22 Kasım 2009 Pazar

"Âlemin Kralı Dolar'dan, Bancor'a..."



Geçtiğimiz günleri IMF İstanbul Toplantıları ile geçirirken, önceleri kısık sesle dile getirilen bir konu, hep bir ağızdan söylenmeye başlandı.
Efendim konu şu: âlemin kralı dolar’ın rezerv para statüsü artık kalkmalı!

Süreç İran’ın 12 Eylül’de 96.5 milyar dolarlık döviz rezervini Euro’ya çevirme kararı almasıyla başladı. Bu kararın uygulanmasıyla birlikte dolar, euro karşısında ilk etapta yüzde 1’den fazla değer kaybetti. Düşüş halen devam ediyor.
Ardından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den gelen açıklamalarda, dolar’ın rezerv para olmaktan çıkarılması, rezerv para için başka bir belirlemenin yapılması gerektiği dile getirildi.
Tabi bu kervana müzmin ABD karşıtı Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in katılmaması mümkün değildi. Chavez, İran’ı ziyaretinde yaptığı açıklamada; “sadece dolar değil, ABD de son günlerini yaşıyor” deyiverdi.

Rezerv Para Ne Ola ki?
Paranın değeri, herhangi bir mal ve hizmet gibi piyasada alıcı ve satıcının tercihiyle belirleniyor. Para’nın değerinin belirlenmesinin, diğer mal ve hizmetlerden farkı, milyonlarca alıcı ve satıcının belirleme noktasında bulunması ve bir ülke parasına olan talebin, o ülkenin iç ve dış politikalarına olan güveni belirlemesidir.
Ama nihayetinde küresel ticarette stratejik önemdeki petrol, altın, bakır, kahve, enerji gibi malların fiyatlandırılmasında kullanılan para birimi, rezerv para statüsündedir.

Geçtiğimiz yüzyılda ABD doları rezerv para statüsü elde etti. ABD nin süper güç olması, askeri alandaki etkinliği, ulusal para biriminin de küresel ekonominin temel parametresi olmasını sağlamış bulunuyor.

Son küresel ekonomik kriz sürecinde, ABD krizden çıkış için “güçsüz dolar” kartını masaya koydu. Güçsüz dolar politikası, dünyadaki 8.5 trilyon dolarlık rezervi elinde bulunduran ülkeler için şu anlama geliyor; rezervlerdeki dolar cinsi tüm kıymetlerin değeri düşüyor!..
Düşünün lütfen; siz bir devletsiniz (varsayalım ki Çin), Merkez Bankanızdaki tüm kıymetler rezerv para olan dolar cinsinden ve bu kıymetlerin değeri 2 trilyon dolar iken, ABD nin güçsüz dolar politikası nedeniyle elinizdeki rezervin değeri aşağı doğru iniyor. Yani alım gücünüz düşüyor ve artık küresel ticarette kullandığınız bu para ile eskisine göre daha az mal ve hizmet satın alabiliyorsunuz.
Çin, Rusya, Hindistan gibi devlerin yanında OPEC ülkelerinin de, sattıkları petrolü dolar cinsinden satmaları nedeniyle “güçsüz dolar” politikasından etkilenmemeleri mümkün değil.

ABD kriz sürecinde bir yandan FED eliyle faizleri düşürürken, diğer yandan dolar basmaya başladı ve böylece bir taşla iki-üç kuşun canına okundu: Ülkenin astronomik dış ticaret açığı bu şekilde otomatik olarak kapandı, ABD nin dışarıya olan borçları sulandırıldı, diğer yandan düşen dolar karşısında ulusal paraları değerlenen diğer ülkeler para basmaya itildi ve o ülkelerde enflasyon harekete geçti,
Nitekim dünyanın en çok dolar rezervine sahip Çin’de son dönemde görülen enflasyon artışının temel nedeni bu.

Bretton Woods Hikâyeleri ve Keynes’in Bancor’u
Şimdi biraz geriye gidelim; 1944 Temmuz’unda, ABD deki Bretton Woods kasabası tarihi bir toplantıya evsahipliği yaptı. 44 ülkenin temsilcileri orada toplandılar ve son bir yıldır canımıza okuyan küresel ekonominin mimarisini oluşturdular.

Kasabanın ilk hikâyesi, bu toplantılardan sonra IMF ve Dünya Bankası’nın ortaya çıkmış olması.
Sonraki hikâyelere aslında gerek yok; kapitalizm, yayılmacılık, şairin betimlemesiyle, “bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul”, küresel ısınma, açlık…

İşte Bretton Woods’da dünyanın ekonomik geleceğinin mimarisi tasarlanırken, ünlü iktisatçı John M. Keynes, dünyanın tek para birimine geçmesini, Bancor adını verdiği, içinde altının da bulunduğu otuz temel emtianın fiyat ortalamasına göre değeri belirlenecek bir para biriminin kullanılmasını ve IMF nin de “Dünya Merkez Bankası” gibi çalışmasını önerdi.

Keynes’in bu önerileri o günden beri sürekli tartışılıyor aslında.
Gündeme sert bir şekilde gelen “doların rezerv para statüsü”ne ilişkin son tartışma ile Keynes’in parası, yeniden tartışmaların odağı oldu.

Aslında IMF nin parası, “özel çekme hakkı” anlamına gelen SDR, bir anlamda muhasebe amaçlı da olsa, ortak para birimi gibi algılanıyor. Ancak küresel ekonominin “rezerv para” kaygısı, SDR ile giderilecek gibi değil.

Bir yandan Çin, ulusal parası Yuan’ın rezerv para olması için bastırırken, küresel ekonominin dizginlerinin Çin’in eline geçmesinden korkan diğer ülkeler de, -memnun olmasalar da- şimdilik dolar’a razı gelmiş görünüyorlar.

Ama bu durum sürgit böyle gitmeyecektir.
Bir süre sonra dünya, dolar temelli küresel ekonomiyi terk edecek.
Bu radikal dönüşüm tezimiz, “bir yıldır yaşanan küresel ekonomik krizin, insanlık için önemli dönüm noktalarından biri olduğu ve süreçle birlikte yeni dünya düzeninin oluşturulacağı” ana tezimizin doğal sonucudur.




(Makale, Bizim Market Dergisi'nin 2009/Kasım sayısında yayınlanmıştır.)