Şantiyede
geçen kısa metrajlı film konusunda gelişmeler öngördüğüm gibi oldu.
İlk
gün yere yatırılıp elleri arkadan bağlı şekilde, bir polisin attığı “vatan-millet-sakarya ve sizi ham yapacağız”
nutkunu dinleyen teröristler için “ah’lanmalar, vah’lanmalar...” Akabinde
Başbakanın “soruşturma açtık o polisler hakkında” duyurusu.
Sonraki
gün, “vay, teröristle canı pahasına
mücadele veren yiğit güvenlik kuvvetlerimize soruşturma açmak!.. Olmaz, bu
insanları da anlamak gerek. Kelle koltukta savaşan bu aslan parçaları, ne
yapsaydı? Çiçek mi verseydi?” diyerek, garip bir ruh halini ortaya koyan
tepkiler…
Anlamak
istemediğimiz bir şey var, hukuku genel-geçer durumlara göre belirlemeye
kalktığımızda, yakınacağımız olayların ardı arkası kesilmiyor.
Yakalananlar
terörist. Silahlarla, hatta ağır silahlarla yakalanmışlar!
Hatta
suçüstü yakalanmış olsunlar.
Peki.
Hukuk
ne diyor?
Zanlıları
yakaladıktan sonra yargı mercilerinin önüne götüreceksin.
Yani
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2. ve Anayasanın 38/4. maddesine uygun
davranacaksın; Taaa Roma Hukukunda “Ei
incumbit probatio qui dicit, non qui negat” olarak formüle edilen o meşhur “suçsuzluk karinesi”ni anımsayacak ve “suçluluğu hükmen sabit olana kadar, kimse
suçlu sayılamaz” diyeceksin.
Yani
elleri arkadan bağlı şekilde yere yüzükoyun yatırdığın zanlılara nutuk
atmayacaksın. Görevin, sorumluluğun ve yetkinin sınırlarını aşmayacak, tutanağını, fezlekeni yazıp
adliyeye götüreceksin.
Hangi
sosyal olay ve gelişmeler olursa olsun, hukuktan sapılmadığı sürece, hukuku
sürekli arama işinin bir gün biteceğini ve iyi bir yaşamın bizi kucaklayacağını aklımızdan çıkarmayacağız.
Şu
nutuk atan polis amirinin ruh durumu da ilginç.
Kaydın sonuna doğru, “bakma lan bana, herkes yere baksın” diyor
nutuksever polis.
İçimden
şu geldi; “bütün ülke sana bakıyor,
napcan şincik.”
…..
Dün
siyasi partiler üzerine birkaç alıntı ve not düşmüşüm.
97
parti ismi var.
“Dolunay
Partisi”, “Elektronik Demokrasi Partisi” gibi ilginç isimler var.
En
eski parti, 23 Haziran 1983 de kurulmuş olan Demokrat Parti.
En
yenisi ise, 8 Nisan 2015 de kurulan Yenilikçi Türkiye Partisi.
Bu
listede yer alan, genel başkanının da sosyal medyada iletilerini aldığım bir parti
var.
İsmini,
en azından olumsuz örneğin reklâmını yapmamak adına yazmıyorum.
Logosunda
asker figürü var.
Parti
adına ileti gönderenler ise, evlere şenlik.
İdamı,
herkesin başını ezmeyi isteyenler bir araya toplanmışlar.
Okudukça
insanın midesi bulanıyor.
Zirve
noktasını da, herkese silah dağıtmak için sipariş toplayan bir iletide
yakalamışlar.
İlk
kurulan Fedailer Cemiyeti’nden, mensuplarına silah temini için sipariş toplayan
partiye.
Demokrasi
oyununda nereden nereye geldiğimizin net resmi.
…..
Sultanbeyli’de
karakola saldırı.
Büyük
patlama, ağır yaralılar var.
Halk
toplanıp HDP binasına doğru yürüyor.
Twitter’da
haberler, Periscope kayıtları birbiri ardına geliyor.
Haber
kanalları ise sus-pus.
Durumları
evlere şenlik.
…..
“Barış gelsin,
tetikten çekilsin eller.”
Bu
sözün yinelendiği her anın sonrası, kan ve şiddet haberleri alıyoruz.
Tam
ortadan yarıldık.
Aklımız
başımızda mı?
…..
Saat
12:00
Günün
yarısı.
Ve
bilanço, sekiz can…
Geldiğimiz
durum; “kınadın-kınamadın” tartışması yapabileceğimiz bir terör olgusu değil, geri dönülemeyecek bir iç-savaş olasılığı ile karşı karşıyayız.
…..
Oniki
gün önce TBMM toplanmıştı.
Teröre
karşı bir şeyler yapabilir miyiz, sorusuna yanıt arama toplantısıydı.
Gerek
görülmedi, tatile gidildi.
Ve
hala tatildeler.
…..
Rüzgâr
gibi bir günmüş.
Sabah
saldırılar, can kayıpları.
Öğleden
sonra Savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç hakkında yakalama
kararı verilmesi.
Sonrasında
da, Savcılar Öz ve Kara’nın Gürcistan’a kaçtığı haberleri.
Cemaate
yönelik operasyonlarda onlarca polis, hakim ve savcı, tutuklama kararlarına rıza
gösterip cezaevine girdiler.
Kaçma
olayı ilk kez oluyor.
Sabaha
karşı ülke dışına çıkan bu insanların kaçtıkları değil kaçmalarına göz yumulduğu
izlenimine sahibim. Yüksek olasılıkla her hareketleri izlenen bu iki insanın,
haklarında yakalama kararı verildiği günün sabahında kaçabilmiş olmalarının
başka açıklaması yok.
Yani
ilişkiler, ilişkiler…
O
kadar çok birbiri içine girmiş ki, herkes birbiri hakkında o kadar çok şey
biliyor ki, karşılıklı peşrev kokuyor bütün bunlar.
#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız