20 Haziran 2012 Çarşamba

“Döncezz Biz Size…”

Sanıyorum, Beyazıt Öztürk, TV. şovunda bolca kullanmıştı bu cümleyi; “döncem ben sana…”
Bir on yıl oldu mu popüler kültüre, “döncem ben sana” cümlesinin yerleşmesi?..
Telefon çalınca, kaldırıp çok meşgul olduğunu belirtmek için mi, başka nedenle mi bilinmez; “dönücem ben sana” deyip telefonu kapatmak, “nasıl dönücen” saptaması başta olmak üzere, epeyi espri malzemesi üretti.

Şimdilerde bir okurumuzun başı bu cümle ile dertte.
D-Smart Net firmasından ADSL hizmeti satın alan bir okurumuz, aldığı hizmeti sonlandırmak, hukuki deyişle ADSL hizmetini sunan firma ile arasındaki sözleşmeyi feshetmek, sonlandırmak istemiş.

Bu isteğini gerçekleştirmek için sarılmış telefona. Hemen her konu için kendisini arayan müşteri hizmetlerinin “444”lü hattından ulaşmış firmaya…
Meramını, yani ADSL hizmeti almak istemediğini, hizmetin durdurulmasını, fatura kesilmemesi gerektiğini bir güzel anlatmış.
Bu toprakların evlâdı, meramını anlatmayı başarabilen, üniversite eğitimi almış biri olarak, isteğinin yerine getirilmesini bekleyen okurumuza verilen cevap “döncezz biz size” olmuş.

D-Smart Net, Bir Türlü “Dönmüyor”
Vardır bir hikmeti diyerek peki deyip beklemeye koyulan okurumuza “dönen-mönen” olmayınca, tekrar tekrar “444”lü numarayı aramaya başlamış.
Sözleşmeyi sona erdirmek isteğini büyük bir sabırla, tekrar tekrar anlatan okurumuza verilen yanıt hiç değişmemiş: “döncezz biz size...”

Sadece Satarken Yetkiliyiz
28 Mayıs tarihinden bu yana, satın almış olduğu ADSL hizmetini sonlandırmak için çabalayan okurumuz, müşteri hizmetlerine nereden akıl ettiyse faks çekmiş. Ancak bu faksa da tepki alamayınca, soluğu hizmeti veren firmanın yetkili bayisinde almış.

Hizmeti satın alırken işlemlerini yapan, sözleşmesini hazırlayıp imza ettiren bayi, bu kez sözleşme iptali için yetkili olmadığını, sözleşmenin iptalinin ancak “444”lü numaraları arayarak yapabileceğini anlatmış durmuş.
“Ben orayı 15 gündür aryorum, sözleşmeyi iptal ettiremedim, hala ADSL bağlantısı var, hizmeti vermeye devam ettiriyorlar” feryadı da, okurumuzun amacına ulaşmasını sağlamamış.

Hukuk Hazretleri ne Diyor?
Şimdi hukuki durumumuza bir bakalım;

Bu yönetmeliğin Fesih ve fesihte takip edilecek usul başlığını taşıyan 18. maddesi der ki;

Aboneler yazılı olarak bildirmek kaydıyla aboneliklerini her zaman
sona erdirebilir. Aboneler, abonelik sözleşmelerini feshetmek istedikleri takdirde bu taleplerini;
a)İşletmeciye ya da adına abonelik sözleşmesi yapmaya yetkili temsilcisine yazılı olarak,
b)İşletmecinin müşteri hizmetleri tarafından kayıt altına alınan sesli kayıt sistemi üzerinden,
c)İşletmecinin internet sitesi üzerinden daha önce belirlenmiş şifre ve benzeri güvenli yöntemler veya
ç)Kurum tarafından belirlenecek diğer yöntemler ile bildirirler.

Buradan anlaşıldığı kadarıyla D-Smart Net firmasından, ADSL hizmeti alan okurumuzun, sözleşmesini iptal ettirmesi için; firmanın “444”lü hattını araması veya firmanın yetkili bayisine yazılı olarak bildirmesi ya da firmanın http://www.dsmartnet.com.tr  adresindeki internet sitesinden bu bildirimde bulunması yeterli.

Dönme, Sözleşmeyi İptal Et!
Bunları yapan okurumuza, “döncezz biz size” diye bir yanıt verilmesi ise söz konusu değil.
Ya ne olacakmış?
Yönetmeliğin aynı maddesinin devamında, ne olacağı da yazılmış:

Aboneye sunulan hizmet, bildirimin yapıldığı andan itibaren yirmi dört saat içinde durdurulur. Hizmetin bu süre içinde durdurulmaması sebebiyle abone sorumlu tutulamaz.
İşletmeci, abonenin aboneliğe son verme yönündeki yazılı talebinin kendisine ulaşmasından itibaren en geç kırk sekiz saat içinde fesih işlemini gerçekleştirmek ve talebi takip eden yedi gün içerisinde abonelik sözleşmesinin feshedildiğini, abonenin talebine bağlı olmaksızın aboneye yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür.

Bir farkla, “444”lü hattı arayarak veya internet üzerinden sözleşmeyi feshetmek isteyen abonelerin 10 gün içinde firmaya veya yetkili bayisine yazılı olarak bildirimde bulunarak, iptal işlemini gerçekleştirmesi gerekiyor.

Sanki Katolik Nikâhı
D-Smart Net firmasının, müşterilerine özel bir ilgisi ve sevgisi mi var, bilinmez; ama şurası gerçek ki, abone ile elektronik haberleşme hizmeti sunan firma arasında bir Katolik nikâhı yok.
Yani abone canı istediği zaman sözleşmeyi sonlandırabilir.
Yeter ki, canınız istesin…

Dipnot: 28 Mayıs tarihinden bu yana ADSL hizmet sözleşmesini iptal ettirmeye çalışan okurumuz, bu makalenin yazıldığı 15 Haziran tarihinde dahi amacına ulaşabilmiş değil. D-Smart Net firmasının yetkilileri bizimle iletişim kurarlarsa, okurumuzun bilgilerini kendileri ile paylaşır ve hatta varsa bir yanıtları, köşemizde de yayınlarız.

Bu makale,17 Haziran 2012 tarihinde, ekonomigundemi.com portalının, http://ekonomigundemi.com/yazar/%E2%80%9CDoncezz-Biz-Size%E2%80%A6%E2%80%9D/1944 linkinde yayınlanmıştır.

“CEDAW Sözleşmesi Yeni Bir Sömürge Sistemidir”

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Rektörü ve Hukuk Profesörü Zaleha Kamaruddin ile 17 Haziran Pazar günü “İslam Hukuku ve Modern Hukukun Harmonisi: Malezya Örneği” konulu bir seminer gerçekleştirdi.

MAZLUMDER İstanbul Şube Eski Başkanı ve Mütevelli Heyeti Üyesi Av. İ. Şadi Çarsancaklı ve MAZLUMDER Hukuki Yardım Merkezi Eski Başkanı Av. M. Bülent Deniz’in müzakereci olduğu program, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Büyükcoşkun’un açılış ve selamlama konuşması ile başladı. Büyükcoşkun Zaleha Kamaruddin ile ilgili kısa bir bilgilendirme de yaptıktan sonra Av. M. Bülent Deniz bir konuşma yaptı.

Av. M. Bülent Deniz çok hukuklu bir ortamda farklı hukuk sistemlerinin bir arada bulunabilmesinin temel isteklerden biri olmasının yanında Malezya’nın ilginç bir örneklik olduğunu ifade etti. Hukuk alanında Türkiye’de uzun süredir bir arayış olduğunu, toplumda yükselen bazı taleplerin kimi zaman geriye çekildiği, kimi zaman bastırıldığı bir coğrafyayı paylaştıklarını söyleyen Deniz, “Bugün insanların kendi seçtikleri hukukun uygulanmasına yönelik toplumsal talebin elle tutulur bir hale de geldiği bir dönemdeyiz. Bu sebeple Malezya örnekliği bizim için çok önemli. Osmanlı’da çok hukukluluk uygulanabiliyordu, aslında biz bu deneyimi geçmişimizde yaşadık ancak bu gelenek bize unutturuldu” dedi.

Av. İ. Şadi Çarsancaklı ise konuşmasına MAZLUMDER hakkında kısa bir bilgilendirme yaparak başladı. Çarşancaklı şunları söyledi: “Biz bir imparatorluktan bir ulus devlete geçtik, ama hukukun üstünlüğünün var olduğu, insan haklarının mücessem olduğu bir hukuk düzeninde yaşama arzusu insanlık boyunca devam eden bir süreçtir. Bizim aradığımız hukuk düzeninin bir başka ülkede uygulanıyor olması incelemeye değer bir deneyimdir”.

Daha sonra konuşan Prof. Zaleha Kamaruddin Malezya’da öğrencileriyle modern hukuk üzerinde nelerin değiştirilmesi gerektiği konusunda müzakereler yaptıklarını söyledi. Kamaruddin, “Bizim anayasamıza göre İslam ülkenin resmi dinidir. Malezya’da din devletin elinde ve sorumluluğu altındadır. Bu sebeple bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Mesela Malezya’da yeterli çalışmalar yapılmadığı için insanlar İslam Hukuku konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Biz, şeriat kanunlarını ülkemizde uygulayabilmek için çalışmalar yürütüyoruz. Geçen sene İslami hukuk sisteminin Malezya hukuk sistemine nasıl uyarlanabileceği hususunda çalışmalar yaptık ve gördük ki birçok kişi şeriatı istemiyor. Bunun bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz. İnsanlar şeriatı sadece el kesmek olarak algılıyorlar. Çalışmalarımızı yaparken hükümet ve medya ile irtibat halindeyiz. Bu güne kadar anayasada bazı değişiklikler yaparak düzenlemeler gerçekleştirmeyi başardık” dedi.

CEDAW Sözleşmesi’nden de bahseden Kamaruddin, bu sözleşmeye imza atan ülkelerin büyük çoğunluğunun Müslüman ülkeler olduğunu, sözleşmede insan haklarını korumak için bazı olumlu maddelerin yer aldığını ancak örneğin 5. Madde gibi toplumdaki kadın ve erkeğe yönelik geleneksel rolleri saymayan, erkek ve kadının sosyal ve kültürel davranışlarını düzenleyen maddelerin sorunlu olduğunu ifade etti. Kamaruddin, “Bu madde Malezya’ya da Türkiye’ye de uymayan bir maddedir. Yine 16. Madde kadınların kadınlarla evlenebilmelerini serbest kılan bir maddedir. Buna benzer İslamiyet’e uymayan başka maddeler de vardır CEDAW’da. CEDAW Sözleşmesi yeni bir sömürge sistemidir. Yani bu sözleşme, seküler dayatmaları ile adeta bir ülkenin insanlarını yasama yoluyla sömürmektedir” dedi.

Malezya’da kadınlara verilen haklar konusunda gelişmeler kaydedildiğini söyleyen Zaleha Kamaruddin, Malezya’nın pek çok kanununu Uluslararası İnsan Hakları kanunu ile uyumlu hale getirmek vizyonuyla yürürlüğe koyduğunu, böylece Malezya’daki kadınların hakları ve haysiyetlerinin korunduğunu, kalkınma sürecine de kadınların katkıda bulunmalarının sağlandığını belirtti. Kamaruddin, Bazı kanunların üzerinde düzenlemeler yapabilmek için STK’ların da dahil olduğu komisyonlar kurduklarını söyledi.

Av. İ. Şadi Çarsancaklı’nın çok hukuklulukta kavramsal sorunu nasıl çözdükleri konusundaki sorusuna Kamaruddin şu şekilde cevap verdi: “İnsan haklarından bahsettiğimizde sorumluluk kavramını da düşünmemiz gerekiyor, haklar vardır ama sorumluluklar da vardır. Biz bu dengeyi sağlayabilmek için Üniversitemizde Malezya’nın en büyük hukuk fakültesini kurduk, başarılı Hukukçular yetiştiriyoruz. Mezunlarımız Malezya’da birçok önemli noktada vazifeler aldılar. Malezya’da Müslümanlar İslam Hukukuna, Müslüman olmayanlar da modern hukuk kurallarına tabi oluyorlar. Malezya’da şuan için İslam hukukunun daha çok Aile Hukuku konusunda uygulandığını söyleyebiliriz. İslam hukukunu zamanla hukukun her alanına yerleştirmeye çalışıyoruz”.

Son olarak kapanış konuşmasını MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar yaptı. Sarıyaşar konuşmasında şunları söyledi: “Paylaştığımız tecrübe, Adem ile başlayan insanlık serüveninin Kabil ile başlayan vahyi düzenin bozulması, vahyin elçileri ve onlara uyan akil insanların da bu düzeni düzeltmeye çalışmasıdır. Yani insanlık tecrübesidir. Hukuk, adaletin ikamesi için bir araçtır. Vahyin şekillendirdiği İslam hukuku, toplumsal yaşamı düzenleyici nitelikler taşımaktadır. İnsan hakları konusu gibi hukuk konusunda da Medine vesikası ile gerçekleştirilen peygamber örnekliğinden yola çıkarak kendi kültürümüze göre insan fıtratına uygun bir hukuk sistemi gerçekleştirmeliyiz. Malezya tecrübesi bizim önümüzde olumlu bir tecrübe olarak duruyor. Bizlerin insan hakları ve özgürlük kavramımız sorumluluktan ayrı düşünülemez. Bu bağlamda hem Malezya’da yapılan çalışmalar, hem de MAZLUMDER’in çalışmaları medeniyet inşasına bir katkıdır”.

Program katılımcıların sorularını cevaplandırılması ile son buldu.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi Basın Bürosu