Üyesi bulunduğumuz Hukukçular Derneği'nin 9 Eylül 2015'de, İstanbul/Çağlayan Adliyesi'nde gerçekleştirdiği basın toplantısı ile terör konusundaki tepkimizi gösterdik.
Ülkemizde artan terör olayları sebebiyle şehit olan tüm kardeşlerimize Allah'tan rahmet şehitlerimizin ailelerine ve milletimize sabır diliyoruz.
Farklı etnik unsurdan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Pomak gibi bu coğrafyayı paylaşan bizler yüzyıllar boyunca aynı acılarla üzülen, aynı sevinçlerle mutlu olan, vatan bildiğimiz bu topraklarda iç içe yaşamışızdır. Bizler, farklı etnisiteden oluşumuzu ayrıştırıcı değil aksine zenginlik olarak görmüşüzdür. Yakın geçmişte oluşturulan suni gündem ile farklı etnik yapıdan gelen halkların arası açılmaya çalışılmıştır. Bu çabalar barış sureci ile değerini yitirmiş, silahsızlanma sureci yaşanması arzulanmıştır. Türkü Kürdü tüm kardeşlerimiz barış ortamının devamını arzulamışlardır. Zaten bir arada yaşayan insanların yürekleri de barış diye birlikte atmıştır. Ancak kandan ve gözyaşından beslenen hain ve alçak terör örgütü, müsamaha ortamını sığınak yapılması gereken bir zaman dilimi olarak geçirmiştir. Bu hain örgüt ve yandaşlarının barış süreci denen zamanı silahlanma ve Türk ve Kürt kardeşlerimizin arzusunun dışında gelecekte tasarladığı hain saldırıları için bir zaman kazanma olarak kullanmıştır. Devlet olmanın gereği bu hain örgütün eylemlerine karşı gereken en ağır cevabın verilmesidir.
Birkez daha görülmüştür ki, sorun Kürt halkının sorunu olmanın dışında terör ve şiddet sorunu ile karşı karşıya olduğumuzdur. Devlet hukuk içinde kalmak suretiyle şiddetin tarafı olmuşlara gereken en ağır cevabı vermesidir. Diğer yandan terör ve şiddet olaylarının en fazla mağduru Kürt kardeşlerimizdir. Sahte kaza ihbarı ile gelen trafik polisine, sağlık personeline pusu kurmak aslında kendi halkına pusu kurmaktır. Yarın sosyal ihtiyaçlarını karşılamada yine masum Kürt kardeşlerimiz sıkıntı yaşayacaktır.
Herkes farklı bir siyasi görüşü benimseyebilir veya farklı bir sistem, bir dünya düzeni isteyebilir. Kabul edilemez olan bunu şiddet yoluyla dayatılmasıdır. Silahın hiçbir görüşü olamaz. Çünkü silahların sesi bütün fikirlerin sesini boğar, fikirlerin olmadığı yerde barıştan insanlıktan bahsetmekte mümkün değildir. Silahla ve şiddetle hak arayışının hiçbir masum yanı olamaz. Bu sadece mevcut acıyı derinleştirir ve aradaki mesafeyi arttırır, daha zor dönülecek yerlere varılır. Hele ki seçilmiş insanların terörü övmesi veya haklılık payesi vermesi asla kabul edilemez bir durumdur. Tüm dünyada güvenliği meşru otorite sağlar, bunun aksini kabul eden bir sistem yoktur. Bunun ötesine geçerek kendi güvenliğimiz gibi söylemlerle, silahlı eylemleri meşru kılmaya çalışmak suçtur. Ülkemiz sınırları içerisinde silahlı eylem yapmayı meşru gören ve bunu destekleyen herkes suç işlemektedir.
Şiddet kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın kabul edilemez. Siyasi parti başkanı sıfatıyla, attığı twitlerle, devleti ve devleti idare edenleri tehdit etmek, hiçbir seçilmiş vekilin görevi ile bağdaşmaz. Terörü ve teröristi övmek suretiyle, toplumsal barışı bozarak kaos ortamına sebep olanların hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini ve ilgili savcıların derhal hareket geçmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla ilan ederiz.
Hukukçular Derneği adına
Başkan
Av. Mehmet Sarı
http://www.hukukcular.org.tr/basin-aciklamalari-2/son-gunlerde-artan-teror-olaylari-hakkinda-basin-aciklamasi-yaptik-80.html