9 Mart 2018 Cuma

Yemek Kartı Restleşmesinin Faturası Çalışana Çıktı

Çalışanlara verilen yemek kartlarıyla ilgili komisyon ücretleri ve ödeme sürelerinin çok uzun olması nedeniyle gelen şikâyetler sonucunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı konunun taraflarıyla görüşerek bazı toplantılar yaptı. Yapılan çalışmalar sonucunda bakanlık tarafından alınan önlemler içerisinde bu kartların sadece restoran ve lokantalarda kullanılması da var. Tüketici derneklerinden bu önleme itiraz var.

Komisyon ücretleri ve ödeme sürelerinin çok uzun olması ile gündeme gelen yemek kartları ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bir çalışma başlatmıştı. Konunun taraflarıyla görüşen Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi çalışmanın sonuçlarının önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacağını belirterek, yemek kartlarının, market alışverişleri gibi yemek sektörü haricinde kullanılmasının önüne geçileceğini söylemesi üzerine yeni bir tartışma başladı. Vatandaşlardan ve tüketici örgütlerinden kartların sadece yemek sektöründe kullanılmasına itirazlar var. Konuyla ilgili olarak çeşitli tüketici dernek başkanlarının görüşlerini aldık. 

Tüketici Hak Arama Derneği Genel Başkanı Nihat Altay, yemek kartlarının yemek sektörü dışında da kullanımına devam edilmesi gerektiğini savunuyor. Altay, “Çalışanlar aylık belli bir miktarı dışarda yemek için harcamak istemiyor olabilir. Asgari ücretli zaten geçim derdinde. Bu kişilerin aylık kendilerine ödenen miktarı lüks mekanlarda harcamak zorunda bırakılması yanlış” dedi. Çalışanlar açısından olumsuz yönde bir çalışma olduğunun altını çizen Altay, “Çalışan kartını yemeğe harcamak yerine evinin ihtiyaçlarını karşılıyor. Birçok kişi o yemek kartını harcamak yerine evinden yemek getirir ya da daha uygun yerden yemek yer. Kartı da evinin ihtiyaçları için harcar” diye konuştu. Bu kartların tekstil için de harcanmasının uygun görülmesi gerektiğini savunan Altay, “Bugün bir çalışanın giydiği ayakkabı da aynı gıda gibi zaruri ihtiyaç değil midir? Biz böyle bir çalışmaya karşıyız” şeklinde konuştu.

Yemek kartlarının yaklaşık 20 yıldır çalışanların yaşamında yer aldığını belirten Tüketici Güvenliği Derneği Genel Başkanı Murat Köse, “20 yıl önce kuponlar şeklinde yer alırken sonrasında kredi kartı gibi plastik kartlara dönüştü. Süreç içinde çalışanların talepleri ile şirket idarecilerinin baskılarıyla bu yemek kartları birçok yerde ve restoranlar dışında geçmeye başladı. Bu uygulama çalışanlar için de şirketler için de oldukça kullanışlı hale geldi. Özellikle dar gelirli ailelerde çalışanlar mutfak masraflarını bu kartlarla yapar duruma geldi” dedi. Bakanlığın böyle bir yasaklama yapmaya çalışmasını 20 yıldır devam eden ve herkesin mutlu olduğu bir süreci yok etme çalışması olarak değerlendirdi ve bunun anlaşılır olmadığını ifade etti. Köse, “Sanki yeni bir rant kapısı yaratılmaya çalışılıyor gibi bir izlenime kapılmamıza sebebiyet veriyor” şeklinde konuştu.

“Yemek kartları eşitliğe aykırı”
Yemek kartlarıyla ilgili farklı görüş sergileyen Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, bu çarpık durumun, çalışan emekçilerden çok patronların ve arada komisyon alan yabancı sermayeli üç şirketin çıkarına, işçinin ve esnafın ise zararına olduğunu savunuyor. Yasal bir düzenlemeyle personele aylık belli bir miktara kadar ‘yemek yardımı’ parasının kesinti yapılmaksızın verilmesinin gerektiğini belirten Ağaoğlu, “işçinin primi eksik ödendiğinden kıdem, ihbar tazminatları az hesaplanacak ve emekli aylığı da olması gerekenden düşük bağlanacak. Ayrıca alışveriş yapılan esnaf 3 yabancı şirketin kestiği yüksek komisyon farkını ürün fiyatlarına yansıtarak külfeti tüketiciye yükleyecek. Aksi halde varlığını sürdüremeyecek, batacak” dedi. Konuların perde arkasına bakmak zorunda olduklarını vurgulayan Ağaoğlu, “Elbette sabit ve dar gelirlinin lehine düzenlemeler yapılmalı ama yabancıların geliştirdiği ve yasa dışı bu tür yöntemlerle değil, legal düzenlemelerle” diye ekledi. Yemek kartlarının ayrımcılığa da yol açtığını savunan Ağaoğlu, bu kartlardan bütün çalışanların istifade edemediğini, küçük şirketlerde, kırsalda çalışanların böyle bir imkana sahip olmadığını vurguluyor. İşverenlere yasal düzenleme getirilerek, personellerine yemek veyahut personelin talebi halinde vergi ve sigorta prim kesintisi yapılmaksızın yemek yardımını nakdi olarak verilmesi sağlanmalı eşitliğin ancak bu şekilde sağlanacağını vurguluyor.

“Vergi kaçağı ve kayıt dışılık açısından bir sorun yok”
Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Levent Küçük, Gelir Vergisi Kanunu gereğince, ücretliye ‘ayın’ olarak verilenlerin ücretin bir unsuru olarak kabul edildiğini ve ücret olarak vergilendirildiğini açıklayarak, bu açıdan vergi kaçağı ve kayıt dışılık açısından bir sorun bulunmadığının altını çiziyor. Küçük, “Çalışanlar aile bütçelerine katkı amacıyla, yemek için verilen kartları market alışverişlerinde kullanıyorlar. Özellikle düşük ücretliler için bir katkı oluyor. Ayrıca kendi istedikleri ürünleri, fiyat mukayesesi yaparak, istedikleri yerden satın alabiliyorlar. Sonuçta, ücret olarak vergisini ödedikleri yemek kartlarını, diledikleri yerde kullanabilmeliler” dedi. Restoran ve lokantalarda tüketicilerin fiyat seçme ve belirleme şansının az olduğunu ifade eden Küçük, “Özellikle büyük AVM, büyük işyerlerin etrafındaki restoranların çok pahalı. Bu yemek kartlarını genellikle büyük iş yerleri veriyor. Bu işyerlerinin bulunduğu yerlerdeki restoranlarda çok pahalı. O zaman yemek kartını tamamen kaldırsınlar iş yerlerine sağlık ve hijyen koşullarını sağlayarak yemek verme zorunluluğu getirsinler” şeklinde konuştu.

Yemek kartlarının sadece restoranlarda geçerli olması yönündeki uygulamanın kabul edilir olmadığını belirten Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Bülent Deniz, “Ortada bir sosyal gerçeklik var. Bu sosyal gerçeklikte çalışanlar yemek kartlarında kullanmadıkları büyük kısmı marketlerde gıda alışverişi yaparak mutfak masrafları için kullanıyorlar. Bu ücretlerin yetersizliği, evlerinin geçimini sağlayamamakla ilgili bir durumdur. Böyle bir sosyal gerçeklik varken komisyon ücretlerinin yüksekliği bahane edilerek bu kartların sadece restoranlarda kullanılır hale getirilmeye çalışılmasını kabul etmemiz mümkün değil” dedi. Bunun ekonominin serbest kurallarla işlemesi gerçeğine de aykırı olduğunu vurgulayan Deniz, “Her şeyden önce ekonomide taraflar aralarındaki kuralları kendileri serbestçe belirleyebildikleri oranda ekonomi gelişir. Deniz, illa amaca yönelik bir sınırlandırma getirilmek isteniyorsa gıda olmak kaydıyla her türlü alışverişte yemek kartlarının kullanılabilmesi gerektiğini savunuyor. Bu kartları sanal para olarak da değerlendirmenin mümkün olduğunu ifade eden Deniz, “Çalışana verilen karttaki miktarın kişinin istediği sektörde kullanabilmesinin önüne geçilmesini uygun bulmuyoruz” diye konuştu.

Tüketici hakları bakımından sınırlayıcı yaklaşımları kabul edemeyiz”
Sosyal güvenlik prim alacağı veya gelir vergisi gibi bir kayıp söz konusu ise bu devletle işveren arasındaki ilişki içerisinde çözülmesi gereken bir konudur diyen Deniz, “Bunun faturası asla ve asla bu kartları kullanan tüketicilere sınırlandırma getirilerek çözülmez. Bir an için böyle bir şey olduğunu kabul etsek bile tüketiciler bu kartları sadece restoranlarda kullanacaklarsa aynı SGK ve gelir vergisi kaybı devlet açısından gene söz konusu olacaktır. Burada çözüm işverenle devlet arasında hazinenin kaybı varsa o kaybın işverenden tahsili yönünde çözümler üreterek sağlanmalıdır. Bunun dışındaki yaklaşımları ekonomiye gereksiz müdahale ve tüketici hakları bakımından da sınırlayıcı ve tüketicinin işini zorlaştırıcı bir durum olarak görmekteyiz” dedi.

Yemek kartı uygulamasının, kendi bünyesinde çalışanlara yemek vermeyen işletmelerin kullandığı bir ödeme aracı olduğunu aktaran Tüketici Hareketi Derneği Genel Başkanı Cüneyt Köşe, “Anlaşmalı restoranlar, yabancı şirketlerin Avrupa’da yüzde 2-3 komisyonlar alırken Türkiye’de yüzde 10 civarında komisyon alınmasına karşı çıkmaktadırlar bu sistemin baştan aşağı değişmesini istemektedirler” diye konuştu. Dünyada uygulanan komisyon oranları maksimum yüzde 3 seviyesinde olmasına rağmen özellikle yurt dışı menşei olan firmaların Türkiye’de bu oranı 9-10 seviyesinde uygulamasını bir sömürü şekli olarak değerlendiren Köşe, “Tüketici Hareketi olarak, çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi için seferberlik ilan edilmesinden yanayız. Türkiye’de bu işin mevzuatı yok. Restoran ve lokanta sektörü, marketler ve vatandaş da zarar görmektedir” diye konuştu.