25 Mayıs 2015 Pazartesi

Türkiye Tüketicisi "Hareket"e Geçiyor...


Yasa gereği yılda bir kez toplanan ve tüketici örgütleri ile ilgili devlet kurumu temsilcilerinden oluşan Tüketici Konseyi'nin ondokuzuncusu, 25 Mayıs 2015 tarihinde, Ankara'da gerçekleştirildi.
 
Tüketici Konseyi'ne katılan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz'in konuşma metninin tamamını sunuyoruz:

Bundan tam 363 gün önce, bu salonda sizlerle birlikteydim.
363 gün önce bu saatlerde, yine bu kürsüden sizlere seslenmeye çalışıyordum.

“Ama bugün değişik bir şey konuşalım istiyorum, “biz’i konuşalım” diye söze başlamış ve "biz halkız, yeniden doğarız ölümlerden" diyerek sözlerimi sonlandırmıştım.

Sayın Başkan,
19. Tüketici Konseyi’nin değerli delegeleri,
Konsey toplantısını izlemek için aramızda bulunan sevgili tüketici dostları,

Olumlu-olumsuz, ama yoğun tepkiler alan o konuşmamın ardından gerek medyada ve gerekse tüketici haklarının konuşulduğu her mahfilde, 363 gün önce yaptığım konuşmanın tartışıldığına tanık olmak, elbette ki, mutluluk verici.
O konuşmaya getirilen olumsuz değerlendirmelerin dahi, bugüne dair olumlu katkıların olduğunu açıkça belirtmek istiyorum.

Yirmi yıla yaklaşan tüketici hakları mücadelemde, benim için mutluluk verici çalışmalarımdan birisi olarak gördüğüm o konuşmamda;

Çok ziyaretçisi olan bir haber sitesinde köşe yazan, önceki dönemlerde TV. de ve diğer medyadaki çalışmalarını yakından izlediğim, tüketici odaklı çalışmalara sıkça imza atan bir değerli gazetecinin, habervaktim.com sitesinin köşe yazarlarından sayın Bilal Şahan’ın, 25 Mart 2014 tarihli bir makalesini sizlerle paylaşmış;

Hatırlar mısınız?
Çok eskiye gitmeye gerek yok; bir, bilemedin iki yıl öncesi yeter.
Bizim anlı şanlı olmasa da etkinliği olan derneklerimiz vardı.
Onların açıklama yapmasından korkanlar olurdu.
Nasıl korkmasınlar ki?
Hele boykot eylemine öncelik ederlerse vay o firmaların haline.
Sadece yerlisine değil, çok uluslusuna bile meydan okurlardı.
Maalesef o eski hallerinden eser yok şimdi.
Sessizlikleri beni ürkütüyor, korkutuyor.
Ülkede her şey istedikleri gibi mi oldu da kendilerini yok ettiler; yoksa “konuşsak da faydası yok” sendromundalar mı bilemiyorum.
Üçüncü şıkka, siyasallaşmış olmalarına, ihtimal dahi vermek istemiyorum.
Neredesiniz? Ses verin.
Diye yazan satırları sizlere okumuştum.

Bana, 363 gün önceki konuşmamı yazmak için ilham veren o makaleden yola çıkarak;

“Benim de içinde bulunduğum tüketici hakları temelli sivil toplum örgütleri olarak 1990’larda, 2000’li yıllarda gerçekten büyük işler yaptık.
“Vurduk mu, ses çıkar"dı.
“Tüketici derneği söylüyorsa, doğru söylüyordur” sözünü kurumsallaştırmıştık.
“Haydi, arkamıza düşün” dediğimizde, Hoca’nın filleri öyküsündeki durumu pek yaşamadık.
Aksine, en azından kendi adıma Tüketiciler Birliği Derneği Genel Başkanlığından ayrıldığımda, o derneğin kırka yakın şubesi, yüzlerce aktivisti, binlerce üyesi vardı.”
Demiş ve;

Ama zaman akıyor.
Zamanın ruhu da değişiyor.
Tüketici örgütlenmesi modelini bizler yenileyebildik mi?
Zamanın ruhuna uygun örgütlenme üzerine hiç düşündük mü?
Yoksa hala 1990’lardaki, 2000'li yıllarda denediğimiz, başarılı olduğumuz ama eskimiş ve işe yaramaz olduğunu fark edemediğimiz örgütlenme biçimini uygulamaya devam mı ediyoruz?”
Diye sormuştum.

Sorduğum soruya yanıtımı,“Tüketici Örgütçülüğü Oynamak” başlığı altında vermiş,

“Gelişen sosyal medya gerçeğini görmekten, özümsemekten uzak, hala 2000'li yılların dernekçiliğinden bir adım öteye gidemeden, kendi kendimize “tüketici örgütçülüğü” oynuyor olmayalım sakın?
Diyerek,

“Toplum vicdanının asla kabul etmediği banka haraçlarının önünü kesecek düzenlemenin yeni yasa metninde yer almasını sağlayamadık.
Ama uzatılan her mikrofona koşar adım gidip deiectio olmuş şekilde konuşmaktan hiç vazgeçmedik.
Medyaya çokça çıkıp, çok konuşunca sözümüzün ağırlığının yokolduğunu görmek yerine, “eee konuştunuz, astınız kestiniz, sonuç?” diye soran gözlere bakmaktan kaçınmaya başladık.
Özel günlerde çelenk sunmaktan öteye gidemeyen dernekçiliğin cazibesine kapılıp, kendimizi büyük gösteren dev aynalarından uzak tutmayı başaramadık.
“Federasyon tamam, şimdi bir de konfederasyon da patlattık mı süper olur” derken, yıllardır mücadelesi verilen banka haraçlarını engelleyememiş olmayı, özeleştiri nedeni olarak hiç görmedik.
Başkanlığını yaptığı tüketici örgütünün tek bir çalışmasında yer almayıp, internet ortamında, "tüketici uzmanı" sıfatını kendine yakıştırıp, tüketici şikâyetlerini çözmeyi marifet sanmaya başladık.
Paralı tüketici hakları seminerleri düzenleyip, tüketici örgütlenmesinin evrensel ve en önde gelen temel etik kuralı; "tüketici örgütlenmesi, hiçbir koşulda reklâm almaz, sponsor edinmez" ilkesini ayağımızın altında ezip geçtik.”
Saptamasıyla en başta kendi adıma olmak üzere, tüm tüketici örgütleri için özeleştiri yapmaya çalışmıştım.

Aradan geçen 363 gün içinde bizler büyük adımlar attık.
Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı sayın Haşmet Atahan’ın önaçıcı girişimi ve gayretleri ile ülkemizin farklı coğrafyalarında bulunan;
Tüketici Birliği Federasyonu, Tüketici Dernekleri Federasyonu, Burdur Hasta ve Tüketicileri Koruma Derneği, Bursa Tüketiciler Derneği, Eskişehir Tüketiciler Derneği, Tüketici Başvuru Merkezi, Tüketici Güvenliği Derneği, Tüketici Hakları Derneği, Tüketici Hak Arama Derneği, Tüketici Hakları Merkezi, Tüketici Hakları ve Çevreyi Koruma Derneği, Tüketici Mağdurları ve Çevreyi Koruma Derneği, Tüketiciler Birliği Derneği, Tüketiciler Derneği, Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Derneği, Tüketici Sorunları Derneği, Tüketiciyi Koruma Derneği, Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Birliği Derneği’nin, yani iki federasyon ve onbeş derneğin bir araya gelerek oluşturduğu Türkiye Tüketici Hareketi’ni sizlere takdim etmekten büyük gurur ve mutluluk duyuyorum.

İzninizle, Türkiye Tüketici Hareketi’nin kuruluş bildirgesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ülkemiz tüketici hakları mücadelesi ile 1980’lerde tanıştı.
Onyıllardır yükselerek devam eden Türkiye tüketici hakları mücadelesi; ülkemizde katılımcı demokrasinin gelişmesi, devlet-birey ilişkisinde ülkenin gerçek sahibinin devlet değil, yurttaş olduğu anlayışının yerleşmesi, yurttaşın hakkını arama, sorgulama, hesap sorma eğiliminin güçlendirilmesinde yadsınamaz çaba ve katkıya sahiptir.

Küresel ekonomideki yaygınlık, teknolojideki başdöndürücü gelişmeler, ekonomi ve yönetim mimarisindeki değişimler, özellikle ülkemiz bakımından demokratik kültür ve toplumsal yapımızdaki değişimler, tüketici hakları mücadelesinde yeni bir evreye geçilmesine işaret etmekte, hatta zorunlu kılmaktadır.

Bu saptamalar ışığında; zamanın ruhuna uygun tüketici hakları mücadelesini geliştirmek genel amacına yönelik olarak; bu mücadele içindeki tüketici örgütlenmelerinin birlik ve dayanışmasını sağlamak, yerel-uluslararası zeminde yaygın, güçlü ve etkin çalışmalar yapmak, kurumsallaşmaya uygun projeler ile ülkemiz insanının yaşam ve yönetim standardını daha üst noktaya taşımak için, aşağıda isimleri bulunan kuruluşlar, Türkiye Tüketici Hareketi adıyla bir araya gelmiş; “Amaç, Kuruluş ve Yönetim ilkeleri”mizi belirlemiş ve imzalamış bulunuyoruz.

Biz üzerimize düşeni yapmaya başladık, yapmaya devam edeceğiz.
Sıra, iğneyle hemhâl olması gerekenlerde.
Sıra, kızımıza söylediklerimizden ders çıkarması gereken gelinlerde.

363 gün sonra, aynı salonda, aynı kürsüde, aynı sözlerle konuşmamı bitirmek istiyorum:
“Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerden…”

Ankara, 25 Mayıs 2015

24 Mayıs 2015 Pazar

HAYAT gerçekten BÖYLE BİR ŞEY



Şefika’yı anımsıyorum.
Gül’ü, Vahide’yi de…
Aynı sınıfın hem başarılı, hem uçarı üç arkadaşın platonik sevgilileriydi.




12 Eylül zamanı.
Zor’un gençliğimizi vurduğu, zihinlerimizi kanattığı zamanlar.

Şimdi var mı, bilmiyorum, Milli Güvenlik Dersi.
Bir subay gelirdi.
Çatık kaşlı, sınıfı kendi mangası zanneden.
Derse gelirken nöbetçi öğrencinin kapıda, esas duruşta ve gırtlağını patlata; “6 Fen B sınıfı emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım” diye ona hoş geldin çektiği bir subay.
Başlar dik, bakışlar karşıya bakmalı ve iki el, avuç içleri sıraya yapışmış, put gibi olunmalı.

Toplu halde, delirdiğimiz zamanlar.
Cetvelle çizilmiş sınırın dışına taşan her şeyin ezilmesi gerektiğine inandırıldığımız zamanlar.

O yangın yerinde okuduk lise son sınıfı.
17 yaşın tüm ateşiyle aşklar kurguluyorduk.
Bir Ege kentinde de olsak, bir kız ve bir erkeğin birlikte aşk yaşamasının olanaksız olduğu zamanlardı.
Bize de, kurgulamaktan öteye gidemeyen özlemler kalıyordu.
Kimbilir belki de, kızlar da aynı durumdaydılar.
Ama bilemiyorduk, onların ne konuştuklarını, ne hissettiklerini…

O kurgunun kahramanlarından biri, Şefika; yıllar sonra bir kitap sayfalarının arasından düştü önüme.
O lise son sınıfın hem başarılı, hem uçarı üç delikanlısından birinin, Nafer’in kurgusundaki aşkıydı.

Kimi zaman dert ortağı olduğumuz, gençliğin o en güzel günlerini birlikte yaşadığımız o üç arkadaştan biri, bu satırların yazarı.
Diğeri Nafer Ermiş.
Şimdilerde Hayat Böyle Bir Şey ile satış rekoruna koşan kitabın kitabın ve başka kitapların yazarı.

Hayat Böyle Bir Şey kitabından düştü Şefika’nın ismi.
Nafer Ankara Siyasal’ı, ben İstanbul Hukuk’u kazanıp dağıldık.
İlk sene Ankara’ya ziyarete gittiğimi anımsıyorum.
Evet, kitaptaki o rutubetli, soğuk, karanlık, bodrum kattaki eve.
Bir gece kalmıştım.
Öğrenci evinin dağınıklığına, yoksulluğuna, Nafer’inkilerin eklendiği bir ev.

Kedi Kaspar’ı anımsamıyorum.
Belki ben gittiğimde henüz “Nafer’in kedisi” olmamıştı daha.
Ama Işıl ismini anımsıyorum.
Söylemişti Nafer bana, Işıl diye bir kıza aşık olduğunu.
Sonra İstanbul’a dönüş ve birbirimizi bulana dek aradan otuz küsur yılın geçmesi…

Hayat Böyle Bir Şey’i alıp okuyun.
"Yeni yazın" diye, şimdilerde dillendirilen akımın öncüsü.
Tadı değişik, sarsıcı ve devrimci.
Yanında lise arkadaşım Nafer Ermiş’i tanımak da, bonusu…




*Nafer Ermiş, Hayat Böyle Bir Şey, İthaki

23 Mayıs 2015 Cumartesi

"Kredi İçin Seçim Sonrasını Bekleyin“

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Tüketici Kredisi Sözleşmeleri Yönetmeliği, dün Resmi Gazete'de yayımlandı. 6 ay sonra yürürlüğe girecek olan Tüketici Kredisi alma konusunda vatandaşı neler bekliyor? Bankalar neden bu kadar yüksek faizlerle kredi veriyor? Tüketiciler kredi alırken nelerde dikkat etmeli? Hukuk Ajansı olarak konuyla ilgili merak edilenleri, Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz’e sorduk.

İşte Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz'in verdiği o demeç...

"Yönetmelikler yasalara uygun çıkartılmak zorunda"
Ancak, bizim tüketici yasası ile ilgili temel eleştirimiz bankalarla ilgili düzenlemelerle, bankaları daha çok kollayan ve gözeten bir durum olmasıydı. Tüketici kredilerinde geçtiğimiz yasadan daha farklı bir şey yok. Tüketici kredisi sözleşmeleriyle ilgili, tüketiciyecayma hakkı getirilmesi yeniliği mevcut. Öte yandan tüketici erken ödeme yaptığı takdirde faiz indirimi yapılması söz konusu. Tüketicinin bilgilendirildiğine dair imzasının olduğu bir bilgilendirme formu hazırlanması ile ilgili bir değişiklik getirildi. Bunlar geçmiş döneme göre daha yeni şeyler.

"Şu durumda eksik olduğu söylenemez ama uygulamada nasıl olacak?" 
Örneğin geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımın kredi alması gerekmişti, kendisi sözleşmenin bir nüshasını talep etmese verilmeyecekti. Uygulamada bankalar tüketici açısından bu yönetmeliklerin gereklerini yerine getirmiyorlar. Bankaya kredi için giden tüketici zaten zor altında gidiyor yani ihtiyacı olduğu için gidiyor. Böyle bir durumda bankadan herhangi bir talepte bulunması zaten söz konusu olmayacaktır. Dolayısı ile bu düzenlemelerin tüketiciyi feraha kavuşturması gibi bir durum olmayacaktır. 

Basına tüketiciyi rahata erdirecek bir yenilikmiş gibi yansıyor ama krediye ihtiyacı olan bir ülke zaten ekonomi yönetimi bakımından başarısız bir ülke demektir. Kredilerde ödeme kolaylığı yapılacağı söylenemez, zira iki kişi arasında yapılan bir sözleşme gibi düşünmek gerekir bu durumu, bir başkasının müdahalesi olamaz hukuka da aykırı olur. Tüketici hangi orandan kredi aldıysa ödemek durumunda. Tabi esas olan, tüketiciyi, hane halkını bu denli bankaların kucağına iten ekonomik durumu toparlamak, düzeltmektir. 

"Türkiye’de herkesin bankalara borcu var"
İnsanların bankalara olan borç miktarı gayri safi milli hasılayı geçti, neredeyse Türkiye bütçesi kadar oldu. Bu çok tehlikeli bir durum. Zaten seçim yarışındaki tüm partilerin bu borçlarla ilgili düzenleme yapma vaatleri de bu problemden kaynaklanıyor. Kredi kartı borçları alarm veriyor. O borçların bir an önce eritilmesi lazım, bir yapılandırma yasası çıkmalı. 

Borçların faizleri düşürülerek uzun vadeye yayılmalı. Borçlarla ilgili yapılandırma yapılırken temerrüde düşmüş olan borçlar değil tüm kredi kartı borçluları göz önünde bulundurulmalı. Asgari borcu ödeyerek günü kurtaran borçluları kapsamadı, hâlbuki asgari borcu ödeyen ve temerrüde düşmemiş olanları da kapsamalı ki bu borçlar eritilsin ve bu sorun ortadan kaldırılsın. 

"Kredi almak için seçim sonrasını bekleyin"
Seçim nedeniyle ekonomideki belirsizlik ortamlarında faizler hep yüksek seyreder, şu anda da tüketici kredisi faizleri oldukça yüksek. Vatandaşa, seçim arifesinde kredi kullanmamalarını öneriyoruz. Geçmiş dönemlerde mesela ekonominin daha stabil olduğu zamanlar faizlerde düşüş başlıyordu. O takdirde tüketici daha az maliyetle kredi kullanabilirdi. Şu an ekonomideki belirsizlikten dolayı bankalar çok yüksek faiz oranları kullanıyor. Tüketicilere önerim kredi almak için seçim sonrasını beklemeleri.

Sinem Sena Aydın, 22.05.2015 Hukuk Ajansı http://www.hukukajansi.com/guncel/kredi-icin-secim-sonrasini-bekleyin-h12697.html 

Tarihi Yarımadada "Taksi" Şikayetinde Artış

- İstanbul'un tarihi yarımadası Fatih'te, bazı taksicilerin Türk müşteriler yerine turistleri tercih ettiği iddiasıyla yapılan şikayetlerde artış olduğu belirtildi

- Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Deniz:
- "Özellikle son günlerde tarihi yarımada içerisindeki taksilerin yaklaşan turizm sezonuyla birlikte yerli vatandaşı reddettiği ve turistlere yönelik bir çalışma gerçekleştirdiği yönünde şikayetler alıyoruz"
- "Taksicilerin müşteri seçmesi, haklı bir gerekçe olmadığı sürece kesinlikle suçtur ve tüketiciler tarafından şikayet konusu yapılabilir"

Tarihi yarımadada, bazı taksicilerin Türk müşteriler yerine turistleri tercih ettiği iddiasıyla yapılan şikayetlerde artış olduğu belirtildi. 

Fatih ilçesinin sınırları içindeki tarihi yarımadanın özellikle turistik bölgelerinde, bazı taksicilerin müşteri olarak turistleri tercih etmesi tepkiye yol açıyor. "Kısa mesafeler için yolcu almama" vatandaşın en çok şikayet ettiği konu olma özelliğini korurken, "taksicilerin Türk yolcular yerine turistleri tercih ettiği" iddiasıyla yapılan şikayetlerde de artış yaşanıyor. 

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı avukat Mehmet Bülent Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu konuda taksiciler hakkında sık sık şikayet aldıklarını belirterek, yetkililerin önlem alması gerektiğini söyledi. 

Deniz, taksi hizmetinin tüketici yasasına göre düzenlendiğini hatırlatarak, "Taksicilerin müşteri seçmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Ancak özellikle son günlerde tarihi yarımada içerisindeki taksilerin yaklaşan turizm sezonuyla birlikte yerli vatandaşı reddettiği ve turistlere yönelik bir çalışma gerçekleştirdiği yönünde şikayetler alıyoruz. Taksicilerin bu yöndeki tutumları, tüketici yasasına göre suçtur. Çünkü yasaya göre satıcının tüketiciye malı satmaktan kaçmaması gerekir. Taksicilerin müşteri beğenmesi, haklı bir gerekçe olmadığı sürece kesinlikle suçtur ve tüketiciler tarafından şikayet konusu yapılabilir" diye konuştu.

- "Yakalanan taksici, ceza alır"
Mehmet Bülent Deniz, bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nin, trafik zabıtasının ve İstanbul Taksiciler Esnaf Odası'nın (İTEO) yetkili olduğuna işaret ederek, şikayetlerin bu kuruluşlara yapılabileceğini bildirdi. 

Deniz, şikayet durumunda trafik zabıtasının, kabahatli olduğu tespit edilen taksicilere ceza kesebileceğini vurgulayarak, "Bu konudaki şikayetlerin yetkili yerlere mutlaka yapılması gerekir. Çünkü haksız bir uygulama. Böyle bir durum İstanbul gibi modern bir şehirde yapılamaz. Üstelik İstanbul, trafik yoğunluğuyla ünlü bir şehir. Tarihi yarımada da nüfusun en yoğun olduğu bölgedir. Burada ulaşımını taksiyle yapmaya çalışan müşterilerin tercihinin olumlu karşılanması gerekir. Yetkililer, bu konuda duyarlı olmalıdır. Özellikle meslek odasının bu konuda katı bir yaklaşım içerisinde olması gerekir. Taksicilik, önemli bir kamu hizmetidir. Bunu yerine getirirken, taksicilerin keyfilikten kaçınmaları gerekir" ifadelerini kullandı. 

- Uğur: "Bu kişiler hakkında gerekli işlemler yapılacaktır"
İTEO Başkanı Yahya Uğur ise bu yönde şikayetlerin kendilerine de yapıldığını aktararak, şikayetleri araştırdıklarını dile getirdi. 

Uğur, her iş kolunda olduğu gibi kendi meslektaşları arasında da kötü niyetli kişilerin olabileceğine dikkati çekerek, "Şikayeti aldıktan sonra araştırma yapıyoruz. Araştırmamızda ilk izlenimlerimiz, belediyeden ruhsat alamamış ve kaçak olarak çalışan bazı taksicilerin bu şekilde çalıştıklarını öğrendik. Tamamen tespit edilmesi durumunda, bu kişiler hakkında gerekli işlemler yapılacaktır. Bu gibi durumlarla karşılaşan vatandaşlarımızın, bu tür taksicilerin araçlarının plakalarını bize bildirmelerini rica ediyoruz" şeklinde konuştu.

Mehmet Ali Derdiyok, 21.05.2015 Anadolu Ajansı

Türkiye Tüketici Hareketi Kuruldu

Türkiye Tüketici Hareketi Bildirgesi
18 Mayıs 2015, İstanbul

Ülkemiz tüketici hakları mücadelesi ile 1980’lerde tanıştı.

Onyıllardır yükselerek devam eden Türkiye tüketici hakları mücadelesi; ülkemizde katılımcı demokrasinin gelişmesi, devlet-birey ilişkisinde ülkenin gerçek sahibinin devlet değil, yurttaş olduğu anlayışının yerleşmesi, yurttaşın hakkını arama, sorgulama, hesap sorma eğiliminin güçlendirilmesinde yadsınamaz çaba ve katkıya sahiptir.

Küresel ekonomideki yaygınlık, teknolojideki başdöndürücü gelişmeler, ekonomi ve yönetim mimarisindeki değişimler, özellikle ülkemiz bakımından demokratik kütür ve toplumsal yapımızdaki değişimler, tüketici hakları mücadelesinde yeni bir evreye geçilmesine işaret etmekte, hatta zorunlu kılmaktadır.

Bu saptamalar ışığında; zamanın ruhuna uygun tüketici hakları mücadelesini geliştirmek genel amacına yönelik olarak; bu mücadele içindeki tüketici örgütlenmelerinin birlik ve dayanışmasını sağlamak, yerel-uluslararası zeminde yaygın, güçlü ve etkin çalışmalar yapmak, kurumsallaşmaya uygun projeler ile ülkemiz insanının yaşam ve yönetim standardını daha üst noktaya taşımak için, aşağıda isimleri bulunan kuruluşlar, Türkiye Tüketici Hareketi adıyla bir araya gelmiş; “Amaç, Kuruluş ve Yönetim ilkeleri”mizi belirlemiş ve imzalamış bulunuyoruz.

Başta, Elektrik abonelerine yüklenen kayıp-kaçak bedelleri olmak üzere, Bankalar, Cep telefon şirketlerinin, ve tüm şirketlerin tüketici hak ihlallerine karşı, e-ticaret alanında yapılan dolandırcılıklara karşı, kamu yönetiminin tüketici haklarına özensiz davranış ve uygulamalarına karşı çok daha etkin ve güçlü mücadele edeceğimizi belirtir; siz değerli basın mensupları aracılığı ile tüketici vatandaşlarımıza ve kamuoyuna duyururuz.

(alfabetik sıra ile)

TÜKETİCİ BİRLİĞİ FEDERASYONU (TBF)
Genel Başkan Mehmet Bülent Deniz 

TÜKETİCİ DERNEKLERİ FEDERASYONU (TÜDEF)
Genel Başkan Yardımcısı Halil Çamalan

BURDUR HASTA VE TÜKETCİLERİ KORUMA DERNEĞİ (BURTÜKODER)
Başkan Kemal Arslan

BURSA TÜKETİCİLER DERNEĞİ (BTD)
Genel Başkan Sıtkı Yılmaz 

ESKİŞEHİR TÜKETİCİLER DERNEĞİ (ESTÜKDER)
Genel Başkan Hasan Atak

TÜKETİCİ BAŞVURU MERKEZİ (TBM)
Genel Başkan Vekili Haluk Atasoy

TÜKETİCİ GÜVENLİĞİ DERNEĞİ (TGDER)
Genel Başkan Murat Köse

TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ (THD)
Genel Başkan Turhan Çakar

TÜKETİCİ HAK ARAMA DERNEĞİ (THAD)
Genel Başkan Nihat Altay

TÜKETİCİ HAKLARI MERKEZİ (TÜ-MER) 
Genel Başkan Fatih Dinler 

TÜKETİCİ HAKLARI VE ÇEVREYİ KORUMA DERNEĞİ (TÜRÇED)
Genel Başkan Osman İlhan

TÜKETİCİ MAĞDURLARI ve ÇEVREYİ KORUMA DERNEĞİ (TÜKÇED)
Genel Başkan Ali Öztürk

TÜKETİCİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ (TB)
Genel Başkan Mahmut Şahin

TÜKETİCİLER DERNEĞİ (TÜDER)
Genel Başkan Levent Küçük 

TÜKETİCİNİN VE REKABETİN KORUNMASI DERNEĞİ (TÜRDER)
Genel Başkan Uğur Özgöker 

TÜKETİCİ SORUNLARI DERNEĞİ (TÜSODER) 
Genel Başkan Aydın Ağaoğlu 

TÜKETİCİYİ KORUMA DERNEĞİ (TÜKODER)
Genel Başkan Haşmet Atahan 

TÜKETİCİYİ KORUMA VE DAYANIŞMA BİRLİĞİ DERNEĞİ (TÜKO-BİR)
Genel Başkan M. Hamil Nazik

Yasayı Delen Şirketlere Yönelik Rapor Hazırlanıyor!

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz onayını geri almak isteyen tüketicinin bunu ücretsiz yapabilmesi gerektiğini belirtti.

Tüketiciler Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, "Sizin onaylamadığınız firmanın doğum gününüzü bile kutlamaya kalkan bir iletisi varsa o da yasa kapsamında yasaklanan iletiler arasında yer alıyor" dedi.

Ticari amaçlı otomatik aramalar, SMS ve e-posta gönderimi için tüketicinin onayını gerektiren Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında firmalar onay almadıkları tüketicinin doğum gününü bile kutlayamayacak.

TBF Genel Başkanı Deniz, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna yönelik AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu kanunun ticari elektronik iletilerin ne olduğu ve elektronik ticaret ile ilgili bazı hususları düzenlediğini belirterek, son 5 yılda kendilerine gelen tüketici şikayetlerinin ilk sıralarında istenmeyen SMS, e-posta ve otomatik aramaların yer aldığını kaydetti.

Bu kanunun ticari elektronik iletilerle ilgili tüketici onayını şart koştuğunu ifade eden Deniz, şunları söyledi:

"Tüketicinin onayı, bir mal veya hizmet satın alırken ayrıca bir irade beyanında bulunup 'ileti almak istiyorum' diyerek bir sözleşme yapması halinde veya tüketicinin herhangi bir firmadan 'ben sizden haberdar olmak istiyorum' diyerek kendiliğinden başvurmasıyla oluyor. Yasanın yürürlüğe girmesinden önce firmaların onay istemek için çok sayıda ileti gönderdiklerine şahit olduk. Hatta bazı firmalar 'bizden haberdar olmak istemiyorsanız bize SMS atın' demeye başladı. Hayır böyle bir şey yok. Ticari iletiler için onay verilmesi gerekiyorsa her türlü kanal kullanılarak ücretsiz yapılması gerekiyor. Diyelim ki tüketici bir firmaya onay verdi ama geri almak istiyor. Onayını geri almak isteyen tüketiciye yine ücretsiz bir yöntemin gönderilen iletilerde belirtilmesi gerekiyor."

Deniz, bazı firmaların kanunda açık aramaya çalıştığını öne sürerek, "Yasa onayın açık verilmesi gerektiğini söylüyor. Tüketicinin sessiz kalması iletiyi reddettiğini gösterir. Sizin onaylamadığınız firmanın doğum gününüzü bile kutlamaya kalkan bir iletisi varsa o da bu yasa kapsamında yasaklanan iletiler kapsamında yer alıyor" dedi.

'EN ÇOK HANGİ FİRMANIN YASAYI İHLAL ETTİĞİNE YÖNELİK RAPOR HAZIRLAYACAĞIZ'
İstenmeyen iletilere muhatap olan tüketicilerin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İl Müdürlüklerine şahsen veya e-Devlet üzerinden mobil imza veya elektronik imza ile yasaya aykırı davranan firmayı şikayet edebileceklerini aktaran Deniz, şunları kaydetti:

"Şikayet üzerine bakanlık bir denetim mekanizması çalıştırıyor. Eğer gerçekten ihlal söz konusu ise para cezası geliyor. Biz örgüt olarak yasayı ihlal eden firmalarla ilgili kendi içimizde de bir ihbar mekanizması oluşturduk. Yasaya uymayan firmaları örgüt olarak şikayet etmeye başlayacağız. Tüketicilerden de ricamız iletilerle ilgili üşenmeden bakanlığın ilgili birimlerine şikayetlerini bildirmeleridir. En çok hangi firmanın yasayı ihlal ettiğine yönelik önümüzdeki aylarda da bir rapor hazırlamayı düşünüyoruz."

Deniz, istenmeyen ticari elektronik iletilerin gündeme gelmesinin kişisel bilgilerin korunmasını da içerdiğini belirterek, kanunun yürürlüğe girmesiyle yasaya aykırı davrananlara bin liradan 50 bin liraya kadar para cezasının uygulanmasının söz konusu olduğunu anımsattı.

09.05.2015, Habertürk http://www.haberturk.com/ekonomi/teknoloji/haber/1076120-yasayi-delen-sirketlere-yonelik-rapor-hazirlaniyor

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Şirketlerin ‘İzinsiz SMS’inin Faturası Abonenin Üstüne Kaldı

Cep telefonuna reklam mesajı atması konusunda şirketlere aboneden izin isteme mecburiyeti getirildi. Aboneden, ‘reklam mesajı istemiyorum’ cevabı istenmesi, faturaların kabaracağı endişesine yol açtı. Uzmanlar, karmaşanın sebebinin, 1 Mayıs’ta yürürlüğe giren kanunla ilgili yönetmeliklerin çıkmaması olduğunu ifade ediyor.

Şirketlerin tüketicilere izinsiz olarak satış ve pazarlama amaçlı mesaj, elektronik posta göndermesi ve arama yapması 1 Mayıs’ta yürürlüğe giren kanunla yasaklandı. Bu tarihten itibaren cep telefonu aboneleri şirketler tarafından mesaj yağmuruna tutuldu ve reklam mesajı almak istemeyenlerin uyarı mesajlarını cevaplaması istendi. Tüketiciler ise bu şekilde her gün onlarca mesajı cevaplamanın hem zahmetinden rahatsız hem de telefon faturasının kabartmasından endişeli.
Yürürlükteki yasa, reklam mesajı almak istemeyenlere hangi yöntemi izleyeceklerini göstermesini ve yöntemin mutlaka ücretsiz olmasını şart koşuyor. Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, normalde onay talebine cevap verilmemesinin hukuken onay vermeme anlamı taşıdığını belirterek, “Tüketicilerimiz hiç kimseye onay vermesin, hiçbir mesaja hayır cevabı vermesin.” çağrısını yaptı. Mesajların yasaklanması gündeme geldiğinde, özellikle bankalar kasımdan itibaren mesaj göndermeye başladı. Sonraki aylarda bu yöntemi diğer şirketler de takip etti. Bu mesajlardan kurtulmak isteyenlerin mesajları cevaplamaması durumunda onay vermiş olup olmayacağı hâlâ belli değil. Tüketicilerin mesajı cevaplamadığı için ya da cevaplamasına rağmen mesaj almaya devam etmesi halinde itiraz ve şikayet yolları da uzun ve zahmetli.
Karışıklıkların sebebinin kanun yürürlüğe girmesine rağmen uygulamaya ilişkin yönetmeliklerin hâlâ çıkartılamamış olduğunu kaydeden Bülent Deniz, şöyle konuştu: “Yönetmelik taslakları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın sitesinde duruyor. İtiraz ve şikayet yolları yönetmelikte var ama yürürlüğe girmediği için uygulanamıyor. Yönetmelikte şikayetlerin e-imza ile e-devlet üzerinden ya da ticaret il müdürlüklerine şahsen başvurarak yapılabileceği belirtilmiş. Kaç kişinin e-imzası var, ticaret il müdürlüğünün yolunu bilen kaç kişi var?” İtiraz ve şikayetlerin kolaylaştırılmasını isteyen Deniz, internet ten e-imza gerekmeden başvuru yapılabilmesi gerektiğini, ayrıca tüketici örgütlerine de başvuru hakkı verilerek toplu şikayet yolunun açılması gerektiğini kaydetti.

Dolandırıcılardan ‘kısa mesaj’ oyunu
1 Mayıs’ta başlayan yeni süreçle birlikte dolandırıcılar da ortaya çıktı. Spam engelleme iddiasındaki bazı sitelerin vatandaşlara yardım etme bahanesiyle bilgilerini çaldığı ve kötü amaçlar için kullandığı belirtiliyor. Uzmanlara göre kaynağından emin olmadan ve fazla incelemeden gelen mesajların cevaplanması ya da içeriğindeki bağlantıların açılması cep telefonu ve bilgisayarlara zarar verebilir.

Ali Demirhisar, 18.05.2015 Zaman http://www.zaman.com.tr/ekonomi_sirketlerin-izinsiz-smsinin-faturasi-abonenin-ustune-kaldi_2295118.html

17 Mayıs 2015 Pazar

Kanun Çıkmadı, Abone Elektrik Kayıp-Kaçak Parasını Geri Alabilir

Enerji Bakanlığı’nın dürüst abonelerden alınan kaçak elektrik parasını kalıcı hale getirmek için hazırladığı taslak TBMM’den geçmedi. Ancak enerji yönetimi ve şirketler, yasal değişiklik yapılmış gibi aboneleri yanlış yönlendiriyor. Oysa Yargıtay kararı yürürlükte ve aboneler paralarını geri alabiliyor. Tüketici hukuku uzmanı Avukat Deniz, önemli bir uyarı yaptı: “Firmaların ‘geri alınamaz’ cevabının hukukî değeri yok. Hakem heyetleri başvuruları almak ve karara bağlamak zorunda.”

Yargıtay, elektrik faturalarından alınan kayıp-kaçak parasının haksız olduğunu ve aboneye iadesine karar verdi. 36 milyon elektrik abonesini sevindiren bu gelişme üzerine Enerji Bakanlığı, kayıp-kaçak parasını tekrar kalıcı hale getirmek için yasa tasarısı hazırlayarak TBMM’ye gönderdi. Komisyonda kabul edilen bakanlık teklifi Genel Kurul’da yasallaşmadan TBMM kapandı. Ancak son aylarda Enerji Yönetimi ve elektrik dağıtım şirketleri, ‘Yasa çıkmış ve paralar iade edilemeyecek’ içerikli bilgilendirmelerle aboneleri yanlış yönlendiriyor. Oysa, kanun çıkmadığı için Yargıtay’ın verdiği karar halen yürürlükte. Elektrik aboneleri, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne (TSHH) başvurarak kayıp-kaçak paralarını geri alabilirler. Tüketici Hukuku Uzmanı Avukat Bülent Deniz de önemli bir hatırlatma yapıyor: Kayıp-kaçak bedelinde son hukuki durum, Aralık 2014 tarihindeki durumdur. Yani, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği ve kesinleşen kararının üzerinde herhangi bir yeni yasal düzenleme olmadı. Bu da kayıp-kaçak başvuru sürecini kullanan tüketicinin parasını alabileceği anlamına geliyor.

Elektrik parasını ödeyen abonelerden alınan kayıp-kaçak parası, uzun süredir kamuoyunda tartışma konusuydu. Konuyla ilgili Tüketici Hakem Heyetleri ve mahkemelere binlerce başvuru yapıldı. Sonuçlanan mahkemeler Yargıtay’a taşındı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda 17 Aralık 2014 tarihinde nihai kararını verdi: ‘Çalınan elektriğin parası dürüst aboneden alınamaz ve alınan paralar da iade edilmeli’: Zaman bu gelişmeyi ilk kez 23 Aralık 2014’te ‘Yargıtay, elektrikte son noktayı koydu: Kayıp-kaçak bedeli aboneye geri ödenecek’ başlığıyla kamuoyuna duyurdu. Haber kamuoyunda geniş yankı bulurken aboneler de ödedikleri kaçak elektrik parasını öğrenmek ve geri almak için elektrik dağıtım şirketlerine akın etmişti. Enerji Bakanlığı da, kayıp-kaçak bedelini tekrar kalıcı hale getirmek ve ödenenleri de tarifelere yansıtmak için yasa çalışması başlatmıştı. 

Şirketler ‘hayır’ diyemez
Yüksek Mahkeme kararına rağmen Enerji Yönetimi ve şirketler, çalınan elektrik için ödenen paraların abonelere iade edilmemesinde ısrarcı. Hatta ‘Yasal değişiklik var. Kayıp-kaçak ödemesi yapılmayacak. Ödenenler de geri alınacak’ içerikli tüketicileri yanıltıcı bilgilendirmeler de yapılmaya başlandı. Fakat gerçekte tam tersi bir durum söz konusu. Kayıp-kaçak için hazırlanan düzenleme, TBMM’de yasallaşmadı. Bu nedenle, aboneler elektrik dağıtım şirketlerinden alacağı ödeme tutarını gösteren belge ile Tüketici Hakem Heyetleri’ne başvuru yapabilirler. Hakem Heyetleri de mutlaka yasal sürede kararlarını vermek zorunda. Bazı abonelere şirketlerin ‘Kayıp-kaçak yasal tahsilat. İade edilemez’ veya Hakem Heyetleri’nin ‘Kanun çıkıyor, ödeme yapılamayacak’ açıklamalarının hiçbir yasal karşılığı yok. Halen yürürlükte olan Yargıtay kararı var ve kamu kurumları-görevlileri bu yasaları uygulamak zorunda. Aksi tavır sergileyen şirket ve kamu kurumları suç işlemiş olur. Abonelerin yapması gereken iş, gerekli evrakları tamamlayarak yasada belirtilen usullere göre Tüketici Hakem Heyetleri’ne veya Tüketici Mahkemeleri’ne başvurmaktır. Haksız ödenen paralar, kısa sürede geri alınabilir.

Kayıp-kaçak parası nasıl geri alınır?
Elektrik dağıtım şirketine başvurup abonelik süresince kaç lira kayıp-kaçak parası ödendiği öğrenilecek (En fazla 10 yıllık).

Fatura, mutlaka başvuru sahibinin adına olmalıdır.

Hakem Heyeti’ne yönelik usulüne uygun dilekçe yazılacak. Dağıtım şirketine alınan ve kayıp-kaçak tutarını gösteren yazı dilekçeye eklenecek.

Abone, dilekçeyle Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’ne (TSHH) başvuru yapacak.
Başvurular; kayıp-kaçak tutarı 2.200 TL’ye kadar İlçe Tüketici Hakem Heyeti’ne, 3.300 TL’ye kadar İl Hakem Heyeti’ne ve 3.300 TL yukarısı tutar için de Tüketici Mahkemesi’ne başvuru yapacak (2015 tarifesi).

Hakem Heyeti kararları, taraflar için bağlayıcıdır. Elektrik Dağıtım Şirketi, Tüketici Hakem Heyeti’nin kararını uygulamaz ise ek herhangi bir hukuki işleme gerek olmadan doğrudan icra yoluyla para tahsil edilir.

Hakem heyetleri işlem yapmak zorunda
Elektrik kayıp-kaçak paralarının geri alınmasıyla ilgili önemli bir hatırlatmayı da Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Bülent Deniz yapıyor. Deniz, konuya açıklık getirdi: “TBMM de görüşülen ve bu kararı (Yargıtay) ortadan kaldıracak yasa tasarısı, Meclis’in tatile girmesi üzerine “kadük” oldu. Yani gündemden kalktı. Bu durumda kayıp-kaçak konusunda tüm işlemlerin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) kararına göre yürütülmesi gerekiyor.” Deniz, elektrik abonelerinin yapması gerekenleri de özetledi: Tüketici, elektrik hizmetini satın aldığı firmaya yazılı olarak parasının iadesini isteyen başvuru yapmalı. Firmaların vereceği ‘geri alınamaz’ gibi olumsuz cevabın hukuki hiçbir değeri ve dayanağı yok. Sonra firmanın yazılı cevabı ile Tüketici Hakem Heyeti’ne başvuru gerekiyor. Başvuru ücretsizdir. Hakem Heyetleri yasada belirtilen süre içinde karar vermek zorunda.

İsmail Altunsoy, 14.05.2015 Zaman http://www.zaman.com.tr/ekonomi_kanun-cikmadi-abone-elektrik-kayip-kacak-parasini-geri-alabilir_2294373.html

12 Mayıs 2015 Salı

İzinsiz SMS Fiyaskosu!

Yürürlüğe giremeyen yönetmelikler nedeniyle izinsiz SMS ve e-posta’nın önü kesilemedi. 1 Mayıs öncesine göre bu tarz gönderimlerde sadece yüzde 10 düzeyinde düşüş olduğu belirtiliyor. Şikayet mekanizmasının da kolaylaştırılması isteniyor.

Tüketicilere izinsiz SMS, elektronik posta gönderilmesini ve telefon aramalarını yasaklayan düzenleme 1 Mayıs’ta yürürlüğe girmesine karşın karışıklık devam ediyor. Halen isteği dışında SMS ve e-posta almaya devam eden tüketiciler belirsizlikten şikayetçi.

Avukat Gökhan Ahi, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girmesine karşın yönetmeliklerin henüz çıkmadığını belirterek, “Bu nedenle izinsiz SMS gönderimi devam ediyor. 1 Mayıs öncesine göre bu tarz SMS ve e-posta gönderiminde sadece yüzde 10 düşüş olduğu görülüyor. Yönetmelik çıkmadığı için tüketicilerin nereye şikayet edeceği konusunda da açıklık yok” dedi.

Belirsizlik sürüyor
Kanunda neyin rıza olarak kabul edileceğininin de net olarak belirtilmediğine dikkat çeken Ahi, “1 Mayıs öncesinde gönderilen izin isteklerine sessiz kalmak da rıza kabul edilmiş olabilir. 1 Mayıs sonrasında ise bu durum farklı. Bu tarihten sonra gelen izin taleplerine sessiz kalınırsa rıza olarak kabul edilemeyecek. Mutlaka aktif onay alınması gerekiyor. Ama markalar 1 Mayıs’tan önce onay almıştık derlerse tüketicinin bunu nasıl ispat edeceği de belli değil. İzinsiz SMS’de belirsizlik halen sürüyor” diye konuştu.

Avukat Görkem Gökçe ise, halen onay alınmaksızın birtakım iletilerin gönderildiğini dile getirerek, “Bununla birlikte onayın ne şekilde verilmiş sayılacağı açık olmadığından birçok şirket olumsuz olarak cevaplandırılmayan mesajları onay olarak değerlendiriyor. Buna dayanarak iletilerini göndermeye devam ettikleri görülüyor” bilgisini verdi.

Sessizlik ret mi?
Gökçe, isteği dışında tanıtıcı SMS ve e-posta almaya devam edenlerin yapması gerekenlerle ilgili de, “Kanun uyarınca alıcılar diledikleri zaman kendilerine ticari ileti gönderilmesini reddetme hakkına sahip. Bu durumda onay için gönderilen mesajlara verilecek olan ret cevabı ile bu iletilerin gönderilmesi önlenebiliyor. Bu girişim de sonuçsuz kalırsa bu firmaların Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na şikayet edilmesi mümkün” diye konuştu.
İzin isteyen mesajları cevapsız bırakanların SMS almaya devam edip etmeyeceğiyle ilgili soruya da Avukat Görkem Gökçe, “Kanunun uygulaması henüz belirlenmediğinden onayın ne şekilde verilmiş sayılacağı kesin değil. Bu kapsamda yayınlanan Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik Taslağı’nda gönderilen onay mesajlarına sessiz kalınması ret sayılmaktadır. Ancak bu yönetmelik henüz yürürlüğe girmedi. Bu nedenle bu soruya kesin bir cevap vermek doğru olmaz. Bizce, yönetmeliğin yürürlüğe girmemesinden bağımsız olarak kanunun amacı düşünüldüğünde cevapsız kalan iletilerin onay değil ret sayılması gerekir” yanıtını verdi.

Dolandırıcılar türedi
- Ayrıca vatandaş adına şikayetin bakanlığa iletildiğinin iddia edildiği web siteleriyle bilgi avcılığı yapılıyor. Vatandaşlara bilgilerini paylaşmamaları uyarısı var.
- İnternet ve veri güvenliği firması Trend Micro, yeni yasal düzenlemeyle birlikte yoğunlaşan izinsiz gönderimin engellenmesine yönelik onay mesajlarındaki tehlikelere dikkat çekiyor.
- Her gün birçok izinsiz gönderimi durdurma mesajıyla karşılaşan kullanıcılar genellikle fazla incelemeden ve kaynağından emin olmadan bu mesajlara onay veriyor ve içindeki bağlantıları açıyorlar.
- Bununla beraber gelen bazı mesajlarda gönderime onay verildiği takdirde çeşitli hediyeler vaat edilerek kullanıcılar bağlantıya tıklamaları için ikna edilmeye çalışılıyor.
- Kullanıcı eğer sahte bir onay mesajıyla karşı karşıyaysa ‘İzinsiz gönderimi durdurmak için aşağıdaki bağlantıya tıklayın’ ya da ‘Hediyenizi almak için aşağıdaki bağlantıyı açın’ gibi yönlendirmelere tıkladığı durumda zararlı yazılımlarla karşı karşıya kalabiliyor.

‘Şikayet etmek kolaylaştırılmalı’
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz ise, yönetmelikte bazı açık noktalar bulunduğunu ancak asıl markaların vatandaşın şikayet edemeyeceğini varsayarak izinsiz SMS yasağını deldiğini belirterek, şu görüşleri dile getirdi:
Şu anda bu tarz SMS ve e-posta gönderen firmaları şikayet etmek zor. Bu kolaylaştırılmalı. e-devlet üzerinde mobil imzası olanlar şikayet edebiliyor ki mobil imza çok az kişide var. Ya da bir sürü doküman hazırlayıp Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın illerdeki müdürlüklerine gitmeniz lazım. Resmen şikayet etmeyin noktasına getiriyorlar. Markalar vatandaşın şikayet etmeyeceğini varsayarak SMS göndermeye devam ediyor. Yönetmelik çıkana kadar birkaç ay daha bu belirsizlik sürebilir.”

Hanife Baş, 12.05.2015 Milliyet http://www.milliyet.com.tr/izinsiz-sms-fiyaskosu-/ekonomi/detay/2057552/default.htm

Ekonomi Alarm veriyor; Kredi Batığı Sayısı 2.1 Milyona Ulaştı

Türkiye’de yılın ilk 3 ayında kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 2.1 milyona çıkarken, ödenmeyen borç tutarı 5.6 milyar lirayla rekor kırdı.


Ekonomideki durgunluk işsizlik verileri ve kredi batıklarında da etkisini gösteriyor. İşsizlik yüzde 11.3 ile son beş yılın rekorunu kırarken, resmi işsiz sayısı 3.2 milyona dayandı. Türk lirası dolar karşısında tüm dünyada en fazla değer kaybeden para birimi olurken, yüzde 8’e dayanan enflasyon ile dünya enflasyon liginde zirveye koşuyor. İşsizlik maaşı başvuruları rekor üstüne rekor kırarken, ihracat hızla düşüyor.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi tarafından hazırlanan ‘Bireysel Kredi Kartları’ raporuna göre Mart sonu itibarıyla 2.1 milyon kişi kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe düştü. Ödenmeyen borç tutarı ise 5.6 milyar lira ile tüm zamanların rekorunu kırdı.

Konuya ilişkin Millet gazetesinden Ufuk Şanlı’ya değerlendirmede bulunan Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz, “Ekonomideki durgunluk sürdükçe her ay yeni rekorlarla karşılaşabiliriz” dedi. Deniz “İşçi, memur ve emekliler iki yıldır doğru düzgün zam almadı. Buna karşın enflasyon sürekli artı. Çalışan ve emeklilerin alım gücü hızla eridi. Diğer yandan Türkiye İş Kurumu verilerine göre işini kaybedenlerin sayısı her ay artıyor. Tablo böyle olunca insanlar da borçlarını ödemekte zorlanıyor” ifadelerini kullandı.

Ekonomi küçülüyor mu?
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri incelediğinde ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısının kriz dönemlerinde arttığı görülüyor. Örneğin 2008 yılında 1.8 milyar lira olan kredi kartı alacakları ekonominin yüzde 4.7 küçüldüğü 2009 yılında yüzde 72 arttı ve bir anda 3.1 milyar liraya fırladı. 2010 yılında da bu durum sürdü ve yılsonunda kredi kartı borçları 4 milyar liraya ulaştı.

Ekonomideki iyileşmeye bağlı olarak 2011’den itibaren yeniden düşüşe geçen kart borçları 2014 yılından bu yana alarm veriyor.

Türk ekonomisi için yüzde 4’ün altındaki her büyüme aslında küçülme anlamına geliyor. Ekonomi geçen yıl sadece yüzde 2.9 büyüdü.

2015 yılı için büyüme beklentisi yüzde 3 seviyesinde. Dolayısıyla ekonomi bu yıl da alarm veriyor.

Tüketici ayağını yorganına göre uzatmalı
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz: Son 1 yıldır borcunu ödeyemeyen tüketici sayısı hızla arttı. Ödenmeyen borç tutarı 3 ay içinde 500 milyon lira artış kaydetti. Bu kötü tablonun en önemli nedeni ise ekonomide yaşanan durgunluk. Artık, şunu açıkça ifade etmek gerekiyor; ekonomide deniz bitti. Bu yüzden tüketicilerin ayağını yorganına göre uzatması gerekiyor. Aksi halde önümüzdeki ay kendileri de ‘kara listeye’ alınabilir.

09.05.2015, T24 http://t24.com.tr/haber/ekonomi-alarm-veriyor-kredi-batigi-sayisi-21-milyona-ulasti,296113