TÜİK., sanayi üretim rakamlarını açıkladı. Aralık ayında sanayi üretiminde yüzde 17,6 lık düşüş var. Önümüzdeki günlerde açıklanacak işsizlik verileri de, sanayi üretimindeki bu rekor düşüşe paralel olacak muhtemelen.
Sonuç, gidişat kötü, gerçekten kötü..
Eylül ayında başlayan küresel ekonomik krizin ilk günlerinde kapıldığım o tuhaf duygudan bir türlü kurtulamamıştım; “bu sıradan bir kriz değil…” Bana öyle geliyordu ki; ateşin bulunması, Fransız İhtilali, Berlin Duvarının yıkılması gibi insanlık tarihinin çok çok önemli olayları gibi bir şeyle karşı karşıyaydık. Etkilerini, sonuçlarını kısa vadede göremeyeceğimiz, ama toplum yaşamı için normal sayılabilecek 80-100 yıllık bir süreç içinde insanlığa getirecekleri ortaya çıkacak bir önemli olay olarak algılıyordum.
Bu algılamam hiç değişmedi. Bu konudaki düşündüklerimi paylaştıklarımın beni aşırı karamsar, fazla ütopik, abartılı bulmalarına rağmen aradan geçen beş ayın sonunda algılamam değişmediği gibi kuvvetlenerek daha açık ipuçları vermeye başladı.
Krizin yaşanmaya başladığı günden bu yana neredeyse tüm ekonomi yönetimleri, ardı ardına önlemler paketleri açıkladılar ve uyguluyorlar.İktisat biliminin tüm çözümleri uygulandı neredeyse. Ama sonuç olumsuz. Küresel ölçekte büyük bir daralma, işsizlik, finansal mimarinin dibine yerleştirilmiş “güvensizlik” dinamiti…
Yukarıda yazdığım karamsar algılamanın sahibi olarak, alınan önlemlerin çözüm getirmeyeceği, küresel ekonomik krizi sona erdirmeyeceği görüşündeyim. Öncelikle yaşananın bir “küresel ekonomik kriz” olmadığını kabulle işe başlamak gerek kanısındayım. Yaşanan, mevcut dünya düzeninin bir başkası ile değiştirilmesi veya dönüştürülmesi sürecinin ilk kırılma noktasıdır.
Şimdi bu “kabul”le başlarsak, düşüneceğimiz çözümler de mevcut uygulamalardan farklılaşacaktır.
Sonuç, gidişat kötü, gerçekten kötü..
Eylül ayında başlayan küresel ekonomik krizin ilk günlerinde kapıldığım o tuhaf duygudan bir türlü kurtulamamıştım; “bu sıradan bir kriz değil…” Bana öyle geliyordu ki; ateşin bulunması, Fransız İhtilali, Berlin Duvarının yıkılması gibi insanlık tarihinin çok çok önemli olayları gibi bir şeyle karşı karşıyaydık. Etkilerini, sonuçlarını kısa vadede göremeyeceğimiz, ama toplum yaşamı için normal sayılabilecek 80-100 yıllık bir süreç içinde insanlığa getirecekleri ortaya çıkacak bir önemli olay olarak algılıyordum.
Bu algılamam hiç değişmedi. Bu konudaki düşündüklerimi paylaştıklarımın beni aşırı karamsar, fazla ütopik, abartılı bulmalarına rağmen aradan geçen beş ayın sonunda algılamam değişmediği gibi kuvvetlenerek daha açık ipuçları vermeye başladı.
Krizin yaşanmaya başladığı günden bu yana neredeyse tüm ekonomi yönetimleri, ardı ardına önlemler paketleri açıkladılar ve uyguluyorlar.İktisat biliminin tüm çözümleri uygulandı neredeyse. Ama sonuç olumsuz. Küresel ölçekte büyük bir daralma, işsizlik, finansal mimarinin dibine yerleştirilmiş “güvensizlik” dinamiti…
Yukarıda yazdığım karamsar algılamanın sahibi olarak, alınan önlemlerin çözüm getirmeyeceği, küresel ekonomik krizi sona erdirmeyeceği görüşündeyim. Öncelikle yaşananın bir “küresel ekonomik kriz” olmadığını kabulle işe başlamak gerek kanısındayım. Yaşanan, mevcut dünya düzeninin bir başkası ile değiştirilmesi veya dönüştürülmesi sürecinin ilk kırılma noktasıdır.
Şimdi bu “kabul”le başlarsak, düşüneceğimiz çözümler de mevcut uygulamalardan farklılaşacaktır.
Eh, bu "kabul" sahiplerinden biri olarak, bundan sonrasının epeyi zevkli olacağına bahse girerim. Gözlerimizi kapatıp önümüzdeki yıllarda bizi nasıl bir dünya düzeninin beklediğini hayal etmeye başlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder