15 Aralık 2017 Cuma

Bir sabah icra gelebilir

TBBM'den geçen Torba Yasa ile firmalar, Tüketici Kanunu ve Yargıtay kararlarına rağmen alacakları için mahkeme kararı olmadan icraya gidebilecek. "Alacağım var iddiası" ile yapılacak ilamsız icralar, dolandırıcılar için yeni ekmek kapısı olacak.

TBMM Genel Kurulunda geçtiğimiz hafta kabul edilen torba yasada tüketicileri yakından ilgilendiren iki maddede değişiklik yapıldı.

Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru sınırı altı bin liraya yükseltildi. Başvuru sınırının arttırılması, tüketici lehine olan bir değişiklik olarak yorumlandı. Ancak torba yasa ile yapılan diğer değişiklikle, tüketicileri zorlu günler bekliyor.

Alacakları 3 bin 600 TL’nin altında olan kurumlar, mahkeme kararı olmadan ‘ilamsız icraya’ gidemiyorlardı. Yapılan değişiklikle bunun önü açıldı. Artık şirketler, yeni düzenlemeyle, altı bin liranın altındaki alacakları için mahkeme kararı olmaksızın tüketicilerin ev ve işyerlerine icraya gidebilecek.

Ak Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş imzasıyla verilen değişiklik önergesinin gerekçesi ise eşitsizlik ve tüketici hakem heyetlerinin iş yükü olarak gösterildi. Tüketici dernekleri ise yapılan değişikliğe tepkili.

“Yapılan değişiklik tüketicinin aleyhine”
Konuyla ilgili görüştüğümüz Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, vatandaşa itiraz hakkı tanınmadan icra yolunun açıldığının altını çizerek “firmalar, Tüketici Kanunu Yargıtay kararları gereğince, belirli miktara kadar olan alacaklarının tahsili için doğrudan Tüketici Hakem Heyeti önüne getirmek zorunda kalıyordu. Böylelikle ayıplı mala karşı ve yıllar öncesinden ödenmemiş fatura gerekçesiyle para talep eden firmalara karşı zaman aşımı gibi itirazlarda bulunulması söz konusu oluyor, mağduriyetler önleniyordu” dedi.

“Yüz binlerce tüketici hakkında yağmur gibi icra takipleri başlayacaktır”
Deniz, firmaların yoğun kulis yaptığını iddia ederek muhalefet vekillerini de eleştirdi “Anlaşılan o ki, özellikle bankalar, elektrik ve GSM firmaları metinde olmayan ve komisyon aşamasında eklenen bu madde için yoğun çaba harcamışlar. Komisyon ve Genel Kurul görüşmelerinde, muhalefet partisi milletvekillerinin bile bu madde üzerinde hiç görüş bildirmemelerini de hayretle karşılıyoruz. Açıkçası muhalefet partileri dahi bu düzenlemenin tüketici haklarına vuracağı darbenin farkında olmamışlar”

“Art niyetli firmaların ve dolandırıcıların ekmeğine yağ sürdü"
Tüketici Hakları Merkezi (TÜ-MER) Genel Başkanı Fatih Dinler, yeni çıkan torba yasayla artık firmaların icra takibi için hakem heyetlerine gitme zorunluluğunun kaldırıldığını belirterek, “Bu durum art niyetli firmaların ve dolandırıcıların ekmeğine yağ sürdü. Tüketicilerin yasal olarak mücadele gücünü kıracak ve mağdur olmalarına seyirci kalacak bir düzenleme yapmak kendini her geçen gün geliştiren bilinçli ve güçlü tüketiciye karşı yapılan direnç kırma gösterisidir” dedi.

Hak arama sürecini kolaylaştıran onlarca değişik düzenlemenin yapıldığı tüketicinin korunması yasalarına karşı böyle bir anti-tüketici yasası çıkarmanın süreci 20 yıl geriye götüreceğini ileri süren Dinler, “tüketiciyi, satıcı ve sağlayıcı ile eşit gören bir anlayışın yeniden hortlaması açıkçası bizleri tedirgin etmiştir” diye konuştu.

“İlamsız takiplere itiraz edin”
Tüketiciyi Koruma Derneği (TükoDer) Genel Başkanı Aziz Koçal ise "6502 sayılı tüketicinin Korunması Hakkındaki kanunun 68.ci maddesinin 1.ci fıkrasına “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla” ilavesi, tüketicileri mağdur edecektir” dedi.

Koçal, tüketici derneklerine de görev verilmesini isteyerek şunları söyledi“Gerekçede yazıldığı üzere Tüketici Hakem Heyetlerinin yükü hafifletilmek isteniyor ise, sahada olan aktif çalışan tüketici derneklerinde oluşturulacak komisyonlarda ön inceleme ve uzlaştırma yolunun önü açılmalı. Bunun için tarafların bir araya gelerek gerekli yasal düzenleme çalışması yapılmalı.”

“E-devlete her hafta bakın”
Yapılan değişiklikle tüketici haklarının torba yasada boğulduğunu belirten Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu ise şöyle konuştu:“İlamsız Takip ile icra dosyası açılması esnasında alacak iddiasında bulunan kişiden ispat edici belge istenmediğinden artık dolandırıcılar da dahil olmak üzere herkes tüketici aleyhine icra takibi başlatabilecek”

Ağaoğlu vatandaşların en az haftada bir kez e-devlet üzerinden kendileri hakkında başlatılmış takip var mı? diye sorgulaması gerektiğini; varsa, icra takibine itiraz etmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca MERNİS adreslerinin de mutlaka güncellenmesi gerektiğini söyledi.

11.12.2017, Nejla Sakınmaz Tüketici Postası https://www.tuketicipostasi.com/bir-sabah-icra-gelebilir/125/

Devlet 'PARDON' Bile Demedi

Müvekkilin ödemesi gereken harç, yanlışlıkla vekili olan avukata tahakkuk ettirilirse ve maliye dokuz yıl sonra avukat hakkında icra takibi başlatıp avukatın banka hesaplarına e-haciz uygularsa, neler olur? Bütün bunlar, aynı zamanda Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı da olan Av. Mehmet Bülent Deniz’in başına geldi.

İstanbul’da 29 yıldır avukatlık mesleğini icra eden Mehmet Bülent Deniz, aynı zamanda Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanlığını da yürütüyor. Tüketici hakları, insan hakları ve hasta hakları alanında yaptığı mücadele ve çalışmalarıyla kamuoyunun yakından tanıdığı Deniz, bu nedenle uzun yıllar çok sayıda kişinin mağduriyetine tanıklık etmiş ve bu mağduriyetlerin ortadan kalkması için çaba harcamış.

Geçtiğimiz günlerde kendisi de, bir mağduriyet yaşadı ve bunu sosyal medya aracılığı ile duyurdu. Bir memurun hatası yüzünden banka hesaplarına e-haciz konulduğunu ve beş kuruşsuz, günlerce bu yanlışlığı düzeltmek için mesai harcayacağını sosyal medya aracılığı ile duyuran Mehmet Bülent Deniz ile olayın ayrıntılarını görüştük.

“Müvekkilimin ödemesi gereken harç yanlışlıkla bana yazılmış”
Bütün avukatlar gibi müvekkilleri için icra takipleri yaptığını, davalar açtığını söyleyen Av. Mehmet Bülent Deniz, “Bizim yargı sistemimizde dava ve icra takiplerinde kaybeden tarafın, davayı açarken de, açan tarafın belli bir harcı ödemesi gerekiyor. Bir müvekkilim için 2009 yılında bir icra takibi yaptım. Bu icra takibinde, müvekkilimin ödemesi gereken bir icra harcı var. Bu harcın ödenmesi için icra dairesi, vergi dairesine bildirimde bulunmuş. Yanlışlık da burada başlıyor; bu yazıda harcı ödeyecek kişinin yani müvekkilimin ismi yerine, benim ismim yazılıyor.”

Bu yanlışlık nedeniyle kabusun başladığını belirten Deniz, “Vergi dairesi de, borçlu benmişim gibi geçtiğimiz hafta hakkımda icra takibi yaparak bankadaki tüm varlıklarıma e-haciz uyguladı. Bankadan para çekmek istediğimde durumun farkına vardım.

Bu bir yanlışlık ve yanlışlık yapılabilir ancak sonrası çok vahim. Derdimi vergi dairesine anlatmaya çalıştım, vergi dairesi de haklı olarak yazıyı yazan icra dairesinden durumu düzeltmesini istedi. 

Dosyanın 2009 yılında açılmış olması, icra dairesinin Ankara’da olması nedeniyle iletişim kurulması, dosyanın mahzenden çıkartılması, yazının düzeltilmesi gibi oldukça zaman alan ve insanı gergin hale getiren bir uygulamayla karşı karşıya kaldım” şeklinde konuştu. 

“Ankara’daki icra dairesinde faks yok”
Dosyanın eski olması nedeniyle UYAP sisteminde kayıtlı olmadığını ve dosyaya ulaşmakta zorlanıldığını belirten Deniz, “İcra dairesinin ‘evet borçlu bu kişi değildir’ diye yazı yazması ancak yazıyı fakslayacak bir fakslarının olmaması İstanbul’daki vergi dairesinin de faks dışında başka bir iletişim şeklini kabul etmemesi nedeniyle yaklaşık iki gün boyunca bu konuyu düzeltmek için çaba sarf ettim. Araya hafta sonu da girince, ben günlerce bankalardaki varlıklarıma haciz konulmuş halde, yanlışlığı düzeltmeye çalışarak geçirdim” dedi.

“Devletin kurumları da yanlışlık yapar, önemli olan sonrası”
Devletin bu tip yanlışlıklar yapmasını anlayabildiğini ifade eden Deniz, “Ancak bu yanlışlıklardan sonra devletin özür dilemesi ve telafi etmesi gerektiğini düşünüyorum. Maalesef bizim bürokratik anlayışımızda devlet bir yanlışlık yapmışsa bile bunu düzeltmesi için vatandaşın koşturmasını ve çaba sarf etmesini istiyor” diye konuştu. Yanlışlığı Ankara ve İstanbul’daki iki kurumun da açık şekilde görmesine rağmen, aradaki iletişimsizlikten dolayı gereken düzenlemenin acilen yapılamadığını söyleyen Deniz, “Konuyu sosyal medyada Adalet ve Maliye Bakanlarını da etiketleyerek paylaştım, ancak hiçbir tepki gelmedi.

Konuyu öğrenen yakınlarımın ‘senin başına bu geliyorsa bizim başımıza gelse ne yaparız’ diye hayıflandıklarını gördüm. Bence bu, çok daha vahim bir durum. Çünkü hakkını aramak noktasında kendine güveni olmayan vatandaşların başına böyle bir şey geldiğinde, durum daha da kötü sonuçlar doğurabilecektir”. dedi.

“Bankalar nezdinde kredibilitem ve sosyal itibarım sarsıldı”
Avukatlık gibi güven gerektiren bir meslek icra ettiğinin altını çizen Deniz sözlerini şöyle bitirdi: “Bankalar nezdinde kredibilitem ve yatırımcı notum sarsıldı, 'devlete borcu olan vatandaş' konumuna düşürüldüm. Aynı zamanda sosyal itibarım da zedelendi. Devletin yaptığı yanlışlık yüzünden ciddi bir mağduriyet ve dört günlük bir zaman kaybı yaşadım. Hiç bir yetkiliden de, bu güne kadar bir özür bildirimi bana ulaşmadı.”

13.12.2017, Nejla Sakınmaz Tüketici Postası https://www.tuketicipostasi.com/devlet-pardon-bile-demedi/134/

10 Aralık 2017 Pazar

İnternetten Alışverişte Yeni Dönem


Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, Bengütürk TV'de, 'Bahar İlik'le Gün Başlıyor'da; neden günde altı saatimizi cep telefonu ekranına bakarak geçirdiğimizi, internet satışlarında tüketiciyi koruyacak yeni düzenlemeleri anlatıyor.


07.12.2017, Bengü Türk TV.
Bahar İlik'le Gün Başlıyor


9 Aralık 2017 Cumartesi

DENİZ: VATANDAŞIN EKMEĞİYLE OYNAMAYIN

Tüketici Postası’nın “Fiyat sabit, gram oynak” haberine tüketici derneklerinden tepki geldi. Türk Gıda Kodeksi, Ekmek ve Ekmek Çeşitleri tebliğinde yapılan değişiklikle en az 250 gram olan ekmek, 200 gram olarak satılacak. Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz “Vatandaşın ekmeğiyle oynamayın ” dedi.

En az 250 gram olan ve 50’şer gram arttırılarak satılan ekmek, tebliğde yapılan değişiklikle en az 200 gram ve 10’ar gram arttırılarak satışa sunulacak. Yetkililerce ekmek israfını önlemek amacıyla bu düzenlemenin yapıldığı ifade edilirken, tüketici derneklerinde yapılan değişikliğe tepki geldi. Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, yapılan değişikliğin gizli zam olduğunu belirterek “İsrafı önlemek için gramaj düşürüldüyse fiyatın da düşürülmesi gerekirdi. O zaman israfla mücadelede samimiyet ortaya konulmuş olurdu. Enflasyonun azdığı bu günlerde vatandaşın ekmeğiyle oynamak vahim bir hatadır” dedi. Konuyla ilgili derneklerinin dava açmayacağını belirten Deniz, vatandaşların gereken cevabı sandıkta vereceğini söyledi.

Fiyatı düşürülmeden gramajın azaltılması açık bir zamdır
Fiyatı düşürülmeksizin ekmeğin gramajının azaltılmasını açık bir zam olarak değerlendiren Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Levent Küçük, “Baktığımızda yıllar içinde ekmeğin gramajı düşmüş ancak fiyatı düşmemiş hatta artmış. Bu zammın bir kamufle aracı olarak kullanılması ise buna karşıyız” şeklinde konuştu. Ekmek israfında gramajın düşürülmesinden ziyade bilinçlenmenin önemini vurgulayan Küçük, yapılan bu değişikliğin özellikle çok çocuklu ve gelir seviyesi düşük aileleri etkileyeceğini belirtti.

Özellikle büyük şehirlerde aile bireylerinin çalışması, yemeklerin çoğunlukla dışarıda yenilmesi ve evde ekmek tüketiminin azalmasıyla birlikte ekmek israfının çok olduğunu ifade eden Küçük, ekmeğin gramajının düşürülmesinin israfı önleme noktasında etkisi olabilir mi diye kendisinin de düşündüğünü belirti. Ancak asıl meselenin ekmeğin gramajının düşürülmesinden çok ekmeğin kalitesi, sağlıklı üretilmesi ve fiyatının kontrol edilmesi olduğunu ifade etti.

Nejla Sakınmaz, 04.12.2017 Tüketici Postası, https://www.tuketicipostasi.com/deniz-vatandasin-ekmegiyle-oynamayin/104/

1 Aralık 2017 Cuma

Deniz'den Bir Kitap: 'Özel Gereksinim Grupları'

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından ülkemizde sağlıklı, mutlu ve müreffeh ailelerin oluşması için 2012 yılında başlattığı 

-eğitim hukuk, iktisat, medya ve sağlık alanlarındaki hizmetlerden daha etkili biçimde yararlanmalarına,
-aile içi süreçlerini işlevselleştirerek aile yaşam kalitelerinin artmasına,
-sahip olduğu her türlü kaynağı etkili bir şekilde yönetmelerine ve
-karşılaşabilecekleri çeşitli risklere yönelik önlemler almalarına katkıda bulunmayı amaçlayan Aile Eğitim Programı, Aile Eğitimi ve İletişimi, Hukuk, İktisat, Medya ve Sağlık modüllerinden oluşuyor.

Mehmet Bülent Deniz, Aile Eğitim Programı'ndan yararlanacak kişilerin eğitimini gerçekleştiren eğitimcilerin kullandığı eğitim setinin Hukuk modülünde yer alan Özel Gereksinim Grupları kitabını yazdı.

Yaşlı, engelli, şehit yakını ve gazi ve hükümlü bireylerin hakları neler?
Kimlere 65 Yaş Aylığı Bağlanır?
Emlak Vergisi Muafiyet, Ulaşım İndirimi...
Huzurevleri.
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nasıl Yapılır?
Ölüm Hak, Miras Helâl...
Engelli Bireyin Hakları.
Şehit Yakını ve Gazilere Sağlanan Avantajlar.
Hükümlü Bireyin Hakları...
ve daha fazlası Özel Gereksinim Grupları kitabında.

Mehmet Bülent Deniz'in, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Aile Eğitim Projesi (AEP) için yazdığı Özel Gereksinim Grupları kitabını 

17 Kasım 2017 Cuma

Havalı Kalem


Boşanmış anne/babanın küçük kızlarının davasıydı.
Meslek yaşamımdaki en zor davalardan biri.

Davanın konusu öte tarafta kalsın?!..
Ama davayı kazanmak, küçük kızın çektiği acının sona ermesi çok önemliydi.
Yıllarca sürdü...

Her duruşma öncesi/sonrası, küçük kızla gözgöze geldiğimizde; masum bir çift gözün haykırarak bana söyledikleri kişisel müzemde saklı.
Ve bir gün, küçük yüreğinden süzülen sevgisini akıttığı, küçük elleriyle yazdığı bir notun eşlik ettiği hediyesini tutuşturdu elime...
Yaşama yüklediğim değerler bagajım altüst oldu; en üste bu küçük notu koydum...



11 Kasım 2017 Cumartesi

36 yıllık bir rekor

İlkini anımsıyorum; Taksim'de, o zamanki ismi Etap olan otelin altında, Vakkorama isimli bir mekandaydı.
Sonrasında Tepebaşı, TÜYAP...

Bir kaç koridordan, bir kaç yazarın imza gününden; salonlara sığmayan yayınevlerine, uzadıkça uzayan imza kuyruklarına, onbinlerce ziyaretçiye, ulaşabilmek için delirten trafiğe...

Rekor; hem 36. kez okuyucu ile buluşan Kitap Fuarı'na, hem de 36. kez bu fuarı ziyaret eden bana ait.

Kitaplarla 36. buluşmam.
'Market arabasıyla gitmeliyim' sözümü yine unuttum, bir sonraki yıl tutmak üzere.
'Okulların ziyaretleri için hafta arası iki-üç gün verilse, çocuklar da, bizler de rahat etsek' diye yine düşündüm.
Fuar süresi uzatılsa...
Akşam kapanışı,  daha geç saate alınsa...
İndirimler biraz daha fazla olsa...
TÜBİTAK yetişkinler için artık kitap basmıyor mu?
Bu yıl yeraltı edebiyatı daha mı az?

Bir kitap ayini daha bitti.
37. ayin için geriye saymaya başladım bile...

8 Ekim 2017 Pazar

Vefa ardınızdaysa, korkmayın...

28 Ocak 1986.
Uzay Mekiği uçuşlarının yeni başladığı yıllar.
Challenger mekiği, aynı zamanda hepsi seçkin birer bilim insanı olan yedi yolcusuyla havalandı ve naklen yayında, bütün dünyanın gözü önünde, kalkıştan 73 saniye sonra patladı. 

Bu trajik kazayı TV karşısında izleyen milyonlarca kişiden biri de, Jean-Michell Jarre’dı.
Challenger yolcularını tanıyordu.
İçlerinden bir kaçının da yakın dostuydu.

Jean Michell Jarre.
Kimileri ona elektronik müziğin MOZART’ı diyor; kimileri, geleceğin müziğini şimdiden yapan adam…
Uzaya, geleceğe düşkün, sıradışı bir adam, sanatçı.

Bu trajik kazadan birkaç ay sonra, NASA’nın bulunduğu Houston kentindeki dev gökdelenleri sahne platformu olarak kullandığı, dev bir konser gerçekleştirdi Jarre.
O konserde, Challenger’da ölen astronot dostlarının anısına yazdığı müzikleri dünya ile buluşturdu.

İnsanlık için, ilerleme için çaba gösterenlere, çaba sahiplerine vefa gösterenlere selam olsun…


28 Eylül 2017 Perşembe

Tüketici yargıya gidiyor

Tüketici dernekleri planlanan yüksek vergilerin eşitlik ve adalet ilkesine aykırı olduğunu açıkladı. TÜSODER Başkanı Aydın Ağaoğlu "Karar netleşirse bu iş Anayasa Mahkemesi'ne kadar gider" dedi.

Maliya Bakanı Naci Ağbal'ın önceki gün açıkladığı yüksek vergi oranlarıyla ilgili en büyük tepkiyi tüketici dernekleri verdi. Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu özellikle yüzde 40'lık MTV tüketici haklarına aykırı olduğunu açıklayarak itiraz için yargıya başvuracaklarını söyledi. Ağaoğlu "Buna sessiz kalmamız düşünülemez. Muhalefete de çağrıda bulunuyoruz" dedi.

TÜM YOLLAR AÇIK
Tüketicilere ayrıca bireysel olarak da vergi mahkemelerine itiraz etmesi konusunda çağrıda bulunan Aydın Ağaoğlu "Mahkemeler reddederse danıştaya gidilir. Oradan da sonuç çıkmazsa Anayasa Mahkemesi'ne gidilir. Biz TÜSODER olarak tüm yolları deneyeceğiz. Mahkeme süreçleri mevcut durumda uzun sürse de bu istikamette itirazlarımız aralıksız sürecek."

SÜREKLİ YÜK BİNİYOR
Böyle bir vergi oranının kabul edilmesinin insan haklarına aykırı olduğuna dikkat çeken Aydın Ağaoğlu "Tüketici vergi yükünün azaltılmasını beklerken sürekli yük biniyor. Kanunlara göre herkes mali gücü ayarında vergilere katkı sağlar. Ama burada sürekli bir dengesizlik yaşanıyor. Susma hakkımızı asla kullanmayacağız" sözlerinde bulundu.

KONUTA NEDEN YOK?
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz de "Şu an bakanlar kuruluna intikal etmiş bir durum yok. Bu yüksek vergi artışı yurttaş haklarına aykırı. Kanun vergide adaletli olunması gerektiğini söylüyor. Enflasyon oranında bir artış kabul edilebilir. Ancak neden hep Motorlu taşıtlar vergisi ve sigara böyle artışlar oluyor da konutta olmuyor, bu da sorgulanmalı" dedi.

Murat Gülderen, 28.09.2017 Posta http://www.posta.com.tr/tuketici-yargiya-gidiyor-haberi-1337050

20 Eylül 2017 Çarşamba

Pervane Kadın...

1981 yılı, Haziran ayı.
17 yaşında, tıfıl bir ergenim.
Lise bitmiş, yola devam için üniversite kapısına gelinmiş.

O yıl ilk kez üniversite sınavları iki aşamalı yapılmaya başlanmış.
İlk sınava yaşadığım kentte girdim, kazandım.
İkincisi için O’nunla İstanbul yollarına düştük.

Orduevinde kalıyoruz sınav gecesi.
1981’lerin ülkesi; klima yok, belki de bilinmiyordu daha.
Gece dehşet bir sıcak var.
Ya da sabah sınava girecek olan tıfıl ergenin heyecanı, odada yaşanan iklimi ağırlaştırmış.
Boğucu, sıcak ve nemli bir gece.
Uyku gelmek bilmiyor.
Oysa öğüt neydi; sınav gecesi erken yatılmalı, rahat bir uyku çekilmeli…
Uyku yine de gelmek bilmiyor.

Yatakta debelenirken, bir serinlik hissi.
O eline aldığı bir yatak çarşafını, kocaman, dev bir yelpaze yapmış, ayakta, benim yatağıma doğru sallıyor.
Ne kadar sürdü bu, bilmiyorum; O’nun oluşturduğu bu zahmetli esinti, beni uykunun kollarına bıraktı.

O hep okumanın, okutmanın, eğitimin tarafındaydı.
Şaşırtıcı değil ki…
1940’ların Türkiye’sinde, o ülkenin en güneydoğusunda, her şeyin herkes için, özellikle de kadınlar için daha da zor olduğu zamanlar…
İlkokulun ardından; Diyarbakır’dan, Ankara’ya Gazi Eğitim Enstitüsü’ne gidip öğretmen olmayı, ardından Almanya’lara gidip Goethe Enstitüsü’nü bitirmeyi başardı.
Sonra ülkesine gelip, ülkenin en bedbaht, yoksul ilçelerinde çocukları eğitmeye başladı.

Eğitimi, derse girmenin dışına taşırdı hep.
Halkevleri’nde tiyatrolar yaptı, öğrencilerini otobüslere doldurup dere-tepe gezdirdi; gidilemeyecek, görülemeyecek kentlerle tanıştırdı onları, yarışmalara soktu.
Ülkesini, toplumunu sevmeyi, doğruluğu öğretti.

Yoksul ülkenin, zor coğrafyanın bu kadını, zor olanı seçti.
O başardı….

15 Eylül 2017 Cuma

Gülüşü Olmayan Ahşap Salıncak...

Beş yaşındaki ‘sen’i anımsıyor musun; sallanan bir sandalyenin devinimi seni kuşattığında, hayal kurup kurmadığını; kumların üzerinde kaleler inşa edip içindeki askerlerle küçük dünyamızı nasıl savunduğunu ya da bir salıncağa oturduğunda yüzüne yapıştırdığın tükenmeyen gülücüğünü…

Kuzeyli altı insan, Finlandiya’nın o grotesk ikliminden süzülüp kulaklarımıza Meadows of Heaven’ı fısıldayarak, bize bunları soruyor.

Finladiyalı bir grup, Nightwish. 1996’dan bu yana power metal yapıyorlar. 2002’de yaptıkları sert müziğe, senfoniyi de eklemeye başlamışlar.

Ve 2007’de Dark Passion Play albümlerinde, Meadows of Heaven’ı Londra Filarmoni ile birlikte kaydetmişler.

Celtic tınıları newage formunda akarken, her geçen saniyede şarkı yeni sürprizleri de beraberinde getiriyor; blues gırtlağı, metal sololar…

Oldukça sağlam bu müzikal yapının üzerine, ‘geçmişin dalgalarını sürerek’ beşinci yaşımıza götüren dizeler…

Sahi, hangimiz özlemiyor ki, beş yaşındaki ‘ben’imizi…

1 Eylül 2017 Cuma

'barış'la barışma vakti...

1 Eylül 1939.
Naziler Polonya'yı işgal etti.
Geçen altı yılda yaşanan İkinci Dünya Savaşı ardında; 52 milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentler ile acı ve gözyaşı bıraktı.

Dünya ulusları 21 Eylül'ü, Barış Günü olarak anıyor.
Biz, 1 Eylül'ü...



"8 bin korsan var, kreş servisleri denetimsiz"

İzmir’de kreş servisinde unutulan minik Alperen’in hayatını kaybettiği servisin korsan çıkmasıyla “Servisler ne kadar güvenilir?” tartışması başladı.


İzmir Çiğli’de kreş servisinde unutulan 3 yaşındaki Alperen’in hayatını kaybetmesi, dikkatleri servis taşımacılığına çevirdi. Alperen’in can verdiği servisin korsan çıkması akıllara “Servisler ne kadar güvenilir?” sorusunu getirdi. 

Gazete Habertürk'ten Can Mete, okulların açılmasına kısa bir süre kala İstanbul’daki servislerin durumunu masaya yatırdı. Megakentte toplam 5249 okul, 2 milyon 666 bin öğrenci, 25 bin okul servisi var. Ancak bu servislerin yüzde 30’unun yani 8 bininin korsan olduğu iddia ediliyor. Bu rakamın içinde özel kreşlerin servisleri ise yok. Kreş servislerinin sayısı bilinmiyor, ancak UKOME’nin (Ulaştırma Koordinasyon Merkezi) belirlediği fiyatları aşarsa denetleniyorlar. Onun dışında ne araçlara ne de şoförlere kontrol var. İşte asıl tehlike de burada başlıyor...

ALPEREN’İN SERVİSİ DE KORSAN
Denetimsiz kreş servislerinin son kurbanı, Alperen oldu. İzmir’in Çiğli İlçesi’nde çarşamba günü saat 07.30’da özel bir anaokuluna gitmek için ailesi tarafından okul servisine bindirilen talihsiz Alperen, serviste sekiz saat unutulunca, havasızlıktan can verdi. Minik Alperen’in bindirildiği kreş servisinin de korsan olarak çalıştığı tespit edilmişti.

"OKUL AİLE BİRLİĞİ ÖNAYAK OLUYOR"
İstanbul Umum Servis Aracı İşletmecileri Esnaf Odası Genel Sekreteri Gökhan Özdemir, bazı okul aile birliklerinin korsana önayak olduğuna dikkat çekiyor: “Biz oda olarak İstanbul’daki 25 bin servis aracını temsil ediyoruz ve bu konuda çok hassas davranıyoruz. Korsan servisçiliğin önüne geçmek için plaka takibi ve eğitimler için girişimlerde bulunduk. Yine de okul aile birliği, özel okul ya da kreşler kendi taşıma hizmetini vererek bu işe önayak oluyor.”

"OKUL YÖNETİMLERİ RÜŞVETLE GÖZ YUMUYOR" 
Korsan servisçilerin doğrudan okul aile birliğiyle iletişime geçtiğini beliren Tüketici ve İklimi Koruma Derneği Başkanı Ali Çetin de şu uyarılarda bulunuyor: “Korsan olarak çalışan servisçilerin faaliyet belgeleri ve güzergâh raporları yok. Bize gelen şikayetler arasında en önemlisi korsanların okul aile birliğine ve okul yönetimine rüşvet vererek taşımacılık yapması. Okullar göz yumuyor, veliler göz yumuyor, yetkililer göz yumuyor. Üç kuruş kâr etmek için kurallar çiğneniyor. Gelen şikâyetlere göre konuşacak olursak İstanbul’da hizmet veren servislerin en az yüzde 25-30’u korsan. Kreş servislerinin denetimi yok. Korsanın önüne geçmek için veliler sağduyulu olmalı. Okul yönetimleri Milli Eğitim Bakanlığı az ödenek veriyor diye korsana önayak olmamalı.”

HANGİ KRİTERLER ARANIYOR?
Servis şoförleri, Şoför Eğitim Sertifikası, Toplu Taşım Aracı Kullanım Belgesi ve Güzergâh Kullanım İzin Belgesi’ni almak zorunda. Araç 12 yaşından küçük ve kaporta rengi beyaz olmalı. Sürücü ve yolcu emniyet kemerleri, acil durum kapısı, yangın söndürücü, açılır merdiven, kış lastiği, sağlık ve trafik çantaları, hidrolik direksiyon ve klima gibi zorunluluklar var.

"KREŞLER ÇANAK TUTUYOR"
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz de kreş servislerinin denetimsizliğine vurgu yapıyor: “Korsan taşımacılık sadece minibüslerle yapılmıyor. Mahalle arasında araç alan 3-4 çocuğu doldurup servisçiliğe soyunuyor. İstanbul’da toplam servis sayısının yaklaşık 8 bini illegal. Özellikle kreşler korsan taşımacılığa çanak tutuyor. İBB, Milli Eğitim Bakanlığı ve Trafik Şube servisleri denetliyor. Kreşler servisi ek gelir kapısı olarak gördüğü için eğitim paketi fiyatına dahil olarak taşımacılık yapıyorlar. UKOME’nin fiyatları üstüne çıkmadıkları zaman denetime takılmıyorlar. Legal servislerde dahi öğrenci sayısı ve kemer takma gibi kriterler sene başında çok nizamidir. Bir ay sonra hiçbir kurala uyulmaz. Hostessiz servislerden tutun da, araçta sigara içilmesine kadar birçok şikâyet alıyoruz.”

19.08.2017, Can Mete, Habertürk http://www.haberturk.com/gundem/haber/1603515-kres-servisleri-ne-kadar-guvenilir

30 Ağustos 2017 Çarşamba

Kurtarıcıdan Kurtulmak...

Modern toplumda, toplumun ortak iradesinin üzerinde kendisine güç vehmedenlere yer yoktur.
Yazık ki, ülkenin yüzyıla yaklaşan tarihinde, kurtarıcı rolünü apoletlerine asan kimileri tarafından ortak toplumsal iradeye darbeler yapıldı.



12 Eylül, bu darbeler zincirinin en vahşi olanlarından biri.
Yüzbinlerce insan özgürlüğünden, vatanından oldu, işkence gördü, onlarcası darağaçlarında can verdi.
Bütün darbeler gibi 12 Eylül de, küresel kapitalist/emperyalist düzenin coğrafyamızda yerleşmesi adına yapıldı.

12 Eylül üzerine çok şey söylendi, yazıldı, çizildi, filmleri yapıldı.
Bunlardan biri, ‘Babam ve Oğlum’ filmi, 12 Eylül’ü arka planda işlemesine karşın yaşanılan toplumsal travmayı en iyi dile getiren filmlerden biri oldu. 

Çağan Irmak’ın 2006 tarihli bu filmi, onlarca ödül aldı.
Aldığı ödüllerden biri de, Dünya Film Müziği Ödülü.

Evanthia Reboutsika'nın yaptığı müziği dinlerken, filmi anımsamak ve belki de, bugünlerde ‘kurtarıcılardan bizi kim kurtaracak’ sorusunu sormak gerekiyor.


Deniz: 'sonbaharda ekonomiye dikkat...'

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz'den ekonomiye ilişkin çarpıcı uyarı: 'Önümüzdeki günlerde, ekonomide sıkıntılı bir sürece gireceğiz.'

BENGÜTÜRK TV'de, Bahar İlik'in hazırlayıp sunduğu 'Bahar İlik'le Gün Başlıyor' programına katılan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, yaz dönemi ve uzun bayram tatili sonrasında, ekonomide olumsuz gelişmelerin olabileceğine dikkat çekerek, harcama ve borçlanmada kontrollü olunması uyarısında bulundu.

Öncü göstergelerin sonbahar ve kış aylarında ekonomide daralma yaşanacağına işaret ettiğini belirten Deniz; 'olası bir ekonomik krize karşı ayağımızı yorganımıza göre uzatmak gerekiyor' dedi.

23.08.2017, BENGÜTÜRK TV. Bahar İlik'le Gün Başlıyor




27 Ağustos 2017 Pazar

Gözlerin Duyması, Kulağın Görmesi…

Doğuştan sağır değildi Beethoven.
31 yaşında başlayan sağlık sorunları zamanla duyma yeteneğini etkilemeye başladı ve bir süre sonra besteci tamamen sağır oldu.

1818 yılında bestecinin tamamen sağır olduğu dönemde yazmaya başladığı 9. Senfoni, altı yıl sonra 1824’de bitmişti.

1824’de ilk kez halka çalınacak olan eseri Beethoven kendisi yönetmek istemiş, sağır birinin orkestrayı yönetmesindeki zorluk ve Beethoven’in üzülmesinin önüne geçmek için, besteciden habersiz ikinci bir şef sahnede yer almış ve müzisyenlere ikinci şefe uymaları istenmişti.

Schiller’in Neşeye Övgü isimli şiirinin seslendirildiği bu senfoni, insan seslerinin ilk kez kullanıldığı senfoni olarak müzik tarihine geçti ve yıllar sonra Avrupa Birliği’nin resmi marşı olarak kabul edildi.

Uzun olan bu senfoninin en çok bilinen bölümünü dünyaca ünlü müzisyenler, 2014 yılında Nürnberg’de flashmob olarak seslendirdi.

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Tüketici şikayetleri için yeni düzenleme

Tüketici şikayetlerinde yeni bir dönem başlıyor. Artık sorun yaşayan vatandaş, tüketici hakem heyetine elden başvuru yapmak yerine, e-devlet sistemiyle şikayetini iletebilecek.

Tüketici sorunları saymakla bitmiyor. 
Pes edenler olsa da, hakkını arayanlar soluğu tüketici hakem heyetlerinde alıyor. Vatandaşların Müracat için ilçelerdeki kaymakamlık binalarına, illerde ise Sanayi ve Ticaret Müdürlüklerine giderek başvuru yapmaları gerekiyordu, taa ki yeni düzenlemeye kadar.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın yaptığı yönetmelik değişikliği ile bundan sonra elektronik ortamda e-devlet sistemi üzerinden Tüketici bilgi Sistemi ile başvuru yapılabilecek.

"ARTIK TÜKETİCİKER KAYMAKAMLIKLARA GİTMEK YERİNE E DEVLET ŞÜFRELERİYLE BAŞVURU YAPABİLECEKLER OTURDUĞU YERDEN BAŞVURU YAPABİLECEK KAYMAKAMLIGA GİDİP KAĞIDINI TAKİP ETMEKTEN KURTULUYOR"

Düzenlemeyle, başvuruların karara bağlanma süreci de hızlandırıdı.

"TÜKETİCİLER YOĞUN ŞİKAYETLERİ BAŞVURU SONRASI GEÇ KARAR ÇIKMASI VARDI.BUNA ÖNLEM GETİRİLDİ. BİLİRKİŞİ TESPİTLERİNDE ARTIK 15 İŞ GÜNÜ İÇİNDE RAPORUNU HAZIRLAYIP HAKEM HEYETİNE VERMEK ZORUNDA. 15 GÜNDE ÇÖZÜLMÜŞ OLACAK"

Tüketiciler de, yeni düzenlemeden memnun...

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, yeni düzenlemenin başvuruları arttıracağını da söylüyor.

"TÜKETİCİ KÜÇÜK MİKTARLI SORUNLAR İÇİN HAKEM HEYETİNE GİTMİYORDU. ŞİMDİ PATLAYACAK BAŞVURULAR. HAKEM HEYETİ SAYISININ ARTIRILMASI GİBİ ZORLAYICI BİR DURUM DA ORTAYA ÇIKACAK"

12.08.2017, Kanal B-Ana Haber

12.08.2017, Pervin Karakullukçu, http://www.kanalb.com.tr/haber.php?HaberNo=97412

20 Ağustos 2017 Pazar

'Mikrofonunuz Düştü Galiba!'

Mikrofon bu.

Yeryüzünde yaşayan her şey gibi yerçekimi yasasına itaat zorunda.
5 Ocak 2017'de, teve2'de Armağan Çağlayan ile birlikte mikrofon/yerçekimi yasası arasındaki ilişkiye tanık olduk.

Hafta içi her akşam teve2 ekranlarında yayınlanan ve Armağan Çağlayan'ın sunduğu "Hepsi Bugün Oldu" programına Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz katıldı. Deniz, 2017'yle birlikte güncellenen vergileri açıklamaya çalışırken bir aksilik yaşandı ve sesi duyulmadı. Çağlayan, "Mikrofonunuz düştü galiba" diyerek Deniz'in yanına gitti. Fakat mikrofonu bulamayınca kendisine el mikrofonunu verdi. Deniz el mikrofonuyla açıklamalarına devam etti.




10 Ağustos 2017 Perşembe

Yaşamı Seçmek... Ama Neden Böyle Bir Şey Yapmayı İsteyeyim ki?

Yeraltı edebiyatının ‘mümtaz’ yazarlarından biri Irvin Welsh.
Türkçesi olmayan bir sözcük; trainspotting…
Oyun, takıntılı hobi gibi anlamları içeren bir deyim.
Welsh’in 1993’de yazdığı ilk romanı.

Roman uyuşturucu kullanan, ezilmiş, dışlanmış, suç makinesi beş İskoç gencinin öyküsünü anlatıyor ve 1996’da sinemaya konu oldu.
Film büyük gürültü kopardı. ‘Uyuşturucu kullanımına özendiriyor/hayır, uyuşturucu karşıtı’ tartışmaları başladı.

Öykü her ne kadar ‘uyuşturucu’ya odaklanıyor olsa da, beş gençten biri olan Mark Renton’un ‘altın vuruş’a giden yolda; Hayatı seç. Mesleğini, kariyerini seç. Kocaman bir televizyon seç. Otomatik çamaşır makinesini seç. Arabanı, CD çalarını ve elektrikli ev aletlerini seç. Sağlığını, düşük kolesterolü ve dişlerine ilk günkü gibi bakmayı, yatırıma en yüksek faiz veren ve borçlara en az faiz uygulayan bankayı seç. Pembe panjurlu bir ev seç. Arkadaşlarını dikkatli seç. İyi bir tatili, en güzel elbiseleri seç. Dini ve dua ederken ne olduğumuzu düşünmeyi seç. O aptal televizyonun karşısında oturup, o aptal programları seyrederken sürekli tıkınmayı seç. Sonunda da sefil bir evde yalnız başına geberip giderken yerini, senin yerine geçmek için seni kandıran bencillere bırakmayı seç. Çürüyüp gitmeyi ve yetiştirdiğin veletlere rezil olacak biçimde kendi altına etmeyi seç. Geleceğini seç. Hayatı seç... Ama neden böyle bir şey yapmayı isteyeyim ki?’ manifestosuyla ‘yaşamı seçmemeyi seçmek’le noktalanır.

Filmin en çarpıcı iki sahnesinden (diğeri klozetin içine giriş sahnesi) biri olan Mark Renton’un derin sarhoşluk içinde hastaneye götürülmesi bölümünde çalan şarkı, en az film kadar hafızlarda yer etti; Lou Reed söyledi, Perfect Day’i…
Ve bu şarkı U2, Bono, David Bowie, Pavarotti, Coldplay, Duran Duran gibi sanatçılar tarafından da seslendirildi.

Belki de, bazen ‘seçmemeyi seçmek seçeneği’nin olduğunu anımsamak gerekiyor.

mavi notanın günlüğü

Binlerce yıl önce yaşamıştı Thales.
Felsefenin ve bilimin öncülerinden biriydi.
Matematikte adıyla anılan çözümlemeleri onlarca.
Thales diyor ki; 'bir ülkenin türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha değerlidir.'

Evet, müzik.
İnsanlığın evrensel dili.

Ve notalar, müziğin alfabesi.
Müziğin alfabesini yazan da yine binlerce yol önceden, tine bir matematikçi; Pisagor.

Müzik bir sihir, evrenin çoğu kez fark etmediğimiz uyumunun dili.
'mavi notanın günlüğü'nde, o sihirli uyumu arıyorum.

Ezgiler seçtim, açık kaynaklardaki bilgileri bendeki duygularla yorumladım.
Buyrun, birlikte arayalım o uyumu...










4 Ağustos 2017 Cuma

Bundan 50 Yıl Önce, 1968...

Tren rayının küçük güneydoğu kentini ikiye böldüğü; demiryolunun bir tarafında köy/kasaba arası, ucube bir yerleşimin yer aldığı kısım, diğer tarafından bir petrol rafinerisinin yükseldiği modern bir şehir.

Rafinerinin çalışanları için inşa edilmiş –zamanın ölçülerinde- bir uydu kent; restoranı, okulları, hastanesi, sinema salonları ve hatta yüzme havuzunun olduğu…
Restoranda geceleri yemekler verilir, fonda altı gençten oluşan TPAO Batman Orkestrası müzik yapar; muhafazakar bir yer olan Batman’da jazz ve tango tınıları yükselir.
O yılların popüler kültürünü oluşturan olaylardan biri de, Altın Mikrofon Şarkı Yarışması. TPAO Batman Orkestrası da, o yıllarda moda olan Anadolu Pop akımından etkilenerek türküleri jazz ve rock tarzında yorumlayarak bu yarışmaya katılır.
İlk iki yıl finale kalıp kazanamayan grup, 1968 yılında, Aşık Veysel’in Kara Toprak deyişini beş sesli yorumlayarak, hem de Moğollar ve Erkin Koray gibi müzisyenleri geride bırakarak birinci olurlar.
1960’ların Türkiye’sine dair okuyacak, yazacak ve konuşacak çok şey var ve kuşkusuz ‘istenirse, her başarı mümkün’ sözüne güvenmek gerek.


24 Haziran 2017 Cumartesi

Deniz, Tuba Emlek ile İstanbul'da...

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, usta gazeteci-yazar 'Tuba Emlek ile İstanbul'un konuğu oldu.

02.06.2017, Halk TV. Tuba Emlek ile İstanbul


26 Mayıs 2017 Cuma

İstanbul'da pide kaç TL?

Ramazan ayı geldi çattı ancak İstanbul'daki pide fiyatı netleşmedi. İki farklı açıklama var. Türkiye Fırıncılar Federasyonu, 300 gram pide 2 lira olacak" dedi. İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğiyse 350 gram pideye 1 lira 80 kuruş istedi. Tartışmaya Tüketiciler Birliği Başkanı Bülent Deniz de dahil oldu.

Tartışma Türkiye Fırıncılar Federasyonu'nun açıklamasıyla başladı. "Türkiye genelinde 300 gramlık pide 2 lira olacak" dedi. 

Sonra da İstanbul Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Faik Yılmaz konuştu. O da bir fiyat açıkladı. 

Ancak fiyat yine netleşmedi. Yaklaşık 4 bin fırının bulunduğu İstanbul'da sadece 900'ü odaya bağlı. Yani açıklanan rakam 3 bin 200 fırını bağlamıyor..

Netleşmeyen fiyata ilişkin Ekmek Sanayi ve İşverenler Sendikasi 2. başkanı Çetin Keçeli'den de bir açıklama geldi. 

Ulusal Kanal'ın sorularını yanıtlayan Keçeli, Odalar Birliği'ne tepki gösterdi. 

Keçeli, "piyasa serbest pide 1,5 lira da olabilir 3 lira da" dedi.

Pide tartışmasına en son ise Tüketiciler Birliği Federasyonu dahil oldu. 

Federasyon Başkanı Bülent Deniz, pidede taban değil, tavan fiyatının belirlenmesini istedi. 

Tüketicileri de uyardı Bülent Deniz.."Ucuz ve sağlıklı olanı tercih edin" dedi. 

Peki, vatandaş ne diyor?

26.05.2017, Ulusal Kanal Ana Haber



5 Mayıs 2017 Cuma

Sanayide elektriğin maliyeti yükseldi

Dağıtım şirketleri fabrikalarla olan sözleşmelerini zamlı olarak yenileyince sanayide elektrik kullanımı Türkiye genelinin çok altında arttı. İstanbul’da fabrikaların tükettiği elektrik miktarı ise yüzde 3,63 düştü.

Geçtiğimiz yılı elektrik kesintileriyle kapatan ve aynı problemle 2017’ye başlayan Türkiye’de enerji maliyetlerinin yükselmesi serbest piyasayı bitirme noktasına getirdi. Geçtiğimiz yıllarda sanayicilerle serbest tüketici kapsamında 16-18 kuruştan sözleşmeler yapan elektrik dağıtım (toptancılar) şirketleri, fiyatlardaki yükseliş nedeniyle santralden elektriği 14-16 kuruşa almaya başladı. Dağıtım maliyetleri de eklendiğinde 20 kuruşa yükselen elektrik fiyatı nedeniyle zarar etmeye başlayan şirketler, sanayi kuruluşlarıyla sözleşmelerini sonlandırmaya başladı. Yeni sözleşmelerde yüzde 20 zam yapan dağıtım şirketleri, hem sanayide maliyetleri yükseltti hem de bu yıl Türkiye ekonomisinin kırılganlığını artıran en büyük etken olarak enflasyonun ateşine bir odun daha ekledi. Enerjide yaşanan sıkıntıların rakamlara yansıması şöyle oldu:

TÜİK’e göre 2013 yılında 35,7 kuruş olan konutlardaki elektriğin kwh fiyatı 2016’da 41,3 kuruşa yükselerek yüzde 15,7 zamlanmış oldu. Bu oran sanayi kuruluşlarında ise yüzde 4,6 seviyesinde gerçekleşti.

Enerji fiyatlarında geri çekilme yaşansa da konutlarda ve sanayide kullanılan doğalgazın faturası da yükseldi. Aynı süre zarfında konutta kullanılan doğalgaz yüzde 6,7, sanayide ise yüzde 3,4 artmış oldu. Enerji faturalarındaki yükseliş Türkiye ekonomisine ciddi zarar verdi. Geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde elektrik kullanımı yüzde 5,86 artmasına rağmen bu oran sanayi kuruluşlarında yüzde 2,62 seviyesinde gerçekleşti. Yani sanayideki elektrik kullanım oranındaki artışın genelin oldukça altında kaldı.

Şehirler itibariyle dağılımda ise İstanbul’da yer alan sanayi kuruluşlarındaki düşüş dikkat çekti. İstanbul’da yer alan sanayicilerin elektrik tüketimi şubat ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,63 azaldı. İzmir’de yüzde 4,05, Ankara’da yüzde 2,73, Bursa’da ise yüzde 17,87’lik yükseliş görüldü. Elektrik kullanan sanayi kuruluşu sayısı ise 1.077 adetlik azalışla 60 bin 976’ya geriledi. EPDK verilerine göre, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında üretim azalmasına karşılık ödeme tutarı arttı ve 973 milyon liradan 1 milyar 54 milyon liraya yükseldi. Böylece YEKDEM’de birim maliyet 231,25 liradan 306,12 liraya yüzde 32,4 oranında artış gösterdi. YEKDEM fiyatındaki artış elektrikte tüketicilerin daha yüksek maliyetle elektrik kullanmalarına yol açıyor.

Elektrik fiyatlarındaki yükseliş üretim şeklini de değiştirdi. Örneğin, geçen yıl şubat ayında elektrik üretiminin %33,14’ü doğalgaz santrallerinden üretilirken, bu yıl bu oran %34,68’e yükseldi. İthal kömürden üretilen elektrik ise geçen yıl %16,57 paya sahipken bu yıl üretimdeki payı %18,63’e yükseldi. Böylece geçen yıl Şubat ayında elektrik üretiminin ithal ürünlere bağlılık oranı %49,71 iken, bu yıl Şubat ayında bu oran yüzde 53,31’e yükseldi.

YÜZDE 20 ZAMLA YENİ SÖZLEŞME
Konu hakkında geçtiğimiz günlerde açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Doç. Selin Sayek Böke, Elektrik şirketlerinin kurun artması nedeniyle mevcut sözleşmelerdeki fiyatın kâr sağlamadığını öne sürerek başta OSB’ler olmak üzere iş dünyasıyla yaptıkları sözleşmeleri iptal etmeye başladığını ifade etti. Şirketlerin mevcut sözleşmeleri iptal edip yeni sözleşmeleri yüzde 20 zamlı fiyattan yapmayı teklif ettikleri yönünde şikayetler aldıklarını vurgulayan Böke, “Maliyet artışına, bu artışın da üretime ve fiyatlara yansıması kaçınılmaz görünüyor” dedi. Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, son elektrik kullanıcılarının sözleşme iptaline zorlanamayacağını söyledi. Deniz, “Elektrik sözleşmeleri belirli süreler için yapılıyor. Borç ödenmezse sözleşme fesih olunur. Böyle bir şey söz konusu değilse hiçbir son kullanıcı yeni sözleşme yapmak zorunda değil. Baskılar da anlamsız. Sözleşme bitene kadar belirlenen bedel üzerinden elektriği satın alma hakkına sahipler” dedi.

EVLE FABRİKA ARASINDAKİ MAKAS AÇILDI
Konutlarda ve sanayide kullanılan elektrik fiyatları arasındaki makas 2016 yılında biraz daha açıldı. TÜİK’in “Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları” istatistikleri verilerinden yapılan hesaplamaya göre, elektrik fiyatında “konut ve sanayi makası” 4.5 puan daha açıldı. Buna göre, 2015 yılında konutlarda kullanılan elektrik için ortalama 38.9 kuruş, sanayide kullanılan elektrik için de ortalama 24.4 kuruş ödenirken, bu fiyatlar 2016 yılında konutlar için 41.3 kuruşa, sanayi için de 25.2 kuruşa çıktı. Böylece, iki fiyat arasındaki fark, 2015 yılında yüzde 59.4 düzeyindeyken, 4.5 puan artışla 2016 yılında yüzde 63.9 düzeyine yükseldi. Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Yeşil de bazı OSB’lerde elektrik fiyatlarına zam yapıldığını söyledi. Yeşil, “Tedarikçi firmalar bunu yapıyorlar. OSB’ler de bunları bırakınca mecbur dağıtımcı şirketlere gidecekler. Tedarikçilerin bir kısmı dağıtıcı şirketlerin yan kuruluşları. Orada daha ucuza değil de gittiği dağıtıcıdan daha pahalıya alsın diye de bu tür numaraları yapıyor olabilirler” diye konuştu.