16 Ocak 2013 Çarşamba

"Zamlarla Dolu Bir Yıl"

Geçen yıla damgasını vuran zamların yakın zamanda benzeri görülmemiş oranlarda olduğuna işaret eden TBF Genel Başkanı M. Bülent Deniz, 2013 yılında da benzer oranda zamlar beklediklerini bildirdi.
'Ülkemize dayatılan ekonomik model ile ülkemizde tüketim toplumu oluşturulmuş, bunun sonucunda, ülkede yaşayan herkesin finans-kapital sisteme borçlandırıldığı ve tutsak edildiği böylelikle teslim alınan ülke halinde gelmiş bulunmaktayız'

Tüketiciler Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz 2012 yılının tüketiciler açısından nasıl geçtiğini Aydınlık'a değerlendirdi. 2012'nin tüketiciler için 'enerjik' bir yıl olduğunu ifade eden Deniz, bir yılın elektrik, doğalgaz, vergi zamları ve bankaların aldıkları kart aidatlarıyla geçtiğini söyledi.
Geçen yıla elektrik ve doğalgaz zamlarının damgasını vurduğunu belirten TBF Deniz, ''Dört kişilik bir ailenin Nisan 2012 döneminde ödediği elektrik faturası 100 lira civarında iken, bu rakam bugün 121 liraya çıkmış bulunuyor. Aynı şekilde gelen zamlarla birlikte aynı aile ısınmak için 250-300 lira ödeme yapmak zorunda kalıyor'' dedi. Öte yandan doğalgaz ve elektrik zamlarının tüketiciye ulaşan her türlü mal ve hizmetin maliyetini de arttırdığını kaydeden Deniz, bu durumda en iyimser öngörülerle halkın ekonomisinin 2012 yılındaki gerçek ve fiili enflasyonunun, yüzde 10’lar seviyesinde gerçekleştiğini bildirdi.

Tepkisizlik Endişe Verici
Aydınlık: Yurttaşların bu zamlara yeterince tepki vermediğini görüyoruz, bunun sebebi nedir? 2013 yılında zorunlu tüketim harcaları kalemlerinde de faiş zamlar bekliyor musunuz?
M.Bülent Deniz: Yakın zamanda benzeri görülmemiş oranlardaki bu zamların 2012 ye damgasını vurmasının yanında, bir o kadar ilginç ve değerlendirilmeye muhtaç olan konu, bu kadar yüksek oranlı zamlara karşı tüketicilerin tepkisiz kalmasıdır. Toplumsal her türlü soruna olan duyarsızlaşma sürecinin bu alanda da kendisini göstermesini doğal karşılamak gerek aslında. Tüketicinin yaşamsal gereksinimlerine yapılan zamlar, artan yoksulluk ve işsizlik toplumun şiddetli tepki göstermesi gereken konuların başında gelmesine rağmen, bu konuda cılız birkaç sesin dışında ses çıkmamış olmasını hayretle karşılamaktayız. Yanıbaşımızdaki Yunanistan’da, Avrupa’da İtalya başta olmak üzere bir çok ülkede, ABD' de Wall Street’teki parkta haftalar boyunca, emperyalist yayılmacı kapitalist düzene isyan çığlıkları atılırken, ülkemizdeki tepkisizliği de 2012 nin önemli olaylarından biri olarak kaydediyoruz. Zamlara gelince, 2013 yılının ilk iki ayı içinde de elektrik ve doğalgaza yaklaşık yüzde onlar seviyesinde zam yapılmasını bekliyoruz.

Deli Dumrul Haracına Devam
Aydınlık: Bankaların müşterilerden aldıkları ilave ücretler gündemde çokça yer aldı. Bankalar ise bu ücretleri almakta haklı olduklarını savunuyorlar. Sizce bankalar burada ahlaki davranıyor mu?
Deniz: 2007 yılında açtığım ilk dava ile başlayan 'tüketici-banka meydan savaşları', geçtiğimiz yıl da hız kaybetmeden devam etti. 50 milyon kredi kartı için, kart başına ortalama elli lira 'kart parası' adı altında 'deli dumrul haracı' toplayan bankaların cebine geçtiğimiz yıl da toplam olarak iki milyar beş yüz milyon lira para girdi. Bu paranın yanında on beş milyon tüketiciye kullandırdıkları tüketici kredileri için ortalama iki yüz lira dosya parası alan bankalar, bu kalemden de toplam olarak üç milyar civarında gelir elde ettiler. Yine otuz milyon civarındaki vadesiz hesaptan kesilen elli lira hesap işletim ücretleri ile birlikte, 2012 yılında bankaların kasasına sadece bu üç kalemden yedi milyar lira girmiş bulunuyor. Para alıp-para satmak işiyle uğraşıp gelirini buradan elde etmesi gereken bankaların asli işlerini bırakıp kart parası, dosya parası gibi faaliyetleri ile doğrudan ilgili olmayan bu tür gelirlerinin ne kadar yüksek olduğu, bankaların bilançolarından da rahatlıkla okunabilmektedir.

Kart aidatında asıl kazık devlete
Bankaların 'deli dumrul haracı'nı tüketici vicdanı kabul etmemekte, toplumsal değerlendirmede gerilim unsuru haline dönüşmüş bulunmaktadır. Tüketici başına alınan rakamların düşük olması bir yandan tüketicinin hak aramasındaki en büyük engeli oluştururken, burada esas zarar devlete çıkmaktadır. Yaptığımız hesaplamalara göre elli liralık kart aidatının iadesi için ücretsiz hizmet veren Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuran tüketicinin başvurusu için devlet yüz on lira masraf yapmaktadır. Bu para başvuruda haksız çıkan bankadan alınmamaktadır. Yani devlet yüz binlerce tüketicinin kart aidatlarını geri almaları için cebinden elli milyon lirayı harcamak zorunda kalmaktadır.

BDDK görevini yapmıyor
Kuruluş yasasında tüketicinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli olduğu açıkça belirtilen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise olan bitene seyirci kalmış, anlaşılan o ki, önümüzdeki dönemde de seyirci kalmaya devam edecektir. BDDK tarafından çıkarılacak bir genelge ile “bankaların verdikleri hizmet bedeli dışında hangi ad altında olursa olsun, tüketiciden para alması yasaktır” ifadesini içeren bir düzenleme bütün bu sorunları sona erdirip tüketici-banka meydan savaşına son noktayı koyacakken, bundan ısrarla uzak durulması BDDK'nın kuruluş yasasında kendisine verilen görevi lâyıkı ile yerine getiremediği kuşkusunu doğurmaktadır.

Bankalardan akla ziyan savunma
Bankaların aldıkları bu ücret ve komisyonların haksızlığına ilişkin yüzbinlerce Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, binlerce Tüketici Mahkemesi ve onlarca Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararı ile yargı tarafından köşeye sıkışan bankalar, bu kez faiz ve enflasyon kılıcını çekerek ülkeyi tehdit etmeye kalkmaktadırlar. Bu ücret ve komisyonları almadıkları takdirde faizleri yükseltmek zorunda kalacaklarını, bunun da ülkenin enflasyonunu olumsuz şekilde etkileyeceği tehdidinde bulunan bankaların yetmiş beş milyonluk bir ülkeyi faiz silahı ile zaptu rapt altına almaya kalkması akıl almaz bir durumdur. Daha da akıl almaz olanı, bizzat iktidar partisi milletvekilleri tarafından bankaların ülkedeki en güçlü lobi olduğuna ilişkin çaresizlik açıklamalarının yapılması ve her şeye muktedir olan iktidarın bankaların bu uygulamalarına bir cümlelik yasa çıkararak set çekememesidir.

Yeni Tüketici Yasası kayıp
Aydınlık: 2012'ye baktığımızda hala çıkarılamayan bir Tüketicinin Korunmasına Dair Kanun var. 2013 yılında bu yönde bir ilerleme kaydedilecek mi? Özellikle yeni kanunun tüketiciler açısından getirileri olacak mı?
Deniz: Yeni tüketici yasası çıkıyor, tüketici rahat nefes alacak reklâmları ile 2012 yılının Temmuz ayında kamuoyuna duyurulan yasa çalışması adeta sırra kadem basmış durumdadır. Bir gecede, birkaç saat içinde yasa yapan TBMM'nin önüne bir tüketici yasası taslağı altı aydır getirilememiş, aylardır havanda su dövülmüştür. Endişemiz, bu yılın Temmuz ayına kadar da, yani TBMM tatile girene dek bu yasanın çıkmamasıdır. Beklentimiz bankalar konusundaki çıkışında samimi olduğuna inandığımız Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, bu konuda kamuoyunun kendisine verdiği desteğin hakkını vermesi ve tüketicileri bankaların elinden kurtarmasıdır.

Vergi daireleri taşındı
Aydınlık: Özellikle vergilendirmelerde tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin ağırlığı söz konusu. Dar gelirli tüketiciler açısından baktığımızda bunun ne gibi sakıncaları sizce nedir?
Deniz: Ülkenin her yerinde bulunan vergi dairelerinin yerleri değiştirilerek, bütün benzin istasyonları, iletişim firmaları, elektrik dağıtım firmaları vergi dairesi gibi çalışmaya devam ettiler. Benzin alan, cep telefonunda numara çevirip konuşma yapan, evindeki elektrik şalterini açıp aydınlanmak isteyen bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; gelirine, malvarlığına bakılmaksızın eşit olarak vergi vermeye devam etti. Anayasadaki “eşitlik” ilkesinin sadece vergiler konusunda olduğunu düşünen siyasi iktidar, gelire göre alınması gereken vergileri dolaylı vergiye çevirerek, herkese eşit olarak dağıtıp varolan gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştirdi. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 35-40 lar seviyesinde olan dolaylı vergiler, ülkemizde yüzde 65-70 seviyesinde uygulanıyor ve anlaşılan o ki, kolay para toplama yöntemini keşfeden iktidar bu işten vazgeçmeye pek de niyetli görünmüyor.

Kredi kartına teslim olan ülke
Aydınlık: Sokak ortalarında dağıtılan kredi kartlarına tanık olduk. Şimdilerde ise cepten mesajla kredi başvurusu söz konusu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deniz: 2002 yılından bu yana Kemal Derviş üzerinden ülkemize dayatılan ekonomik model ile ülkemizde tüketim toplumu oluşturulmuş, bunun sonucunda, ülkede yaşayan herkesin finans-kapital sisteme borçlandırıldığı ve tutsak edildiği böylelikle teslim alınan ülke halinde gelmiş bulunmaktayız. Kredi kartları ve tüketici kredileri ile borçlandırılan insanlarımızın toplam borcu ülkenin bütçesinin büyüklüğünü geçecek noktaya gelmiş, borçlanıp elde edilen kazanç ile mevcut borcu ödeyip yeniden borçlandığımız bir yaşam, ülkedeki milyonlarca insanın kaderi haline gelmiş bulunmaktadır. Tüketicinin içine düştüğü borç sarmalından kurtulması için ülkeyi yönetenler bir şey yapmaz iken, ne yazık ki, tüketicinin kendisi de bu konuda üzerine düşeni yapmamakta ısrar etmektedir. Ayağını yorganına göre uzatması gereken tüketicinin, yorganı yokken, ayağını uzatmaya kalkması kendi felaketi olmuş, intiharlar, boşanmalar eşliğinde sosyal dinamikleri dinamitlenen ülkenin fertleri olarak yarınlara dair endişelerimiz gittikçe artmaktadır.
 

Hiç yorum yok: