Geçen yıla damgasını vuran zamların yakın zamanda benzeri görülmemiş
oranlarda olduğuna işaret eden TBF Genel Başkanı M. Bülent Deniz, 2013 yılında
da benzer oranda zamlar beklediklerini bildirdi.
'Ülkemize dayatılan ekonomik model ile ülkemizde tüketim toplumu
oluşturulmuş, bunun sonucunda, ülkede yaşayan herkesin finans-kapital sisteme
borçlandırıldığı ve tutsak edildiği böylelikle teslim alınan ülke halinde
gelmiş bulunmaktayız'
Tüketiciler Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz 2012 yılının tüketiciler açısından nasıl geçtiğini Aydınlık'a değerlendirdi. 2012'nin tüketiciler için 'enerjik' bir yıl olduğunu ifade eden Deniz, bir yılın elektrik, doğalgaz, vergi zamları ve bankaların aldıkları kart aidatlarıyla geçtiğini söyledi.
Geçen yıla elektrik ve doğalgaz zamlarının damgasını vurduğunu belirten TBF
Deniz, ''Dört kişilik bir ailenin Nisan 2012 döneminde ödediği elektrik
faturası 100 lira civarında iken, bu rakam bugün 121 liraya çıkmış bulunuyor.
Aynı şekilde gelen zamlarla birlikte aynı aile ısınmak için 250-300 lira ödeme
yapmak zorunda kalıyor'' dedi. Öte yandan doğalgaz ve elektrik zamlarının
tüketiciye ulaşan her türlü mal ve hizmetin maliyetini de arttırdığını kaydeden
Deniz, bu durumda en iyimser öngörülerle halkın ekonomisinin 2012 yılındaki
gerçek ve fiili enflasyonunun, yüzde 10’lar seviyesinde gerçekleştiğini
bildirdi.
Tepkisizlik Endişe Verici
Aydınlık: Yurttaşların bu zamlara yeterince tepki vermediğini
görüyoruz, bunun sebebi nedir? 2013 yılında zorunlu tüketim harcaları
kalemlerinde de faiş zamlar bekliyor musunuz?
M.Bülent Deniz: Yakın zamanda benzeri görülmemiş oranlardaki bu
zamların 2012 ye damgasını vurmasının yanında, bir o kadar ilginç ve
değerlendirilmeye muhtaç olan konu, bu kadar yüksek oranlı zamlara karşı
tüketicilerin tepkisiz kalmasıdır. Toplumsal her türlü soruna olan
duyarsızlaşma sürecinin bu alanda da kendisini göstermesini doğal karşılamak
gerek aslında. Tüketicinin yaşamsal gereksinimlerine yapılan zamlar, artan
yoksulluk ve işsizlik toplumun şiddetli tepki göstermesi gereken konuların
başında gelmesine rağmen, bu konuda cılız birkaç sesin dışında ses çıkmamış
olmasını hayretle karşılamaktayız. Yanıbaşımızdaki Yunanistan’da, Avrupa’da
İtalya başta olmak üzere bir çok ülkede, ABD' de Wall Street’teki parkta
haftalar boyunca, emperyalist yayılmacı kapitalist düzene isyan çığlıkları
atılırken, ülkemizdeki tepkisizliği de 2012 nin önemli olaylarından biri olarak
kaydediyoruz. Zamlara gelince, 2013 yılının ilk iki ayı içinde de elektrik ve
doğalgaza yaklaşık yüzde onlar seviyesinde zam yapılmasını bekliyoruz.
Deli Dumrul Haracına Devam
Aydınlık: Bankaların müşterilerden aldıkları ilave ücretler gündemde
çokça yer aldı. Bankalar ise bu ücretleri almakta haklı olduklarını
savunuyorlar. Sizce bankalar burada ahlaki davranıyor mu?
Deniz: 2007 yılında açtığım ilk dava ile başlayan 'tüketici-banka
meydan savaşları', geçtiğimiz yıl da hız kaybetmeden devam etti. 50 milyon
kredi kartı için, kart başına ortalama elli lira 'kart parası' adı altında
'deli dumrul haracı' toplayan bankaların cebine geçtiğimiz yıl da toplam olarak
iki milyar beş yüz milyon lira para girdi. Bu paranın yanında on beş milyon
tüketiciye kullandırdıkları tüketici kredileri için ortalama iki yüz lira dosya
parası alan bankalar, bu kalemden de toplam olarak üç milyar civarında gelir
elde ettiler. Yine otuz milyon civarındaki vadesiz hesaptan kesilen elli lira
hesap işletim ücretleri ile birlikte, 2012 yılında bankaların kasasına sadece
bu üç kalemden yedi milyar lira girmiş bulunuyor. Para alıp-para satmak işiyle
uğraşıp gelirini buradan elde etmesi gereken bankaların asli işlerini bırakıp
kart parası, dosya parası gibi faaliyetleri ile doğrudan ilgili olmayan bu tür
gelirlerinin ne kadar yüksek olduğu, bankaların bilançolarından da rahatlıkla
okunabilmektedir.
Kart aidatında asıl kazık devlete
Bankaların 'deli dumrul haracı'nı tüketici vicdanı kabul etmemekte,
toplumsal değerlendirmede gerilim unsuru haline dönüşmüş bulunmaktadır.
Tüketici başına alınan rakamların düşük olması bir yandan tüketicinin hak
aramasındaki en büyük engeli oluştururken, burada esas zarar devlete
çıkmaktadır. Yaptığımız hesaplamalara göre elli liralık kart aidatının iadesi
için ücretsiz hizmet veren Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuran
tüketicinin başvurusu için devlet yüz on lira masraf yapmaktadır. Bu para başvuruda
haksız çıkan bankadan alınmamaktadır. Yani devlet yüz binlerce tüketicinin kart
aidatlarını geri almaları için cebinden elli milyon lirayı harcamak zorunda
kalmaktadır.
BDDK görevini yapmıyor
Kuruluş yasasında tüketicinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli olduğu
açıkça belirtilen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise olan
bitene seyirci kalmış, anlaşılan o ki, önümüzdeki dönemde de seyirci kalmaya
devam edecektir. BDDK tarafından çıkarılacak bir genelge ile “bankaların
verdikleri hizmet bedeli dışında hangi ad altında olursa olsun, tüketiciden
para alması yasaktır” ifadesini içeren bir düzenleme bütün bu sorunları sona
erdirip tüketici-banka meydan savaşına son noktayı koyacakken, bundan ısrarla
uzak durulması BDDK'nın kuruluş yasasında kendisine verilen görevi lâyıkı ile
yerine getiremediği kuşkusunu doğurmaktadır.
Bankalardan akla ziyan savunma
Bankaların aldıkları bu ücret ve komisyonların haksızlığına ilişkin
yüzbinlerce Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, binlerce Tüketici Mahkemesi ve
onlarca Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararı ile yargı tarafından köşeye sıkışan
bankalar, bu kez faiz ve enflasyon kılıcını çekerek ülkeyi tehdit etmeye
kalkmaktadırlar. Bu ücret ve komisyonları almadıkları takdirde faizleri
yükseltmek zorunda kalacaklarını, bunun da ülkenin enflasyonunu olumsuz şekilde
etkileyeceği tehdidinde bulunan bankaların yetmiş beş milyonluk bir ülkeyi faiz
silahı ile zaptu rapt altına almaya kalkması akıl almaz bir durumdur. Daha da
akıl almaz olanı, bizzat iktidar partisi milletvekilleri tarafından bankaların
ülkedeki en güçlü lobi olduğuna ilişkin çaresizlik açıklamalarının yapılması ve
her şeye muktedir olan iktidarın bankaların bu uygulamalarına bir cümlelik yasa
çıkararak set çekememesidir.
Yeni Tüketici Yasası kayıp
Aydınlık: 2012'ye baktığımızda hala çıkarılamayan bir Tüketicinin
Korunmasına Dair Kanun var. 2013 yılında bu yönde bir ilerleme kaydedilecek mi?
Özellikle yeni kanunun tüketiciler açısından getirileri olacak mı?
Deniz: Yeni tüketici yasası çıkıyor, tüketici rahat nefes alacak
reklâmları ile 2012 yılının Temmuz ayında kamuoyuna duyurulan yasa çalışması
adeta sırra kadem basmış durumdadır. Bir gecede, birkaç saat içinde yasa yapan
TBMM'nin önüne bir tüketici yasası taslağı altı aydır getirilememiş, aylardır
havanda su dövülmüştür. Endişemiz, bu yılın Temmuz ayına kadar da, yani TBMM
tatile girene dek bu yasanın çıkmamasıdır. Beklentimiz bankalar konusundaki
çıkışında samimi olduğuna inandığımız Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın, bu konuda kamuoyunun kendisine verdiği desteğin hakkını vermesi ve
tüketicileri bankaların elinden kurtarmasıdır.
Vergi daireleri taşındı
Aydınlık: Özellikle vergilendirmelerde tüketim üzerinden alınan
dolaylı vergilerin ağırlığı söz konusu. Dar gelirli tüketiciler açısından
baktığımızda bunun ne gibi sakıncaları sizce nedir?
Deniz: Ülkenin her yerinde bulunan vergi dairelerinin yerleri
değiştirilerek, bütün benzin istasyonları, iletişim firmaları, elektrik dağıtım
firmaları vergi dairesi gibi çalışmaya devam ettiler. Benzin alan, cep
telefonunda numara çevirip konuşma yapan, evindeki elektrik şalterini açıp
aydınlanmak isteyen bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; gelirine, malvarlığına
bakılmaksızın eşit olarak vergi vermeye devam etti. Anayasadaki “eşitlik”
ilkesinin sadece vergiler konusunda olduğunu düşünen siyasi iktidar, gelire
göre alınması gereken vergileri dolaylı vergiye çevirerek, herkese eşit olarak
dağıtıp varolan gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştirdi. Avrupa
Birliği ülkelerinde yüzde 35-40 lar seviyesinde olan dolaylı vergiler,
ülkemizde yüzde 65-70 seviyesinde uygulanıyor ve anlaşılan o ki, kolay para
toplama yöntemini keşfeden iktidar bu işten vazgeçmeye pek de niyetli
görünmüyor.
Kredi kartına teslim olan ülke
Aydınlık: Sokak ortalarında dağıtılan kredi kartlarına tanık olduk.
Şimdilerde ise cepten mesajla kredi başvurusu söz konusu. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Deniz: 2002 yılından bu yana Kemal Derviş üzerinden ülkemize
dayatılan ekonomik model ile ülkemizde tüketim toplumu oluşturulmuş, bunun
sonucunda, ülkede yaşayan herkesin finans-kapital sisteme borçlandırıldığı ve
tutsak edildiği böylelikle teslim alınan ülke halinde gelmiş bulunmaktayız.
Kredi kartları ve tüketici kredileri ile borçlandırılan insanlarımızın toplam
borcu ülkenin bütçesinin büyüklüğünü geçecek noktaya gelmiş, borçlanıp elde
edilen kazanç ile mevcut borcu ödeyip yeniden borçlandığımız bir yaşam,
ülkedeki milyonlarca insanın kaderi haline gelmiş bulunmaktadır. Tüketicinin
içine düştüğü borç sarmalından kurtulması için ülkeyi yönetenler bir şey yapmaz
iken, ne yazık ki, tüketicinin kendisi de bu konuda üzerine düşeni yapmamakta
ısrar etmektedir. Ayağını yorganına göre uzatması gereken tüketicinin, yorganı
yokken, ayağını uzatmaya kalkması kendi felaketi olmuş, intiharlar, boşanmalar
eşliğinde sosyal dinamikleri dinamitlenen ülkenin fertleri olarak yarınlara
dair endişelerimiz gittikçe artmaktadır.
M. Recep Erçin- Aydınlık, 16.01.2013 http://aydinlikgazete.com/mansetler/18424-zamlarla-dolu-bir-yil.html