Bu iddia bana ait değil.
Küresel ekonomik krizin bir türlü sona erdirilememesi ve bu süreçte ağırlıklı olarak finans şirketleri ve bankalara, “mali yardım” adı altında el konulmasını, bir tür devletleştirme olarak yorumlayan düşünce sahiplerinin tezi böyle.
Yazılarında; “yaşanan ekonomik krizin mevcut dünya düzeninin bir başkası ile el değiştirmesi veya dönüştürülmesi sürecinin ilk kırılma noktası” olarak gören ve “yerle bir olan ekonomi mimarisi yerine yeni bir üretim yöntemi, paylaşım modeli, kısacası ekonomi mimarisi inşa edileceği “savındaki biri olarak, sosyalizmin yeniden neşvünema bulacağı iddiasına kayıtsız kalmak mümkün değil.
Öyle ya;
-yaşanan olağanüstü bir süreç ise,
-bu olağanüstü süreçte var olan tüm ekonomi mimarisi yerle bir oluyor ise,
-bu süreci kendi kanalında durdurmak, onarmak, geri çevirmek falan mümkün olamıyorsa,
-her şeyden önemlisi başta finans şirketleri ve bankalar olmak üzere zarar eden bir çok firmaya devlet hazinelerinden çeşitli adlar altında kaynak sağlanıyor ve karşılığında düpedüz o şirkete kamu ortak oluyorsa, yani -bildiğimiz lisanda diyelim- devletleştirme süreci söz konusu ise, tarihte hak ettiği yeri alamamış Gorbaçov ve Berlin Duvarı ile simgeleşen sosyalizmin bitişini tekrardan gözden geçirmekte ve “sosyalizm geri gelecek” tezini dikkate almakta yarar olabilir.
Lenin, Stalin, Varşova Paktı derken bir yüzyılı kapitalizm-sosyalizm çekişmesi ile geçiren insanlık, sosyalizmin bitişini pek de hakkını veremeden yaşadı. Doğu Bloku ülkelerinde Polonya ile başlayan “sosyalizmden kaçış” süreci ile dünyada ağırlıklı olarak uygulanan tek ekonomi modeli kaldı; liberal kapitalist ekonomik model.
Şimdi bunun sonuna gelindi ise, yeniden sosyalizmi ve giderek komünizmi, üstelik geçmiş bir yüzyıllık deneyimi de ilave bir kazanım olarak görerek, yeniden denemek ister mi insanlık?
Pratize edilmiş halini esas almak kaydıyla sosyalist yönetim biçiminin insan fıtratına aykırı olduğuna olan inanç ve değerlendirmemiz nedeniyle bu “yeniden denemenin” olmayacağı, en azından deneme yapılsa bile denenecek olanın sosyalist yönetim biçimi değil, farklılaştırılmış, karma yani mutant bir yönetim biçimi olacağı düşüncesindeyiz.
İnsanlık yeni üretim yöntemi, paylaşım yöntemi arayışlarında, bir geri adım atıp 1917’de başlayan sosyalist pratiği hatırlamak isteyebilir. Ancak yaşanan dert o denli büyük ki, iyileştirilmiş sosyalist yönetim pratikleri bile derman olmayacak, o yepyeni “etken madde” ile şekillenecek yeni dünya düzeni süreci, hız kesmeden yoluna devam edecektir.
Küresel ekonomik krizin bir türlü sona erdirilememesi ve bu süreçte ağırlıklı olarak finans şirketleri ve bankalara, “mali yardım” adı altında el konulmasını, bir tür devletleştirme olarak yorumlayan düşünce sahiplerinin tezi böyle.
Yazılarında; “yaşanan ekonomik krizin mevcut dünya düzeninin bir başkası ile el değiştirmesi veya dönüştürülmesi sürecinin ilk kırılma noktası” olarak gören ve “yerle bir olan ekonomi mimarisi yerine yeni bir üretim yöntemi, paylaşım modeli, kısacası ekonomi mimarisi inşa edileceği “savındaki biri olarak, sosyalizmin yeniden neşvünema bulacağı iddiasına kayıtsız kalmak mümkün değil.
Öyle ya;
-yaşanan olağanüstü bir süreç ise,
-bu olağanüstü süreçte var olan tüm ekonomi mimarisi yerle bir oluyor ise,
-bu süreci kendi kanalında durdurmak, onarmak, geri çevirmek falan mümkün olamıyorsa,
-her şeyden önemlisi başta finans şirketleri ve bankalar olmak üzere zarar eden bir çok firmaya devlet hazinelerinden çeşitli adlar altında kaynak sağlanıyor ve karşılığında düpedüz o şirkete kamu ortak oluyorsa, yani -bildiğimiz lisanda diyelim- devletleştirme süreci söz konusu ise, tarihte hak ettiği yeri alamamış Gorbaçov ve Berlin Duvarı ile simgeleşen sosyalizmin bitişini tekrardan gözden geçirmekte ve “sosyalizm geri gelecek” tezini dikkate almakta yarar olabilir.
Lenin, Stalin, Varşova Paktı derken bir yüzyılı kapitalizm-sosyalizm çekişmesi ile geçiren insanlık, sosyalizmin bitişini pek de hakkını veremeden yaşadı. Doğu Bloku ülkelerinde Polonya ile başlayan “sosyalizmden kaçış” süreci ile dünyada ağırlıklı olarak uygulanan tek ekonomi modeli kaldı; liberal kapitalist ekonomik model.
Şimdi bunun sonuna gelindi ise, yeniden sosyalizmi ve giderek komünizmi, üstelik geçmiş bir yüzyıllık deneyimi de ilave bir kazanım olarak görerek, yeniden denemek ister mi insanlık?
Pratize edilmiş halini esas almak kaydıyla sosyalist yönetim biçiminin insan fıtratına aykırı olduğuna olan inanç ve değerlendirmemiz nedeniyle bu “yeniden denemenin” olmayacağı, en azından deneme yapılsa bile denenecek olanın sosyalist yönetim biçimi değil, farklılaştırılmış, karma yani mutant bir yönetim biçimi olacağı düşüncesindeyiz.
İnsanlık yeni üretim yöntemi, paylaşım yöntemi arayışlarında, bir geri adım atıp 1917’de başlayan sosyalist pratiği hatırlamak isteyebilir. Ancak yaşanan dert o denli büyük ki, iyileştirilmiş sosyalist yönetim pratikleri bile derman olmayacak, o yepyeni “etken madde” ile şekillenecek yeni dünya düzeni süreci, hız kesmeden yoluna devam edecektir.