30 Aralık 2018 Pazar

Dolandırıcılardan yeni taktik

Dolandırıcılık yöntemleri artık sınır tanımaz hale geldi. Çeşitli yöntemlerle binlerce kişiyi tuzaklarına düşüren dolandırıcılar, her gün kurbanlarına yenilerini ekliyor. İşte yeni dolandırıcılık türü...


Dolandırıcılık yöntemleri artık sınır tanımaz hale geldi. Çeşitli yöntemlerle binlerce kişiyi tuzaklarına düşüren dolandırıcılar, her gün kurbanlarına yenilerini ekliyor. Dolandırıcıların yeni yöntemiyse "kurye". CNN TÜRK muhabiri Sema Akbulut ve kameraman Emre Kınacı, dolandırıcıların yeni yöntemini sizler için araştırdı.

Dolandırıcılar, yöntemlerine bir yenisini daha ekledi; "kurye tuzağı". Yeni taktiğin ilk adımı ise "Alo kiminle görüşüyorum? Kuryenizi getirdim. Kapınızın önündeyim, nereye bırakayım?". Vatandaş cevap veremeden kapanan telefon, dolandırıcıların ağına düşmeniz için hazırlanmış tuzağın başlangıcı. Sizi arayan 0888 veya 0800'lü numaradan gelen aramaya geri döndüğünüzde de 7 saniyesi 25 TL'ye varan ücretlendirme ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Konu ile ilgili CNN TÜRK'e konuşan siber güvenlik uzmanı Burak Tahmaz, "200, 250, 1000, 3000 TL gibi dolandırıcılık ile karşı karşıya kaldık. Arayan numarayı geri aramamızla başlayan, 7 saniyesi 25 TL gibi bir ödeme operatör tarafından faturaya yansıtılıyor" dedi.

Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz ise, "Dolandırıcıların zekalarına yetişmek mümkün değil. Çözülen oyunların üzerine yeni bir oyun ekleyip, tüketicileri, vatandaşı kandırmaya devam ediyorlar" şeklinde konuştu.

Doğada iyi de kötü de kaybolmaz

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz İklim Ekonomisi'nde bu hafta iklim değişikliğinin tüketiciye etkisini anlatıyor.

İklim Ekonomisi'nde bu hafta...

Kanal Ekonomi'de, Gazeteci-Yazar Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu İklim Ekonomisi'nde bu hafta iklim değişikliğinin tüketiciye etkisini, Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz anlatıyor.



7 Aralık 2018 Cuma

Trafik Cezaları Can Yakacak

2019 yılında vergiden, harçlara, cezalara kadar her şeyin bedeli yüzde 23,73 arttı. Yeni yılda trafik cezaları da bu artıştan nasibini alacak. Geç gönderilen ve biriken trafik cezaları nedeniyle vatandaş dertli.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, Habertürk canlı yayınında Ebru Baki'ye değerlendiriyor.


Kart borcu 1.000 TL: Asgari ödemeyle borç 38 ayda bitiyor

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), bazı sektörlerde kredi kartlarına uygulanacak taksit sayısını arttırdı.

Elektronikten, sağlık giderlerine kadar bir çok alışveriş için tüketicilere yeni taksit olanağı sunan düzenleme ve ekonomideki son durumu Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz Yol TV'ye değerlendirdi.





23 Kasım 2018 Cuma

Black Friday İzdihamı

Kapitalizmin tüketicilere bir başka tezgâhı, Black Friday...

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, Yol TV. Ana Haber'de anlatıyor.


23.11.2018, Yol TV. Ana Haber

İDO'nun İç Hat Sefer İptallerine Tepki Yağıyor

İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ.nin İstanbul iç hat seferlerini, "zarar ettiği" gerekçesiyle 01.12.2018 tarihinden itibaren iptal edeceğine ilişkin kararına tüketicilerden tepki geldi.

Haber Global'in canlı yayınında konuyu değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, İDO'nun bu kararını rekabetten kaçınan, "oynamıyorum, küstüm" yaklaşımı olduğunu belirterek, İstanbul içi ulaşımın aynı zamanda kamusal hizmet olduğunu ve bu konunun mutlaka çözüme ulaştırılması gerektiğini söyledi.

19.11.2018, Haber Global

Teslim edilmeyen Daire için Banka da Sorumlu


Tüketici Mahkemesi, satın aldıkları evler teslim edilmeyen çok sayıda kişiyi yakından ilgilendiren önemli bir karar verdi.

Dumankaya İnşaat’tan 3 yıl önce aldığı ve teslim edilmeyen konut için, tüketicinin açtığı davada önemli bir karar imza atan mahkeme, dairenin alınması için kredi veren bankayı da sorumlu tuttu. Mahkeme, tüketicinin hem müteahhite hem bankaya ödediği paranın faizi ile iadesine karar verdi.


CNN Türk yayınında konuyu değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, kararın olumlu ve tüketici lehine olduğunu belirterek, benzer durumdaki tüketicilerin Tüketici Mahkemeleri'nde dava açmaları gerektiğini söyledi.


19.11.2018, CNN Türk, Ana Haber

20.11.2018,

Zamlı bakım enflasyonla mücadeleyi gölgeliyor

Motorlu taşıtların kış bakımı maliyetleri yüzde 40’ın üzerinde arttı. Zamlara tepki gösteren tüketici hakları savunucuları, bu hizmetlerinin de enflasyonla topyekün mücadele kapsamına alınmasını talep etti.

Araçlarını kış bakımı için oto bakım ve tamir servislerine götüren vatandaşlar, karşılarına çıkan yüksek faturalardan şikayetçi olurken, servis yönetimlerini anlayışlı olmaya davet eden tüketici örgütleri, fiyatların makul seviyelere çekilmesini istiyor.

Yanlış bir uygulama
Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz, ilk 10 ayda yedek parça bedellerinin yüzde 44, tamir ve bakım ücretinin yüzde 21 artırılmasının yanlış bir uygulama olduğuna dikkat çekti. Yedek parça fiyatlarının geçmişten bugüne tartışılan bir konu olduğunu belirten Deniz, “Bu ürünlerin satışı ithalatçıların tekelinde. Bedelleri önemli oranda artıran ithalatçılar fiyatlarda geri adım atmayarak tüketicileri sanayiden çıkma ürün almaya yöneltiyor. Maalesef bu durum da otomobil kullanıcılarının hayatın tehlikeye atabiliyor, can ve mal kayıplarına neden olabiliyor” dedi. Deniz, oto galerilerindeki indirim seferberliğinin bakım servislerine yansımadığını belirterek, “Enflasyonla topyekün mücadele kapsamında bu konu da gündeme getirilmelidir” uyarısında bulundu.

Şikâyetler artıyor
Dolar ve Euro’nun artışını bahane eden ithalatçı firmaların yedek parça fiyatlarına yüzde 40-65 zam yaptığından yakınan Deniz, şöyle konuştu: “Bize bu konuda çok sayıda şikâyet geliyor. İstismarlardan yakınanların adedi giderek artıyor. Burada bizim ithalatçılara çağrımız, fiyatları kur ile aynı oranda artırmalarıdır. Tabii şu anda kur geriye geldi ama fiyatlarda bir oynama yok. Bu durumu anlamak mümkün değil.”

Buğra Kardan, 22.11.2018 Yeni Akit 

13 Ekim 2018 Cumartesi

Tüketiciye müjdeli haberler

Ekmeğimize, yumurtamıza, sebze ve meyvemize göz dikenlerle etkin mücadele devam ediyor. Vatandaş ile devletin işbirliği etkisini göstermeye başladı. Türkiye’nin dört bir yanında yüksek kuru bahane edenlere karşı dayanışma devam ediyor.

İstanbul Valisi Vasip Şahin’in ekmek fiyatında artışa gidilmeyeceğini belirterek, 250 gram ekmeğin 1,25 liradan satışa sunulacağını açıklaması dar ve orta gelirli aileleri mutlu etti. Açıklamayı yerinde bulan tüketici dernekleri, halkı gramaj oyunlarına karşı dikkatli olmaya davet etti.

Olumlu bir adım atıldı
Tüketiciler Birliği Federasyonu Bülent Deniz, ekmeğin fiyatının arttırılmamasının çok olumlu bir adım olduğuna işaret etti. Deniz, “Her eve giren temel tüketim ürünü ekmeğin temini güçleşmemeli. Bu çerçevede İstanbul Valiliği tarafından alınan karar önemli ve anlamlı” dedi.

Gramaj şikâyetleri arttı
Deniz, ekmekte gramaj hileleri ile ilgili şikâyetlerin arttığını vurgulayarak, “Taahhüt edilen gramajların altında üretim ve satış yapanlar toplumu aldatıyor. Şu aşamada ekmek ile ilgili ‘fırından aldım 250 gram, eve geldim 200 gram’ gibi yakınmalar var. Bu yakınmalara kulak verilmeli. Ekmeğin kimyevi maddelerle gramajının şişirildiği iddiaları da önemle ele alınmalı. Kontroller fırıncı odaları, yerel yönetimler ve tarım müdürlükleri tarafından yapılmalı” diye konuştu.

Deniz, tüketicilere de “Kuşkulandığınız takdirde fırında ekmeğin tarttırılmasını talep edin. Bir oyun döndüğünü anladığınızda mutlaka ve mutlaka ilgili birimleri arayın, ihbarda bulunun” diye seslendi.

Denetimler yoğunlaşmalı
Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu ise tüketicilere “Oyuna gelmeyin, ürünleri tek tek tarttırın” tembihinde bulundu. Kamu kurumlarını da gramaj hilelerine imkân tanınmaya, denetimleri arttırmaya çağıran Ağaoğlu, “Gramajı indirenler, halkın ekmeği ile oynayanlar bir bir belirlenmeli, en ağır müeyyideler ile karşı karşıya kalmalıdır” ifadesini kullandı.

Kantar önerisi
Esnaf ve Sanatkârlar Derneği (ESDER) Genel Başkanı Mahmut Çelikus da “Müşterilerin önüne kantar konulmalı. Gramaj ile ilgili kuşkuları olanlar ekmeği tartmalı, alıp almayacağına karar vermeli” önerisini sundu. Çelikus, gramaj eksilten fırıncılara tepkisini şöyle dile getirdi: “Bunun adı soygundur, Ahilik kültürüne ihanettir. İlan edilen gramajın altında ekmek üretenler günaha girmekte, hak yemektedir. Bunlar tek tek saptanmalı, yaptırıma tabi tutulmalıdır. Kimyevi ürünler ile dikkat edilmelidir. Burada yerel yönetimler kontrollere önem vermeli, usulsüzlük yapanlara karşı önlem almalıdır. Bu önlemlerin tüketicilerin yararına, ekonominin lehine olacağı unutulmamalıdır.”

İBB’den konumlu ihbar çağrısı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Beyaz Masa, vatandaşlardan ekmek fiyatının 1- 1.25 liranın üzerinde satıldığı yerleri konum atarak ihbar etmesini istedi.

Meyve ve sebze fiyatları düşecek
Kur dalgalanmaları sonrasında zamlanan meyve ve sebze fiyatları ile ilgili tüketicileri sevindirecek bir haber geldi. Toptancılar, üretimin artacağını; seralardan yeni ürünlerin geleceğini ve fiyatların gerileyeceği müjdesini verdi.

Dolar ve Euro’daki inişli çıkışlı eğilimin girdileri arttırmasının ardından fiyatı fırlayan meye ve sebze ile ilgili tüketicileri rahatlatacak açıklamalar yapılıyor. Toptancılar, fiyatların yakında normale döneceğini kaydediyor. Türkiye Halciler Federasyonu (TÜRKHAL) Başkanı Yüksel Tavşan, tarlalarda ve seralarda üretimin artması; yeni ürünlerin gelmesinin ürün bedellerini aşağı çekeceğini belirtti. Tavşan, “Antalya’da seralar üretime başlamadı. Üretime start verilmesi ve ürünlerin bolluğu fiyat atışlarını durduracaktır. Örneğin şu anda 7 liradan satılan salkım domatesin kilogram bedeli gerileyecektir” dedi.

Tavşan, rekolte artışına bağlı olarak patates ve soğan fiyatının aynı kalacağını, ıspanak ve karnabahar gibi kış sebzelerine indirim geleceğini dile getirdi.
Kur maliyetleri arttırdı

Sebze ve meyve fiyatlarını arz-talep dengesinin belirlediğine işaret eden Tavşan, “Elbette kurların oynaklığı üretim, enerji ve nakliye giderlerini arttırdı. Örneğin seralarda tohum, naylon ve demir gibi maliyetler katlandı. Ne var ki toptancılarımız ve perakendecilerimiz bu gider artışlarını sübvanse etmek için ellerinden geleni yaptı, yapıyor” ifadelerini kullandı.

Arz-talep dengesi belirleyici
Fiyat tartışmalarına değinen Tavşan, şöyle konuştu: “Böyle dönemlerde fiyat artışları ile ilgili tartışmalar bol olur. Suni fiyat artışlarının olup olmadığı, ürünlerin stoklanıp stoklanmadığı araştırılır. Araştırılmalıdır da. Ama bilinmeli ki meyve ve sebzelerin önemli bölümü depolarda durmaya tahammülü yok. Ürünler pahalandığında hemen toptancılar ve perakendecilerden kuşkulanılıyor. Ama onların da ürünleri hangi fiyatlardan alıp sattığı belli, kâr oranları ortada. Şu da unutulmamalı, fiyatları arz-talep dengesi belirliyor. Şu anda arz yani üretim daraldığı için fiyat artışları ile karşı karşıyayız. Denetimlerin yoğunlaştığı, ürünlerin fiyatlarının takip edildiği bir ortamda toptancının ve perakendecinin bedelleri yüzde 300-400 arttırması mümkün değil.”

Telefondan fiyat takibi mümkün
Tavşan, tüketicileri ürün ve fiyat denetimlerine duyarlı olmaya davet ederek, “Marketlerde meyve ve sebzelerde bulunan karekodlardan ürünün nereden, kimden geldiği, kaç elden geçtiği görülebilir. Toptan ve perakende fiyatı, alış ve satış bedelini takip edebilirsiniz. Takip için Ticaret Bakanlığı’nın Hal Kayıt Sistemi’ni cep telefonuna indirmeniz yeterli. Kuşkusuz bu en iyi denetim yöntemi” uyarısını yaptı.

“Maliyet artışlarını tüketiciye yansıtmadık”
İndirim marketler, kur artışlarının rafları vurmaması adına gerekli her adımı atıyor. Bu marketlerden A101’in CEO’su Erhan Bostan, üretim maliyetlerini tüketicilere yansımamasında önemli rollerinin bulunduğunu ifade etti.

Petrol fiyatları ve kurda yukarı yönlü oynamaların ürün bedellerin arttırdığına işaret eden Bostan, şu mesajları verdi:

Dolar ve Euro’nun dalgalı eğiliminden ötürü tedarikçilerimizin maliyetler arttı. Tedarikçilerimiz son bir kaç aydır zorlanıyor. Üretici fiyat enflasyonu 46 çıktı, tüketici fiyat enflasyonu 24,5 çıktı. Üreticiler, maliyetlerindeki artışı tüketicilere yansıtamadı. Bunun bir nedeni de biziz. Biz burada tüketici adına fiyatları savunabildiğimiz kadar savunuyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) daha düşük enflasyona sahibiz.

Ağustos ayında fiyatlarda artışlar olunca tüketiciler bize yüklendi ve neden fiyatları arttırdığımızı sordu. Ekip arkadaşlarım buna üzüldüler, “Biz en ucuzuz” dediler. Ben de onlara “Bizim tüketiciye vaadimiz ucuzluk, dolayısıyla tüketicinin söylenmesi normal. Rakiplerimizin başka vaatleri var, çeşitlilik, deneyim farklı şeyler teklif ediyorlar. Bizim vaadimiz ucuzluk” cevabını verdim.

A101’in dolar ve Euro ile işi yoktur, 8 bin mağazamızın bir tanesi dışında hepsinin kirası TL’dir. Tüm satın almalarımız TL üzerindendir.

2018’i 20.1 milyar TL’yi aşkın bir ciro ile tamamlayacağız, bu da yüzde 41’lik büyüme demek.

Buğra Kardan, 07.10.2018 Yeni Akit,

10 Eylül 2018 Pazartesi

Yastığın altı da, üstü de dolar...

"Yastık altı" muhabbetine, 6 Ağustos 2018’de yazdığım Yastığın Üstünde Ne Var? isimli makale ile bulaşmış, Merkez Bankası’nın 2018/Haziran Ayı Parasal Gelişmeleri belgesinde yer alan verilerden yola çıkarak; Türkiye ekonomisindeki dolarizasyon oranının yüzde 40-45 arasında salındığını, bu oranın ekonomi bilimi tarafından kabul edilen yüzde 30’luk sınırın hayli üzerinde olduğunu, dolayısıyla yastık altındaki dövizlerin TL’ye çevrilmesi çağrısının karşılığının, yaşanan ekonomik düzende olanaksız olduğunu anlatmaya çalışmıştık.

Aradan 1 ay geçti.
Merkez Bankası Temmuz Ayı Parasal Gelişmeleri belgesini yayınladı.
Şimdi oradaki verilere bakarak, kaynayan ekonomideki dolarizasyon eğiliminin 1 ayda nereden nereye geldiğini görmeye çalışalım.

Ülkenin ulusal para birimi yerine, yabancı ülke parasının kullanılıyor olması; ekonomik ilişkilerde yabancı para biriminin esas alınmasına, dolarizasyon deniyor. Dolarizasyon, ülke ekonomisine olan güvensizliğin en somut tepkilerinden biri.

Bir ülkedeki dolarizasyon eğilimini ölçmek için iki basit formül uygulanıyor;

İlki yabancı para cinsinden mevduatın toplam mevduata oranı.
2018/Temmuz ayı verilerine göre toplam mevduatımız 1.737.031 milyon TL.
Yabancı para cinsinden mevduat ise, 781.560 milyon TL.
Bu formüle göre, toplam mevduatın yüzde 44,99’unu yabancı para cinsinden mevduat oluşturuyor.
Önceki ay bu oran yüzde 44.25’di. Yani "yastığın altı" muhabbeti başladıktan sonra dolarizasyon eğilimi azalacağına, yüzde 0,74 oranında yabancı paraya geçiş artmış durumda.

Bir diğer formül, yabancı para cinsinden mevduatın dolaşımdaki para ve banka mevduatlarının toplamına oranı.
Yine 2018/Temmuz ayı verilerine göre, dolaşımdaki toplam para ve toplam mevduat miktarı 1.871.189 milyon TL.
Yabancı para cinsinden mevduatın, bu rakama oranı yüzde 41,76.
Önceki ay bu oran 40,95’ti. Yani bu formüle göre de, yüzde 0,81 oranında artış söz konusu.

Yaşanan ekonomik krizle mücadele sürecinde, toplumun her kesiminden dolardan kaçınarak ulusal para ile yaşamı ve ekonomiyi yürütmesi beklendiği ve bu beklentinin en yoğun dillendirildiği 1 aylık dönem içinde, yabancı paranın ülke ekonomisinde kapladığı yerin yüzde 1’e yakın artmış olması hepimizi ve en başta da ekonominin dümeninde oturanları düşündürmeli...

Küresel saldırı nedeniyle ekonomik kriz iddiası doğru ve çare olarak tasarrufların ve tüm ekonomik ilişkilerin TL’üzerinden gerçekleştirilmesi gösteriliyor, buna karşın yabancı para ekonomide daha fazla yer işgal ediyorsa, sorulması gereken en önemli soru şu olmalı; Ülke insanı, yaşanan krizin dış kaynaklı küresel saldırı olduğuna gerçekten inanıyor mu ve en önemlisi ekonomi yönetimine gerçekten güveniyor mu?

8 Eylül 2018 Cumartesi

Fırsatçılara da ders zili çaldı

Ekonomideki döviz kuru fırsatçıları, bu defa okul alışverişinde ortaya çıktı. Okul ihtiyaçlarındaki fiyat araştırmasında, hem ithal ürünlerde hem de ithal girdi maliyetinin olmadığı ürünlerde fahiş artış tespit edildi.

Yeni eğitim ve öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı. Veliler ilk ders zilinin çalacağı 17 Eylül öncesi okul hazırlıklarına başlarken; kırtasiye, üniforma ve çanta gibi ürünlerdeki fiyat artışı da dikkat çekti. Zam şikayetleri üzerine saha araştırması yaptıklarını belirten Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı avukat Bülent Deniz, önceki döneme göre kırtasiye ürünlerinde yüzde 60-65’lik bir fiyat artışı belirlediklerini söyledi. 

DENETLEME ZAMANI
Döviz kurundan etkilenmeyen ürünlerin bile zamlandığını ifade eden Deniz sözlerini şöyle sürdürdü: “Yurtdışından ithal edilen ürünler de mevcut ancak bu ürünlerde de yapılması gerekenin çok üstünde bir zam tarifesi uygulandığı görülüyor. Bu krizi fırsata çevirmeye çalışan tüm firma ve satıcılar ülkemize büyük bir kötülük yapıyor. Tekstil ülkesi olmamıza rağmen okul forma fiyatlarındaki artışı da gözlemlemekteyiz. Çocuk sağlığı için zararlı ancak ucuz olan ikâme ürünlerin üretilmesi ve pazara girmesiyle de ciddi bir sorun daha ortaya çıkıyor. Veliler ucuza yönelelim derken çocuklarının sağlıklarından olmasınlar. TSE damgası olmayan ürünler alınmamalı. Piyasanın denetlenmesinin tam zamanıdır” 

SOSYAL MEDYADA İFŞA EDiN
Okul fırsatçılarından korunmak için velilere önerilerde bulunan eğitim uzmanı Erol Erdoğan ise haksız fiyat talebinde bulunan fırsatçıların tüketici heyetlerine şikayet edilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Veliler fiyatlarını makul tutan satıcıları tercih etmeli, diğer fahiş zam uygulayıcılarına da daha önceki fiyatları hatırlatarak pazarlığa girişmeli. Acil olmayan ihtiyaçların satın alınmasının ertelenmesi ve piyasanın dengelenmesini beklemenin daha hesaplı olacağını düşünüyorum. Kriz fırsatçılarını tespit edip bu durumdan emin olduktan sonra tüketici komisyonlarına şikayette bulunulmalı. Tepkileri doğru bir şekilde sosyal medyada dile getirmek ve sesini duyurmak da yetkililere ulaşmanın bir diğer yolu”

FİYATI CAZİP ALBENİSİ YÜKSEK
Alışveriş merkezleri, çarşı ve pazarlarda satışa sunulan kırtasiye malzemelerinin çizgi film kahramanlarının yer aldığı ürünlerle süslendiğini söyleyen Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Başkanı Adem Şahin “Çocukların ilgisini çeken bu ürünlerden bir kısmı markasız ya da kaynağı belirsiz. Çocuklar için albenisi, veliler için fiyatları nedeniyle cazip görünen bu ürünler sağlık açısından ciddi riskleri beraberinde getiriyor. Risklerden korumanın en güvenilir yolu, alışverişlerde TSE markalı ürünleri tercih etmektir. Tüketicilerin okul alışverişlerinde ve oyuncaklarda araması gereken bir başka marka ise CE işaretidir” değerlendirmesinde bulundu.

KOKULU ÜRÜNDEN KAÇININ
Şahin, velilerin bu risklere karşı çocukları korumak için okul alışverişi yaparken dikkat etmeleri gerekenleri şöyle sıraladı:

- Üreticisi bilinmeyen hiçbir ürün satın alınmamalı.
- Çocuğun yaş grubuna uygun ürünler tercih edilmeli.
- Kokulu ürünler tercih edilmemeli. Oyuncaklarda, ağır metallerin belirlenen sınırlar dahilinde kullanıldığını gösteren EN71-3 işareti aranmalı.
- Yumuşatılmış oyuncaklarda fitalat gibi sağlığa zararlı maddeler belirlenen limitlerin üzerinde olmamalı.
- Yüz boyası, dövme kalemi gibi deri üzerine uygulanan kozmetik ürünlerde dermatolojik testlerden de geçmiş, güvenilir markalar tercih edilmeli.
- Markasız boyalı ve plastik baskılı okul ve beslenme çantaları, mataralar tercih edilmemelidir. Özellikle yoğun boya kokusu içeren, plastik baskılı beslenme çantası ve matara alınmamalıdır.
- Solvent içermeyen yapıştırıcılar tercih edilmeli.

06.09.2018, İrem Erbaş Star Gazete

Şarbon Krizinden, Şarbon Tehlikesine

Şarbon krizi giderek büyüyor. Karantinalar başladı. Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı son gelişmeleri ARTI TV, Odak programında değerlendiriyor.

İzlemek için tıklayın...

Kıyafette fırsatçılara dikkat

Doların aşırı artışını gerekçe gösteren firmalar, okul kıyafetlerinin fiyatını yüzde 70 artırdı. İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin giyim harcamaları 400 ila 800 lira iken, liselilerin 500 ila 900 lira.

20 milyon öğrenciyi yakından ilgilendiren okul kıyafetinin 6-7 milyar liralık bir ekonomi oluşturduğu tahmin ediliyor. Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Bülent Deniz, okul ürünlerinin fiyatlarını yakından takip ettiklerini belirterek, “Ne yazık ki kıyafetlerin, kırtasiye malzemelerinin fahiş bedellerden satışa sunulduğunu görüyoruz” dedi. Okul kıyafetlerinin 2017’ye göre yüzde 70 zamlandığından yakınan Deniz, “Ekonomik olarak fırtınalı, sıkıntılı bir dönemdeyiz. Dolara bağlı olarak ithal ürün fiyatlarını yüzde 60 arttıranların tepki topladığı bir ortamda yerlileşme adımları atan, dışa bağımlılığını daraltan tekstilcilerin çocuk ve genç kıyafetlerini yüzde 70 pahalıya satması yanlıştır, haksız bir uygulamadır” ifadelerini kullandı.

TÜKETİCİYİ ALDATANLAR BELİRLENMELİ
Formaların velilerin bütçelerini zorlamaması adına okul idarelerini anlayışlı davranmaya, perakendecileri de indirim yapmaya davet eden Deniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef ki okulların isimlerinin geçtiği her ürünün fiyatı arttı, artıyor. Tişörttür, gömlektir okulun adı yer aldığı için emsallerinden pahalı. Anlaşılamayan, anlatılamayan bir fiyat artışı görülüyor. Bu artışın bahanesi kur artışları olamaz. Ticaret Bakanlığı, stokçu ve manipülatör firmalara karşı denetimlerini yoğunlaştırmalı, tüketicileri aldatanları bir bir belirlemelidir.”

05.09.2018, Buğra Kardan Yeni Akit

3 Eylül 2018 Pazartesi

Halk İster, Halkbank Yapar

Günlerden Cuma.
Yazın son günlerinde, son hafta sonlarından biri başlıyor.
Hafta geride kalmış. Cuma gününden Cumartesiye yolculuk başlamış.
Böyle geceler, çoğumuz için aynıdır; dinlenme, ailemiz, hobilerimiz, gezme, eğlence…

Ancak aramızdan 1763 kişi için 31 Ağustos Cuma gecesini 1 Eylül'e bağlayan gece farklıydı. 1763 kişi, gece tam 22:01’de; bir hafta sonu gecesinde o saatte fatura ödemesi, bakiye sorgulaması, EFT ve benzeri herhangi bir bankacılık işleminin yapılmasına ihtiyaç olmayacağı, yani Halkbank’ın yüzbinlerce müşterisi için internete bağlanıp bankanın sitesine girmeyi tercih etmeyeceği saatte, www.halkbank.com.tr sitesine girerek döviz alımı yaptılar.

Cumartesi sabahı çoğu medya kuruluşunun henüz yazmadığı (belki de yazamadığı) zaman diliminde, Cuma gecesi neredeyse yarı fiyatlarla yapılan döviz alım işlemleri sosyal medyada yayılmaya başladı. Kimsenin inanamadığı bu olayla ilgili sosyal medyada çığ gibi yayılan paylaşımların üzerinden saatler sonra Halkbank’tan açıklama geldi.
Bu ilk açıklama kamuoyunun daha fazla meraklanmasına ve sorgulamasına yol açtı;
1-Sistemde hataya yol açan “dış kaynak” neydi?
2-“Kısa bir süre” ne kadarlık bir süreydi?
3-“Kısıtlı sayıda işlem” derken, kriter neydi? Bu işlemlerin parasal büyüklüğü ne kadardı?
4-“Müşterilerin zararına sebebiyet verilmemiştir” ne anlama geliyordu? Kaç kişi olduğu bilinmeyenlerin yaptıkları işlemlerin akıbeti neydi?

Bankadan yapılan bu duyurudan tatmin olmayan kamuoyu sosyal medyada bu soruları sormaya devam ederken, nihayet medyanın büyük kısmının görmezden gelmeye gayret ettiği bu sıra dışı olay haber olarak yayınlanmaya başladı. Sorgulamanın ve tepkinin dozu artması üzerine, ilk açıklamanın üzerinden yine birkaç saat geçtikten sonra banka, akşamüstüne doğru ikinci bir açıklama daha yaptı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren kamuoyunun tepkili olarak sorduğu sorulardan bir tanesinin yanıtı bu açıklama ile verildi; “… hatalı döviz kurları ile gerçekleştirilen müşteri döviz alım-satım işlemlerinin hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır.” 

Diğer soruların yanıtı için de ertesi günü beklemek, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan’ın NTV’de canlı yayına çıkmasını beklemek gerekiyordu. 2 Eylül, Pazar, saat 11:18’de canlı yayında konuşan Genel Müdür, 31 Ağustos Cuma gecesi saat 22:01-22.39 arasında 1763 kişinin toplam 4.600.000 dolarlık döviz aldığını ve bu işlemlerin tamamının iptal edildiğini duyurdu.

Genel Müdür Arslan’ın bu açıklamasıyla kamuoyunun merakla beklediği soruların büyü kısmı yanıtlanmış oldu. Ancak kamu bankası niteliğinde ve payları borsada işlem gören bir bankanın, meydana gelen bu sıra dışı olaya ilişkin olarak kamuoyu ile zamanında ve doğru iletişim kurmaması, açıklamanın neredeyse iki güne yayılması nedeniyle halen dahi kamuoyunun yapılan açıklamalar ile ikna edilmemiş olduğu görülüyor.

Bankacılık Yasası, Türk Ticaret Yasası, Kişisel Verilerin Korunması Yasası, ticari sır gibi nedenlerle kamuoyu hafta sonu gecesi, gecenin yarısında bankanın sitesine girip döviz alımı yapma gereği duyan 1763 kişinin kimliğini asla öğrenemeyecek. Sistemde meydan gelen bu hatanın hangi nedenden kaynaklandığı belki de hiç bilemeyecek. Ve açıkçası halen ABD mahkemelerinde davaya konu olan bankada, bu hatanın niye yaşandığını anlayamayacak.

Kamuoyu bir yana, kişisel olarak benim tek merak ettiğimse, bu sıra dışı olay sosyal medyada yer almasaydı, kamuoyunun bu işten haberinin olup olmayacağı ile sınırlı.

Halkbank bir kamu bankası. Kamuya ait bir kuruluşun zarar etmesi hepimizin zarar görmesi demek. Ekonomik krizde, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkemizin finans kuruluşlarının kredi notlarını sürekli düşürdüğü bir dönemde bankalara kamuoyu güveninin sürdürülebilir olması gerekiyor. Dolayısıyla bu konu artık Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun üzerine eğilmesini gerektiren boyuttadır. BDDK çok hızlı bir şekilde konuyu araştırmalı, yasalar çerçevesinde açıklanabilecek tüm bilgileri kamuoyunun ikna olabileceği yöntem ve ayrıntılarıyla paylaşmalıdır.

30 Ağustos 2018 Perşembe

Muharrem İnce'ye teşekkür ediyorum

Bugün 30 Ağustos.
Yani Zafer Bayramı.
Coşkuyla kutladık, alanlarda ve tabi sosyal medyada.

Kutlayanlardan biri de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde en fazla ikinci oyu alan  sayın Muharrem İnce.
Kutlama mesajını görünce, derin bir "oh" çektim.

Fazla söze gerek yok; bu konu ile ilgili yazdığım iki makale tıklamanız için aşağıda.

(M) ve (N) arasındaki savaşa kafayı takmış bir blog yazarı ve seçmeni olmadığım halde ana muhalefet partisi kadrosunu işgal eden CHP'yi dert etmiş bir yurttaş olarak, sayın Muharrem İnce'nin 30 Ağustos mesajı;  açık seçik yazdığım halde bu konuda ne demeye çalıştığımı anlamazdan gelen, fildişi kulesi sakinlerinin sosyal medyada bana uyguladıkları linç girişimine en güzel yanıt oldu.

Sayın İnce, size içtenlikle teşekkür ediyorum.





29 Ağustos 2018 Çarşamba

İthal edilen büyükbaş hayvanlar şarbonlu çıktı

Ankara'da özel bir işletmeye Et ve Süt Kurumu tarafından ithal edilen 3.959 adet büyükbaş hayvanda şarbon tespit edildi.

Et ve Süt Kurumu dün resmi sitesinden yaptığı açıklama ile, Ankara'daki özel bir şirket için ithal edilen 3.959 adet büyükbaş kesimlik hayvanın, yapılan muayene ve numune incelemesi sonucu şarbon hastalıklı olduğunun tespit edildiğini duyurdu.

Kurumun açıklamasına göre, Ankara Gölbaşı İlçesi Ahiboz Mahallesinde bulunan özel sektöre ait bir işletmeye Et ve Süt Kurumu tarafından ithal edilen 3.959 adet büyükbaş kesimlik hayvan getirildi. Kesimi yapılan hayvanların veteriner hekimler tarafından yapılan muayenesi sonucu numune alınarak Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü’ne gönderildi ve sonuç Anthrax (Şarbon) yönünden pozitif çıktı. Numune incelemesi için kesilen hayvanlar, Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü veteriner hekimleri gözetiminde imha edilirken, ilgili işletme, giriş ve çıkışlar yasaklanarak karantinaya alındı.

Et ve Süt Kurumu yaptığı açıklamada, geriye kalan hayvanların aşılama işlemlerinin yapıldığını, söz konusu etlerin piyasaya sürülmediğini, hastalığın çiftlik dışındaki başka hayvanlara bulaşmaması için gereken tüm tedbirlerin alındığını, endişe edecek bir durumun bulunmadığını ifade etti.

TBF Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konunun peşine düştü
Et ve Süt Kurumunun açıklaması sonrası Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konunun peşine düştü. Asıl sorunun kaynağında denetimin yapılmamış olması olduğunu söyleyen Deniz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)'e konuya ilişkin sorular sordu. 

Deniz'in CİMER' e yönelttiği sorular şu şekilde:
- Alınan 3.959 büyükbaş hayvan hangi ülkeden ithal edilmiştir?
- İthalat bedeli tutarı nedir?
- İthalatın kararlaştırılan koşulları gereğince, ithalat konusu hayvanların gerekli denetimlerinin hangi ülkede yapılması kararlaştırılmıştır?
- Şarbon hastalığı taşıdığı tespit edilen hayvanların sayısı nedir?
- Şarbon hastalığı taşımadığı tespit edilen hayvan sayısı nedir?
- Şarbon hastalığı taşıdığı tespit edilen ve Et ve Süt Kurumu'nun 27. 08. 2018 tarihli kamuoyu açıklamasında belirtildiği üzere etleri imha edilen hayvanlarla ilgili olarak ithalat bedeli iadesi, muayene sonrası imha masrafları, tazminat ve benzeri paranın ithalat bedelinden mahsubu veya ödenmişse iadesi söz konusu mudur?

28.08.2018, Tüketici  Postası
https://www.tuketicipostasi.com/ithal-edilen-buyukbas-hayvanlar-sarbonlu-cikti/2418/


26 Ağustos 2018 Pazar

Suya dolap farkı olur mu?

Gazetemizin Haber Araştırma Servisi Müdürü Pınar Aktaş’ın Çanakkale’de tatildeyken Lapseki’deki bir tekel bayiinden aldığı suya “dolap farkı” ödemesi tartışma yarattı. Aktaş’ın tweet’iyle duyulan olay, TV programlarının da gündemindeydi.

Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Müdürü Pınar Aktaş, önceki gün Çanakkale Lapseki’de girdiği bir tekel bayiinden 5 litrelik 2 adet su aldı. Kasaya yaklaştığında görevli, sular dolaptan olduğu için normalden daha yüksek bir fiyat alındığını belirtti. Aktaş’ın bu durumu sosyal medya hesabından paylaşması sonrası, suya dolap farkı alınması tartışılmaya başlandı. Bir kesim suyu dolapta soğutmanın da bir hizmet olduğunu ve bunun için enerji harcandığını belirtirken, bir diğer kesim ise uygulamayı eleştirdi.

‘FİYAT AÇIK OLMALI’
Görüşüne başvurduğumuz Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu’na göre, esnaf ürününü istediği fiyattan satabilir ancak etikette fiyatın anlaşılabilir olması şart; “Tüketici Kanunun 54. maddesinde Her ürünün etiket fiyatının yazılması gerektiği vurgulanmıştır. Uygulamayan işletmelerden para cezası alınır. Tabii olayın bir de ahlaki boyutu var. Bu durumun hiç yaşanmamış olması gerekirdi. Zaten ürünlerin raf fiyatı belirli. Zaten fiyat farkı ile müşteriye satılıyor. Dolaptaki su ile dışardaki suya fiyat farklı konulması tirajikomik bir durum. Sıcak havada insanlar dışardan suyu zaten soğuk olduğu için alıyor. Tüketici bilinçli olmalı ve yasal hakkını kullanarak Tüketici Hakem Heyeti’ne bildirmeli. Şikâyetler internet yoluyla da yapılabiliyor.”

‘HAKKINIZI ARAYIN’
Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz de dolaptaki su ile dışardaki su arasında fiyat farkı olmaması gerektiğini söylüyor; “Ancak turizm sektörü ile ön plana çıkan bölgelerde maalesef bu tarz durumlar olabiliyor. Esnaf ürününü istediği fiyata tabii ki satabilir. Fakat ürün üstündeki etiket fiyatının net olması gerekir. Sıcak havanın fırsat bilinip soğuk suya fark almak gayri ahlaki bir durum. Biz tüketiciler da haklarımızı bilmeliyiz. Firmayı en yakın Tüketici Hakem Heyine bildirip, ücret farkı geri alınabilir. 1 lira 2 lira deyip geçmesinler. Halk da bu tarz yerlere tepki gösterip ürünlerini almazsa, bu da caydırıcı bir ceza olacaktır.”

'MÜŞTERİ VELİ NİMETTİR'
Dolaptan alınan suya fiyat farkı alınmasına yönelik görüşünü sorduğumuz Türkiye Bakkallar ve Bayiler Federasyonu Başkanı Bendevi Palandöken de “Dolaptaki su için tabii ki fiyat farkı alınmamalı. Müşteri velinimettir. Ekonomik açıdan zor günler geçiren ülkemizde tüketiciler bu tarz esnaflar yüzünden de daha zor günler geçiriyor. Bu tarz haksızlıkla karşılaşıldığı zaman müşteri bilinçli olmalı. Haklarını bilmeli ve sonuna kadar savunmalı. Böyle bir durum tespit edilmesi durumunda esnaf ürün adedi kadar para cezası öder. Şikayetler de e-devlet üzerinden yapılabilir” açıklamasında bulundu.

25.08.2018, Milliyet

25 Ağustos 2018 Cumartesi

Çocukları Kaybedilmiş Kadınlar...

20 Mart 1995.
Hasan Ocak o gün evine dönmedi.
55 gün sonra, işkence edilmiş cesedinin kimsesizler mezarlığında gömülü olduğu ortaya çıktı.
Hasan Ocak ilk değildi.
1990-2011 arasında, 1901 insan kaybedildi.

27 Mayıs 1995.
Otuz insan, kimliği belirsiz(!) kişilerce gözaltına alınıp, kaybedilenler için İstanbul/Galatasaray Meydanı'nda, her Cumartesi  oturmaya başladı.
Şiddet yok, slogan yok, yürüyüş yok; "çocuğumuz, eşimiz, babamız nerede" çığlıkları sessizdi...

Ülkenin iklimi kimi zaman bu çığlıkların arkasında durdu; çoklukla da cop, gözaltı, biber gazı...

15 Ağustos 1998-13 Mart 1999.
1093 çığlık gözaltına alındı.
Tam on yıl sustu Galatasaray Meydanı.

31 Ocak 2009.
Kaybedilenleri aramaya devam etti o meydan.
Her hafta sessizce.

5 Şubat 2011.
Devlet "o sessiz çığlığı duyuyorum" dedi.

25 Ağustos 2018
700. kez sessiz çığlık için gelenlere bağırdık; "eski Türkiye, statüko candır..."




22 Ağustos 2018 Çarşamba

“M”nin Gör Dediği...

Neredeyse dokuz yıl olmuş; “Pankartın “GÖR” Dediği" ni yazalı…

O zamandan bu yana bayram, kandil gibi günlerde, siyasi partilerin, belediye başkanlarının, milletvekillerinin yollara astığı kutlama ya da anma mesajlarını içeren pankartlara bakar dururum. Sosyal medya çıkalı, bir de sosyal medyadaki mesajlar takılır oltama.

Klasik kutlama, anma mesajlarıdır hepsinde yer alan.
Ama bir harf, evet tek bir harf gözüme batar hep.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP adına yarışıp en fazla ikinci oyu alan Muharrem İnce’nin Kurban Bayramı mesajında da, o tek haf takıldı en son.
Aldım, sosyal medyaya koydum yorumumla... 

Paylaşımıma gelen tepkilere bakınca, “nerede hata ettim” diye düşündüm.
Dilbilgisi ve alışagelen kutlama kalıpları bakımından karşımızdakine bir kutlama dileğinde bulunuyorsak, elbette “M” yerine, “N” harfi egemenliğini koruyor.
Ama burada durum başka olmalı!..

İlkokuldan beri bize, millet olmanın tanımı faslında öğretilen, “tasada bir, kıvançta bir olmak” vurgusuna atıf yapmak değil niyetim.
O kavramlarla, millet olabilmenin yolunun açılabileceğinin olanaksızlığını, yeryüzünde işgal ettiğim elli küsur senenin ardından bellemiş bulunuyorum.
Dahası millet olabilmekten önce birbirine tahammül ederek, yaşayabilme sanatını kavramış insan topluluğu olabilmenin erdemine inanıyorum. Ancak bu iki kapıdan hangisini çalarsak çalalım, “ortaklaşma”nın es geçilemeyecek bir vurgu olduğu açık.

İşte “M”nin “N” ile maçında bu vurguyu arıyorum.
Hangi kademede, hangi beklenti, irade, yetki, yükümlülük, sıfat olursa olsun; toplumu, onlardan aldığı vekâletle yöneten ya da yönetmeye talip olanların, toplumu oluşturan bireylerle alabildiğine ortaklaşması, “biz” demeyi becerebilmeleri, yüksek amaçlara daha gelmeden, politika sanatının doğasında olması gereken bir durum.

Vekaletini istediğimiz asile, “birlikteyiz, ortağız ve birbirimizin göz hizasındayızdemenin en kolay yolu, bazen tek harften geçiyor. 







PS/Makaleyi bitirip bloguma koymaya hazırlanırken, telefonum çaldı. Kayıtlı olmayan, tanımadığım birinden... Bir erkek sesi, tanıttı kendini; “ne demek istediğinizi anlıyorum, o nüansı görmüşsünüz ve öyle de olması gerekir. Topluma tepeden bakmamayı hepimizin öğrenmesi gerek” dedi. "Göz hizasında olabilmek" tam da budur işte...

17 Ağustos 2018 Cuma

“Türkiye Tüketicisi Harekete Geçiyor”


ABD kaynaklı küresel ekonomik saldırı sürecini değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz;


“Türkiye Tüketicisi Harekete Geçiyor”

Mehmet Bülent Deniz
Tüketici Birliği Federasyonu
Genel Başkan

ABD kaynaklı küresel ekonomik saldırı sürecini değerlendiren Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz; “Amerika’nın değerlerine ve yaşam tarzının simgelerine olan boykot ile tüketimden gelen gücümüzü harekete geçiriyoruz” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:

Ülkemiz, ABD kaynaklı küresel bir ekonomik saldırı ile karşı karşıyadır.

ABD küresel ekonomik sistemdeki gücüne güvenerek, tarihte benzeri görülmemiş bir saldırganlık sergilemekte; bağımsız bir ülke olan Türkiye’ye dayatmalarda bulunarak, patronluk taslamaktadır. Akıldışı bu saldırganlığa karşı Türkiye, devleti ve milleti ile direnmiş, ulusça sağduyulu tepkiler ve önlemler ile gereken ilk yanıtı vermiştir.

ABD’nin bu ekonomik darbe girişimine karşı, Türkiye tüketicisinin örgütlü yapısı Tüketici Birliği Federasyonu, kapitalizmin anlayacağı dilden karşı koymaya karar vermiş ve ekonomik boykotu başlatmış bulunmaktadır; “ABD’ye Tüketici Darbesi”

ABD menşeli ürünlerin ülkemizdeki yaygınlığı, küreselleşen ekonomik sistemde üretilen mal ve hizmetlerin milliyetinin net olarak belirlenememesi, geniş ölçekli bir boykotun ülke girişimcisi ve çalışanı için olumsuz sonuçlara yol açma olasılığının olması ve en önemlisi uygulanabilir olması gibi zorunlu değerlendirmeler ışığında; “ABD’ye Tüketici Darbesi” boykotunu ilk aşamada ABD’nin yaşam tarzının sembol markalarıyla başlatıyoruz.

Bu kapsamda öncelikli olarak; Amerikan ulusal havayolu şirketi American Air Lines, ulusal parası dolar, hamburger, kola ve sigara markaları, Türkiye tüketicisi tarafından satın alınmayacak, tüketilmeyecektir. Kapitalizmin sembollerinden oluşan bu küçük listenin tüketici tarafından katı bir şekilde boykot edilmesi ile ABD’ye anladığı dilden en sert yanıtın verilmiş olacağı ve bu saldırgan tutumun sona ereceği kuşkusuzdur. 

Ancak ABD kaynaklı bu saldırgan tutumun devam ettirilmesi durumunda, “ABD’ye Tüketici Boykotu” kampanyası, yeni markaların eklenmesiyle büyüyerek devam ettirilecektir.

“ABD’ye Tüketici Darbesi” kampanyası ile kapitalizmin anladığı dilden konuşarak, tüketimden gelen gücümüzü harekete geçiriyoruz.

17.08.2018, İktisadi Dayanışma

Devalüasyon bitmeden zamlar peş peşe yağacak

Kur artışı sonrası yeni zam dalgası başladı. Enflasyonun yüzde 20’nin üzerine çıkması bekleniyor. Birçok üründe tedarik sıkıntısı yaşanabileceği bildirildi. TBF ise kur fırsatçılarını sert bir dille uyardı.

Türk lirası geçen hafta dolar karşısında yüzde 21 oranında değer kaybetti. Dolardaki artış cuma günü kur 4.82’yi aştığında yüzde 25’leri bulmuştu. Kur haftayı 4.63’ten kapattı. Ancak Türk piyasalarında yaşanan “Kara Cuma”nın ardından, bugün Türkiye-ABD cephesinde yaşanacak yeni gerilimler sonrası günün tarihe “Kırmızı Pazartesi” olarak geçmesi olası. Konuştuğumuz iş dünyası, ekonomistler ve piyasa uzmanlarında, dolar/TL’nin bu ay içerisinde 7 TL’nin üzerini göreceği beklentisi hakim.

DOLARDA 7 TL BEKLENTİSİ
Bilindiği üzere kur artışı hem üretici hem de tüketici fiyatları üzerinde bir maliyet baskısı yaratarak enflasyona neden oluyor. Temmuz ayı tüketici enflasyonu yüzde 15.85, üretici enflasyonu da yüzde 25’ti. Ay başında yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarının etkisiyle enflasyonun sonbaharda yüzde 17’leri görmesi bekleniyordu. Geçen hafta görülen hızlı kur artışı ve 7 TL beklentisi dikkate alındığında temmuz-ağustos döneminde TL’de yüzde 30’luk bir devalüasyon söz konusu olacak. Bu durumda çok kaba bir tahminle yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 20’nin, üretici enflasyonunun da yüzde 30’un üzerine yükselmesi beklenir.

MERKEZ UYARDI
Merkez Bankası uzmanlarının yayınladığı “İthal girdi kullanımı kur ve ithalat fiyatı geçişkenliğini nasıl etkiliyor?” başlıklı araştırmada bulguların, döviz kurunun enf-lasyon üzerinde maliyet yönlü etkilerinin ötesinde beklenti, finansman şekli, piyasa yapısı, vb. kanallarla da etkili olabileceğine işaret ediyor. Buna göre üretim maliyeti haricinde, yabancı para cinsinden borçluluk ve yatırım maliyeti gibi fiyatlamayı ve firma bilançosunu etkileyebilecek başka unsurların varlığı nedeniyle fiyatlar üzerinde döviz kuru geçişkenliği oldukça yüksek.

DETERJAN ZAMLANACAK
Cuma günkü devalüasyon sonrası konuştuğumuz plastik sektöründe faaliyet gösteren bir üretici, “Üç önce sözleşme yaptık, o günkü kurla bugünkü kura bakarsak maliyet anlamında yüzde 100 zarardayım” dedi. İstanbul’da üretim yapan bir başka plastik fabrikasının müdürü de, “Hammadde alamıyoruz, alsak da bu fiyatlardan mal üretip satamayız” diye konuştu. Piyasadan öğrendiğimize göre, özellikle yurtiçinde üretim yapan yabancı temizlik ve kozmetik şirketleri dolar nedeniyle zamlanan hammadde sonrası ciddi zamlara hazırlanıyor ve geçen hafta itibarıyla pazara mal vermeyi kestiler. Medikal malzeme tedarikçileri de SGK’dan sabit kuru yukarı çekmesini aksi halde bu kurdan mal veremeyeceklerini bildirdiler. Eczacıların en büyük tedirginliği ise ithal ilaçların tedariğinin yapılamaması sonucu bir süre sonra raflarda ilaç kalmaması.

EYLÜLDE GİYİM ZAMMI
Hazır giyim sektörü zaten haziran itinarıyla yüzde 40-50 artan maliyetleri nedeniyle ürünlere yüzde 20 düzeyinde zam yapmıştı. Yeni kur artışı sonrası okulların açıldığı eylül ayıyla beraber giyim ve ayakkabıda yüzde 20-25 düzeyinde yeni bir zam dalgası bekleniyor. İthal girdi kullanılan tavuk ve hayvan yeminin zamlanlması sonucu et ve süt ürünlerine birkaç ay gecikmeli de olsa zam yapılacak. Konuştuğumuz üreticilerin şimdilik en büyük tesellisi ise akaryakıt fiyatlarının ÖTV indirimi ile sabitlenmiş olması. Hızla artan kurlar sonrası dövize endeksli yeni köprü ve otoyol, Avrasya Tüneli’ne de Hükümet onay verirse zam yapılması gerekiyor.

OTOMOBİLDE ZAMLI TARİFE BUGÜN BAŞLIYOR
Döviz kurlarında yaşanan artış tüm taşıt fiyatlarında artışlara yol açtı. Yapılan zammın şimdilik yüzde 10-15 arasında olduğunu kaydeden firma yetkilileri, bu zammın yeterli olmayacağını, daha sonra yeni zamların da devreye girebileceğini bildirdiler.

Ünlü bir otomotiv firmasının Türkiye yetkilileri Aydınlık’a yaptıkları açıklamada, “Bazı araçlarımız tamamen ithal, bazı araçlarımızın da önemli ölçüde ithal parçaya dayalı. Diğer firmalarda da durum benzer. Otomotivde bir ara yerli katkı oranı yüzde 60’ları aşmıştı. Ama dövizin baskı altında tutulduğu yıllarda ithalat ucuz hale gelince yerli katkı oranı hızla düştü. Şimdi döviz kurları hızla arttığı için maliyetlerimiz de arttı. Ama piyasada ciddi bir durgunluk var. Bu nedenlerle zamları düşük tuttuk. Ancak bu fiyatlar uzun süre gitmez. Döviz böyle devam ederse yeniden zam yapmamız zorunlu olacak” dediler. Otomotiv firmalarından bazıları yeni zamları yürürlüğe sokarken, bazılarının da zamları bugünden itibaren yürürlüğe koyacağı öğrenildi. Yeni zamlarla birlikte binek otomobillerin fiyatları ortalama 8 bin lira ile 30 bin lira arasında arttığı bildirildi.

İKİNCİ EL DE ZAMLANDI
Bu arada ikinci el otomobillerinde de fiyatlar arttı. Galerici Remzi Salman otomobil satışlarında ciddi daralma olduğunu kaydederek, “Buna rağmen fiyatlarda pek düşme yaşanmıyor. Döviz kurlarında yaşanan hızlı yükseliş anında ikinci ele de yansıdı. Aracını satanlar genelde yeni model almak için satar. Şimdi yenilerinin fiyatı artınca vatandaş da elindeki aracının fiyatını arttırıyor. Satamazsa yeni model almayı erteliyor” diye konuştu.

TBF: KUR FIRSATÇIĞI YAPMAYIN
Yeni zam dalgasına ilişkin Aydınlık’a konuşan Tüketiciler Birliği Federasyonu (TBF) Başkanı Mehmet Bülent Deniz, kur fırsatçılarını uyardı. Kurlar bahane edilerek, Türkiye’nin topyekün girdiği bu ekonomik kriz savaşında bazı şirketlerin kârlarından feragât etmek yerine fırsatçılığa soyunduklarını ifade eden Bülent Deniz, “Bugün fırsatçılık yapanlar tüketicinin kara listesine gireceklerdir. Girdiğimiz bu ekonomik savaşta kârlarını düşünenler bu mücadeleye en hain darbeyi vurmaktadırlar” dedi.

M. Recep Erçin, 13.08.2018