan torba yasa değişikliği ile GSM, banka, elektrik firmaları ve benzeri çok sayıda tüketiciye hizmet satan firmalar ile tüketici arasındaki sorunların Tüketici Hakem Heyeti’nde çözümlenmesine ilişkin düzenlemeden geri adım atılarak, tüketicinin doğrudan icra takibine maruz kalmasının önünü açan düzenleme yasalaştı” dedi. Düzenlemenin hazırlık aşamasında tüketici örgütlerinin topyekûn bir muhalefet göstermiş olmasına karşın, iktidarın tüketici haklarında geri adım olarak nitelendirilebilecek bu düzenlemeyi yasalaştırdığını aktardı.

Tüketicilerin hak arama bilinci artıyor
Gıda denetimleri konusunda kamu otoritesinin denetim olanaklarının bir miktar genişlemiş olmasına karşın, tüketiciye ulaşan gıdanın sağlığı konusunda halen riskli durumda bulunduğumuzu ifade etti. Deniz, “BDDK, EPPDK gibi üst kurullarda tüketici örgütü temsilcilerinin bulunmasına ilişkin beklentimiz, bu dönemde de gerçekleşmedi. Ancak ülkemiz tüketicisinin haklarının farkındalığı ve hakkını arama konusundaki isteğindeki artışı somut olarak gözlemlediğimiz bir dönem oldu” dedi.

“Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’ne yapılan yeni atamanın isabetli olduğunu görüyoruz”
Deniz, “Kamu otoritesinin tüketici hakları konusundaki çalışmaları yetersiz olmakla birlikte – iyi örnekler bazında – olumlu seyrediyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’ne yapılan yeni atamanın isabetli olduğunu görüyoruz. Yeni Genel Müdür Ahmet Erdal’ın özellikle bu alanda çalışma yapan sivil toplum örgütleri ile işbirliği arayışlarına ilişkin yaklaşımını son derece olumlu buluyor ve güçlü şekilde destekliyoruz” diye konuştu.

‘Zayıf tüketicinin korunması’ esas alınmalı
Tüketicinin korunması ile ilgili bütün kamu kurumlarının yapacakları çalışmalarda bu ana dek gözlemlediğimiz eşgüdüm eksikliğinin giderilmesi gerekir diyen Deniz, “Finans, gıda, iletişim ve benzeri birbirinden bağımsız gibi görünen sektörlerdeki tüketicin korunmasının aslında ‘zayıf tüketici’nin korunması gerektiğine ilişkin tek ilkeye dayandığı gerçeğini esas almaları gerektiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.

TBF 2012’de 16 tüketici örgütünün bir araya gelmesiyle oluştu
Tüketici Birliği Federasyonunun 2012 de 16 tüketici örgütünün bir araya gelmesi ile kurulan bir çatı örgütlenmesi olduğunu aktaran Deniz, sözlerine şöyle son verdi:
“Temel olarak tüketici haklarının korunması ekseninde, tüketicinin devlet nezdinde temsil edilmesi, karar mekanizmalarına katılım ve müdahaleye yönelik çalışmalar gerçekleştirmektedir.”

"15 Mart Dünya Tüketiciler Günü Kutlu Olsun"


İstanbul, 14.03.2018
  
“15 Mart Dünya Tüketiciler Günü Kutlu Olsun”
“Tüketici Postası yayınlarına başladı”

15 Mart Dünya Tüketiciler Günü nedeniyle açıklama yapan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; “gelişen ve değişen ekonomide tüketici haklarının korunması daha da önem kazanmaktadır” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:

15 Mart, bütün dünyada Dünya Tüketiciler Günü olarak anılmaktadır.
Modern zamanların tüketici hakları mücadelesi, 1960’lı yıllarda başlamış ve giderek gelişmiş ve dünya halklarının önemli mücadele alanlarından biri olmuştur.

Yıllar içinde ekonominin mimarisindeki gelişmeler ve teknolojideki evrim, tüketici hakları mücadelesinde de, değişikliğe ve gelişmelere yol açmıştır.
Bundan birkaç yıl önce tüketici sorunu olarak kabul edilen kimi konular bugün için tüketicinin gündeminde yer almamakta, öte yandan özellikle teknolojideki gelişmeler ile küresel ekonomide oluşan değişiklik, tüketici için yeni mücadele alanları oluşturmaktadır.

Ülkemize ilişkin tüketici hakları mücadelesinde yola geç çıkılmış olsa da, toplumda oluşan tüketici hakkı bilinci ve ülkemiz tüketicisinin hak arama konusundaki istekliliği olumlu gelişme olarak kaydedilmektedir.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF), 2012 yılında bir çatı örgüt olarak kurulmuş, tüketici hakları alanında çalışma yapan dernekleri bir araya getirerek ülkenin en büyük tüketici örgütü durumuna gelmiştir. Tüketicinin temsili ve karar alma mekanizmalarında etkili olma yönünde çalışmalar yaparak, tüketici haklarının gelişmesinde önemli katkılar yapmaktadır.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) şimdi yeni bir çalışmaya daha imza atmakta ve Türkiye’nin ilk tüketici haber portalı olan Tüketici Postası’nın yayın hayatına başladığını müjdelemektedir.

Ekonomi basınının duayen isimleri ve tüketici hakları mücadelesi uzmanlarının bir araya gelerek başlattığı ve www.tuketicipostasi.com adresinde, 2017/Ekim ayında deneme yayınına başlayan Tüketici Postası, test aşamasını bitirerek, 15 Mart 2018, Dünya Tüketiciler Günü’nünde, düzenli yayınlarına başlamıştır.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) tarafından desteklenen Tüketici Postası, tüketiciye yönelik ülkenin ilk ve tek bağımsız haber portalı olarak, ülkemiz tüketicisinin bilgilenmesi, sorunlarını çözmesi ve doğru şekilde tüketim için önemli bir medya çalışmasıdır

Mehmet Bülent Deniz
Genel Başkan

9 Mart 2018 Cuma

Yemek Kartı Restleşmesinin Faturası Çalışana Çıktı

Çalışanlara verilen yemek kartlarıyla ilgili komisyon ücretleri ve ödeme sürelerinin çok uzun olması nedeniyle gelen şikâyetler sonucunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı konunun taraflarıyla görüşerek bazı toplantılar yaptı. Yapılan çalışmalar sonucunda bakanlık tarafından alınan önlemler içerisinde bu kartların sadece restoran ve lokantalarda kullanılması da var. Tüketici derneklerinden bu önleme itiraz var.

Komisyon ücretleri ve ödeme sürelerinin çok uzun olması ile gündeme gelen yemek kartları ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bir çalışma başlatmıştı. Konunun taraflarıyla görüşen Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi çalışmanın sonuçlarının önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacağını belirterek, yemek kartlarının, market alışverişleri gibi yemek sektörü haricinde kullanılmasının önüne geçileceğini söylemesi üzerine yeni bir tartışma başladı. Vatandaşlardan ve tüketici örgütlerinden kartların sadece yemek sektöründe kullanılmasına itirazlar var. Konuyla ilgili olarak çeşitli tüketici dernek başkanlarının görüşlerini aldık. 

Tüketici Hak Arama Derneği Genel Başkanı Nihat Altay, yemek kartlarının yemek sektörü dışında da kullanımına devam edilmesi gerektiğini savunuyor. Altay, “Çalışanlar aylık belli bir miktarı dışarda yemek için harcamak istemiyor olabilir. Asgari ücretli zaten geçim derdinde. Bu kişilerin aylık kendilerine ödenen miktarı lüks mekanlarda harcamak zorunda bırakılması yanlış” dedi. Çalışanlar açısından olumsuz yönde bir çalışma olduğunun altını çizen Altay, “Çalışan kartını yemeğe harcamak yerine evinin ihtiyaçlarını karşılıyor. Birçok kişi o yemek kartını harcamak yerine evinden yemek getirir ya da daha uygun yerden yemek yer. Kartı da evinin ihtiyaçları için harcar” diye konuştu. Bu kartların tekstil için de harcanmasının uygun görülmesi gerektiğini savunan Altay, “Bugün bir çalışanın giydiği ayakkabı da aynı gıda gibi zaruri ihtiyaç değil midir? Biz böyle bir çalışmaya karşıyız” şeklinde konuştu.

Yemek kartlarının yaklaşık 20 yıldır çalışanların yaşamında yer aldığını belirten Tüketici Güvenliği Derneği Genel Başkanı Murat Köse, “20 yıl önce kuponlar şeklinde yer alırken sonrasında kredi kartı gibi plastik kartlara dönüştü. Süreç içinde çalışanların talepleri ile şirket idarecilerinin baskılarıyla bu yemek kartları birçok yerde ve restoranlar dışında geçmeye başladı. Bu uygulama çalışanlar için de şirketler için de oldukça kullanışlı hale geldi. Özellikle dar gelirli ailelerde çalışanlar mutfak masraflarını bu kartlarla yapar duruma geldi” dedi. Bakanlığın böyle bir yasaklama yapmaya çalışmasını 20 yıldır devam eden ve herkesin mutlu olduğu bir süreci yok etme çalışması olarak değerlendirdi ve bunun anlaşılır olmadığını ifade etti. Köse, “Sanki yeni bir rant kapısı yaratılmaya çalışılıyor gibi bir izlenime kapılmamıza sebebiyet veriyor” şeklinde konuştu.

“Yemek kartları eşitliğe aykırı”
Yemek kartlarıyla ilgili farklı görüş sergileyen Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, bu çarpık durumun, çalışan emekçilerden çok patronların ve arada komisyon alan yabancı sermayeli üç şirketin çıkarına, işçinin ve esnafın ise zararına olduğunu savunuyor. Yasal bir düzenlemeyle personele aylık belli bir miktara kadar ‘yemek yardımı’ parasının kesinti yapılmaksızın verilmesinin gerektiğini belirten Ağaoğlu, “işçinin primi eksik ödendiğinden kıdem, ihbar tazminatları az hesaplanacak ve emekli aylığı da olması gerekenden düşük bağlanacak. Ayrıca alışveriş yapılan esnaf 3 yabancı şirketin kestiği yüksek komisyon farkını ürün fiyatlarına yansıtarak külfeti tüketiciye yükleyecek. Aksi halde varlığını sürdüremeyecek, batacak” dedi. Konuların perde arkasına bakmak zorunda olduklarını vurgulayan Ağaoğlu, “Elbette sabit ve dar gelirlinin lehine düzenlemeler yapılmalı ama yabancıların geliştirdiği ve yasa dışı bu tür yöntemlerle değil, legal düzenlemelerle” diye ekledi. Yemek kartlarının ayrımcılığa da yol açtığını savunan Ağaoğlu, bu kartlardan bütün çalışanların istifade edemediğini, küçük şirketlerde, kırsalda çalışanların böyle bir imkana sahip olmadığını vurguluyor. İşverenlere yasal düzenleme getirilerek, personellerine yemek veyahut personelin talebi halinde vergi ve sigorta prim kesintisi yapılmaksızın yemek yardımını nakdi olarak verilmesi sağlanmalı eşitliğin ancak bu şekilde sağlanacağını vurguluyor.

“Vergi kaçağı ve kayıt dışılık açısından bir sorun yok”
Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Levent Küçük, Gelir Vergisi Kanunu gereğince, ücretliye ‘ayın’ olarak verilenlerin ücretin bir unsuru olarak kabul edildiğini ve ücret olarak vergilendirildiğini açıklayarak, bu açıdan vergi kaçağı ve kayıt dışılık açısından bir sorun bulunmadığının altını çiziyor. Küçük, “Çalışanlar aile bütçelerine katkı amacıyla, yemek için verilen kartları market alışverişlerinde kullanıyorlar. Özellikle düşük ücretliler için bir katkı oluyor. Ayrıca kendi istedikleri ürünleri, fiyat mukayesesi yaparak, istedikleri yerden satın alabiliyorlar. Sonuçta, ücret olarak vergisini ödedikleri yemek kartlarını, diledikleri yerde kullanabilmeliler” dedi. Restoran ve lokantalarda tüketicilerin fiyat seçme ve belirleme şansının az olduğunu ifade eden Küçük, “Özellikle büyük AVM, büyük işyerlerin etrafındaki restoranların çok pahalı. Bu yemek kartlarını genellikle büyük iş yerleri veriyor. Bu işyerlerinin bulunduğu yerlerdeki restoranlarda çok pahalı. O zaman yemek kartını tamamen kaldırsınlar iş yerlerine sağlık ve hijyen koşullarını sağlayarak yemek verme zorunluluğu getirsinler” şeklinde konuştu.

Yemek kartlarının sadece restoranlarda geçerli olması yönündeki uygulamanın kabul edilir olmadığını belirten Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, “Ortada bir sosyal gerçeklik var. Bu sosyal gerçeklikte çalışanlar yemek kartlarında kullanmadıkları büyük kısmı marketlerde gıda alışverişi yaparak mutfak masrafları için kullanıyorlar. Bu ücretlerin yetersizliği, evlerinin geçimini sağlayamamakla ilgili bir durumdur. Böyle bir sosyal gerçeklik varken komisyon ücretlerinin yüksekliği bahane edilerek bu kartların sadece restoranlarda kullanılır hale getirilmeye çalışılmasını kabul etmemiz mümkün değil” dedi. Bunun ekonominin serbest kurallarla işlemesi gerçeğine de aykırı olduğunu vurgulayan Deniz, “Her şeyden önce ekonomide taraflar aralarındaki kuralları kendileri serbestçe belirleyebildikleri oranda ekonomi gelişir. Deniz, illa amaca yönelik bir sınırlandırma getirilmek isteniyorsa gıda olmak kaydıyla her türlü alışverişte yemek kartlarının kullanılabilmesi gerektiğini savunuyor. Bu kartları sanal para olarak da değerlendirmenin mümkün olduğunu ifade eden Deniz, “Çalışana verilen karttaki miktarın kişinin istediği sektörde kullanabilmesinin önüne geçilmesini uygun bulmuyoruz” diye konuştu.

Tüketici hakları bakımından sınırlayıcı yaklaşımları kabul edemeyiz”
Sosyal güvenlik prim alacağı veya gelir vergisi gibi bir kayıp söz konusu ise bu devletle işveren arasındaki ilişki içerisinde çözülmesi gereken bir konudur diyen Deniz, “Bunun faturası asla ve asla bu kartları kullanan tüketicilere sınırlandırma getirilerek çözülmez. Bir an için böyle bir şey olduğunu kabul etsek bile tüketiciler bu kartları sadece restoranlarda kullanacaklarsa aynı SGK ve gelir vergisi kaybı devlet açısından gene söz konusu olacaktır. Burada çözüm işverenle devlet arasında hazinenin kaybı varsa o kaybın işverenden tahsili yönünde çözümler üreterek sağlanmalıdır. Bunun dışındaki yaklaşımları ekonomiye gereksiz müdahale ve tüketici hakları bakımından da sınırlayıcı ve tüketicinin işini zorlaştırıcı bir durum olarak görmekteyiz” dedi.

Yemek kartı uygulamasının, kendi bünyesinde çalışanlara yemek vermeyen işletmelerin kullandığı bir ödeme aracı olduğunu aktaran Tüketici Hareketi Derneği Genel Başkanı Cüneyt Köşe, “Anlaşmalı restoranlar, yabancı şirketlerin Avrupa’da yüzde 2-3 komisyonlar alırken Türkiye’de yüzde 10 civarında komisyon alınmasına karşı çıkmaktadırlar bu sistemin baştan aşağı değişmesini istemektedirler” diye konuştu. Dünyada uygulanan komisyon oranları maksimum yüzde 3 seviyesinde olmasına rağmen özellikle yurt dışı menşei olan firmaların Türkiye’de bu oranı 9-10 seviyesinde uygulamasını bir sömürü şekli olarak değerlendiren Köşe, “Tüketici Hareketi olarak, çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi için seferberlik ilan edilmesinden yanayız. Türkiye’de bu işin mevzuatı yok. Restoran ve lokanta sektörü, marketler ve vatandaş da zarar görmektedir” diye konuştu.