1 Mayıs 2013 Çarşamba

Akil İnsanlar: Halkın 'Ama'larına Cevap Verilmeli


Kürt sorununun çözümüne katkı için kurulan Akil İnsanlar Heyeti, temaslarını sürdürürken, süreçle ilgili kanaatler de oluşmaya başladı

Halkın büyük ölçüde sürece destek verdiğini ifade eden üyeler, kaygıların da önemsenmesi gerektiği görüşünde birleşti. Marmara Bölgesi Heyeti’nin de önceki günkü temaslarında halkın, bu yöndeki görüşleri ele alındı. “Çözüm sürecinin neresindeyiz?” başlıklı tplantıya, Heyet Başkanı Prof. Yücel Sayman ile üyeler Levent Korkut ve Mustafa Armağan katıldı. Levent Korkut, toplumda büyük bir kesimin barışa ve çözüme ‘evet’ dediğini ancak bazı kafa karışıklıkları da bulunduğunu söyledi ve “Bu kafa karışıklığı giderilmezse, bu insanlar da ‘çözüme evet’ fikrinden dönebillir.” dedi.

Heyet bu kapsamda, Türkiye Küçük Millet Meclisi Diyalog Platformu İstanbul Merkezi, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve sendikalarla İstanbul Beyoğlu’ndaki Cezayir Restaurant’ta bir araya geldi. ‘Çözüm sürecinin neresindeyiz?’ başlıklı toplantıya, Heyet Başkanı Prof. Yücel Sayman ile üyeler Levent Korkut ve Mustafa Armağan da katıldı. Levent Korkut, toplumda büyük bir kesimin barışa ve çözüme ‘evet’ dediğini ancak, “Öcalan serbest bırakılacak mı?” diyenlerin olduğunu aktardı. Korkut, “Toplumun önemli bir kısmı ‘evet’ diyor; ‘fakat’lar ve ‘ama’lar var. ‘Özerklik olmazsa olur’ diyenlerden tutun da anadilde eğitime itirazı olanlara kadar kafa karışıklığı söz konusu. Bu kafa karışıklığı giderilmezse, bu insanlar da ‘çözüme evet’ fikrinden dönebillir.” ifadelerini kullandı. Çözüm sürecinin çatışmaları sona erdirmek için başlatıldığını belirten Prof. Levent Korkut, bu tür süreçlerde ilk aşamanın silahın susması, ikinci aşamanın silahlı birliklerin çekilmesi, üçüncü aşamanın da yaraların sarılması olduğunu kaydetti.

HÜKÜMET, YUMUŞATICI ADIMLAR ATMALI
Tarihçi-yazar Mustafa Armağan da bu toplantılar sayesinde sokaktaki insanın ilk kez kendisi gibi düşünmeyen insanlarla konuştuğunu belirtti. Hükümetin sürece katkı yapmak anlamında bazı yumuşatıcı adımları atması gerektiğini vurgulayan Armağan, “Yer isimlerinin iadesi, herkesin kendi dilinde isim alabilmesi, park isimlerinin Kürtçe olabilmesi gibi küçük adımlar süreci yumuşatma adına önemli olabilir.” diye konuştu. AK Parti hükümetinin bütün olumsuzluklara rağmen böyle cesaretli bir adımı attığı için takdir etmek gerektiğini söyleyen Demokratik ve Özgürlük Hareketi Sözcüsü Mahmut Sürmeli ise “Bu sürecin önünde engel teşkil edenlerin yoldan çekilmesi gerekiyor. ‘Ama’sız ‘fakat’sız, hepimizin yapacağı katkı sunacağı şeyler var. Bu anlamda ‘ama’lı ve ‘fakat’lı tartışmaların samimi ve ahlakî olduğunu da düşünmüyorum.” dedi.

Liberal Avrupa Derneği’nden Hüsnü Adalı da farklı görüş sergileyenleri ‘barış karşıtı’ olarak yaftalamanın doğru olmadığına dikkat çekti. Milliyetçilik ve şovenizmden kaçınılması gerektiğini vurguladı. Ön koşulsuz bir şekilde barışın gelmesi gerektiğini, evrensel demokrasi ve insan hakları için de yeni bir dil oluşturulması gerektiğini söyledi. Ancak, hükümetin ‘barış sorununa son veriyorum’ dediği zaman fikirlerin de 24 saatte değişeceğini belirtti. Bir problem olursa sürecin sekteye uğrayabileceğini vurgulayan Barış Meclisi’nden Tatyos Bebek, “99’da olanların tekrar yaşanmaması için ne yapmamız gerektiğini konuşmalıyız. Sonraki aşamalar için de bir sorun olmadığını düşünüyorum. Barış gelecek bu topraklara.” görüşünü dile getirdi.

Sürece karşı olanlar da dinlenmeli
Mazlum-Der İstanbul Şubesi’nden Hasan Postacı, BDP’nin Öcalan’ın siyasi aktör olması yönündeki taleplerinin süreci beslemediğini, aksine zayıflattığını söyledi. Tüketiciler Birliği Federasyonu’ndan Bülent Deniz de sürece muhalif olmanın ayıp olmadığının altını çizdi. Deniz, “Bu sürece muhalif ya da çekinceli olanlar toplumun kötü insanları olarak lanse ediliyor. Ben süreci çekincesiz destekliyorum. Ancak bu muhalif kişiler de çok ağır ve katı bir şekilde eleştiriliyor. Sürece karşı olanların fikirlerini alaya almak doğru değil.” diye konuştu.

Barış aşamasına gelindiğini dile getiren Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Doğan Bermek ise herkesin kafasında bir barışı olduğunu, barışa da koşulsuz destek vermeyecek kimsenin olmadığını aktardı. Adaleti Savunanlar Derneği’nden emekli Binbaşı Gürcan Onat, şu görüşleri dile getirdi: “Ben inanıyorum ki, bu iş bitmiştir. Yeter ki, biz inanalım. Bu halkın büyük bir çoğunluğu da buna inanıyor. Üç-beş kişinin provokasyonuyla da tekrar bu anlamsız savaş başlamayacak.”

Tuğba Mezararkalı-Yavuz Akengin, Zaman 01.05.2013