10 Ağustos 2017 Perşembe

Yaşamı Seçmek... Ama Neden Böyle Bir Şey Yapmayı İsteyeyim ki?

Yeraltı edebiyatının ‘mümtaz’ yazarlarından biri Irvin Welsh.
Türkçesi olmayan bir sözcük; trainspotting…
Oyun, takıntılı hobi gibi anlamları içeren bir deyim.
Welsh’in 1993’de yazdığı ilk romanı.

Roman uyuşturucu kullanan, ezilmiş, dışlanmış, suç makinesi beş İskoç gencinin öyküsünü anlatıyor ve 1996’da sinemaya konu oldu.
Film büyük gürültü kopardı. ‘Uyuşturucu kullanımına özendiriyor/hayır, uyuşturucu karşıtı’ tartışmaları başladı.

Öykü her ne kadar ‘uyuşturucu’ya odaklanıyor olsa da, beş gençten biri olan Mark Renton’un ‘altın vuruş’a giden yolda; Hayatı seç. Mesleğini, kariyerini seç. Kocaman bir televizyon seç. Otomatik çamaşır makinesini seç. Arabanı, CD çalarını ve elektrikli ev aletlerini seç. Sağlığını, düşük kolesterolü ve dişlerine ilk günkü gibi bakmayı, yatırıma en yüksek faiz veren ve borçlara en az faiz uygulayan bankayı seç. Pembe panjurlu bir ev seç. Arkadaşlarını dikkatli seç. İyi bir tatili, en güzel elbiseleri seç. Dini ve dua ederken ne olduğumuzu düşünmeyi seç. O aptal televizyonun karşısında oturup, o aptal programları seyrederken sürekli tıkınmayı seç. Sonunda da sefil bir evde yalnız başına geberip giderken yerini, senin yerine geçmek için seni kandıran bencillere bırakmayı seç. Çürüyüp gitmeyi ve yetiştirdiğin veletlere rezil olacak biçimde kendi altına etmeyi seç. Geleceğini seç. Hayatı seç... Ama neden böyle bir şey yapmayı isteyeyim ki?’ manifestosuyla ‘yaşamı seçmemeyi seçmek’le noktalanır.

Filmin en çarpıcı iki sahnesinden (diğeri klozetin içine giriş sahnesi) biri olan Mark Renton’un derin sarhoşluk içinde hastaneye götürülmesi bölümünde çalan şarkı, en az film kadar hafızlarda yer etti; Lou Reed söyledi, Perfect Day’i…
Ve bu şarkı U2, Bono, David Bowie, Pavarotti, Coldplay, Duran Duran gibi sanatçılar tarafından da seslendirildi.

Belki de, bazen ‘seçmemeyi seçmek seçeneği’nin olduğunu anımsamak gerekiyor.

Hiç yorum yok: