21 Ağustos 2014 Perşembe

Mutfakta Yangın Var!

Son dönemde yükselen enflasyonda gıda fiyatlarının etkisi giderek artıyor. Marketlerdeki ürün fiyatlarından derlenerek hazırlanan rapora göre ortalama bir ailenin mutfak masrafı bir önceki yıla göre yüzde 28 artmış. Bu artışın düşük gelirliyi zenginden daha fazla etkilediğini belirten uzmanlara göre TÜİK enflasyonu gerçeği yansıtmıyor.
 
Ekonomist Uğur Gürses’e göre gıda fiyatlarındaki artış, zenginden daha çok düşük gelirli vatandaşları olumsuz etkiliyor. Türkiye’de Ağustos 2013 ve Ağustos 2014’te marketlerdeki raf fiyatlarından derlediğimiz rapor, Gürses’i haklı çıkarıyor. Nitekim, rapora göre geçen bir yılda üzümün fiyatı yüzde 115, limonun fiyatı yüzde 112, sivri biberin fiyatı yüzde 94, salatalığın fiyatı yüzde 54, pirincin fiyatı yüzde 50, kuru fasulyenin fiyatı yüzde 52, unun fiyatı yüzde 55 arttı. Tavuk ve et fiyatlarındaki ortalama artış ise yüzde 6’yı geçti. Buna karşılık kavunun fiyatı yüzde 38, elmanın fiyatı yüzde 14, karpuzun fiyatı yüzde 11, nohudun fiyatı ise yüzde 9 düştü. Rapora göre gıda enflasyonu ortalama bir ailenin mutfak masrafını bir önceki yıla göre yüzde 28 artırdı.
 
Bu araştırmanın ortaya çıkarmış olduğu verilerin Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her ay açıkladığı enflasyon rakamlarının aksine tüketiciye yansıyan gerçek enflasyonu verdiğini belirten Tüketici Birliği Federasyonu Genel Müdürü Mehmet Bülent Deniz’e göre TÜİK, iki haneli rakam açıklamamak için oranı manipüle ediyor. Yanlış oran açıklamasının da iki nedeni olduğunu ifade eden Deniz, “İlki, seçim ortamı, siyasi kaos ve iktidarda kalma çabası etrafında birleşiyor. İkincisi ise işçi ve memur zammının bu oran esas alınarak yapılması ile alakalı. Bu sebeple oranı düşük tutmaya gayret ediyorlar. Ama biz TÜİK’in son birkaç yıldır açıkladığı rakamlara şaşırmaya ve gülmeye devam ediyoruz. Tüketici enflasyonu gerçekte en az yüzde 15. Bunu herkes biliyor.” açıklamasında bulundu.
 
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kayıtlı çalışan sayısı 13 milyona yakın. Bu rakamın yarısı asgari ücretli çalışanlardan oluşuyor. CHP milletvekili Umut Oran’a göre kayıtsız çalışanlar da dikkate alındığında asgari ücret ve altında maaş alarak çalışanların oranı toplam istihdamın yüzde 70’ini oluşturuyor. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) gelir adaletsizliği üzerine yaptığı araştırma Oran’ı destekliyor. Nitekim bu araştırmaya göre Türkiye’deki nüfusun en iyi gelir elde eden yüzde 10’luk kesimi ile en az gelir elde eden yüzde 10’luk kesimi arasındaki gelir farkı 9 kat. Ekonomistler Şili ve Meksika ile en fazla gelir adaletsizliğinin yaşandığı Türkiye’de bu durumu ‘uçurum’ diye nitelerken, gıda fiyatlarındaki artışın da en çok en az gelirliyi etkilediğine vurgu yapıyor. Harcamalarda gıdanın payı dikkate alındığında bütün OECD’ye üye ülkeler arasında en fazla payın Türkiye’de olması düşük gelirlinin karşı karşıya olduğu enflasyon etkisini daha iyi anlatıyor. Öte yandan Türkiye İstatistik Kurumu’na göre de nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kesimi parasının yüzde 29’unu gıda harcamalarına ayırıyor. Yüzde 33,4’ünü ise ulaşım, konut ve kira gideri olarak ayırıyor. Kira, ulaşım ve gıda, düşük gelir elde eden ailelerin kazandıklarının üçte ikisini oluşturuyor. Dolayısıyla gıda fiyatlarının artması, düşük gelire sahip çalışan için hastalık, çocuk bakımı ve diğer gereksinimler için yaptığı harcamalardan kısmasına sebep olabiliyor. Ekonomi profesörü Deniz Gökçe ise et, süt, ekmek, patlıcan ve tavuk gibi ürünlerdeki artışın düşük gelirli için önemli olduğunu belirtti.
 
Arif Bayraktar-Gökmen Köse, Zaman 20.08.2014 KONOMİ http://www.zaman.com.tr/ekonomi_mutfakta-yangin-var_2238588.html

Polis, Çekerken Zarar Verdiği Araba İçin Tazminat Ödedi

Araçları çekme sırasında oluşan maddî hasarlar, sürücüleri zor durumda bırakıyor. Çekiciler tarafından aracı düşürülen Haber Türk TV spikeri Veyis Ateş, 3 yıl önce açtığı davada 10 bin TL tazminat kazandı. Yargının yavaş işlediğine dikkat çeken Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, vatandaşları haklarını aramaları konusunda uyardı.
 
Başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de her gün onlarca araç yol kenarına park edildiği gerekçesiyle çekiliyor. Çekme işlemi sırasında araçlarda meydana gelen maddi hasarlar ise araç sahiplerinin mağduriyetine yol açıyor. Bu durumdan mağdur olan Haber Türk TV spikeri Veyis Ateş, 2011 yılı Ekim ayında aracını çekerken düşüren Şişli Polis Hizmetleri Geliştirme ve Destekleme Derneği hakkında tazminat davası açmıştı. Ateş, 3 yıl önce açtığı tazminat davasını bir ay önce kazandı ve 10 bin liralık maddi zararını tazmin etti. Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, Türkiye’deki yargının yavaş işlemesinin bu şekilde sorunlara neden olduğunu söyledi. Ağaoğlu, “Davayı açan vatandaşlar kazanır. Çekmeyle ilgili ödedikleri bedelleri geri alır ve zararlarını tazmin ettirirler. Fakat insanların zaman ayırıp yargısal süreci takip etmek suretiyle karşı tarafın yaptığı haksızlığın giderilmesini sağlamaları pratikte pek de mümkün olmuyor. Malum Türkiye’de yargı yavaş işliyor. Bugün en kısa mahkeme bir yıl, bunun Yargıtay sürecini de eklerseniz iki seneye çıkıyor.” dedi.
 
3 yıl önce açtığı tazminat davasını yaklaşık bir ay önce kazanan ve 10 bin liralık maddi zararını tazmin eden Haber Türk TV spikeri Veyis Ateş, “O bölgede ‘park edilemez’ işareti olmadığı halde aracımı oradan çeken polis memuruna açtığım davanın 2. kısmı ise maalesef savcılığın gönderdiği yazıya rağmen kaymakam bey tarafından engellendi. Bürokratik yargıya olan isyanım hâlâ sürüyor.” dedi. Bu kararın, aracı çekiciler tarafından çekilirken, aracı zarar gören sürücüler için emsal niteliğinde olduğunu aktaran Veyis Ateş, sürücülere şu tavsiyelerde bulundu: “Vatandaş, ‘Nasıl olsa ben haksızım, yapılan işlem doğrudur, hukuk bana hak vermez’ diye şikâyet etmiyor. Aracınızı yanlış yere park etmiş olsanız bile otoparktan alırken mutlaka zarar görüp görmediğine bakın. Eğer zarar varsa bunu çekme işlemini yapan kurum karşılamak zorunda. Bunun gibi durumlarda maddi tazminat davası açıldığı takdirde kazanılma ihtimali yüksek.” diye konuştu.
 
Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz ise sorunun İstanbul’daki araç çekme işinin sadece Trafik Vakfı’na verilmesinden kaynaklandığını söyledi. Trafik Vakfı gibi kendisinden başka rakibi olmayan kuruluşların hizmet kalitesinin düştüğü bilinirken Deniz, “Bir kere emniyet, araç çekme işini sadece Trafik Vakfı’na değil birçok firmaya vermeli yani Trafik Vakfı’nın bu konudaki fiyat ve hizmet kalitesini tek başına belirleme serbestiyetini ortadan kaldırmalı, aksi takdirde ortada tam bir Trafik Vakfı terörü var.” diye konuştu. İstanbul’da Trafik Vakfı adı altında hizmet yapan çekicilerin, insanların araçlarını para kazanmak uğruna yangından mal kaçırır gibi çektiklerini ifade eden mağdur Özer S. ise “Herhangi bir şekilde sokakta levha var mı yok mu bakmadan araçları kaçırıp para kazanıyorlar.” dedi.
 
2008 YILINDA ARAÇ ÇEKME KALDIRILMIŞTI
İstanbul’da park ihlali yapan araçların çekim işini İstanbul Trafik Vakfı yapıyor. 2008’de İçişleri Bakanlığı’nın çıkardığı bir genelge ile araç çekme işlemi yasaklandı ve sadece park cezası kesilmesine karar verildi. Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmeliğinde belirtilen yer ve haller dışında kalan ve sadece park yasağını ihlal ettiği tespit edilen araçların çektirilmemesini ve bu şekilde park etmiş araçların tescil plakasına ceza tutanağı düzenlenmesini istemişti. Ancak bu karar, 21 Mart 2012’de değiştirildi. Eski düzen, araçların çekilmesine devam ediliyor. İstanbul Trafik Vakfı’nın sitesinde yayınladığı araç çekme ücretleri ise el yakıyor. Listede “Araç çekme ücreti (park yasağı) 70,00 TL, özel taşıma (5 km kadar) 100,00 TL, km başına 5,00 TL alındığı belirtiliyor. Bu rakamlar toplanınca ortaya 175 TL gibi bir ücret çıkıyor. Vatandaşlar bu ücreti ödedikten sonra araçlarını geri alabiliyor.