21 Mart 2012 Çarşamba

Kardeşimi Nasıl Kurtardım?..

Her şey, O’ndan gelen telefonla başladı.
“Nihayet, beğendiğimiz bir ev bulduk” diyordu kardeşim.
“Sen de gel, beraber bakalım, pazarlık edelim…”

Gerçekten güzel bir projeden ev beğenmişti.
Az daireli, bir sürü sosyal yapısı, olanağı olan…

Örnek evi gezdik, projeyi iyice inceledik.
Sosyal yapılardaki olanakları hayal ettik.
Küçük yeğenimin yeşil alanda özgürce oyun oynayacağını, yüzme havuzundaki yaz keyfini…

Henüz yapım aşamasındaki projenin, teslim tarihi de ideal.
Satış temsilcisi, beğendiğimiz evin yer aldığı etabın, 2012’nin Eylül ayında biteceğini söylüyor.
Bize düşen, paramızı denkleştirmek, sözleşmeyi imzalamak ve anahtarı teslim alacağımız tarihe kadar, hayallerimizde evi kezlerce dekore edip durmak…

Şu Firmayı Bir Araştırsak…
Bir yandan kardeşimin parasını denkleştirmeye çalışıyoruz.
Diğer yandan projeyi yürüten firmayı araştırıyoruz, sağdan-soldan…
“Firma sağlam” bilgisine ulaşıyoruz.
Hem sağlam olmasa ne olur ki, inşaat alanında, ofislerinde, broşürlerinde kocaman kocaman yazmışlar;”….. güvencesiyle” diye…

Eh, nokta nokta yazdığım yerlere, toplu konut işi yapan bir yerel yönetim şirketinin adını yazarsanız, projenin ne kadar emin ellerde olduğunu siz de kabul edeceksiniz.
Paramız Cebimizde, Heyecan Yüreğimizde…
Kolay değil, yıllardır alın teri dökerek para biriktiren kardeşimin, bütün birikimini, dünyada mekân olarak seçtiği projeye vermesi.
Paramız denkleşti. Heyecanlıyız.
Gidilecek, kaparo verilecek, sözleşme yapılacak.

Telefon açıyorum firmaya.
Bizimle başından beri yakından ilgilenen satış temsilcisi bayandan sözleşmenin bir örneğini fakslamasını rica ediyorum.

Sanki Kozmik Belge
Satış temsilcimiz, kendinden emin ses tonuyla; “maalesef, şirket kuralları gereği, sözleşmeyi önceden gösteremiyoruz” diyiveriyor.

Bunca yıllık meslek yaşamımda, sözleşmenin taraflar arasında incelenmek için önceden gösterilmemesi, gönderilmemesi gibi bir kurala rastlamamış olmama rağmen, “vardır haklı bir nedeni” diye düşünüyorum.
Niyetimi bozmuyorum.
Hem sözleşmeyi önceden görsek ne olacak ki, nasılsa ;”….. güvencesiyle” ev satın alacağız…
Dahası, nasılsa sözleşmeyi imzalamaya gittiğimizde okuyacak, anlayacak kadar vaktimiz olacaktır.

Nihayet “G” günü geliyor.
Toplaşıp sözleşmeyi imzalamaya, kaporamızı ve taksitler için çeklerimizi teslim etmeye gidiyoruz.

Onsekiz sayfalık bir sözleşme uzatıyorlar önümüze.
O ana dek, “kozmik belge” muamelesi yapılan sözleşme nihayet elimizde.
Dokunuyoruz ona…

Tamam, Söz Ağızdan Çıkar. Ama…
Ve sayfaları okumaya başlıyoruz.
Bilinen maddeler.
Tarafların isimleri, adresleri, projenin tapu kayıtları, ödenecek rakam, ödeme şekli, ödemezsek, geciktirirsek başımıza gelecekler, vs.vs.
Bu kısımlar tamam.
Bizi ilgilendiren sonraki maddeler.

Hızla evin teslim edileceği tarihin yazılı olduğu bölüme geçiyorum.
Yanlış okuduk diye düşünüp tekrar okuyoruz kardeşimle.
Teslim tarihi 2012/Eylül değil, 2013/Eylül yazılmış.
Yani satış temsilcimizin bize söylediği teslim tarihinden tam bir yıl sonra.

Yanlış yazılmıştır diye düşünüp satış temsilcimize durumu anlatıyoruz.
“Hayır” diyor, kendinden emin ses tonuna sahip satış temsilcisi bayan; “tarih doğru.”
“İyi ama, bize bu yıl, Eylül ayında teslim edileceğini söylemiştiniz” diyoruz, utana-sıkıla…
“Size söylediğim tarih doğru, evinizi 2012/Eylül’ünde teslim edeceğiz. Biz sözleşmeye 2013/Eylül yazdık, bir aksama olursa diye. Ama merak etmeyin, evinize bu yıl içinde geçeceksiniz.”

Eşeğin Aklına Karpuz Kabuğu Düşerse
Hadi daha kibar yazalım, bir kere midemiz bulandı.
Bize günlerdir söylenen teslim tarihi ile yazılı olan tarih arasında bir kocaman yıl farkı var.
Midenin bulanması için yeterli.

Eh, madem mide bulandı.
Okumaya devam ediyoruz, daha bir dikkatle.

“Madde 11.6-Alıcı (yani biz), proje içindeki sosyal tesislerin (hani yeğenimin özgürce koşup duracağı yeşillikler, koşu alanları, yaz keyfi yapacağımız yüzme havuzu falan…) satıcının kararı doğrultusunda, ticari bir hüviyetle işletilebileceğini, bu halde sosyal tesislerden bedelini ödemeden faydalanmayacağını (ne kaa ekmek, o kaa köfte, yani ne kadar ödeme, o kadar hayal) kabul ve taahhüt eder.”
Projeyi anlatırken, sosyal olanakları birer artı değer olarak sunan satış temsilcimize bakıyoruz.
Sosyal olanaklardan ücretli yararlanılacağını söyledi de, biz mi anımsayamadık diye düşünüp duruyoruz.
Olsun, niyetimizi bozmuyoruz.

Ne Anladıysanız O…
“Madde 9-Proje kapsamında gerek arazinin yapısından, özelliklerinden, uygulanacak altyapı ve proje geneline veya ortak alanlarına dair teknik zorunluluklarından, gerekse ruhsat aşamasında öngörülemeyen diğer sair sebeplerden dolayı satıcının proje üzerinde her türlü değişiklik yapma hakkı saklıdır. Taraflar arasında akdedilen işbu sözleşmenin satıcının proje üzerinde değişiklik yapma hakkını kısıtlamadığı, bundan dolayı satıcı nezdinde herhangi bir hak veya talebin söz konusu olmayacağını alıcı beyan, kabul ve taahhüt eder.”

Yani satın aldığımızı zannettiğimiz ev, sosyal alanlar, yerleşim planı, aklınıza ne geliyorsa hepsine ulaşabilmemiz, satıcının merhametine kalmış durumda.
Olsun, niyetimiz baki.
Evi alma kararımız kavil…

“…… Güvencesiyle”
Projeye bizi ısındıran, satın alma kararı vermemize yol açan en önemli unsur, firmanın reklâmlarında, broşürlerinde, ofisin her tarafında ve dahası satış temsilcisinin her iki cümlesinden birinde, kocaman kocaman “….. güvencesiyle” ifadesinin yer almasıydı.
Ne ki, bu güvencemiz de, sözleşmenin başka bir maddesiyle havaya uçuveriyor:

“Madde 13.2-İşbu sözleşme sadece tarafları olan alıcı (yani biz) ve satıcıyı (yani firma) bağlar. Alıcı arsa sahibi ….’ın (yani isminin olmasından dolayı kendimizi güvende hissettiğimiz, toplu konut işiyle uğraşan yerel yönetime ait şirket) işbu sözleşmeden dolayı kendisine karşı yüklendiği herhangi bir borç ve taahhüdü bulunmadığını, Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanun ile diğer mevzuat hükümleri nedeniyle sorumluluğu olmadığını kabul ve taahhüt eder.”

Merdi Kıpti Şecaat Arzederken, Sirkatin Söyler
“Olamaz” diye içimden geçiriyorum.
Tanıtımlarda, reklâmlarda, broşürlerde, her yerde “… güvencesiyle” diye beynimize işlediler.
Niyetimizi bozmama kararındayız.
“Bu madde hukuken hükümsüzdür” diye hesaplar yapıyorum.
Hesabın içinden tam çıkacakken, gözüm başka bir maddeye ilişiyor:

“Madde 13.5-Satıcının satış faaliyetleri ile ilgili olarak kullandığı, kullanacağı evrak, broşür, ilan ve reklamların içeriği alıcıya herhangi bir talep hakkı vermez. Zira satışa sunulan bağımsız bölümün bulunduğu proje kapsamında satıcı tarafından hazırlanan her türlü afiş, maket, broşür, el ilanı, radyo ve televizyon reklamları kapsamında kullanılan görseller ve ifadeler tanıtım mahiyetinde olup satıcının taahhüdü niteliğinde değildir.”

Daha fazla dayanamıyoruz.
Mide bulantımız artıyor.
Niyetimizi bozuyoruz.
Arkamıza bile bakmadan, tüm hayallerimizi orada bırakıp kaçarak uzaklaşıyoruz.

Bu makale, 20.03.2012 tarihinde, ekonomi.com portalının  http://ekonomigundemi.com/yazar/Kardesimi-Nasil-Kurtardim-/1819 linkinde yayınlanmıştır.