27 Eylül 2015 Pazar

Yargıtay'dan 'Cezalı Faturanın Üzerine Ceza olmaz' Kararı

Yargıtay, kaçak elektrik kullandığı tespit edilen bir çiftçinin açtığı davada dikkat çekici bir karar verdi. Elektrik dağıtım şirketi, çiftçiye 33 bin 500 liralık bir ‘kaçak’ faturası çıkardı. Çiftçi faturaların iptali için dava açtı. Ancak yerel mahkeme şirketi haklı buldu. Dosya Yargıtay'a gitti. Yargıtay kararında “Fatura zaten cezalı tarifeden kesilmiş. Bunun üzerinde kayıp-kaçak, dağıtım, perakende satış gibi ilave bedeller yüklenemez. Bu durum eşitlik ilkesine aykırı” diyerek yerel mahkeme kararını bozdu.

Şanlıurfa’da çiftçilik yapan S.D.nin tarımsal sulama aboneliği bulunuyor. S.D.’nin bağlı olduğu DEDAŞ İl Müdürlüğü, yaptığı denetimler sonrası kaçak elektrik kullanıldığını tespit etti. Düzenleme tarihi 4 Ekim 2010 olan iki ayrı fatura ile S.D.’nin toplam 33 bin 500 TL ödemesi istendi. S.D. kesilen iki fatura için de iptal davası açtı. DEDAŞ İl Müdürlüğü avukatı ‘Dava reddedilsin” derken, Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi bilirkişi raporu talep etti. Gelen rapor doğrultusunda da mahkeme davayı reddetti. S.D.’nin avukatı kararı temyiz etti.

'KAYIP-KAÇAK BEDELİNİ ALAMAZSIN'
Temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi milyonlarca elektrik abonesini ilgilendirebilecek bir karar verdi. Daire kararında, benzer bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) geçtiğimiz yıl mayıs ayında ortaya koyduğu içtihadı hatırlatarak özetle şu hükmü kurdu: "Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmek, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmaz. Öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır.” 

'ZATEN YÜKSEK TARİFEDEN ÖDÜYOR'
Kayıp-kaçak bedelinin faturalara yansıtılmasının hukuka uygun olmadığına işaret edilen kararın devamında “Elektriği kaçak kullananlar kurul (EPDK) kararı gereğince, kaçak bedelini cezalı bedel üzerinden ödemektedirler. Bu durumda; elektriği kaçak olarak kullanmayan abonelerin ödemediği bedelleri, daha yüksek (cezalı) tarife üzerinden ödeyen kaçak kullanıcılardan tahsil etmek; hak ve nesafet (insaf), eşitlik ve genel hukuk ilkeleri ile bağdaşmaz. Söz konusu bedellerin, elektriği kaçak kullananlardan alınmaması, kaçak kullanımı teşvik veya kaçak elektrik kullananları koruma gibi de algılanamaz. Zira, kaçak kullananlar, zaten, daha yüksek tarife üzerinden elektrik tüketim bedeli ödemektedirler” denildi. Yerel mahkemenin verdiği kararı oybirliği ile bozan Yargıtay 3. Hukuk Daire yeni bir bilirkişi raporunun istenmesinde karar verdi. 

'O TARTIŞMAYA SON NOKTAYI KOYDU'
Kararı değerlendiren Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Av. Bülent Deniz, “Karar, YHGK’nun geçtiğimiz yıl verdiği kayıp-kaçak bedelinin almanın hukuk devleti ve adalet düşüncesiyle bağdaşmayacağına ilişkin kararını teyit ediyor. YHGK, 'dürüst aboneden kayıp-kaçak bedeli almanın yanlış olduğuna hükmetmiş olduğuna göre, kaçak elektrik kullanan için de cezalı tarife öngörülmüşse bu cezanın üzerine ayrıca kayıp-kaçak bedeli eklenmesi adalet, eşitlik hak ve nesafet (insaf) ile bağdaşmaz' diyor. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bu kararı ile, uzun süredir tartışmalı olan ‘YHGK kararı bağlayıcı mıdır, değil midir’ tartışmasına da son noktayı koyuyor ve diyor ki; ‘Ben 3. Hukuk Dairesi olarak YHGK kararını benimsedim” diyor. Bu demektir ki, ‘Yerel mahkemeler ve Tüketici Hakem Heyetleri de artık YHGK’na uysun. Uymazlar ise, dosya bana geldiğinde ben bu kararları bozacağım.’ Karar bu yönüyle tüketiciler için kayıp-kaçak bedeli konusunda yargıya gitmeleri halinde paralarını iade alabileceklerine işaret ediyor" dedi.

Dinçer Gökçe, 24.09.2015 http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/30147707.asp

26 Eylül 2015 Cumartesi

arnold’un uçan dairesi 19/25 eylül'15 #filgunlugu

MHP kontenjanından geçici seçim hükümetinde bakan olan Tuğrul Türkeş, partisinden istifa etti ve AKP’ye geçerek, milletvekili adayı oldu.
Anayasa’nın 114. maddesi gereği, Türkeş’in yerine dışarıdan veya TBMM içinden bağımsız bir kişinin bakanlığa atanması gerekiyor.
Ancak bu açık anayasa ihlâline kimse ses etmiyor.

Anayasayı “bir kere (daha) deliverelim gitsin” şarkısı yeniden listelerde…
…..

Bizde yangın devam ederken, Kolombiya’da itfaiyenin sireni çalmaya başladı.
Kolombiya hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında barış anlaşması altı ay içinde imzalanacak. İmza sonrası altmış gün içinde FARC silah bırakacak.

Geçmişe bakalım; FARC hareketi 1964’de silahlı eylemlere başlamış. O günden bugüne, 220 bin kişi yaşamını kaybetmiş. Beş milyon insan göç etmek zorunda kalmış.

Sonrasında bugün; 2012 de barış görüşmeleri başlamış. Süreçte Norveç, Küba ve ABD arabulucu olarak katkı yapmış. Yani kitabına uygun, işin doğasına uygun…

Niyet barış olunca, bu niyetin yaşama geçmesinin önünde hiçbir engel duramaz.
…..

Uçan daire ile ilgili ilginç bir bilgiye rastladım.
İlk “uçan daire gördüm” olayı, 24 Haziran 1947’de, ABD’de olmuş.
Gördüğünü söyleyen kişi, sivil bir pilot olan Kenneth Arnold.
İşin tuhafı Arnold, “uçan daire gördüm” dememiş.
Gördüğü cisimlerin “daire şeklinde bir cismi alıp suyun üzerinde fırlatır” gibi hareket ettiklerini söylemiş. Bu tanımlamayı yaparken amacı da, gördüğü cismin hızını betimlemek.
Ama Arnold’un bu tanımlaması, gökte görüldüğü savlanan tüm yabancı cisimlerin uçan daire olduğu ya da uçan daireye benzediği olarak günümüze kadar geliyor.

Olan mı önemli, olandan ne algıladığımız mı?
…..

Kurban Bayramı.
Hac’da facia.
Veganların tepkileri.
Kendini kesen kasaplar.
Değişen bir şey yok.

Pardon, ulusal piyasa kapalı iken, küresel piyasada USD/TL 3.07 eşiğini geçti. 
3.20’ye yolculuk başladı.

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız

19 Eylül 2015 Cumartesi

TRT'nin 500 Milyon Lira Kaçak Elektrik Bedelinin Aboneye İadesi Gerekiyor

Danıştay, ‘TRT'nin kayıp enerji bedelinden de pay alması uygulamasını' iptal etti.

Karar, TRT'nin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) aleyhine açtığı ‘yürütmeyi durdurma' davasının sonuçlanmasıyla netleşti. Kararla; EPDK'nın 2011'de aldığı ve TRT'nin başvurusu ile yürürlüğü durdurulan ‘kayıp enerji bedelinden TRT payı alınmaması' uygulaması yeniden başlamış oldu. EPDK, şirketlere yazı yazarak Danıştay kararının işleme konulması uyarısı yaptı. Tüketici Hukuku Uzmanı Avukat Bülent Deniz'e göre bugüne kadar TRT payı hesaplanırken kayıp-kaçak bedeli dahil edildi. Mahkeme davayı reddetti. Yapılması gereken, geriye doğru 4 yıllık dönem için TRT payı kayıp-kaçak bedeli dikkate alınmaksızın hesaplanmalı ve fazla alınan tutar tüketiciye iade edilmeli. Öte yandan Sayıştay verilerinden hareketle yapılan hesaplamaya göre de kaçak elektrik bedeli, TRT'nin elektrikten aldığı paranın yaklaşık 5'te 1'ine denk geliyor. Geçmiş 4 yıllık dönemde TRT elektrik faturalarından yaklaşık 2,5-3 milyar lira bir tahsilat yaptığı dikkate alındığında 500-600 milyon civarı bir paranın abonelere iade edilmesi gerekiyor. Uzmanlara göre Danıştay'ın yeni kararı; konut abonelerinin faturalarına düşük, fazla tüketimi olan sanayi kuruluşlarının faturalarında ise önemli oranda iyileşme sağlayacak.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), EPDK'nın Şubat 2011'de aldığı ve ‘kayıp enerjiye ilişkin bedelleri TRT payı dışında bırakan' kararının iptali için Danıştay'a başvurmuş ve yürütmeyi durdurmuştu. TRT bu kararla EPDK'ya başvurarak Kurul kararının işlemden kaldırılmasını istemiş ve EPDK da bu gelişme üzerine yeni bir mahkeme kararı çıkana kadar kararını askıya almıştı. Danıştay 13. Dairesi (2015-722 sayılı) son kararında ise, TRT'nin başvurusunu reddetti. Yüksek Mahkeme gerekçe olarak ‘tüketilmeyen bir unsurun abonelerden alınmasını' yasalara aykırı buldu. TRT halen elektrik faturalarından yüzde 2 pay alıyor. Öte yandan yıllık 67 milyon lira ile reklam-ilan geliri (2013) çok sınırlı olan TRT'nin ana kazanç kapısını elektrik faturalarından alınan para oluşturuyor. Sayıştay'ın son verilerine göre TRT'nin elektrikten aldığı pay yıllık 1 milyar liraya yaklaştı.

PARAYI İADE ETMELİ
Kayıp enerji bedelinden pay almak için 2011'de Danıştay'a yaptığı başvurudan yürütmeyi durdurma alan TRT, hemen EPDK'ya başvurarak kararı uygulattı. Danıştay'ın yeni kararıyla TRT'nin başvurusunu reddetmesi üzerine TRT aynı hızla aldığı kaçak elektrik paralarını abonelere iade etmesi gerekiyor. Tüketici hukuku uzmanı Avukat Bülent Deniz, yıllardır TRT'nin elektrik faturalarından aldığı payın tartışma konusu olduğuna dikkat çekti. Danıştay'ın son hükmüyle yeni bir durumun ortaya çıktığını söyleyen Deniz, konuya açıklık getirdi: “2011 yılında verilmiş bir yürütmeyi durdurma kararı var. Buna göre 2011'den bu yana 38 milyon abonenin elektrik faturasındaki TRT payı hesaplanırken kayıp-kaçak bedeli dahil edildi. Mahkeme davayı reddettiğine göre, bundan sonra geriye doğru 4 yıllık dönem için de TRT payı kayıp-kaçak bedeli dikkate alınmaksızın hesaplanmalı ve fazla alınan tutar tüketiciye iade edilmelidir. Bu nedenle elektrik abonesi olan herkes öncelikle EPDK'ya yazılı başvuru yaparak geçmiş 4 yıllık dönem için alınan TRT payındaki fazla tutarın iadesinin sağlanmasını talep etmeli. Ardından da bulunduğu ilçenin Tüketici Hakem Heyeti'ne ücretsiz başvuru yapmalıdır.” Sayıştay verilerinden hareketle (2014 yılı içinde 800 milyon TL civarı enerji bedeli tahsil edildiği varsayımı dahil) TRT'nin kayıp enerjiden 4 yılda 3 milyar lira civarı tahsilatı söz konusu.
İsmail Altunsoy, 18.09.2015 Zaman http://www.zaman.com.tr/ekonomi_trtnin-500-milyon-lira-kacak-elektrik-bedelinin-aboneye-iadesi-gerekiyor_2317130.html

16 Eylül 2015 Çarşamba

otuz yıl sonra geldiğimiz NOKTA… 13/15 eylül'15 #filgunlugu

HDP, Burhan Kuzu’nun twitter hesabının engellenmesi için yargıya başvurdu.
Mahkeme bu istemi reddetti.
İyi ki reddetti.
Düşünmek, düşündüğünü yaymak temel insan haklarından biri.

“Düşünce özgürlüğü”nün çoğunlukla mağduru olan bir siyasi hareketin bu başvuruda bulunmasını da not düşmek gerek.
…..

Gordon Moore.
Intel şirketinin kurucularından.
1965 yılında yazdığı bir makalede, bir tümleşik devrenin fiziki boyutunu oluşturan transistör sayısının karesiyle değişeceği savında bulunmuş.

Moore’a göre, her onsekiz ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısı iki katına çıkacak, bu da bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artış oluşturacak ve üretim maliyetleri aynı kalacak, hatta düşme eğilimi gösterecektir. Daha basit anlatımla, her onsekiz ayda bir bilişim kapasitesi iki katına çıkacak.

Moore’un bu savı, bu yılın Mart ayında ellinci yılını doldurdu. Aradan geçen elli yılda, bir milyardan fazla kapasite artışı oldu.
Kendimizden pay biçelim, elimizdeki telefonların ebatları küçüldü, yetenekleri arttı, pil ömürleri uzadı ve daha bir dolu gelişmeyi kişisel olarak deneyimledik.

Küçük harflerle konuşayım; en azından son dört yılımızı toplum olarak nelerle uğraşarak harcadığımızı anımsayıp “dünyanın yol aldığı güzergâhın neresindeyiz” sorusunu sormak için bile geç kaldığımızı hissediyorum.
…..

Yaygın bir sosyal medya tipi; Politik görüşüne, dünya algısına uygun yayın yapan çeşitli medya sitelerinde yayınlanan haberleri, çoklukla bulunduğu ortamlara ilişkin kareleri sofistike olmaya çabalayan birkaç sözcükten ibaret yorumlarla paylaşır. Yine çoklukla kime ait olduğu bilinmeyen ya da ünlü bir ozanın yazdığı ama altına başkasının isminin yazılı olduğu “derin(!)” yaşam felsefesi içeren dizelerin ekindeki romantik resimlerin hesabında yer alması kaçınılmazdır. Kendine ait özgün hiçbir şey yazmaz, paylaşmaz.

Ama bu sosyal medya kişiliğinin önemli bir özelliği vardır; emek vererek, düşünerek yazdığınız her şeye, özelikle de görüşünüz ona aykırı gelmişse, utanmadan, sıkılmadan kimi zaman hakarete varan ibarelerle ve her türlü nezaketten uzak sözcüklerle tepki göstermek…
Yazdıklarıma gelen tepkiler, yorumlar bu nitelikte olunca, ister istemez yanıt vermek gereği hissetmiyor, dikkate almıyor insan.
…..

Cizre’de yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Ne oluyor, neler oluyor?
Bilmiyoruz.
Bildiklerimiz de, tarafların dezenformasyon şehvetine bulanmış.
…..

Üstüste yığılmış ciltler, dergiler, kitaplar..
Saatlerdir arasına gömüldüm; bulmaya çalıştığım “Nokta”nın “Nokta” olduğu dönemlerdeki sayılarını toplayıp ciltlettiğim özel koleksiyonum.

Sözünü ettiğim dönem 1985-1990 arası.
Demek ki, üniversite üçüncü sınıftaymışım ilk almaya başladığımda.
Her sayıyı alır, saklar, sonra da hepsini ciltletirdim.

O kapağın olduğu cildi bulamadım.
Filistin Askısı denen şeyin ne olduğunu ilk kez Nokta’nın kapağında görmüştük. 1985 ya da 1986 olmalı.
O sayı büyük gürültü koparmıştı.

12 Eylül karanlığının devam ettiği günler.
İlk kez darbecilerin işkence yöntemleri resimli, ilk elden anlatımlarla yazılıyordu.
Fakülteye giderken, “ne olur, ne olmaz” diyerek, kapıdaki polisten gizlediğimiz, kitabın arasına sıkıştırdığımız bir sayıydı.
Ama o sayıya ilişkin ne bir toplatma kararı, ne dergi yayıncılarının gözaltına alındığına ilişkin hiçbir bilgi yok hafızamda.
Tıpkı, Özal, Doğramacı, Keçeciler, Demirel, İnönü, Ecevit gibi dönemin önemli siyasi figürlerinin kılıktan kılığa sokulduğu diğer sayılar gibi…

Yıl 2015.
Günün konusu, cenazenin önünden selfie çeken Erdoğan kapaklı Nokta dergisi sabahtan toplatıldı, yayın sorumlusu gözaltına alındı.
Otuz yıl sonra geldiğimiz NOKTA…
…..

Özal demişken…
Şimdilerdeki “Menderes-Özal-Erdoğan” üçlemesinin iki numarası.
Bürokratik ahlâksızlığın alenileşmesi, köşeyi dönme edebiyatının, rüşvetin legalleşmesinin, toplumun genlerine nakşedilmesi operasyonunun mimarı.

“Hemen Selim Edes’i arattırıyorum. “Selim, Hong Kong’ta bir dükkandan 50.000 dolarlık alışveriş yaptın mı?” diyorum. Edes’ten gelen cevap beni iyice şaşırtıyor “Valla Metinciğim, bir sürü bürokratla bir elektronik dükkanına girdik. Ne istiyorsanız alın dedim. Kaç para tuttuğunu hatırlamıyorum!” demez mi?” (Zoraki Bankacı, Metin Berk, ABM., İstanbul, 2014, 2. Bası, s. 268)

Başbakanlıkta namaz kılan, Cumaya giden ilk sivil Cumhurbaşkanı, öyle mi?

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız

12 Eylül 2015 Cumartesi

Hukukçular Derneği'nden Teröre Tepki

Üyesi bulunduğumuz Hukukçular Derneği'nin 9 Eylül 2015'de, İstanbul/Çağlayan Adliyesi'nde gerçekleştirdiği basın toplantısı ile terör konusundaki tepkimizi gösterdik.

Ülkemizde artan terör olayları sebebiyle şehit olan tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet şehitlerimizin ailelerine ve milletimize sabır diliyoruz. 

Farklı etnik unsurdan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Pomak gibi bu coğrafyayı paylaşan bizler yüzyıllar boyunca aynı acılarla üzülen, aynı sevinçlerle mutlu olan, vatan bildiğimiz bu topraklarda iç içe yaşamışızdır. Bizler, farklı etnisiteden oluşumuzu ayrıştırıcı değil aksine zenginlik olarak görmüşüzdür. Yakın geçmişte oluşturulan suni gündem ile farklı etnik yapıdan gelen halkların arası açılmaya çalışılmıştır. Bu çabalar barış sureci ile değerini yitirmiş, silahsızlanma sureci yaşanması arzulanmıştır. Türkü Kürdü tüm kardeşlerimiz barış ortamının devamını arzulamışlardır. Zaten bir arada yaşayan insanların yürekleri de barış diye birlikte atmıştır. Ancak kandan ve gözyaşından beslenen hain ve alçak terör örgütü, müsamaha ortamını sığınak yapılması gereken bir zaman dilimi olarak geçirmiştir. Bu hain örgüt ve yandaşlarının barış süreci denen zamanı silahlanma ve Türk ve Kürt kardeşlerimizin arzusunun dışında gelecekte tasarladığı hain saldırıları için bir zaman kazanma olarak kullanmıştır. Devlet olmanın gereği bu hain örgütün eylemlerine karşı gereken en ağır cevabın verilmesidir.

Birkez daha görülmüştür ki, sorun Kürt halkının sorunu olmanın dışında terör ve şiddet sorunu ile karşı karşıya olduğumuzdur. Devlet hukuk içinde kalmak suretiyle şiddetin tarafı olmuşlara gereken en ağır cevabı vermesidir. Diğer yandan terör ve şiddet olaylarının en fazla mağduru Kürt kardeşlerimizdir. Sahte kaza ihbarı ile gelen trafik polisine, sağlık personeline pusu kurmak aslında kendi halkına pusu kurmaktır. Yarın sosyal ihtiyaçlarını karşılamada yine masum Kürt kardeşlerimiz sıkıntı yaşayacaktır.

Herkes farklı bir siyasi görüşü benimseyebilir veya farklı bir sistem, bir dünya düzeni isteyebilir. Kabul edilemez olan bunu şiddet yoluyla dayatılmasıdır. Silahın hiçbir görüşü olamaz. Çünkü silahların sesi bütün fikirlerin sesini boğar, fikirlerin olmadığı yerde barıştan insanlıktan bahsetmekte mümkün değildir. Silahla ve şiddetle hak arayışının hiçbir masum yanı olamaz. Bu sadece mevcut acıyı derinleştirir ve aradaki mesafeyi arttırır, daha zor dönülecek yerlere varılır. Hele ki seçilmiş insanların terörü övmesi veya haklılık payesi vermesi asla kabul edilemez bir durumdur. Tüm dünyada güvenliği meşru otorite sağlar, bunun aksini kabul eden bir sistem yoktur. Bunun ötesine geçerek kendi güvenliğimiz gibi söylemlerle, silahlı eylemleri meşru kılmaya çalışmak suçtur. Ülkemiz sınırları içerisinde silahlı eylem yapmayı meşru gören ve bunu destekleyen herkes suç işlemektedir.

Şiddet kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın kabul edilemez. Siyasi parti başkanı sıfatıyla, attığı twitlerle, devleti ve devleti idare edenleri tehdit etmek, hiçbir seçilmiş vekilin görevi ile bağdaşmaz. Terörü ve teröristi övmek suretiyle, toplumsal barışı bozarak kaos ortamına sebep olanların hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini ve ilgili savcıların derhal hareket geçmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla ilan ederiz.

Hukukçular Derneği adına
Başkan
Av. Mehmet Sarı

http://www.hukukcular.org.tr/basin-aciklamalari-2/son-gunlerde-artan-teror-olaylari-hakkinda-basin-aciklamasi-yaptik-80.html

Uçağınız Rötar Yaptığında Hangi Haklara Sahipsiniz?

Hava trafiğinde yaşanan uçak rötarları yolcuların en çok dert yandığı konuların başında geliyor. Yolcular zamanında uçamamaktan ve ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamaktan şikayetçi. Peki yolcular zamanında uçamadıkları zaman hangi yasal haklara sahip?


Havaalanlarında en sık yaşanan sorunların başında uçak rötarları geliyor. Yolcular zamanında uçamamaktan ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan yakınıyor. 

1 Ocak 2012 tarihli hava yolu ile seyahat eden yolcuların haklarına dair yönetmelikte yolcuların sahip olduğu bir çok haklar var. Uyarı ise Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz'den geldi.

5 saat üzeri gecikmelerdeyse durum tazminat davalarına kadar gidebiliyor.

11.09.2015, CNNTÜRK, Ana Haber

11.09.2015, CNNTÜRK, 
http://www.cnnturk.com/video/turkiye/ucaginiz-rotar-yaptiginda-hangi-haklara-sahipsinz

gökdelen tepesindeki finlandiyalı 10/12 eylül’15 #filgunlugu

Üç gümrük kapısı kapanmış.
Gümrük, devlet olduğunu gösteren işaretlerden biridir oysa…
…..

Devletin iki bakanı Cizre’ye sokulmamış.
Ya bu bakanları azledin ya da bakanlık yaptığı ülkenin toprağına girebilmesini sağlayın.
Ayıptır bu.
…..

Temel sorularımızdan biri belki de şudur; “cenneti mi istiyoruz, yoksa cehennemden mi korkuyoruz?”
…..

“Bu iş böyle olmaz. Her şehidimize karşılık bir HDP milletvekili indirilmeli”
Bu cümleyi sosyal medyada yazan bir profesör hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” savıyla savcılığa yakınmada bulunulmuştu.
Savcılık takipsizlik kararı vermiş.
Gerekçe; “indirilmeli” sözcüğünün aynı zamanda, mevkiden düşürmek” anlamına gelmesi.

Geçmişte, örneğin; “minareler süngü, kubbeler miğfer” sözüne ceza yağdıran yargı, şimdi sözlük anlamının ardına sığınıyor.

Özcesi; “benim yargım, benim mahkemem…”
…..

Kurban Bayramı tatili dokuz güne uzatılıyor.
Uzun tatil konusu hep soru işareti oldu bende.

Geçmişte bir yazı yazmıştım; “Cumartesi… Cumartesi…”
“Şu “Cumartesi” günü, yarım gün çalışılması işi…
Yarım gün çalışma günü olarak uygulansa; ne kazanırız, maliyeti, ne olur?
Bir araştırılmalı, eğer yapılmadıysa…
Cumartesi günü yarım gün çalışma zamanı olarak uygulansa, Türkiye bundan kazançlı mı çıkar, yoksa atılan taş ürkütülen kurbağaya değmez mi?

Bu soruların yanıtını ülke olarak vermiş değiliz.
Çünkü yanıtı hiç aramadık!..
…..

ABD’de tüketici güven endeksi son bir yılın en düşük seviyesine gelmiş.
Dünyanın efendisi FED, anlaşılan faiz silahını bu ay da çekemeyecek…
…..

(Hawaii’de) “oteller deniz kıyısında olmasına rağmen, her isteyen otelin lobisinden geçerek kumsala ve denize girebiliyor. Zira deniz ve sahiller kamuya açık ve toplum rahatlıkla yararlanabiliyor.” (Zoraki Bankacı, Metin Berk, ABM., İstanbul, 2014, 2. Bası, s. 228)

Sahiller, deniz kıyısı, doğal plajlar bizde de kamu malı.
Ama kumun etrafına bir büfe kondurup, iki şezlong ve şemsiye koyan hasır şapkalı esmer adamlara uğramadan, sıkıysa denize girmeye kalk.
Babasının malıymış gibi önüne kurulduğu denizi dubalarla bölmeye çalışan otelin lobisinden şıpıdık terlikler ve elinde plaj havlusuyla geçerek, denize girmeyi dene.
Sıkıysa…
…..

Antti Tuuri.
Finlandiyalı bir yazar.
Bir romanı elimdeydi yeni bitti; Gökdelenler. (Gökdelenler, Antti Tuuri, Çev. Tulan Yanardağ, Apollon, İstanbul, 2011, 1. Bası)
1900’lü yılların başında, ABD’ye çalışmak için giden bir Finli gencin öyküsü.
Garip bir mizah gizlenmiş romana.
O yıllarda, ABD’ye giden Fin işçilerinin oluşturduğu topluluğunun, Çarlık Rusya’nın egemenliğinde bulunan Finlandiya’yı kurtarmaya çalışan Fin diasporasının öyküleri, küçük aşklar…
İlginç bir keşif oldu benim için.
Bu arada çevirenin de hatırını sormak gerek, ustaca bir çeviriydi.
Yayınevi aracılığı ile ona bir kutlama mesajı göndermeliyim.
…..

19 Haziran’da, Ermenistan’da elektriğe zam yapıldı.
O günden bu yana Ermenistan’da insanlar sokakta ve zammın geri alınması için eylem yapıyorlar.
Dün yine başkent Erivan’da işlek bir ana caddeyi trafiğe kapatmışlar.

Protesto edilen zam oranı yüzde 16.
Dikkat, sadece yüzde 16!

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız

10 Eylül 2015 Perşembe

Havada ‘İş İşten Geçti’ Tazminatı

Rötar mağduriyetine yönelik düzenlemeleri hatırlatan Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı, ‘uçuş anlamsızlaşırsa’ yolcunun bilet ve yol masraflarının karşılanması gerektiğini vurguladı.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, uçuşlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle doğan haklar konusunda uyarılarda bulundu. Deniz, “Uçan tüketiciye tanınan hakların ihlal edilmesi durumunda, yolcular tazminat isteminde bulunmalı” dedi. Deniz’in verdiği bilgiye göre, rötar nedeniyle randevusunu kaçıran yolcu için “uçuşun anlamsızlaşması” tazminatı bulunuyor. 

Deniz, yaptığı açıklamada, yürürlükteki ‘Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmeliği’nin, yolcuların çeşitli haklarını düzenlediğini hatırlattı. Artan havayolu trafiğinin, uçuşların sıklıkla ertelenmesine yol açtığını, bu durumun da yolcuların mağduriyetine neden olduğuna dikkati çeken Deniz, tüketicilerin en çok uçuşlardaki gecikmeden yakındığını ifade etti.
 
Uçak bekleyene içecek
Deniz, ilgili düzenlemelere göre işletmenin, uçuşlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle gecikme süresine göre çeşitli ikramlarda bulunması gerektiğini hatırlattı. Deniz, 2-3 saat arası gecikmelerde, makul ölçüde sıcak ve soğuk içecek, 3-5 saat arası gecikmelerde sıcak ve soğuk içeceklerle birlikte kahvaltı veya yemek, 5 saat ve üzeri üzeri gecikmelerde sıcak ve soğuk içecekler, kahvaltı veya yemek, ek sıcak ve soğuk içecekler, ek hafif ara yemeği teklif edilmesi gerektiğini bildirdi.
 
Deniz, “Uçuşlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle doğan haklarımız için ısrarlı olmalıyız. Uçan tüketiciye tanınan hakların ihlal edilmesi durumunda, yolcular tazminat isteminde bulunmalı ve ayrıca ilgili hava taşıma işletmesi hakkında idari para cezası verilmesi için Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunmaları gerekmektedir” dedi. 

50 bin liraya kadar ceza...
Milliyet’e açıklamalar yapan Mehmet Bülent Deniz, rötar mağduriyeti için 10 bin lirayla 50 bin lira arasında değişen para cezaları olduğunu hatırlatarak, “5 yolcu şikayet etse 50 bin lira para öderler” dedi. 

Rötar nedeniyle randevusunu kaçıran yolcu için “uçuşun anlamsızlaşması” tazminatı bulunduğunu anlatan Deniz, “Örneğin duruşmasını kaçıran bir avukat bundan yararlanabilir” dedi. Deniz, bu durumdaki yolcunun evine gönderilmek zorunda kaldığını, bilet masrafının yanı sıra yoldaki harcamalarının da şirket tarafından karşılanacağını söyledi.

Mithat Yurdakul, 08.09.2015 Milliyet http://www.milliyet.com.tr/havada-is-isten-gecti-tazminati/ekonomi/detay/2114108/default.htm

İşte Uçak Rötarlarında Yolcu Hakları

Son dönemdeki uçak seferlerindeki rötarlar, yolcu haklarını da gündeme getirdi. Bu konuda bir açıklama yapan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; "Uçuşlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle doğan haklarımız için ısrarlı olmalıyız" dedi.

Havayollarında son dönemde gündeme gelen uçak seferleri rötarları, yolcu haklarıyla ilgili soruları da gündeme getirdi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz bir açıklamayla bu duruma açıklık getirdi.

Tüketici Birliği Federasyonu açıklamasıyla, 5431 sayılı Sivil havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri hakkında Kanun ve Avrupa Birliği'nin (BC) 261/2004 sayılı Tüzüğü gereği yürürlükte bulunan 01.01.2012 tarihli Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmeliği, havayolu ile seyahat eden yolcuların çok sayıda ve çeşitli haklarını düzenlediği belirtildi. 

İlgili düzenlemelere göre

Hava taşıma işletmesi, uçuşun planlanan hareket saatinden itibaren;

-1500 km (dahil)'e kadar iç hat uçuşları için iki saat veya daha fazla,
-1500-3500 km (dahil) iç ve dış tüm uçuşlar için üç saat veya daha fazla,
-3500 km. den fazla uçuşlar için dört saat veya daha fazla gecikmenin olacağını bekliyorsa;

-İki-üç saat arası gecikmelerde, makul ölçüde sıcak ve soğuk içecek,
-Üç-beş saat arası gecikmelerde, sıcak ve soğuk içeceklerle birlikte günün zamanına göre kahvaltı veya yemek,
-Beş saat ve üzeri gecikmelerde sıcak ve soğuk içecekler, günün zamanına göre kahvaltı veya yemek, ek sıcak ve soğuk içecekler ve ek hafif ara yemeği teklif etmek zorundadır.

Gecikmenin "gün" olması durumunda
Uçuştaki gecikmenin sonraki gün veya günler içinde olması durumunda;
-Otelde veya uygun bir konaklama tesisinde konaklama, havaalanı ile konaklama yeri arasında ulaşımı sağlamak zorundadır.

Ayrıca gecikme süresi ne olursa olsun, süre kısıtlaması olmaksızın iki telefon görüşmesi, faks mesajı veya eposta hizmeti verilmesi zorunludur.

Yine gecikmenin en az beş saat olması durumunda;
-Seyahatin gerçekleştirilmeyen bölümü ile yolcunun planlamış olduğu seyahatin tamamlanmasının artık bir anlamının kalmaması durumunda,
-Seyahatin gerçekleştirilen bölümü için bilet ücretinin tamamının satın almış olduğu fiyat üzerinden en geç yedi gün içinde iade edilmesi,
Ayrıca yolcunun seyahatinin ilk başlangıç noktasına ilk fırsatta dönmesini sağlayacak bir dönüş uçuşunun sağlanması gerekmektedir.

Bilgileri vermekle yükümlü
Uçuşu icra eden hava taşıma işletmesi, uçuş öncesi kontrol (check-in) işlemi sırasında, bu hakları içeren Türkçe ve İngilizce metni kontuardan veya uçağın biniş kapısından istenebileceğine ilişkin duyuruyu asmak ve istem halinde de belirtilen noktalarda bu metni yolcuya vermekle yükümlüdür.

Uçan tüketiciye tanına bu hakların ihlâl edilmesi durumunda, tüketiciler tazminat isteminde bulunmalı ve ayrıca ilgili hava taşıma işletmesi hakkında idari para cezası verilmesi için Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

08.09.2015, CNNTürk http://www.cnnturk.com/turkiye/ucak-rotarlarinda-ne-yapmak-gerekiyor

7 Eylül 2015 Pazartesi

uçan tüketicinin hakları

İstanbul, 07.09.2015

Havayolu ile seyahat eden yolcuların haklarını değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; “uçuşlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle doğan haklarımız için ısrarlı olmalıyız” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

5431 sayılı Sivil havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri hakkında Kanun ve Avrupa Birliği’nin (BC) 261/2004 sayılı Tüzüğü gereği yürürlükte bulunan 01.01.2012 tarihli Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmeliği, havayolu ile seyahat eden yolcuların çok sayıda ve çeşitli haklarını düzenlemektedir.

Tüketici en çok uçuşlardaki gecikmeden yakınıyor.
Artan havayolu trafiği, uçuşların sıklıkla ertelenmesine yol açmakta, bu durum tüketicilerin yoğun yakınmasına neden olmaktadır.

İlgili düzenlemelere göre,
Hava taşıma işletmesi, uçuşun planlanan hareket saatinden itibaren;
-1500 km (dahil)’e kadar iç hat uçuşları için iki saat veya daha fazla,
-1500-3500 km (dahil) iç ve dış tüm uçuşlar için üç saat veya daha fazla,
-3500 km. den fazla uçuşlar için dört saat veya daha fazla
gecikmenin olacağını bekliyorsa;

-İki-üç saat arası gecikmelerde, makul ölçüde sıcak ve soğuk içecek,
-Üç-beş saat arası gecikmelerde, sıcak ve soğuk içeceklerle birlikte günün zamanına göre kahvaltı veya yemek,
-Beş saat ve üzeri gecikmelerde sıcak ve soğuk içecekler, günün zamanına göre kahvaltı veya yemek, ek sıcak ve soğuk içecekler ve ek hafif ara yemeği
teklif etmek zorundadır.

Uçuştaki gecikmenin sonraki gün veya günler içinde olması durumunda;
-Otelde veya uygun bir konaklama tesisinde konaklama,
-Havaalanı ile konaklama yeri atasında ulaşımı sağlamak zorundadır.

Ayrıca gecikme süresi ne olursa olsun, süre kısıtlaması olmaksızın iki telefon görüşmesi, faks mesajı veya eposta hizmeti verilmesi zorunludur.

Yine gecikmenin en az beş saat olması durumunda;
-Seyahatin gerçekleştirilmeyen bölümü ile yolcunun planlamış olduğu seyahatin tamamlanmasının artık bir anlamının kalmaması durumunda,
-Seyahatin gerçekleştirilen bölümü için bilet ücretinin tamamının satın almış olduğu fiyat üzerinden en geç yedi gün içinde iade edilmesi,
Ayrıca yolcunun seyahatinin ilk başlangıç noktasına ilk fırsatta dönmesini sağlayacak bir dönüş uçuşunun sağlanması gerekmektedir.

Uçuşu icra eden hava taşıma işletmesi, uçuş öncesi kontrol (check-in) işlemi sırasında, bu hakları içeren Türkçe ve İngilizce metni kontuardan veya uçağın biniş kapısından istenebileceğine ilişkin duyuruyu asmak ve istem halinde de belirtilen noktalarda bu metni yolcuya vermekle yükümlüdür.

Uçan tüketiciye tanına bu hakların ihlâl edilmesi durumunda, tüketiciler tazminat isteminde bulunmalı ve ayrıca ilgili hava taşıma işletmesi hakkında idari para cezası verilmesi için Ulaştırma, Deniz ve Haberleşme Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

Mehmet Bülent Deniz
Genel Başkan

sayıdan ibaret yaşamlar 03/07 eylül'15 #filgunlugu

Çatışmalarda yaşamını yitiren güvenlik görevlilerinin sayısına ilişkin ülke medyasının verdiği haberler ile örgüte yakın haber sitelerinde yer alan ve örgüt tarafından açıklanan bilgilerdeki sayılar birbirinden çok farklı.

Uzun süredir bu çelişki rahatsız ediyor ve aklımı kurcalıyordu.
Bu çelişkiyi, zor duruma düşen örgütün kendini güçlü göstermek adına yaptığı dezenformasyon olarak niteledim bir süre.
Ancak birkaç gündür dikkatimi çeken bir konu var; sabah ölüm haberi medyada veriliyor. Ardından, aynı gün öğlen saatlerinde yapılan tören haberleri…

Örneğin; bugün Mardin/Dargeçit’te, saat 06:30’da patlama oluyor. Dört güvenlik görevlisi yaşamını yitiriyor. Cenazeler bugün tören yapılarak, memleketlerine gönderiliyor.
Çatışmada yaşamını yitirenler için adli bir sürecin yaşanması, otopsi ve benzeri gerekliliklerin yerine getirilmesi gerekiyor.
Bu durumda, sabah olay meydana geliyor ve birkaç saat içinde cenazeler olay yerinden alınıp merkeze getiriliyor, otopsi ve benzeri yasal gereklilikler yerine getirilip karargahta veya Emniyet Müdürlüğü’nde cenazelerin memleketlerine gönderilmesine ilişkin tören gerçekleştirilebiliyor.

Adli Tıp olanaklarının daha yoğun olduğu kentlerde bile bu süre bir-iki günü bulurken, bu olanakların az olduğu merkezlerde, bu süreçlerin bu kadar çabuk tamamlanabilmesini kuşkulu karşılıyorum.

Acaba şehit haberleri günlere yayılarak mı veriliyor?
Can sıkıcı, kahrolası bir soru…
…..

“(Evet) o gün insan “Kaçış nereye?” diyecek.
Hayır, hiçbir sığınak yok.”
(El-Kıyame, 10, 11, Kur’ân-ı Kerîm ve Meâl-i Kerîm Tefsirli Meal, Hasan Basri Çantay, Haz. M. A. Yekta Saraç)
…..

Tuğrul Türkeş demiş ki; “Yüzbinlerce ülkücünün işsiz olduğu ülkemizde MHP’yi iktidardan uzak tutmak hangi akla hizmet etmektir?”

Beyefendi, iktidar olmayı, partilisini işe sokmak olarak algılıyor.
Yandaşa dayalı yönetim, tam da budur!
…..

Gizli Genelgeler yönetimine yeniden dönüldü.

Başbakanlık tarafından 81 il valiliğine gizli olarak genelge gönderilerek; “devlet otoritesini pekiştirmek için” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyulan her yerde görevlendirilmesi, ülke genelinde “legal görünümlü yapılara ilişkin bilgi toplama” adı altında, sivil toplum örgütlerine, yerel basına, internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına yönelik “fişleme” yapılması talimatı verilmiş.

28 Şubat’ı anımsıyorum.
Başbakanlık Çalışma Grubu diye bir yer kurulmuş, gizli genelgelerle insanların canına okunmuştu.
Bu uygulamanın mağdurlarının olduğu bir yönetimin bu yaptığının açıklaması yok.
Dünün mazlumu, bugünün zalimi.
…..

Dağlıca’da büyük saldırı.
Yaşamını kaybedenlerin sayısı bilinmiyor.
Olayın 15:00’de olduğu söyleniyor.
İlk kez sosyal medyada, saat 21:00 civarında duyuldu.
Ardından ajanslar haberi geçmeye başladı.
Saat şu an 00:33 ve ne yaşamını yitirenlerin sayısı ne de isimleri belli.

Erdoğan TV. de.
Görüntüsü, Dağlıca’da olan-bitenin, kamuoyuna yansıyandan daha vahim olduğunu gösteriyor.
Yorgun, dikkatini toplayamayan bir görüntüsü var.
Önemli bir söz söyledi; “mücadele artık daha farklı olacaktır” mealinde.

Gelişmeler, hızla 1 Kasım’ın gerçekleşmeyeceğine olan düşüncemi onaylamaya başladı.
“Yeni mücadele”den kasıt, olasılıkla bir kara operasyonu.
Tezkere TBMM’den geçti. Hukuken bir güçlük yok.
Sınır ötesi operasyon, Anayasa’da belirtilen seçimlerin ertelenmesi tanımına uygun olarak görülür ve seçimlerin en azından ilkbahara kadar ertelenmesine karar verilirse, sürpriz olmayacak.
…..

Yorum yapmayacağım.
Sadece tarihe kayıt düşmek adına..
Dağlıca’daki saldırının ilk duyurusu saat 18:03’de.
Milli maç saat 19:00’da başlıyor. Maç bitimi 21:00. Başbakan maçı izliyor.
Maçın bitimine doğru saldırıya ilişkin sosyal medyada bilgiler dolaşmaya başlıyor.
Sonrasında bir saldırı olduğu kesinleşiyor.
Ancak yaşamını yitirenlerin sayısı, yaralıların sayısı, olayın ne olduğu açıklanmıyor.
Genelkurmay olaya ilişkin sayıları saat 17:07’de açıklıyor. İsim yok.
Yani nerdeyse 23 saat sonra.

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız

1 Eylül 2015 Salı

ekmek-özgürlük 30/31 ağustos’15

Ekonomideki istikrarsızlığın yurttaşın vereceği oy üzerindeki etkisi?
Yaşanan küresel örnekler, uzun süreli ekonomik istikrarsızlık yaşanan toplumlarda, istikrar için özgürlüklerden vazgeçilebildiğini gösteriyor.

Yaklaşan tekrar seçim için bir ipucu olabilir mi?
…..

Gece ekonomideki istikrarsızlığın seçime etkisi üzerine düşündüm.
Sabah Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklaması düştü önüme; “Eğer seçimlerde güçlü bir parti çıkmazsa şu ana kadar kazanılan bütün birikimler kaybolacaktır.”
Yani; “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, güçlü bir partinin iktidara gelmemesi halinde ekonominin kötüye gideceğini açıkla”mış…

Ekmek mi, özgürlük mü?
Ya da yiyeceğimiz bir lokmayı özgürce yiyebilmek mi?
…..

Gündüz Emek ve Adalet Platformu’nun, Galatasaray’daki eylemine gittim.
Kahredici sürece karşı barış isteğimizi söyledik, duamızı yaptık.
Bu platformdaki genç yüreklerle birlikte olmak, benim için bir onur.
…..

İlk kez 16/17 ağustos’15 #filgunlugu’nde yazmışım; “Hangi parti, riski göze alıp seçim çalışması için sokağa çıkabilecek?”
Bugün sağda-solda, seçim yapılmayacak sözleri.
Partilerin aday belirleme, yeni seçim kampanyasına hazırlanma gibi eylemlerindeki sönüklük de, dikkat çekici.
Üstelik genel kanı, tekrar seçimin mevcut tabloyu değiştirmeyeceği yönünde.

Sahi, bir bahanesi bulunup seçimler geriye mi atılacak?
…..

Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçların Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül hakkında Yönetmelik.

Özeti şu; Terör suçunun faili olduğundan kuşku duyduğunuz birini ihbar ediyorsunuz. Sonra Ödül Komisyonu, ihbarcı birey olmanızın bedeline karar verecek.

Önce muhtarlara bu çağrı yapıldı.
Şimdi bu yönetmelikle yeryüzündeki herkesin (çünkü ihbarcının TC. yurttaşı olması da gerekmiyor) ihbar furyasına katılması çağrısı yapılıyor.

Nazi Almanyası, McCarthy’nin ABD’si…
Aradaki tek farkı bulabilir miyiz?
…..

Yeni geyiğimiz “börek.”
Kadından ve Aileden Sorumlu yeni bakan Ayşen Gürcan’a atfedilen bir söz dolaştı ortada; Müslüman kadın börek yapmasını bilmiyorsa, yuvası dağılır.”

Buraya kadar, bence hiçbir sakınca yok aslında.
Evlilik kurumuna ilişkin bir perspektif geliştirmiş yeni bakanımız.

CHP milletvekili Aylin Nazlıaka, yeni bakana telefon açıp bu sözü söyleyip söylemediğini sormuş.
Bakandan efsane yanıt gelmiş; “Böyle bir şey söylediğimi düşünmüyorum. Arkadaşlarım araştırıyor.”

Bu sözün söylenip söylenmemesinden daha vahim olanı, profesör olan bir üniversite hocasının, bu sözü söyleyip söylemediği konusunda emin olamaması.
Arkadaşları araştırıp sonucu yeni bakanla paylaşacak ve belki de ardından kamuoyu da bu kozmik sırrın içeriğine vakıf olacak.
…..

Ekonomide bir alarm da KKTC’de çaldı.
Bakanlar Kurulu, 90 gün süreyle USD kurunu 2,70 TL. da sabitlemiş.

Kıbrıs ülke gündeminde çoktandır yer bulamıyor.
Sıra gelmiyor.
Ama 1970’leri çağrıştıran bu kararı önemsemek gerekir düşüncesindeyim.

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız