Üç arkadaşınızla bir masaya oturun.
Biriniz saniyede bir kere olmak üzere, elini masaya vurmaya başlasın; "pat.. pat.. pat..
Pat, pat, pat devam ederken, bir diğeriniz saniyede bir kez, ama birbiri ardına iki küçük hareketle masaya vursun; "patpat.. patpat.. patpat.."
Ve sonuncunuz.
İki kişi saniyede bir, farklı iki ritm sesi çıkarırken, onlarla beraber yarım saniyede bir, önce sol, ardında sağ eliyle iki eliyle masaya vursun: "patapat.. patapat.. patapat.."
Ortaya çıkan sesi dinlemeye çalışın.
Üçünüzün çıkardığı sesin birleşiminin, her birinizin çıkardığı sesten çok farklı olduğunu göreceksiniz.
Ve şimdi dayanıklılık testi.
Görevinizi kurala uygun olarak ne kadar sürdürebileceksiniz?
Göreceksiniz ki, çok kısa bir süre sonra yapmanız gereken vuruş aralıklarında şaşırmaya başlayacak, bir süre sonra belki yanınızdakinin vuruş görevine ortak olmaya başlayacaksınız.
Şimdi de, irili ufaklı bütün orkestraları, çalgı topluluklarını, koroları aklınıza getirin.
Her bir kişinin aletinden veya gırtlağından çıkan seslerin bütünü, mutlaka kulağınız için hoş ve anlamlıdır.
Ancak dinlerken, sadece bir enstrümana veya bir insan sesine odaklanıp, yalnızca onu duymaya çalışın.
Bu kez duyduğunuz o tek sesin, kulağınız için çok da hoş olmadığını ve size bir şey anlatmadığını farkedeceksiniz.
Bu yaptığımız iki deney, müzikte "ensemble" denilen kavrama karşılık geliyor: Uyum.
Her bir enstrüman veya insan sesinin farklı görevlerle bir araya gelerek çıkardıkları ve dinleyicinin hoşuna giden sesler bütünü için olmazsa olmaz koşul; ensemble.
Uyum, sadece enstrüman veya insan seslerinin uyum içinde çıkarılması değil; aynı zamanda her bir ses için, birleştiklerinde insan kulağı ve yüreği için anlamlı bir görevinin olması, çıkacak her ses için uyuma katkı yapacak, anlamlı bir görevin tasarlanmasıdır.
İşte bütün müzik türleri için olması gereken uyum, klasik müzikte zirvesini buluyor.
Üflemeli, telli, vurmalı ve tuşlu enstrümanların olduğu elli-altmış kişilik senfoni orkestraları, bir de opera, koro gibi insan seslerinin de dahil olduğu topluluklar..
Ve bütün bu ses odaklarının her biri için ayrı ayrı ses görevi tasarlamak...
Uyum konusunda mükemmel tasarıma sahip müzik eserlerini seslendirenlerin sahip oldukları uyum, o topluluğun müzik piyasasındaki yerini belirliyor. Bu konuda dünyanın en iyi on topluluğundan biri kabul edilen Budapeşte Festival Orkestrası Oda Müziği Topluluğu, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da sahne aldı. Oda müziği formuna uygun olarak dokuz sanatçıdan oluşan topluluğun performansı, tam anlamıyla "uyumun şiiri"ydi. Mozart ve Çaykovski'nin çok da bilinmeyen eserleri, sanatçıların "uyum tablolarına" büyük bir ustalıkla resmedildi.
Uyumun zirvesi klasik müziği sevenimizin, dinleyenimizin az olduğunu biliyorum.
Eserlerin uzunluğu, ciddiyeti, sıkıcılığı, eserleri dinlediğimiz salonların ağırbaşlı ve resmi havası çoğumuz için klasik müziği sevmemizin önündeki engellerdir. Hatta bazılarımız için neredeyse klasik müziği dinlemekten korkar olduğumuza ilişkin ilginç tanıklıklarım dahi vardır.
Bu "klasik müzik sevmeme" gerçeği sadece ülkemiz için söz konusu değil.
Satış rakamları, tercih konusunda tüm dünya ülkelerinin müzik severleri için aynı durumu ortaya koyuyor.
Polonya'lı dört müzisyen 1995 yılında bir araya gelirler.
Müzik dinleyicilerinin, klasik müzik tercihlerindeki bu "sorun(!)" üzerine kafa yorup klasik müzik dinlemekten adeta korkan pop, rock, rap dinleyicilerine, klasik müziği dinletme iddiasıyla yola çıkarlar ve MozART grubu sahne almaya başlar.
Yaptıkları nasıl tanımlanmalı bilemiyorum..
Mozart, Çaykovski, Brahms ilh.. gibi bestecilerin çoğumuzca bilinen temalarının; Beatles, Michael Jackson, The Rolling Stones gibi grupların ünlü ezgileriyle harmanlanması..
Bu harmanın mizah yoğun bir teatral sunum içinde izleyiciye ikram edilmesi.
Ve bu ikramın iki keman, viyola ve viyolonselden oluşan dört enstümanın her yerinden ses çıkararak yapılması.
En iyisi şu linke bir göz atın ve geçtiğimiz günlerde, İstanbul'da sadece yediyüz izleyicinin tanık olduğu muhteşem gösteri hakkında fikir sahibi olun.. http://www.youtube.com/watch?v=YQxZFCanj28
Ve klasik müzik dinlemekten korkmayın...
Bu arada başlığı unutmadım..
Divertimento, İtalyanca bir sözcük. Onsekizinci yüzyıla özgü, hafif ve eğlendirici müzik tarzı.
Klasik müzlk dinlemekten korkmama nedenlerinden biri olduğunu listeye eklemeli.
İstanbul, 1 Aralık '13