"Yastık altı" muhabbetine, 6 Ağustos 2018’de yazdığım Yastığın Üstünde Ne Var? isimli makale ile bulaşmış, Merkez Bankası’nın 2018/Haziran Ayı Parasal Gelişmeleri belgesinde yer alan verilerden yola çıkarak; Türkiye ekonomisindeki dolarizasyon oranının yüzde 40-45 arasında salındığını, bu oranın ekonomi bilimi tarafından kabul edilen yüzde 30’luk sınırın hayli üzerinde olduğunu, dolayısıyla yastık altındaki dövizlerin TL’ye çevrilmesi çağrısının karşılığının, yaşanan ekonomik düzende olanaksız olduğunu anlatmaya çalışmıştık.
Aradan 1 ay geçti.
Merkez Bankası Temmuz Ayı Parasal Gelişmeleri belgesini yayınladı.
Şimdi oradaki verilere bakarak, kaynayan ekonomideki dolarizasyon eğiliminin 1 ayda nereden nereye geldiğini görmeye çalışalım.
Ülkenin ulusal para birimi yerine, yabancı ülke parasının kullanılıyor olması; ekonomik ilişkilerde yabancı para biriminin esas alınmasına, dolarizasyon deniyor. Dolarizasyon, ülke ekonomisine olan güvensizliğin en somut tepkilerinden biri.
Bir ülkedeki dolarizasyon eğilimini ölçmek için iki basit formül uygulanıyor;
İlki yabancı para cinsinden mevduatın toplam mevduata oranı.
2018/Temmuz ayı verilerine göre toplam mevduatımız 1.737.031 milyon TL.
Yabancı para cinsinden mevduat ise, 781.560 milyon TL.
Bu formüle göre, toplam mevduatın yüzde 44,99’unu yabancı para cinsinden mevduat oluşturuyor.
Önceki ay bu oran yüzde 44.25’di. Yani "yastığın altı" muhabbeti başladıktan sonra dolarizasyon eğilimi azalacağına, yüzde 0,74 oranında yabancı paraya geçiş artmış durumda.
Bir diğer formül, yabancı para cinsinden mevduatın dolaşımdaki para ve banka mevduatlarının toplamına oranı.
Yine 2018/Temmuz ayı verilerine göre, dolaşımdaki toplam para ve toplam mevduat miktarı 1.871.189 milyon TL.
Yabancı para cinsinden mevduatın, bu rakama oranı yüzde 41,76.
Önceki ay bu oran 40,95’ti. Yani bu formüle göre de, yüzde 0,81 oranında artış söz konusu.
Yaşanan ekonomik krizle mücadele sürecinde, toplumun her kesiminden dolardan kaçınarak ulusal para ile yaşamı ve ekonomiyi yürütmesi beklendiği ve bu beklentinin en yoğun dillendirildiği 1 aylık dönem içinde, yabancı paranın ülke ekonomisinde kapladığı yerin yüzde 1’e yakın artmış olması hepimizi ve en başta da ekonominin dümeninde oturanları düşündürmeli...
Küresel saldırı nedeniyle ekonomik kriz iddiası doğru ve çare olarak tasarrufların ve tüm ekonomik ilişkilerin TL’üzerinden gerçekleştirilmesi gösteriliyor, buna karşın yabancı para ekonomide daha fazla yer işgal ediyorsa, sorulması gereken en önemli soru şu olmalı; Ülke insanı, yaşanan krizin dış kaynaklı küresel saldırı olduğuna gerçekten inanıyor mu ve en önemlisi ekonomi yönetimine gerçekten güveniyor mu?