28 Haziran 2018 Perşembe

52,6'dan MHP çıkarsa...

Seçim fırtınası devam ediyor. 
Sayın Erdoğan ve AKP seçmenlerinin “zafer şarkıları” daha dinmemişken, sayın İnce seçmenlerinin moral bozukluğuna eklenen sayın Kılıçdaroğlu’nun koltuk savaşına çevrilen gözlerin atladığı bir nokta var; sayın Erdoğan tarihi bir zafer mi kazandı? 

Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun anlık verisine göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın Erdoğan’ın aldığı oy 26.325.188. 
Bu sayı toplam oyların yüzde 52,6'sına denk geliyor. 

Öte yandan Cumhur İttifakının bileşeni MHP’nin milletvekili seçimi için aldığı oy 5.564.517. 
Bu da, MHP için yüzde 11.1 oran demek. 

MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadığı, bu partinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sayın Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklaması karşısında, milletvekilliği seçiminde MHP’ye oy veren seçmenlerin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın Erdoğan’a oy verdiğini varsaymak gerekiyor. 

Bu varsayımdan hareketle sayın Erdoğan’ın aldığı 26.325.188 oydan MHP oylarını ayrıştırdığımızda, Cumhurbaşkanlığı yarışında sayın Erdoğan’ın aldığı oy sayısının 20.760.671 olduğu sonucuna ulaşılıyor. 
Bu da Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan geçerli oy sayısı olan 50.059.249 rakamının yüzde 41,47’si demek. 

Yani MHP’ye oy veren seçmenin Cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın Erdoğan’a oy vermemesi durumunda, Cumhurbaşkanlığı seçiminde hiçbir aday salt çoğunluğu elde edemeyecek ve seçim için ikinci kez sandığa gidilecekti. 

Bir diğer ilginç durum da, AKP/Erdoğan oy oranlarına ilişkin yapılan karşılaştırmada. 
Sayın Erdoğan’ın, partisinden daha fazla oy aldığı yönündeki saptama da tersyüz oluyor. 
Çünkü Akparti’nin milletvekili seçimlerinde aldığı oy 21.335,579. 
Yani sanılanın aksine, partisi oy sayısı bakımından sayın Erdoğan’ı geçmiş durumda. 

Tabi ki bu iki analizin temeli, MHP seçmeninin Cumhurbaşkanlığı seçiminde eksiksiz olarak sayın Erdoğan’a oy verdiği kabulüne dayanıyor. 
Ancak görünen tablo, bu kabulün yaklaşık olarak gerçekleştiğini ortaya koymakta.

Peki, bu durumun "hükümet etme"ye etkisi nedir?
Belki başka bir yazıda...

22 Haziran 2018 Cuma

Seçim Yok!...

24 Haziran için genel beklenti ve açıkçası muhalefetin umudu, Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybedilse dahi TBMM’nde çoğunluğu ele geçirmek yönünde... 
Böylelikle Cumhurbaşkanlığı/TBMM arasındaki uyumsuzluğun yakalanıp tarafların çalışamaz duruma gelmesi ve sistemin kilitlenmesi ile bir erken seçimin Türkiye’nin önüne gelmesi sonucunun üretilebileceği düşünülüyor. 

"Erken/baskın", adı ne olursa olsun, yerel yönetim seçimlerine kadar Türkiye’nin önünde herhangi bir seçim olasılığı yok. 

Anayasa gereği, erken seçim kararını Cumhurbaşkanı ve TBMM’den hangisi alırsa alsın, her iki taraf da seçime gidiyor. 
Henüz milletvekillerine tanınan özel emeklilik için gerekli süre geçmeden, milletvekili koltuğu henüz ısıtılmadan ve açıkçası “gidip de gelmemek” olasılığı karşısında, TBMM tarafından erken seçim kararının alınması olanaksız. Bu nedenle Cumhurbaşkanı açısından “erken seçime giderim” kozu, TBMM’ye karşı kullanabileceği bir siyaset silahı olarak elinde bulunuyor.

Deneyimi, koşulları gerçekçi değerlendirip kendi siyaseti için en gerçekçi kararı alma konusunda tartışılmaz üstünlüğü bilinen Recep Tayyip Erdoğan’ın elindeki bu kozu, TBMM’nin kendisi ile uyumlu çalışması yönünde kullanacağı son derece açık.
Kimi zaman muhalefetin istediği tavizlerin küçük küçük verilmesi, ama çoğu zaman da, kendisi ile birlikte TBMM’ni erken seçime götürme olasılığını ucundan göstermesi ile uyumsuzluk yerine aksine müthiş bir uyumun yakalanması dahi olası. 

Cumhurbaşkanlığı kaybedilse dahi TBMM’nde çoğunluğu ele geçirip sistemi kilitleyerek yeni bir sandığın erkenden önümüze geleceğini hayal edenler için notumu düşmek adına…

17 Haziran 2018 Pazar

Borç, artık borçla kapanamayacak

Merkez’in faiz adımı sonrası tüketici kredi faizlerinin de yakın zamanda yüzde 2’ye tırmanacağı öngörülüyor. TBF Başkanı Deniz, düşük faiz sayesinde borcun borçla çevrildiği dönemin bittiğini söyledi.

Vatandaşın borç tutarı her geçen gün artıyor. Bayram öncesi bankaların düzenlediği “bayram kredisi” kampanyaları da zaten borca batmış olan tüketiciyi borcu borçla kapatmaya özendiriyor. Merkez Bankası’nın son 43 günde faizleri 500 baz puan artırdığı ve Hazine tahvil faizlerinin yüzde 19’u geçtiği ortamda, “Şimdi alın 3 ay sonra ödeyin”, “Anında 15 bin TL’den başlayan nakit kredi”, “Yüzde 1.50’nin altında uygun faizli bayrama özel kredi” gibi başlıklarla düzenlenen kredi kampanyaları Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın’ın, geçen yıl Ağustos ayında dile getirdiği “Elde, avuçta, cepte ne varsa hepsini krediye verdik” sözlerini akıllara getirdi. Anlaşılan bankaların tüketiciyi daha da borçlandıracak kadar dayanma gücü var.

BORÇ ALDIK HARCADIK
Bankalarda bu iştah var ama tüketici de var mı? TBB verilerine baktığımızda 2017 Nisandan 2018 Nisana kadarki dönemde bireysel kredi borçlusu 1.7 milyon kişi artarak 30.4 milyona yükseldi. Kişi başına düşen ortalama borç tutarı 18 bin TL’yi buldu. Geçen yıl nisanda 470.5 milyar TL düzeyinde bulunan toplam bireysel kredilerin Nisan 2018’de 531.7 milyar TL’ye ulaştığı görülüyor.

Aynı dönemde 186.9 milyar TL olan bireysel tüketici kredisi tutarı 222.6 milyar TL’ye yükseldi. Kredi kartlarıyla yapılan harcamalar da 91.9 milyar TL’den 100.2 milyar TL’ye çıktı. Aynı dönemde bankacılık kesiminin sağladığı toplam kredi tutarı 1.9 trilyon TL’den 2.3 milyar TL’nin üzerine yükseldi. Bu verilere göre toplam kredi tutarı yüzde 20.1 oranında arttı. Bireysel kredilerdeki artış oranı yüzde 13 oldu. 390 milyar TL’yi aşan kredi artışının 61 milyar TL’si yani yüzde 15’i bireysel kredilerden oluştu. Toplam 531 milyar TL’lik bireysel kredi tutarı içerisinde tüketici ihtiyaç kredisi ve kredi kartının oranı yüzde 60’ı geçiyor. Geçen yıl bu oran yüzde 59’du.

BATIKLARA VARLIK AYARI!
Bireysel kredilerde dikkat çeken bir gelişme geçen yıla kıyasla tasfiye olunacak yani batık kredi tutarının 21.1 milyar TL’den 17.5 milyar TL’ye düşmesi oldu. Düşüşün 3.5 milyar TL’lik kısmı tüketici kredisi ve kredi kartlarından kaynaklandı. Ancak bu yanıltmasın çünkü son yıllarda bankalar tahsil edemedikleri alacaklarını varlık yönetim şirketlerine devrediyor. Nisan 2018 tarihli son veriye göre 2017 yılında 8.5 milyat TL’lik batık kredi bu şiketlere devredilerek bankaların bilançosundan temizlendi. Bugüne kadar 21.2 milyar TL’si bireysel, 16.5 milyar TL’si ticari KOBİ kredisi olmak üzere 38 milyar TL’ye yakın batık kredi bu şirketlere devredildi. Buna göre geçen yıl devredilen 8.5 milyarlık kredinin en az yarısı bireysellerden oluştu. Yani aslında bankaların batık kredilerinde azalma olsa da vatandaşın batığında azalma yok.

SONBAHARDA BELLİ OLUR
Merkez Bankası’nın faiz artırımı sonrası tüketici kredilerindeki görünümü değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “Düşük faizle borcun borçla çevrildiği dönem bitti” dedi. Bugüne kadar kredi kartı borçlarının, tüketici kredisi çekilerek kapatıldığını ancak geliri düşük olan tüketicinin mecburen yeniden karta sarıldığını kaydeden Bülent Deniz, şunları söyledi: “Şimdilerde kredi faizleri yüzde 1.59’larda. Bu oranın yüzde 2’ye çıkmasını bekliyoruz. Son büyüme verisini de gördük. Tüketimle büyüyoruz. Bu da borçla sağlanıyor. Ama eylül veya ekim gibi durum ortaya çıkmaya başlar. Kredi ve kartlardaki batık tutarları belirginleşir. Çünkü bu sefer tüketicinin iki borcu birden artan faizle birlikte çevirmesi zor.”

Recep Erçin, 17.06.2018 Aydınlık,
https://www.aydinlik.com.tr/borc-artik-borcla-https://www.aydinlik.com.tr/borc-artik-borcla-kapanamayacak-ekonomi-haziran-2018-1kapanamayacak-ekonomi-haziran-2018-1

10 Haziran 2018 Pazar

o beyaz gömlekli herif...

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, geçtiğimiz günlerde parlamentoya girişte elindeki kahveyi yere döktü.
Olabilir, elimizde dosya, çanta, telefon gibi eşyalar varken, elimizdeki kahveyi yere dökmüşüzdür bir çoğumuz.

Ancak bundan sonrası ilginç.
Dünya ticaretini yönlendiren bir ülkenin Başbakanı, temizlik görevlilerinden paspası alıp döktüğü kahveyi temizlemeye başlıyor.

Rutte'nin bu temizlik eylemi video çekilip sosyal medyada yayınlanınca,  geçtiğimiz günlerin en çok izlenen haberi arasında girdi.

Video kaydı bu yazının sonunda.
Videoyu ben de kezlerce izledim.
Evet, koca Başbakan yerleri paspaslıyor.
Ülkemizde, bırakın Başbakanı, bir ilçenin bilmemne müdürünün bile asla  böyle bir eyleme tevessül etmeyeceğini; bakanların, şunun-bunun çakarlı araç konvoyuyla bir yerden bir yere, onlarca kişiyle yer değiştirdiğini anımsadığımızda, Rutte gerçekten de ezber bozuyor.

Ancak bu videonun ezber bozan başka bir kahramanı var.
Rutte paspası alıp kahve lekeleriyle savaşa başladığında sağda, geriden gelen beyaz gömlekli bir adam görünüyor.
Sakince yürüyor, Rutte'ye şöyle bir bakıyor yanından geçerken. Sonrasında elindeki geçiş kartı turnikeye okutup geçip gidiyor.
Bir ülkenin Başbakanı iki metre ötenizde, koşup onunla selfi çektirmek, tayin istemek, "bana bir iş bulun" gibi isteklerle ona sürtünmek varken; bir Başbakanın elinde paspasla yerleri temizlemesi son derece olağanmış gibi yanında geçip işine gücüne bakmak...

Evet, şeyh uçmaz, müritler uçurur.







Ekonomik durum bildiğimizden de kötüymüş

Merkez Bankası, Para Politikaları Kurulu toplantısından %1,25 oranında faiz artışı kararı çıktı. Bu artış ile, gösterge faiz oranı 16,50 ‘den 17,75’e ulaşmış oldu. Kararın ardından Dolar 4.46'ya, Euro ise 5.29 liraya kadar geriledi. Uzmanlar, Merkez Bankasının faiz artırımını Tüketici Postası’na yorumladı.

Merkez Bankasının faiz artımına gitmesini beklemediğini ifade eden Ekonomist Uğur Civelek: “Bu karar, Merkez Bankasının nerenin etkisinde olduğunun göstergesidir” dedi.

Uluslararası piyasaların 100 baz talebini de aşan 125 bazlık artışın, durumun göründüğünden de kötü olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Civelek: “Dolar kurunun yükselmesine tahammülleri yok, maliyet baskılı yüksek enflasyonu kontrol etmeye çalıştıkları görülüyor. Fakat bu müdahaleye rağmen dolar kuru 4,40’ın altına düşmezse başka şeyler düşünmek zorunda kalacaklar” uyarısında bulundu.

Bu faiz artışının vatandaşın davranışında bir değişiklik yaratmayacağını, krediye ihtiyacı olanın yükselen faize rağmen, ihtiyacını karşılama mecburiyetinden kredi almaya devam edeceğini ifade eden Civelek: “Krediye ihtiyacı olan yine alacak ama ekonomik bunalım ve çaresizlik büyüyecek. Kaynak sıkıntısı ciddi boyutlarda artacak. İş dünyası uzun zamandır bir ölüm sessizliğinde. Durumun göründüğünden çok daha kötü olduğunu söyleyebilirim” dedi.

Sonuç ortada
Merkez Bankasının faiz artışı ile ilgili görüşünü aldığımız Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz: “Ekonomik durum bildiğimizden de kötüymüş” dedi.

Deniz görüşlerini: “Merkez Bankası beklentilerin de üzerine çıkarak faizi arttırdı. Beklenti 100 baz civarındaydı. 125 baz puanlık artış, durumun bildiğimizden de kötü olduğunu açıkça gösteriyor. Küresel ekonominin bir parçası olmak veya bilek güreşine tutuşmak? Sonuç ortada” sözleri ile ifade etti.

07.06.2018, Tüketici Postası