27 Eylül 2009 Pazar

"Ben Tüketmezsem, O Yok Olur..."


Ekonomik kriz, yeni tüketim ahlâkıyla çözülecek
Gülizar Baki/Zaman 27.09.2009


Global ekonomik kriz büyük firmaların iflas etmesine, fabrikaların daha az üretim yapmasına dolayısıyla ekonomi çarklarının yavaşlamasına sebep oldu.

Boşuna mı ekonomi kurmayları ekranda bakkal, oyuncakçı, simitçi veya çiçekçi kılığında, "Ekonomiye can verin!" çağrısında bulunuyor. Çünkü ekonomik kriz sadece büyük şirketleri değil, tüketici davranışlarını da etkiledi. Daha az alışveriş yapmak, tasarruf etmek gibi basit etkiler değil bunlar. Uzmanlara göre global kriz, yeni bir tüketim anlayışı geliştiriyor. Yani tüketim ahlakı/davranışları değişiyor.

Dünyaca ünlü trend uzmanı Reiner Evers, önümüzdeki yılın tüketici eğiliminin, mavi renk elbise veya topuklu ayakkabı değil, "daha az harcamak ve daha fazla satmak" olduğunu söylüyor. Hatta bu durumu "sellsumers" olarak kavramlaştırıyor. Sellsumers, seller (satıcı) ve consumer (tüketici) kelimelerin birleştirilmesinden oluşturulmuş. Anlamı "satan tüketici" demek. Yani fikirleri kurumlara satan, düşüncelerini diğer tüketicilerle paylaşan veya kullanmadıkları eşyaları kiralayan tüketicilere deniyor. Ekonomiye "tüketici katkısı" olarak da tanımlanabilir.

'G' Jenerasyonu

Evers'ın öngörüsüne göre satıcı ile tüketici arasındaki keskin ayrılık bitiyor. Tüketici aynı zamanda satıcı, satıcı ise tüketici olacak. Aslında bu anlayış, internet sayesinde yavaş yavaş başlamıştı. Kriz sebebiyle nakit sıkıntısı çekilince daha hızlı bir şekilde yayıldı.

Evers, ekonomik krizin "g jenerasyonu" adı verilen yeni bir nesil ortaya çıkardığından da bahsediyor. Yani generous generation/cömert nesil, "Cömert ve insancıl tüketici olmak" diye açıklanabilir. Cömert nesil, adil davranan ve insan emeğine saygı gösteren kurumlardan alışveriş yapmak istiyor. Yani ileride üretim ve satışta daha şeffaf firmalar kazançlı olacak. Çünkü g jenerasyonu insancıl yaklaşımlardan etkileniyor. Ülkemizdeki durum da Evers'ın teziyle paralellik gösteriyor. Prof. Dr. Yavuz Odabaşı'na göre tüketim ahlakı ve kültürü Türkiye'de de krizin etkisiyle hızla değişiyor. Hatta tüketici zihinsel dönüşüm yaşıyor. Odabaşı, krizin, tüketici ahlakında yaşanan değişimi sadece hızlandırdığını düşünüyor. Ona göre teknolojik gelişmeler, internetin sağladığı sosyal iletişim ağları böyle bir dönüşümü gerçekleştiriyordu zaten.

Yeni tüketicinin özellikleri

Odabaşı, yeni tüketicilerin özelliklerini şöyle sıralıyor: "Daha hassas ve duyarlı. Gereksiz harcamalara ve tüketime karşı bilinçli. İhtiyaç duyduğu ürünlere ve markalara yöneliyor. Üretime dahil olmak istiyor. Pasif kalmak istemiyor. İnsanî değerlere önem veriyor, materyalist bir bakış açısıyla yapılan uygulamalara tepki gösteriyor." Odabaşı, yeni nesil tüketicinin ruh halini ise şöyle tanımlıyor: "Kendisinin sadece 'parası olan varlıklar' olarak görülmesine duygusal içlenme diyebileceğim bir tavır gösteriyor. Duygu dünyasındaki bu halin ise iş dünyası tarafından fark edilmesini bekliyor. Tüketimin dünya sorunlarına çözüm üreten bir yapıda olmasını bekliyor. Çevreye zarar vermek istemiyor. Etik ve adil ticaret istiyor."

Daha eğitimli ve önceki nesillere göre gözü doymuş yeni nesil tüketiciler, samimi bir üretici istiyor. İkiyüzlü iş dünyasının karşısında duruyor. Üreticilerin ekolojik dengeyi gözetmesini neredeyse şart koşuyor. Tüketici olmanın kendisine bahşettiği büyük gücün farkında ve ona göre talepte bulunuyor.

Peki bu talepler ne işe yarayacak? Öncelikle etik ticaret yaygınlaşacak. Üretici, elemanlarının çalışma koşullarını bile düzeltmek zorunda kalacak. Tüketici otoriteye ve iş dünyasına yön verecek. Aslında devletlerin yaptığı/yapması gerektiği denetim işini, artık tüketici yapacak.

Yeni nesil tüketici gücünün farkına vardı

Tüketiciler Birliği'nin onursal başkanı Bülent Deniz de tüketicinin, "ben tüketmezsem o yok olur" diyerek gücünün farkına vardığını söylüyor. Deniz, yeni tüketicilerin kandırılması zor, satış sonrası unutulmaya tahammül etmeyen ve de imkan vermeyen bilince sahip olduğunu vurguluyor. Avukat Hamza Türkmen ise yeni tüketici ahlakının elit kesimlerin bir eğilimi olduğunu düşünüyor. Türkmen'e göre Batı'da "başka bir dünya mümkün" diyen küresel kapitalizmin karşıtı akımlar gündeme gelse de, bu söylemden en başta kendi bedenleri etkilenen elitler yararlanıyor. Organik tarım, gönüllü sadelik gibi akımlar onlara yönelik başladı. Gönüllü sadelik, 1970'lerden beri gelir seviyesi üst kesimde yaygın bir kavram. Parayı ve sınırsız satın alma gücünü elinde tutanlar, bilinçli olarak az tüketmeyi, sade yaşamayı tercih ediyordu. 2008 global krizi, bu akımın geniş kitleler tarafından mecburen benimsenmesine sebep oldu.


23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Ülkeyi Kredi Kartına Teslim Etmek...


Tuncay Mollaveisoğlu tarafından hazırlanan ve Cem TV. de yayınlanan Bağımsız programının bu haftaki konukları CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Esfender Korkmaz ve Tüketiciler Birliği Onursal Başkanı ve Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz oldu.

Ekonomideki son gelişmeleri değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Esfender Korkmaz, siyasi iktidarın açıkladığı Orta Vadeli Ekonomik Programı eleştirerek, programda ortaya konulan hedeflerin gerçeklerle bağdaşmadığını ileri sürdü. Ekonomik Programın halkı ve reel sektörü yok saydığını ileri süren Korkmaz; “bu program, mevcut işsizliğin daha da artmasından başka bir anlam taşımamaktadır” dedi.

Yaşanan kredi kart sorunu ve elektrik zammını değerlendiren Tüketiciler Birliği Onursal Başkanı ve Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz de, bankacılık sektörünün yüzde 46 sının yabancı sermaye olduğuna işaret ederek, “bankacılık sektörü ülkeyi yönetir hale gelmiştir. TBMM. nden çıkan yasalar bankacılık sektörünün istekleri doğrultusunda düzenlenmektedir. Bunun son örneğini, 5915 sayılı kredi kart borçlarının yapılandırılmasına ilişkin yasada gördük. Borcunun asgarisini ödeyen dokuz milyon dürüst kredi kart hamili görmezden gelinerek, ödeme yeteneği olmayan 875 bin kredi kart hamili için bu yasa çıkarıldı. Sonuç ortada, yasadan yararlanmak için başvuranların sayısı yüzde on civarında kaldı. Yeniçağ Gazetesi yazarı Arslan Bulut bu durumu bir köşe yazısında “ülkeyi, kredi kartına teslim etmek” olarak yorumladı. Ne yazık ki, durum bu değerli yazarımızın işaret ettiği gibidir. İmalat sektöründe yüzde 8 küçülme yaşanırken, bankacılık sektörü yüzde 7 büyümüştür. Bankalar asli vazifeleri olan reel sektörü finanse etmek yerine, daha karlı gördükleri bireysel tüketiciyi kredi kartına boğmakta, sonuçta milyonlarca kişi borç sarmalına girmektedir” dedi.

Bu kış, zor geçecek!
Gerek meteorolojik tahminlerin bu yıl soğuk bir kış geçireceğimizi ortaya koyması ve gerekse bütçenin yüzde 800 açık vermesi nedeniyle başta elektrik olmak üzere tüm mal ve hizmetlerin temel girdilerine arka arkaya zam yapılacak olması nedeniyle tüketicinin zor bir döneme girdiğini belirten Deniz; “elektrik, doğalgaz gibi temel girdilere yapılan ve yapılacak zamlar nedeniyle tüketicilerin harcama eğilimleri azalacak, halk daha az tüketecektir. Bunun sonucunda mal ve hizmet alımı azalacak, buna bağlı olarak üretim yavaşlayacak, işsizlik artacak ve mevcut resesyondan çıkış ihtimalimiz uzun süre söz konusu olmayacaktır. Küresel ekonomik krizde, çok yakın vadede başlaması kuvvetle muhtemel yeni dalgalanma nedeniyle halk için işler daha da zorlaşacaktır” dedi.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Türkiye Bankalar Birliği: "Banka-Tüketici Arasında Taraf Tutulmamaktadır"

1 Eylül 2009 tarihinde yaptığımız basın açıklaması ile Türkiye Bankalar Birliği nezdinde faaliyet gösteren Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikayetleri Hakem Heyeti'nin son bir yıllık çalışma dönemine ilişkin faaliyet raporunu değerlendirmiş ve bir yıl içinde bu heyete yapılan 2.450 başvurudan görüşülmesine karar verilen 239 başvurundan 78 adedinin tüketici lehine, 161 adedinin de banka lehine karara bağlanmasını eleştirerek; bu çarpık durumun, bu heyette sadece banka temsilcilerinin olması ve tüketici temsilcisinin olmamasından kaynaklandığı tespitinde bulunmuştuk.

Tüketici temsilcisinin yer almadığı Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikayetleri Hakem Heyeti'nden çıkan bu sonucun 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ile her ilçede kurulan ve yaptırım gücü olan karar veren Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinden ezici çoğunlukla tüketici lehine çıkan karar yüzdeleriyle büyük çelişki olduğuna ve tüketici temsilcisinin olmadığı bu heyetin değerlendirmelerinin tek yanlı olduğuna ilişkin endişe ve uyarılarımızı içeren basın açıklamamız üzerine Türkiye Bankalar Birliği'nden yazılı yanıt geldi.

Gelen yazılı yanıtı yorumsuz olarak paylaşıyoruz:

11 Eylül 2009 Cuma

"Kredi Kart Borçluları için İktidara Açık Çağrı..."


Kamuoyunda "kredi kart affı" olarak bilinen 5915 sayılı yasadan yararlanmak isteyen kart borçluları için süre 7 Eylül 2009'da sona erdi.

875 bin kart borçlusundan sadece yüzde 8-10 civarındaki mağdurun yasadan yararlanma talebinde bulunduğu ortaya çıktı.

Yasanın hazırlık çalışmaları esnasında, bu yasanın kapsadığı kart borçlularının sayısının arttırılması ve kapsamının genişletilmesi uyarısını yapan Tüketiciler Birliği Onursal Başkanı ve tüketici hakları uzmanı Av. M. Bülent Deniz'in, "dağ fare doğuracak" uyarısı gerçekleşti.

Konuyla ilgili olarak Show TV. ve TVNet'de ana haber bültenlerine katılan Av. M. Bülent Deniz, siyasi iktidara açık çağrı yaparak, kart borcu olup da yasadan yararlanamayan veya kapsamı içinde bulunmayan dokuz milyon tüketici için kamu bankaları tarafından tüketici kredisi verilmesi yönünde çalışma yapılması gerekliliğini dile getirdi.

Şu anda tüketici kredisi faizlerinin, kredi kartı faizlerinin üçte biri civarında olduğunu belirten Deniz; "şu anda tüketici kredisi pazarında cari olan faiz üzerinden verilecek kredilerle hem dokuz milyon kart mağduru için ödeme kapısı açılmış olacak, hem de kıyasıya rekabetin yaşandığı tüketici kredisi alanında kamu bankalarının karlı kredi verebilmesi sağlanmış olacaktır. Öte yandan bu operasyon ile şu anda ekonomik faaliyetleri minimumda olan dokuz milyon kişinin ekonominin içine çekilmesi ve ekonominin canlandırılması için "şeker alın, oyuncak alın, gül alın" diyen ekonomi yönetiminin politikasının gerçekleşmesine katkıda bulunulacaktır" dedi.









5 Eylül 2009 Cumartesi

Deniz; "ilan edilmeyen masrafları ödemeyin"




Kredi borçlusuna masraf müjdesi


Isparta’da bir kredi borçlusu, bankaların tahsil ettiği dosya masrafını yasal olmadığı gerekçesiyle icra kanalıyla geri aldı.


Bunun diğer tüketicilere emsal olması bekleniyor...

Isparta’da Serkan Ağarlı isimli bir tüketicinin, bankaların kredi verirken kendisinden tahsil ettiği dosya masrafını yasal yoldan geri alması, kredi müşterilerini umutlandırdı. Isparta’da pazarlamacılık yapan Ağarlı, iki yıl önce eşinin rahatsızlığı nedeniyle 5 bankadan 17 bin lira kredi çekti. Ağarlı daha sonra dosya masrafının yasal olmadığını öğrenerek bankalara karşı hukuki bir mücadele başlattı.

2 BANKA ZORLUK ÇIKARDI

Ağarlı’nın bankaları şikayet ettiği Tüketici Hakem Heyeti, masrafın iade edilmesi kararı aldı. Bu karara üç banka uyarken, iki banka ise zorluk çıkardı. Bunun üzerine Ağarlı, iki bankadan toplam 565 lira tutarındaki dosya masrafı ile 90 lira kredi kartı aidat bedelini tahsil etmek için İcra Dairesi’ne başvurdu. Bankanın birinden kredi kartı aidat bedelini, diğerinden de dosya masrafını icra kanalıyla tahsil etmeyi başardı.

BANKA İLAN ETMİYOR

Tüketiciler Birliği Onursal Başkanı Bülent Deniz, kredi kullanımı sırasında tüketicinin sadece ana para, faiz ve Banka Sigorta Muameleleri Vergisi ödemesi gerektiğini, bunun haricinde istenen dosya, ekspertiz ve sigorta bedeli gibi masrafların yasal olmadığını söyledi. Ancak bankaların bu tür masrafları açıkça ilan etmesi halinde, tüketicinin bunu bilerek kabul etmiş sayıldığını belirten Deniz, bu durumda tüketicinin başvuramayacağı uyarısında bulundu.

Deniz, “Ama bankalar da yasal olmadığı için masrafları açıkça ilan etmekten kaçınıyorlar. Çünkü o zaman BDDK kendilerini izlemeye başlıyor. Dolayısıyla tüketici, hem sözleşmede kabul edemeyeceği ağır maddelere karşı, hem de ilan edilmemiş bu tür masraflara karşı yasal yoldan hakkını arayabilir” dedi.

HANGİ BANKA NE MASRAF ALIYOR?

Kredipazari.com internet sitesinde yayınlanan bilgilere göre, konut kredisinde bankalar tüketiciden konut sigortası, bireysel yaşam sigortası, avukat masrafı, değerleme raporu, dosya masrafı ve muhtelif oranlarda kredi komisyonu talep ediyor.

Değerleme raporu olarak Akbank 500 TL, Finansbank, 525 TL, Yapı Kredi 400 TL, Garanti Bankası 650 TL, İş Bankası 250 TL, TEB 400, HSBC 525 TL, Vakıfbank 350 TL tahsil ediyor. Akbank bunun yanında 150 TL avukat masrafını da krediden kesiyor. Ayrıca bankaların minimum kredi komisyonları da 500 ile bin TL arası değişiyor. Yapı Kredi, TEB; Garanti bin TL; İş Bankası 600 TL, HSBC 500 TL kredi komisyonu talep ediyor.





http://www.bugun.com.tr/haber-detay/77542-kredi-borclusuna-masraf-mujdesi-haberi.aspx

3 Eylül 2009 Perşembe

"Dağ Fare Doğuracak" Demiştik...


5464 sayılı Banka ve Kredi Kartları Yasasına Geçici Madde ekleyen 5195 sayılı Yasanın kredi kart borçlarının ödenmesine ilişkin getirdiği kolaylıktan yararlananların sayısının yüzde sekiz oranında olması, bu yasa çıkarken TBMM. ne çağrı yaparak; yasanın "borcunu hiç ödemeyenleri" değil, aksine asgari tutarı ödeyerek borcu öteleyenleri" kapsamasının gerekliliğine işaret edenleri haklı çıkardı.

Toplumsal gerilime yol açan kredi kart borçlarının tasfiye edilmesine yönelik son bir yıldır yapılan çağrılar üzerine harekete geçen siyasi iktidar, kredi kart boçlarının yapılandırılarak ödenmesine ilişkin çalışmasını kamuoyuna büyük müjdelerle duyurmuş, ancak hazırlanan yasa tasarısının kapsamının dokuz milyon mağdur yerine borcunu hiç ödemeyen ve ödemeyecek olan 875 bin kişi sınırlı olması, yasadan beklenen yararın sağlanamayacağını en başından ortaya koymuştu.

Öte yandan ısrarla dikkat çektiğimiz Ekim ayında küresel ölçekte yaşanması muhtemel ekonomik kriz nedeniyle bugüne kadar borcu öteleyenlerin, borçlarının asgari tutarını dahi ödeyerek ötelemeleri olanaksız hale gelecek ve toplumsal gerilime yol açan kredi kartları sorunu ülke ekonomisinin kırılma noktalarından birini oluşturacaktır.




1 Eylül 2009 Salı

"tüketicinin olmadığı yerde, bankaların borusu ötüyor..."


Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti’nin son bir yıllık raporunu değerlendiren Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz; “heyetten çıkan kararların çoğunluğunun tüketici aleyhine olması, heyette tüketici temsilcisinin olmamasından kaynaklanmaktadır” dedi.

Tüketici Hakları Uzmanı Av. M. Bülent Deniz konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından “birlik üyeleri ile bireysel müşterileri arasındaki ihtilâfların değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturul-ması” amacıyla 01.09.2007 tarihinde, Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti kurulmuştur.

Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti’nin 01.09.2008-14.08.2009 tarihleri arasındaki son bir yıllık çalışma dönemindeki çalışmalarına ilişkin açıklanan rapora göre; 2.450 başvuru heyete iletilmiş olup ilgili bankalara yönlendirilen, kabul edilmeyen, bilgi ve belgesi eksik olan başvurular dışında 239 başvuru hakkında karar verilmiş olup, 239 başvurudan 78 adedi için tüketici lehine, 161 adedi için banka lehine karar verilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince kurulan Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine bankacılık hizmetlerini şikâyet eden tüketicilerin kahir ekseriyetinin haklı bulunduğu gerçeği karşısında, Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti tarafından sadece yüzde 33 oranında tüketicinin haklı olduğuna karar verilmesi ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur.

Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayınlanan Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyetinin Oluşumu, Çalışma Esas ve Usulleri Hakkında Tebliği’in 5. maddesi gereğince, beşi kişiden oluşan heyet üyeleri, bankalarca gösterilen üyeler arasından seçilmektedir. Yani tüketici sorunları hakkında karar vermek üzere oluşturulan bu heyette tüketici temsilcisi bulunmamaktadır.

Tüketicinin temsilcisinin bulunmadığı, tek taraflı olarak oluşturulmuş bu heyetten verilen kararların güvenilir olduğu tartışmalıdır. Nitekim son bir yılda tüketici tarafından iletilen başvuruların sadece yüzde 33 ünde tüketicinin haklı bulunması, bu tereddüdü kuvvetlendirmektedir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince kurulan Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri, oluşumu itibariyle iletilen başvuruların tüm taraflarına yer veren ve çoğu durumda mahkeme kararı niteliğinde kararlar üreten yasal bir kamu kuruluşudur.

Yasal bir kamu kuruluşu ile aynı görevi yerine getirmek üzere Türkiye Bankalar Birliği tarafından başkaca bir heyet kurulması, mevcut Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri’nin işlevsizleştirilmesi amacına yöneliktir.

Oluşumu itibariyle tüketicinin temsil edilmediği, objektif kriterlerin gözetilmediği ve yasal dayanaktan yoksun Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti ortadan kaldırılmalı, bu heyetlerin çalışmasında ısrar edilecekse, heyet içinde tüketici temsilcisine yer verilmelidir.

Bankacılık hizmetleri nedeniyle hakkını aramak isteyen tüketiciler, yaptırım gücü bulunmayan karar veren Türkiye Bankalar Birliği Müşteri Şikâyetleri Hakem Heyeti yerine, icra kabiliyetini haiz kararlar veren ve her Kaymakamlık binasında faaliyet gösteren Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru yapmalıdırlar.

Av. M. Bülent Deniz
Tüketici Hakları Uzmanı