28 Mayıs 2014 Çarşamba

Zafer, Çağlayanların Değil Bankaların

Tüketici derneklerini eleştirdiğim, “Şimdiye kadar doğru bildikleri yolda taviz vermeden ilerleyen tüketici derneklerinin son gelişmeler karşısında duruşlarını gözden geçirmesinin, kendilerine saygıları açısından önemli olduğunu düşünüyorum” dediğim “Tüketici dernekleri ‘sarılaştı’ mı?” başlıklı yazım okunmuş 18. Tüketici Konseyi’nde.
 
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “yazına cevabımdır”' mailini atmasa haberim olmayacaktı.
Meşhur olmuşum da haberim yokmuş yani…
Deniz, cevap olarak Konsey’de yaptığı konuşmasını göndermiş. Metni okuyunca “benim yazı hafif kalmış” dedim kendi kendime.
 
Zamanın ruhuna uygun örgütlenme üzerine hiç düşündük mü? Yoksa hala 1990’lardaki, 2000'li yıllarda denediğimiz, başarılı olduğumuz ama eskimiş ve işe yaramaz olduğunu fark edemediğimiz örgütlenme biçimini uygulamaya devam mı ediyoruz?” diye soruyor örgüt temsilcilerine.
Arkasından da ekliyor: “Son yıllarda duyurulup da başarılı olan tek bir tüketici boykotu anımsıyor musunuz? Ülkedeki gelir dağılımı adaletini patlatan dolaylı vergi dinamitinin yanan fitilini söndürecek nefesi üfledik mi? Yoksa ‘dünyadaki en pahalı benzini kullanıyoruz’ demenin bize keyif verdiği garip ve sorunlu ruh halinde miyiz? Bu soruların yanıtlarının kocaman bir ‘HAYIR’ olduğunu hepimiz biliyoruz.”
 
Bülent Deniz’in şu cümlesi bütün dernek, oda vs. için çok önemli: ‘’Gelişen sosyal medya gerçeğini görmekten, özümsemekten uzak, hala 2000'li yılların dernekçiliğinden bir adım öteye gidemeden, kendi kendimize ‘tüketici örgütçülüğü’ oynuyor olmayalım sakın?”
 
Ben de bir yıl önceki “Örgütlü olmak güç kazandırır mı?” başlıklı yazımda eczacıların durumunu yazıp “Anlaşılan her örgütlülük, güç kazandırmıyormuş. Şimdi, eczacılar için düşünme vaktidir” demiştim.
 
“Medyaya çokça çıkıp, çok konuşunca sözümüzün ağırlığının yok olduğunu görmek yerine, ‘eee konuştunuz, astınız kestiniz, sonuç?’ diye soran gözlere bakmaktan kaçınmaya başladık” diyen Başkan Deniz, eleştirilerinin haklılığını 28 Mayıs’ta yürürlüğü girecek olan yeni Tüketici Kanunu üzerinden ispatlıyor.
Verdiği örnek burada sıkça eleştirdiğim “müjdeli haber” basınına da gelsin.
Bakanların “Vatandaşı bankalara ezdirmeyeceğiz. Gerekirse masaya oturacağız, kredi kartı ücretleri kalkacak” beyanatları havada kaldı.
Önce görüşleri alınmak üzere derneklere gönderilen kanun tasarısı Bakanlar Kurulu’na gelirken değişti.Tüketici örgütlerinin tüm karşı çıkışlarına rağmen de yasalaştı.
Bankaların alacağı her türlü ücret, komisyon vesairesinin iznini, oranını BDDK belirleyecek.
 
“İyi olmuş” demeyin.
Kimse kimseye zorla ‘kredi kartı kullan’ demiyor.” “Her hizmetin bir bedeli var.” “Ekmeği gidip fırından herkes bedava almak ister. Ama 2 liralık ekmek de alırsın, 50 liralık ekmek de var yani. Bankacılık sektörü şunu diyor; lahmacunu Bodrum'da 50 liraya yiyorsunuz ama 2 liraya satılan lahmacun da var. Nerede yediğinizle alakalı. Tüketici olarak aldığınız ürünün bedelini bilecekseniz, size haber verilecek, aldatılmayacaksınız” sözlerinin sahibi BDDK Başkanı Mukim Öztekin.
 
Yine de “bu kanun iyi diyorsanız” ben de “Deniz’in yorumunu anlayın. Sonra karar verin” derim.
Deniz’e göre; artık tüketiciler bankalara karşı dava açamayacak. Muğlaklık kalktığı ve düzenleme yetkisi BDDK’ya verildiği için hüküm kesinleşmiş olacak.
Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından vatandaşın üzerine gelecek yeni yükleri hep birlikte göreceğiz ve Başbakan Erdoğan’ınFaiz lobisi kendine çeki düzen versin. Faiz lobisi yıllarca milletin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin” sözlerini hatırlayacağız.
 
Bana göre milli irade bankalar karşısında eğilmiştir.