29 Şubat 2016 Pazartesi

İletişimde Modayı Yakalayın

Pazarlama iletişim dünyasında akımları, trendleri izlemek ve buna uygun bir stratejiyle ilerlemek büyük önem taşıyor.

Güzel eski günlerde ‘moda’ giyim sanayiinde kullanılan bir terimdi. Artık hemen ker sektörün kedine özgü modaları var. Modadan kastımız dönemsel olarak herkesin ilgi duyduğu akımlar… İletişim dünyasında da bu akımların sıkılıkla etkisi altında kalıyoruz. Bu akımları hızla yakalayıp buna uygun bir içerik yaratarak, jargonu yakalamak zamanın ruhu denilen peri tozuna da yüz sürmek anlamına geliyor. Son dönemde sosyal dünyamızın bir hayli zengin olması bu akımların çoğalmasını da sağlıyor. Bir dönem kafamızdan aşağı buz kovaları döküp birbirimize meydan okuduk, bir başka dönem sosyal medya profillerimizi gökkuşağı renkleriyle süsleyip hümanist mesajlar verdik, dans eden bebeklerle çeşit çeşit markanın reklamlarını izledik… Peki şu anda hangi akımların etkisine girdik, kim neler yapıyor? Akımlar bizlere neler söylüyor… 

Hayvan dostu olmak 
Dünyanın giderek daha kötü bir yer haline geldiğini hissettiğimizden midir bilinmez, başka türlere olan duyarlılığımız her geçen gün artıyor. Hemen herkes sokakta kedi, köpekleri besliyor, markalar, kurumlar, belediyeler ardı ardına kedi evleri projeleri yapıyor, soğukta kalmamaları için kampanyalar düzenleniyor. Şişli, Kadıköy, Beşiktaş Belediyesi gibi duyarlı kamu kurumları hayvan projeleriyle gündeme geliyor, N11, Adore Mobilya gibi kurumlar yine hayvan dostu projelerle tüketicisinin kalbini yumuşatıyor. Adore Mobilya üretimden arta kalan parçalarla kedi evi yapıp, 10TL kargo ücretini ödeyenlere gönderiyor. Sosyal medyaya o kadar çok beğeni aldı ki, şirket bir günde 2 bin kedi evinin tükendiğini açıklayıp hayvan severlere teşekkür etti. Hayvanları sevin, saygı duyun, koruyun… Bütün bunları yaparken işinizle bağdaştıracak bir projeyle çıkagelin, sonrasını sosyal dünyaya bırakın… 

Be like Bill (Bill gibi olun) 
İnternet meme internette hızlıca yayılan viral anlamına geliyor. 2016’nın ilk memesi olarak görülen ‘Be like bill’ de bu akımlardan biri… Genel olarak sosyal medyada insanların sinir bozucu davranışlarına odaklanan bir çöp adam olan Bill, eğriyi doğruyu hatırlatıyor, kulağa küpe önerilerle geliyor. Aslında, çok uyaranlı dünyanın az düşünen günümüz insanlarına bir nevi basit, eğlenceli taktiklere yol gösteriyor. Bill, kadar büyük bir hızla yayılıyor ki, her dilde her konuda çevrelerin ilgisini çekmiş durumda. Markalar da eminim bu meme çılgınlığından nasibini alacak. Bill’in yaratcıları şimdiden markalarla işbirliği için kolları sıvamış durumda. 

Geçen seneniz nasıl geçti 
Kişiye özel içerik, ürün, servis yaratmak markaların gündeminde…Herkes kendinden bir şeyler bulmak istiyor. Yemeksepeti bir önceki yılki siparişlerinizin listesini çıkarıp bunu da kişiye özel bir virale dönüştürmeyi başardı… Kişiler bir önceki yıl ne yediklerini, özel bir video kurguyla görme şansı elde ederken, paylaştıkça paylaştılar… Yine Vodafone benzer bir uygulamaya ünlü Şovmen Beyaz ile imza attı. Gecesenem.vodafone adresine giren Vodafone kullanıcıları geçen senelerinin nasıl geçtiğini Beyaz’dan dinleme fırsatı buldular.

Tüketici, meseleye tamamen duygusal bakıyor
‘Bir ünlü bul, ürününü sat’ devri geride kalıyor. Tüketici markanın sosyal değerini, topluma katkısını ürünün niteliğinden daha fazla sorguluyor. Pazarlama departmanları açısından ders niteliğinde bir örnek Oba Makarna’dan geldi. Oba Makarna’nın reklam filmi için Esra Erol’a 3 milyon TL ödediğini belirten Tüketici Birliği Federasyonu anında sert bir kampanya ile cevap verdi. ‘Oba Makarna yemiyor, Esra Erol seyretmiyoruz’ kampanyası internette yankı uyandırdı, konuyla ilgili açıklama yapan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “Sosyal gerçeklikleri göz ardı eden bu reklâm anlaşması, tüketiciyi rahatsız etmiştir” dedi. Adına ister meme, ister akım, ister moda diyelim belli dönemlerde insanları etkileyen bir ideolojik, felsefi veya tamamen magazinsel akımlar oluyor. 

İnternet ile hızlanan iletişim de bunları yakalayıp, hassas bir terzi edasıyla üzerine uyduran her ölçekte marka için fırsat eşitliği yaratıyor. Gelecek teknolojiyle şekillenedursun, Unilever ile Adore Mobilya’nın eşitlendiği bir dünyada, gördüklerimiz henüz bir başlangıç…

Sevda Yüzbaşıoğlu, 02.02.2016 Dünya http://www.dunya.com/ozel-dosyalar/isim-iletisim/iletisimde-modayi-yakalayin-289119h.htm 

'OBA Makarna Yemiyor, Esra Erol'u Seyretmiyoruz'

İstanbul, 24.01.2016
  
Bir evlilik programı sunucusu Esra Erol’a, OBA Makarna ürününün tanıtımı için üç milyon lira ödenmesini değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; “sosyal gerçeklikleri göz ardı eden bu reklâm anlaşması, tüketiciyi rahatsız etmiştir” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:

OBA Makarna isimli ürünün tanıtımı için hazırlatılan kırkbeş saniyelik reklâm filmi yayınlanmaya başlamıştır. Medyada yer alan haberlere göre, kırkbeş saniyelik reklâm filminde görünmesi karşılığında, bir evlilik programı sunucusu olan Esra Erol’a üç milyon lira ücret ödenmiştir.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF), ekonomide serbestlikten ve tam rekabetten yana olup serbest girişimi desteklemektedir. Ancak bir makarnanın tanıtımı için hazırlatılan reklâm filmi için bir kimseye üç milyon lira ücret ödenmesi, ülke gerçeklerinden uzak, sosyal adalet ve paylaşım duygusunu zedeleyecek boyutta bir yaklaşımdır.

Firmaların ürünlerinin satışını arttırmak için reklâm ve tanıtım çalışmaları yapılması, rekabetin ve ekonominin doğası gereği ve tüketici yararınadır. Firma ve ürünün toplumda yaygınlaşması ve kabullenilmesi için reklâm çalışmalarının yanında, sosyal sorumluluk projeleri de gerçekleştirilmektedir.

Sosyal sorumluluk; firmaların çalışma yaptıkları alanda, ortamı koruma ve geliştirme konusundaki yükümlülüklerini kapsamaktadır. Doğal çevreyi koruma, tüketicilere kaliteli ve güvenli ürünler sunma, çalışan haklarını tanıma, toplumun refah seviyesi ve yaşam kalitesinin yükselmesine katkı sağlayacak eğitim, sağlık ve sanat etkinliklerini desteklemek, günümüzde çok sayıda firma tarafından gerçekleştirilen ve ekonomiye ilişkin genel kabul içinde yer alan sosyal sorumluluk uygulamalarıdır.

Elbette bir firmanın parasını nereye harcayacağına ilişkin tercihlerine karışmak kimsenin hakkı değildir. Ancak firmanın tercihlerini sorgulamak ve firma ve ürünleri için satın alma kararını vermek de, tüketicinin en doğal hakkıdır.

Bu nedenle ülkemizdeki gelir paylaşımı adaletsizliğini, sosyal gerçekliğini göz ardı eden, kırkbeş saniye için verilen üç milyon lira ile yayınlanacak bir reklâm filmi yerine bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirme tercihinde bulunmayan OBA Makarnacılık San. ve Tic. AŞ. ve bu firmanın ürettiği OBA Makarna markalı ürünleri ve üç milyon lira ücretin muhatabı Esra Erol ve kendisinin ATV’de yayınlanan İzdivaç isimli evlilik programını protesto ediyoruz.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF); OBA Makarnacılık San. ve Tic. AŞ. ve Esra Erol’a, tüketicinin tüketimden gelen gücünün harekete geçmesi ile satışların artması yerine pazar payının azalacağı uyarısını yapmaktadır.
  
Mehmet Bülent Deniz
Genel Başkan

7 Şubat 2016 Pazar

Tarladan aldım 7 lira markete geldim 27 lira

Ürünlerin fiyatları tarladan sofraya gelene kadar dört kat arttı. Tarlada 7 lira olan kuru incirin fiyatı markette 27 liraya çıktı. Tüketici ve üretici arasındaki aracılar nedeniyle fiyatların arttığını söyleyen Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz, bugüne kadar hiçbir siyasi iktidarın bu soruna çözüm bulamadığını söyledi.



Üreticiyle tüketici arasındaki aracılar nedeniyle sebze meyve fiyatları artmaya devam ediyor. Tarlada 50 kuruş olan portakal, markete gelene dek yüzde 347 zamlanarak 2 lira 24 kuruşa yükseldi. Tarlada 7 lira olan kuru incirin fiyatı ise markete gelene dek yüzde 284 artarak 27 liraya yükseldi. Vatandaşın sepetindeki ürünlerin fiyatlarında yaşanan aşırı artış nedeniyle mutfakların yangın yerine döndüğünün altını çizen tüketici hakları savunucuları, üretici ile tüketici fiyatları arasındaki farktan en büyük zararı yine üreticiler ve tüketicilerin gördüğünü belirtti. Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “Bugüne kadar hiçbir siyasi iktidar haldeki bu yapılanmayı yok edemedi.” dedi.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), üretici ile market fiyatları arasında meydana gelen uçurumu ortaya koyan bir çalışma yaptı. Ürünlerin fiyatları tarladan sofraya gelene kadar üç-dört kat arttı. Üreticilerin sattığı fiyat ile marketteki fiyat farkı portakalda 4,5 katı, maydanozda 4,2 katı, patateste 3,9 katı, kuru incirde 3,8 katı, kuru kayısıda 3,6 katı, elmada 3,4 katı, havuç ve mandalinada 3,3 katı buldu. Aralık ayında üreticide, 50 kuruş olan portakal markette 2 lira 24 kuruşa, üreticide 27 kuruş olan maydanoz markette 1 lira 10 kuruşa, üreticide 44 kuruş olan patates markette 1 lira 71 kuruşa, üreticide 7 lira olan kuru incir markette 26 lira 93 kuruşa satıldı. Tarladan sofraya gelene kadar kuru kayısının fiyatı 9 lirada 32 lira 40 kuruşa, elmanın fiyatı 96 kuruştan 3 lira 24 kuruşa, havucun fiyatı 54 kuruştan 1 lira 79 kuruşa, mandalinanın fiyatı ise 66 kuruştan 2 lira 15 kuruşa çıktı. 

Üretici ile tüketici fiyatları arasındaki farktan en büyük zararı yine üreticiler ve tüketicilerin gördüğünü belirten Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “Parsayı aradaki aracılar topluyor.” vurgusu yaptı. Bugüne kadar hiçbir siyasi iktidarın haldeki bu yapılanmayı yok edemediğini söyleyen Deniz, bu konuda kooperatifleşme başta olmak üzere cesur adımlar atılması gerektiğini ve zaman kaybetmeden müdahale edilmesinin zorunlu olduğunu söyledi.

RUSYA'YA ÜRÜN SATILAMAYINCA FİYATLAR DÜŞTÜ
Hem üreticide hem markette fiyatı en fazla artan ürün olan kabağın bu dönemde örtü altında üretildiğini, hava sıcaklıklarının düşmesiyle bitki gelişiminin yavaşladığını bildiren TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bitki gelişiminde yavaşlamayla hasat edilen ürün miktarının azaldığını bunun da fiyatlara yansıdığını belirtti. Patlıcan, sivri biber, salatalık, domates gibi ürünlerde de benzer bir durumun söz konusu olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Kışlık sebzelerden ıspanak, pırasa, lahana, karnabahar gibi ürünlerde de düşük hava sıcaklıkları nedeniyle yavaş gelişme yüzünden fiyatlarda artış yaşandı. Hasat döneminde olan havuçta, arzın artması nedeniyle fiyatlar geriledi. Rusya ile yaşanan durumdan kuru kayısı ve kuru üzüm de etkilendi. İhracata gidecek ürün iç piyasaya yönelince fiyat düşüşü yaşandı.” dedi.

Koray tekin, 04.01.2016 Zaman http://www.zaman.com.tr/ekonomi_tarladan-aldim-7-lira-markete-geldim-27-lira_2336268.html

6 Şubat 2016 Cumartesi

Elektrikte Fatura Şoku

Hükümet yılbaşına elektrik zammıyla başladı. Doğalgaz ve petroldeki şok düşüşe rağmen elektriğe yüzde 6,8 zam yapıldı.

Türkiye’de tüketilen elektriğin yarısı doğal gazdan üretiliyor. Petrol fiyatlarının dip yaptığı bir dönemde doğalgaza yüzde 20 indirim beklenirken elektriğe zam geldi. EPDK sanayide kullanılan elektriğe yüzde 6,8, konutlarda kullan elektriğe ise yüzde 3,8 zam yaptı. EPDK, zamma gerekçe olarak da elektrik dağıtım şirketlerinin yapması gereken zorunlu yatırım ve işletme giderleri, iletim yatırım ihtiyacı ve enerji maliyetlerindeki artışı gösterdi. Zam, 1 Ocak 2016’dan itibaren geçerli olacak. 

İNDİRİM BEKLENİYORDU 
EPDK, geçen ay başında dağıtım şirketlerinin işlettiği şebekeler üzerinden elde ettiği reklam, kira ile baz istasyonu, araç, bina, arazi, veri transferi iletişim altyapısı kullanım gelirlerinin yanı sıra yapacağı danışmanlık hizmetlerinden kaynaklanan gelirlerinin tüketiciye indirim olarak yansımasını öngören bir karar almıştı. Bu kararın elektrik fiyatlarına indirim olarak yansıması bekleniyordu.

KALİTE DÜŞÜK 
Tüketiciler Birliği Başkanı Mehmet Bülent Deniz, zamma tepki göstererek, 2016’nın fiyatlar ve hizmetler açısından zor geçeceğini söyledi. Deniz, “Elektrik hem pahalı hem de çok ciddi bir kalite düşüklüğü var. Asgari ücret 1300 lira yapılırken hemen arkadan elektriğe zam yapıldı” dedi. 

YARISI DOĞAL GAZDAN ÜRETİLİYOR KAYIP KAÇAĞI DA VATANDAŞ ÖDÜYOR
Elektriğe gelen zammın yanında kayıp-kaçaklar da vatandaşa fatura ediliyor. 2014 yılında en yüksek kayıp kaçak oranları yüzde 74 ile Dicle, yüzde 61 ile Vangölü ve yüzde 26 ile Aras bölgesinde gerçekleşmişti. En düşük ise yüzde 6,33 ile Trakya dağıtım bölgesinde gerçekleşti

01.01.2016, Özgür Düşünce
http://www.ozgurdusunce.net/ekonomi/elektrikte-fatura-soku-h9068.html

4 Şubat 2016 Perşembe

"İçenin canı, satanın özgürlüğü gidiyor"

Yılbaşı öncesi kaçak içki satışının önlenmesine yönelik denetim ve operasyonlar artarken uzmanlardan "Ucuz diye yapılan tercihler, yaşama mal olabilir" uyarısı geldi. 

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, değişik aroma ve boyalarla rakı, votka ve viski gibi içkilere benzetilerek damacana ve pet şişelere doldurulan sahte içkiler, bandrollü içki fiyatının yaklaşık üçte biri fiyatına bakkal, manav ve seyyar tezgahlarda satışa sunuluyor.

Özellikle alkol bağımlılarının talep ettiği sahte içkileri, bazı turistik işletmelerin de müşterilerine servis ettiği belirtiliyor.

Sahte içkiye özellikle sahil kesimlerde daha sık rastlanıyor, operasyonlarda ele geçirilen sahte içki miktarında Adana, İzmir ve İstanbul başı çekiyor.

Sahte içki üreticileri, tarımsal ürünler damıtılarak elde edilen etil alkol yerine, risklerini gözardı edip dörtte biri fiyatına alabildikleri, kimya sanayisinde yararlanılan, odun, kömür hatta doğalgaz damıtılarak oluşturulan, çeşidi ve kullanım miktarına göre insan sağlığına değişik oranlarda zarar veren metil alkol kullanabiliyor.

"Ruhsatsız içki almayın"
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yılbaşı nedeniyle alkollü içki tüketiminde artış beklendiğine işaret ederek, "İçki alacakların, mutlaka kayıtlı iş yerlerinden, marketlerden, bandrolü olan içkileri tercih etmeleri gerekiyor. Yakın zamanda yaşanan ölümlerin, tekrar yaşanmaması gerekir. Ucuz diye yapılan tercihler, kişinin yaşamına mal olabilir" diye konuştu.

İzmir Halk Sağlığı Müdürü Bediha Kızılkaya da olumsuz durumlarla karşılaşmamak için öncelikle ruhsatsız içki alınmaması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Metil alkol zehirlenmesi, karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, görmede bozukluk, böbrek sorunu, idrara çıkamama veya bilinç bulanıklığı belirtileriyle ortaya çıkabiliyor. İçtiğini kusturmak belki pratikte düşünülebilir ama belirtiler çıktıysa zaten bunun için geç kalınmıştır. O yüzden zehirlenme şüphesi olanlar, vakit geçirmeksizin sağlık kuruluşlarına götürülmeli."

Emre Umurbilir, 30.12.2015 Anadolu Ajansı http://aa.com.tr/EN/turkiye/icenin-cani-satanin-ozgurlugu-gidiyor/498340