Ming ailesi, 1368 yılında Çin’de
yönetimi ele geçirdi ve 1644 yılına kadar koca ülkeye hakim oldu.
Bu hanedanın
ikinci imparatoru olan Jianwen zamanında Wang Lun adında şöhretli bir cellat
yaşamış.
Şöhreti yaptığı işi, sanat haline
getirmesinden kaynaklanıyormuş.
Seri cellat Wang Lun, yüzünde
tebessümle darağacının yanında dururken, neşeli bir şarkıyı ıslıkla çalar ve
kurbanının darağacına gelmesini beklermiş. Kurban darağacına doğru yürüyüp
yanına geldiğinde, kılıcı ile tek harekette kurbanın kafasını gövdesinden
ayırırmış.
Wang Lun’un, işinde usta olan herkes
gibi çıtayı yükseltip işine yeni boyutlar eklemeye ilişkin özlemi elbette
vardı.
Üstü tabak dolu bir masanın örtüsünü
tek harekette çekip hiçbir tabağı yerinden oynatmamak gibi usta işi bir özlem;
mahkumun duruşunu bozmadan, tek hamle ile kafasını uçurabilmek...
Lun, yaşamının 78. yılında özlemine
ulaşmış.
Onaltı kişilik idam listesi elinde
darağacının yanında beklemeye başlamış.
İlk onbir mahkumun kafaları her
zamanki gibi tek hamle ile toprakla buluşmuş.
Onikinci mahkum darağacına doğru
yürümeye başladığında, Wang Lun şimşek hızıyla kılıcını sallamış.
Adamın başı olduğu yerde kalmış ve
adam darağacına doğru yürümeye devam etmiş.
Darağacına geldiğinde celladı Wang Lun’a
bakmış; “önceki onbir adamı darağacına gelmeden öldürdün. Beni niye geciktirip
eziyet ediyorsun?”
Wang Lun tebessüm ederek seslenmiş; "başınızı biraz öne eğiniz, lütfen…"
Anekdotların, fıkraların
anlatılmasının altında hep bir şeyler aranır.
Oysa ki, yazdığım Wang Lun anekdotunda
subliminal mesaj kaygısı, metafor falan yok.
Sadece bugünlerde, yerinde durduğundan
emin olmak için elinizle ensenizi arada bir yoklayın istedim.
Unutmadan, yazının görselindeki yavaş yavaş kaynayan sudaki kurbağanın altında da bir şey aramayın, başımı derde sokmayın!..