Yanılmıyorsak fıkra şöyleydi; Sovyetler Birliği döneminde iki Rus sohbet ediyormuş. Biri; “duydun mu, seçim sonuçları çalınmış” demiş. Diğeri; “desene yandık, seçimler tekrarlanacak” diye cevaplamış. Öteki; “yok yok” demiş; “buna gerek yok, çalınanlar gelecek seçimin sonuçlarıymış.”
Önümüzdeki yerel seçimler de, yukarıdaki fıkraya benzer şekilde, adrese teslim bir seçim olacak. Seçimin sonuçlarını kestirebilmek için fal bakmaya gerek yok. Son gelişmeleri tek bir fotoğraf halinde görebilirsek, seçimden kimin ne kadar oy alacağını tahmin etmek oldukça kolay.
Bakalım puzzle’ımızda neler var?
Türkiye küçülüyor, yoksullaşıyoruz.Bütün dünyayı kasıp kavuran bir ekonomik kriz yaşanıyor. Kriz öyle derin ki, geçtiğimiz yazılarda vurgulamaya çalıştığımız gibi, dünya düzenini değiştirecek cinsten.
Bu durumun ülkemizi etkilememesi mümkün değil. Zaten son dört-beş aylık tüm göstergeler ülkemizde de, krizin buram buram yaşandığını gösteriyor.
Bu noktada temel referans alacağımız gösterge, ülkemiz ekonomisinin hızla küçüldüğünü gösteren rakamlar. Nüfusu her yıl artan bir ülkenin, gelişebilmesi için nüfus artış hızından daha fazla ekonomik büyümeyi gerçekleştirmesi gerekirken, küçülüyor olması; bu coğrafyada yaşayanlar için sağlık, eğitim gibi duyarlı hizmetlere erişmede yoksunluk, işsizlik, yoksulluk ve mutsuzluk anlamına geliyor.
Halkı kendi yönetiminde iken yoksullaşan, arkadan gelen gençlerine eğitim ve iş olanakları sağlayamayan bir siyasi iktidarın seçimlerden galip çıkması mümkün müdür?
Tarih böyle bir kayda sahip değil. Kendi yönetiminde iken, halkı mutsuzlaşmaya başlayan iktidarın -ister kendi beceriksizliği ve kötü yönetiminden kaynaklansın, isterse kendi kusuru olmasın- ilk seçimleri oy kaybetmeden tamamlaması ve hatta yönetimden uzaklaşmasını gerektirecek durumun ortaya çıkmaması mümkün değil.
Yani puzzle’ın ilk parçası hazır; yerel seçimlerde mevcut siyasi iktidarın bu koşullarda, iktidarının sorgulanmasına yol açacak denli büyük oy kaybına uğraması gerekiyor.
Ortadoğu ve Yerel SeçimlerPuzlle’ın ilk parçası, siyasi iktidarın önümüzdeki yerel seçimlerde yüzde kırk yedi oranından hayli uzakta bir oy alacağına işaret etse de, önümüzdeki yerel seçimlerdeki oy dağılımını belirleyecek unsur bu değil.
Her şeyden önce şunu açık yüreklilikle kabul etmek gerekir ki, tüm seçim sonuçları dünya dengeleri, daha doğrusu dünyanın gidişatını belirleyenlerin tercihleri ile uyumlu olmak durumunda. En iyimser yaklaşımla iletişim ve küreselleşmenin geldiği bu noktada, oy kullanacak seçmenin iradesine etki etmek hiç de zor değil.
Bu kabulden yola çıkarak dünya dengeleri bakımından değerlendirdiğimizde, mevcut siyasi iktidarın tek başına devamının dengeleri belirleyenlerce tercih edildiğini görmek mümkün. Özellikle bugüne kadar yandaş siyasi iktidarlar, darbeler, para ve savaşla Ortadoğu’da arzu ettiğini bulamayan ABD. bakımından, bu coğrafyada “Osmanlı’nın Torunu” edası ile iş tutmaya çalışan Davos kahramanlığının, tercihe şayan olduğu açık.
Aslı astarının, hatta gerçekten varolup olmadığından bile pek emin olamadığımız Büyük Ortadoğu Projesi eğer varit ise, bu projenin realizasyonu için ya da en azından ABD. politikaları ile uyumlu bir Ortadoğu’nun oluşturulması için bu coğrafyada yaşayan halkın gönlünde, korku ile karışık derin bir saygı ile yer alan “Osmanlı’nın Torunu”nun çok iş göreceği, ABD. bakımından maliyetleri azaltacağı açıktır.
Bu durumda mevcut iktidarın devamı için yerel seçimlerde yüzde kırktan az oy almaması gerekiyorsa, bu sonucun sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alınması, bu tercih sahiplerince işten bile değil.
Ne yapılır; seçime iki hafta kala doların fiyatı önce şöyle bir zıplatılır, millette bir panik oluşturulur, ardından “IMF., Türkiye’nin koşullarını kabul etti” haberi ile Türk halkına; “helâl olsun Tayyip’e, Davos’tan sonra, IMF. ye de postasını koydu” dedirtilir, tabi bu durumu desteklemesi için doların fiyatı yine hızla aşağı çekilir, bu arada birilerine “erken seçim kapıda” dedirtirlir, böylece halkın “aman, erken seçim bu krizde bizi mahveder” diye düşünmesi sağlanır, falan filan…
Puzzle’ın ikinci parçası, ilkinin aksine mevcut siyasi iktidarın yerel seçimler, iktidarının sorgulanmasını gerektirmeyecek bir oy kaybı ile bitireceğini gösteriyor.
Puzzle’ın diğer küçük parçaları da bu tezi doğruluyor; şimdiki iktidarın en büyük şansı, muhalefet adına karşısında şimdiki ana muhalefet partisinin olması. Bu ana muhalefet partisi ile rakip olarak seçime girip kazanmamak neredeyse imkânsız…
Ve nihayet, ekonomik krizin oluşturduğu kaos ortamında, tozdan, dumandan göz gözü görmüyorken, ekonomik kriz sürecinde aklı başında hiçbir yaklaşım getiremeyen diğer siyasi partilerin ortaya çıkması mümkün değil. Vatandaş bu kaosta ne olduğunu bilmediği, hangi çözüm paketi ile ekonomik kaosu alt edeceğini göremediği yeni bir siyasi parti ile dans etmek yerine, mevcut siyasi iktidar ile son tangosunu yapmayı tercih edecektir.
Her ne kadar yerel seçimler merkezi iktidarı belirlemez diye birileri masal anlatsa da, mevcut siyasi iktidarın yerel seçimlerden yüzde kırkın altında bir oy alması halinde, iktidarının meşruluğunun tartışmaya açılacağı, erken seçim söylemlerinin gündeme geleceği açıktır.
Eh bu kadar kenardan dolaşmak yeter.
Seçim yasakları başlamadan seçim sonuçlarını açıklayalım istedik; göreceksiniz bu yerel seçimlerde mevcut siyasi iktidar en az yüzde kırk oy alacaktır.
Var mısınız iddiasına?..
Önümüzdeki yerel seçimler de, yukarıdaki fıkraya benzer şekilde, adrese teslim bir seçim olacak. Seçimin sonuçlarını kestirebilmek için fal bakmaya gerek yok. Son gelişmeleri tek bir fotoğraf halinde görebilirsek, seçimden kimin ne kadar oy alacağını tahmin etmek oldukça kolay.
Bakalım puzzle’ımızda neler var?
Türkiye küçülüyor, yoksullaşıyoruz.Bütün dünyayı kasıp kavuran bir ekonomik kriz yaşanıyor. Kriz öyle derin ki, geçtiğimiz yazılarda vurgulamaya çalıştığımız gibi, dünya düzenini değiştirecek cinsten.
Bu durumun ülkemizi etkilememesi mümkün değil. Zaten son dört-beş aylık tüm göstergeler ülkemizde de, krizin buram buram yaşandığını gösteriyor.
Bu noktada temel referans alacağımız gösterge, ülkemiz ekonomisinin hızla küçüldüğünü gösteren rakamlar. Nüfusu her yıl artan bir ülkenin, gelişebilmesi için nüfus artış hızından daha fazla ekonomik büyümeyi gerçekleştirmesi gerekirken, küçülüyor olması; bu coğrafyada yaşayanlar için sağlık, eğitim gibi duyarlı hizmetlere erişmede yoksunluk, işsizlik, yoksulluk ve mutsuzluk anlamına geliyor.
Halkı kendi yönetiminde iken yoksullaşan, arkadan gelen gençlerine eğitim ve iş olanakları sağlayamayan bir siyasi iktidarın seçimlerden galip çıkması mümkün müdür?
Tarih böyle bir kayda sahip değil. Kendi yönetiminde iken, halkı mutsuzlaşmaya başlayan iktidarın -ister kendi beceriksizliği ve kötü yönetiminden kaynaklansın, isterse kendi kusuru olmasın- ilk seçimleri oy kaybetmeden tamamlaması ve hatta yönetimden uzaklaşmasını gerektirecek durumun ortaya çıkmaması mümkün değil.
Yani puzzle’ın ilk parçası hazır; yerel seçimlerde mevcut siyasi iktidarın bu koşullarda, iktidarının sorgulanmasına yol açacak denli büyük oy kaybına uğraması gerekiyor.
Ortadoğu ve Yerel SeçimlerPuzlle’ın ilk parçası, siyasi iktidarın önümüzdeki yerel seçimlerde yüzde kırk yedi oranından hayli uzakta bir oy alacağına işaret etse de, önümüzdeki yerel seçimlerdeki oy dağılımını belirleyecek unsur bu değil.
Her şeyden önce şunu açık yüreklilikle kabul etmek gerekir ki, tüm seçim sonuçları dünya dengeleri, daha doğrusu dünyanın gidişatını belirleyenlerin tercihleri ile uyumlu olmak durumunda. En iyimser yaklaşımla iletişim ve küreselleşmenin geldiği bu noktada, oy kullanacak seçmenin iradesine etki etmek hiç de zor değil.
Bu kabulden yola çıkarak dünya dengeleri bakımından değerlendirdiğimizde, mevcut siyasi iktidarın tek başına devamının dengeleri belirleyenlerce tercih edildiğini görmek mümkün. Özellikle bugüne kadar yandaş siyasi iktidarlar, darbeler, para ve savaşla Ortadoğu’da arzu ettiğini bulamayan ABD. bakımından, bu coğrafyada “Osmanlı’nın Torunu” edası ile iş tutmaya çalışan Davos kahramanlığının, tercihe şayan olduğu açık.
Aslı astarının, hatta gerçekten varolup olmadığından bile pek emin olamadığımız Büyük Ortadoğu Projesi eğer varit ise, bu projenin realizasyonu için ya da en azından ABD. politikaları ile uyumlu bir Ortadoğu’nun oluşturulması için bu coğrafyada yaşayan halkın gönlünde, korku ile karışık derin bir saygı ile yer alan “Osmanlı’nın Torunu”nun çok iş göreceği, ABD. bakımından maliyetleri azaltacağı açıktır.
Bu durumda mevcut iktidarın devamı için yerel seçimlerde yüzde kırktan az oy almaması gerekiyorsa, bu sonucun sağlanmasına yönelik her türlü tedbirin alınması, bu tercih sahiplerince işten bile değil.
Ne yapılır; seçime iki hafta kala doların fiyatı önce şöyle bir zıplatılır, millette bir panik oluşturulur, ardından “IMF., Türkiye’nin koşullarını kabul etti” haberi ile Türk halkına; “helâl olsun Tayyip’e, Davos’tan sonra, IMF. ye de postasını koydu” dedirtilir, tabi bu durumu desteklemesi için doların fiyatı yine hızla aşağı çekilir, bu arada birilerine “erken seçim kapıda” dedirtirlir, böylece halkın “aman, erken seçim bu krizde bizi mahveder” diye düşünmesi sağlanır, falan filan…
Puzzle’ın ikinci parçası, ilkinin aksine mevcut siyasi iktidarın yerel seçimler, iktidarının sorgulanmasını gerektirmeyecek bir oy kaybı ile bitireceğini gösteriyor.
Puzzle’ın diğer küçük parçaları da bu tezi doğruluyor; şimdiki iktidarın en büyük şansı, muhalefet adına karşısında şimdiki ana muhalefet partisinin olması. Bu ana muhalefet partisi ile rakip olarak seçime girip kazanmamak neredeyse imkânsız…
Ve nihayet, ekonomik krizin oluşturduğu kaos ortamında, tozdan, dumandan göz gözü görmüyorken, ekonomik kriz sürecinde aklı başında hiçbir yaklaşım getiremeyen diğer siyasi partilerin ortaya çıkması mümkün değil. Vatandaş bu kaosta ne olduğunu bilmediği, hangi çözüm paketi ile ekonomik kaosu alt edeceğini göremediği yeni bir siyasi parti ile dans etmek yerine, mevcut siyasi iktidar ile son tangosunu yapmayı tercih edecektir.
Her ne kadar yerel seçimler merkezi iktidarı belirlemez diye birileri masal anlatsa da, mevcut siyasi iktidarın yerel seçimlerden yüzde kırkın altında bir oy alması halinde, iktidarının meşruluğunun tartışmaya açılacağı, erken seçim söylemlerinin gündeme geleceği açıktır.
Eh bu kadar kenardan dolaşmak yeter.
Seçim yasakları başlamadan seçim sonuçlarını açıklayalım istedik; göreceksiniz bu yerel seçimlerde mevcut siyasi iktidar en az yüzde kırk oy alacaktır.
Var mısınız iddiasına?..
1 yorum:
Bülent Bey,
Ben de aşağı yukarı sizin gibi düşünüyorum. En az %40 oy alacağından eminim AKP'nin, ama bu bugüne kadar yaptıkları olumlu şeylerin ve ortada bir muhalefetin olmaması sonucudur.
Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, haklıya hakkını vermemiz gerekiyor. Bu siyasi parti yeni bir açılımla Türkiye'deki siyasi havayı değiştirmiş, gerçekten tabanından gelen insanlarla alakası olmayan bir yaklaşım sağlamış ve insanları bir araya getirmek gibi bir amaç gütmüştür.
Ama bu tipten sadece 1 adet parti olması toplumumuzda seçme şansı bırakmamıştır. Diğer partiler zaten 90 ları bile bulamamış partiler, kafaları 80'ler öncesine çalışmakta halen. . .
Toplumda önyargılı insanlar çok fazla, söylemlerinizden sizin de hala birçok önyargınız olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bu önyargıyı yıkmak için sanırım, bir nesilin artık değişmesi lazım biz 80 lerde doğan çocuklar olarak, bu "birbirini dinlememe" ve "önyargılı siyasetlerin" ülkeye ne kadar zarar verdiğini görebilmekteyiz.
İyi olan başta olsun. . . Ülkenin ve dünyanın en iyi noktada olması için çalışsın; ideolojilerden sıyrılalım, insanları etiketlemeyelim, herkes kendi ismiyle etiketlensin, insanlar şucu bucu diye anılmasın . . .
21. yüzyılda artık önyargılar silinsin, toplumun her kesimine daha fazla saygı duyalım. Yiğidi de öldürelim hakkını yemeyelim. .
. Koruyucu yapıdan çıkalım, kendimize güvenerek, yeniliklere açık olmaktan korkmayalım. . .
Yorum Gönder