Bugünün gündemi Selahattin Demirtaş’ın,
Radikal röportajı…
Tabi yine sağlı-sollu açıklamalar, canlı bomba
alarmları, operasyonlar ve ölüm haberleri var.
Ama insan canı üzerinden yürüyen bu sürecin
birinci haftası dolmadan, ölüm haberleri artık kanıksanma eğilimine girmeye başladı.
Tıpkı 90’lardaki gibi…
Doğu’da her gün, bir-iki kişi ölür ve
gazetenin sonraki sayfalarında, küçük haber olarak çıkardı. Ölü sayısının beşi
geçtiği durumlarda, kamuoyu “Doğu’da yine
olaylar oldu” derdi…
Şimdiki süreç de, -korkarım- aynı yöne
doğru gidiyor.
Toplumsal refleks ve tepkilerimizde, ilk
günkü kadar yüksek volüm yok.
…..
“Demirtaş Röportajı”, röportajı yapan Ezgi
Başaran’ın da nitelediği gibi, “tarihi bir röportaj.”
Yürütülen süreçte, olumlu sonuca ulaşmaya
gerçekten “çok az” bir mesafe kalmış. İmralı,
Kandil, HDP ve devletin İmralı heyetleri, MİT, hatta Adalet Bakanı, şu-bu…
Herkes işin bir tarafından tutmuş, "oldurmaya" çalışmış anlaşıldığı kadarıyla.
Ama olmamış…
Neden?...
Demirtaş’ın yanıtı çok önemli, yenilir
yutulur olmayan bir sav içeriyor; “Cumhurbaşkanı
aynen şunu demiş ‘Bize hiçbir faydası yok bu işe niye girdik.’”
Demirtaş’ın bu –ve röportajın tamamına
egemen olan “Erdoğan bu işi bozdu”- savına karşı, Cumhurbaşkanı’nın mutlaka
yanıt vermesi gerekiyor.
Şimdiden duyar gibiyim; “Alçak bir terör örgütü ile bağlantısı
olduğu bizce bilinen bir partinin başkanının, hakkımızdaki iddiaları iftiradır”
cümleleri ile örülü, kamuoyunun kabarmış milliyetçi duygularına seslenen,
yüksek sesli bir yanıt gelecektir.
Kime inanacağız?
Açıkçası kendi adıma, bu röportajda
seslendirilen birçok bilgiyi ilk kez duyuyorum.
…..
İlginç bir ayrıntı; tutanaklar var ortada…
Demirtaş’ın söyleminden, HDP’nin İmralı
heyetinin her gelişmeyi, görüşmeyi, toplantıyı tutanak altına aldığı
hissediliyor. Karşılığında devletin de, bu süreçle ilgili her gelişmeyi,
görüşmeyi, toplantıyı kayıt altına aldığı açıktır.
Bu röportaj sonrası tarafların karşılıklı
suçlamaları karşısında, sonucunu göze alabilen “tutanak”larını açıklar.
En azından, ben kendi adıma bunu istiyorum.
Ya da benim düşünebildiğimi, bu sürecin
taraflarının zaten düşünebildiğini varsayıp, “neden bu süreci kapalı kapılar ardında yürüttünüz de, tüm kamuoyunu
kendi çıkarınız için manipüle etmeye kalktınız” diye haykırmayı…
…..
Birkaç on yıl sonra, yeniden bir projeye,
en başından başlamak…
Yine ve geçmişi olmayan o başlangıcı görene
dek, topraklarımızda ateşin yanışını seyretmek…
Evlere o ateşten korlar düşmesi…
Gecikiyoruz, hızla gecikiyoruz…
…..
Hepimiz sırtımızdaki bagajı bir yere
koymalıyız.
Bagajsız oturup düşünmeli, gerçekçi olmalı
ve “tahammülfersa” süreci
sonlandıracak eli karşımızdakine uzatmalıyız.
#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız