31 Ekim 2015 Cumartesi

Sıfır Gümrükle İthalata Rağmen Et Fiyatları El Yakıyor

Et fiyatları tırmanışta, geçici çözümler sonuç vermiyor. Önce, et ithalatında gümrüklerin sıfırlanmasıyla atılan adımlar ve ardından Kurban Bayramı'na odaklanan et fiyatlarına ne ithalat çözüm oldu ne de bayram; durumdan üretici de tüketici de mutsuz.



Konuyu değerlendiren Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Bülent Deniz, et fiyatının geçtiğimiz yıla kıyasladığında yaklaşık yüzde 80'e varan bir artış gösterdiğini belirtiyor. Bu da zaten temel besin için az olan et tüketimini daha da aşağı çekiyor. Etin bu fiyatı Türkiye'deki alım gücünün üzerinde diyen Deniz'e göre, tarım politikalarındaki geçici çözüm arayışları ve spekülasyonların durumda payı büyük:

'Geçmiş dönemlerde de hayvan ithalatından, işlenmiş et ithalatına birçok yöntem denendi. Oysa temel sebepler Türkiye'deki tarım ve hayvancılık politikasının olmaması, hayvancılığa verilen teşviklerin yetersizliği ve hayvan üreticinin maliyet hesabı yaparak bu işte devam etmeme tercihleri oluşturuyor. Üreticinin zararı piyasaya da yansıyor.'

Geçici olarak piyasayı sakinleştirmek adına hükümetin yöneldiği canlı hayvan ithalatının da fiyatlardaki yükselişi engellenemediğini vurgulayan Deniz, 'Geçtiğimiz aylarda Kurban Bayramı öncesinde kesilmiş karkas et ithalatına rağmen fiyatlar çok yüksek. Türkiye'de zaten düşük olan et tüketimi fiyatların da etkisiyle daha da azalıyor' dedi.

Uzmanların kırmızı etin protein içermesi ve temel besin maddesi olması nedeniyle 'sağlıklı beslenme' konusunda uyardığını da anımsatan Av. Bülent Deniz, 'Bu şartlarda gelecek kuşaklar için bu tüketim yetersizliği maalesef alarm anlamına geliyor. Tüketici fiyatı yüksek diyerek et tüketimiyle ilgili kısıtlamaya giderse, ülkenin uzun vadeli sağlık politikaları açısından sıkıntılar doğabilir. Evet, fiyatlar yüksek, ama özellikle gelişim aşamasındaki çocuğun günde 20 gr tüketmesi gerektiği de bir gerçek' dedi.

Et ve Süt Kurumu'nun 3.5 euroya ithal ettiği et, piyasada 25 lira civarlarında satılıyor.

Hükümetin, canlı hayvan ithalatı gibi, yeniden politika üretmesi gerektiğini belirten Deniz, 'Piyasayı sakinleştirici yönde çalışmaların acil olarak yapılması gerekiyor' çağrısı yaptı. Av. Deniz, Et ve Süt Kurumu'nun kilosu 3.5 euro fiyatla ithal ettiği karkas etin piyasada 25 liradan satıldığının anımsatılması üzerine de, ithal et fiyatı ve piyasadaki et fiyatı arasında uçurumun, etin tüketiciye ulaşıncaya kadar aradaki aracılar vasıtasıyla oluştuğunu vurguladı ve ekledi:

'Et konusunda nedenini anlamadığımız bir spekülasyon söz konusu. Et sektöründe bir elin parmağını geçmeyen bir takım sermaye grupları et fiyatlarını istedikleri gibi belirleme yönünde manüpülatif bir takım davranışlarda bulunuyor. Gıda konusunda hemen hemen her dönem farklı gıda ürünlerinde piyasaya hakim olan gruplar (mercimekse mercimek, pirinçse pirinç) manipülatif davranışları bilinen bir gerçek.'

'Tüketici güveninin azalması, kurun yükselmesi düzelirse, fiyat artışları da normale döner'

Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Bülent Deniz, genel ekonomideki 12-13 aydır süren istikrarsız yönetim anlayışı dengesiz göstergeler, tüketici güveninin azalması, kurun yükselmesi gibi tüm verilerde bir düzelme yaşanırsa, et fiyatlarındaki artışın da normale döneceğini vurguladı ve şöyle devam etti:

'Et fiyatındaki artış, piyasadaki diğer gıda ürünleri ve tüketim kalemlerindeki artışlardan çok daha fazla. Evet, gıdada bizim tespit ettiğimiz tüketici birliği federasyon olarak tespit ettiğimiz mutfak enflasyonu yüzde 25 civarında, her ne kadar TÜİK yüzde 10- 11 civarında açıklasa da mutfaktaki yangın bize yüzde 25'lik bir enflasyonun olduğunu gösteriyor. Tüketici dernekleri olarak hükümetle iletişim kanallarımız son bir iki yıldır ne yazı ki tamamen kapandı. Ancak basın yoluyla onlara düşünce eleştiri ve çözüm önerilerimizi ifade etmek durumunda kalıyoruz.'

28.10.2015, haberler.com http://www.haberler.com/sifir-gumrukle-ithalata-ragmen-et-fiyatlari-el-7821377-haberi/

30 Ekim 2015 Cuma

Her vatandaşın dava açma hakkı var... HUKUKÇULAR UYARDI

Televizyonların TÜRKSAT'tan çıkarılması için 8 ay önce talimat verdiği ortaya çıkan Erdoğan'ın Başdanışmanı Mustafa Varank'ın skandal görüntülerine tepkiler dinmedi. Hukukçular ve akademisyenler, her Türkiye vatandaşının Varank ve TÜRKSAT hakkında dava açma hakkı olduğunu belirtti.

Bugün'ün haberine göre; Hukukçular ve akademisyenler Cumhurbaşkanı Danışmanı Mustafa Varank’ın "Ulaştırma Bakanı’na, bunların kanallarını kapatalım dedim" şeklindeki sözünün ‘hukuksuz talimat ve görevi kötüye kullanma’ suçu olduğunu belirterek, "Savcılar harekete geçmeli" uyarısı yaptı. Hukukçular, haber alma ve ifade özgürlüğü hakkı Anayasa ile koruma altına alınan her Türkiye vatandaşının Varank ve TÜRKSAT hakkında dava açma hakkı olduğunu söyledi. Ayrıca TÜRKSAT’ın televizyon yayıncılığı için tekel olduğunu belirten hukukçular, siyasi ve politik gerekçeler ile sözleşmenin feshedilemeyeceğini vurguladı.

HUKUKA AYKIRI TALİMAT OLMAZ
İdare Hukuku Profesörü Ethem Atay: Demokratik ülkelerde muhalif basının susturulması suçtur. Bu husus ahlaki, demokratik, hukuki değildir. Ceza hukuku açısından suç teşkil eder. Yetkisi ve görevi olmadan yetkisinin sınırlarını aşmak suretiyle hukuka aykırı bir şekilde emir ve talimat verilmektedir. Bu emirle basın hürriyeti bertaraf edilmek isteniyor. Anayasa ve ceza hukukunda kendilerine tanınmış olan görev ve yetkiyi kötüye kullanmak yer alır. Her bir Türk vatandaşının tazminat hakkı vardır. Doğumdan itibaren Anayasal haklar vardır ve engellenemez. Bireyin maddi manevi gelişimi önündeki engeller devlet tarafından kaldırılması gerekir. Engel koymak suçtur. Bireyi sağlıklı bilgi ve haber alma hakları elinden alınmış ve bu hak çiğnenmiştir. Herkes emri veren ve uygulayanlar hakkında dava açabilme hakları vardır.

MANEVİ ZARAR VAR
Avukat Salim Özdemir: Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde bir kamu görevlisinin görevini kötüye kullanması durumunda, vatandaşların da başvurusuyla soruşturma açılabilir. Herkesin şikayet etme hakkı var. Direkt savcı görevi kullanmaktan dava açamıyor. İzin verildikten sonra asliye cezalardan birine dava açılır. Eğer kanunsuz emir ve görevi kötüye kullanma suçları işlenmiş ise cezası 6 aydan başlıyor 2 yıla kadar hapis öngörüyor. Bir savcı bu konuyu araştırdığı zaman, Mustafa Varank’ın yayınlanan bu videosunu delil olarak kullanabilir. Cezada her türlü şey delil sayılıyor. Yeter ki kanuna aykırı olmasın. Kendisi de bunu itiraf edip, savunuyor. Vatandaş maddi veya manevi zarar gördüğünü ispat ederse, zarara uğradığını söylerse, manevi tazminat davası açabilir. Vatandaşın üzülmesi bile manevi tazminat davasına yeterli olabilir. Psikolojik yaşamınızda bir kayıp olmuş ise üzülmüşseniz manevi zarara uğramış olursunuz.

MÜEBBET HAPİSLE YARGILANIR
Ceza Avukatı Melik Bayat: Hukuksuz talimatla Anayasa'daki, 'Basın özgürdür, sansür edilemez' hükmü açıkça çiğneniyor. Anayasal suçun karşılığı doğrudan müebbet hapis cezasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank’ın aynı zamanda TÜRKSAT’ta görevli olması nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu da oluşuyor. Bunun karşılığı da TCK’nın 257. maddesine göre 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Varank’ın işlediği bir diğer suç ise TCK’nın 122. madde-sinde belirtilen nefret ve ayrımcılık suçudur. Çünkü kendisi açıkça, ‘görüş-lerimize ters yayınlar yapıyorlar kapatalım gitsin’ ifadesini kullanarak diğer görüşlere hayat hakkı tanımıyor. Bunun karşılığı da 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Burada Anayasa hükmü çiğnenerek basın ve düşünce soykırımı yapılıyor. En iyi örneği de Hitler'in propaganda bakanı Gobels’tir. Ayrıca aynı şeyleri yayın kuruluşlarına yönelik soruşturmayı yürüten savcı için de söyleyebiliriz. Zira savcı fonksiyon gaspı yaparak mahkeme yerine bu adımları gerçekleştirmiştir. Kimse anayasa ve yasalardan almadığı yetkiyi kullanamaz.

SÖZLERİ SUÇUN KANITIDIR
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz: Her vatandaş Mustafa Varank hakkında suç duyurusunda bulunabilir. Çünkü söylediği sözler suç işlediğinin açık kanıtıdır. Bunun cezası hukukta bellidir. Haberleşme özgürlüğü Anayasa’nın 22. maddesi ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden biridir. Yine Türk Ceza Yasası’nın 124. maddesi, haberleşmeyi engelleyenler için 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.

BİRÇOK HUKUKA AYKIRI
Bilgi Üniversitesi Prof. Turgut Turhanlı: Haber alma özgürlüğü açısından, tüketiciyi koruma cephesi var. Hizmetten yararlanılıyor. Bu hizmet satın alınırken belli paket alınıyor. O pakete dahil kanallarının neler olduğu bilinerek alınıyor. Tüketici Koruma Hukuku bakımından bir hak meselesidir. Konunun bir de özgürlük cephesi var. Haber alma-verme kapsamında bir hizmet. Anayasa ve Türkiye’nin tarafı olduğu İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ile BM’nin Medeni Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. ve 20. maddesi kapsamında haber alma-verme özgürlüğü vardır. Bu hak bu kapsama giriyor. Kamu hukuku ve özel hukuk bakımından ve tüketici koruma hukuku bakımından dava konuları düşünülebilir. Ayrıca politik bir tarafı da var. Her vatandaşın, haber alma ve Tüketici Koruma Hukuku bakımından dava açma hakkı vardır.

KAMU DAVASI AÇILMALIDIR
Ankara Barosu eski Başkanı Vedat Ahsen Coşar: Kamu yöneticileri hukuka ve kanuna aykırı talimat veremezler. Tevrat’ta ‘Kral yoktu, herkes her istediğini yapıyordu’ diye bir cümle var. Kraldan kasıt kanun yoktu denilmek isteniyor. Hukuk yoktu diye herkes istediğini yapıyordu. Türkiye’de de durum bu. Hiçbir kamu görevlisi böyle bir emri veremez. Bu emri veren de alan da görevi kötüye kullanma suçu işlemiştir. Savcıların harekete geçip yasaya ve hukuka aykırı iş ve işlem yaptırıldığı için kamu davası açması lazım. Bundan etkilenen kurumların da tazminat davası açma hakkı doğar. Vatandaşların da bu kararı alan kamu yöneticileri hakkında dava açma hakları vardır.

"SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ"
BUGÜN TV ve Kanaltürk’ü uydudan çıkarmaya hazırlanan TÜRKSAT hakkında suç duyurusunda bulunan avukat Murat Bakan, Mustafa Varank hakkında da 3 ayrı suçlamayla suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

CHP İzmir 1. Bölge Milletvekili Adayı Avukat Murat Bakan, BUGÜN TV ve Kanaltürk’ün TÜRKSAT’tan çıkarılmasına yönelik sözleriyle skandala imza atan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve TÜRKSAT Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Varank hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Bakan, "Soruşturma sonucunda Varank hakkında, 'haberleşmenin engellenmesi', ‘yargı görevini yapan bilirkişi veya tanığı etkilemeye teşebbüs' ve ‘görevi kötüye kullanma' suçlarından 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açılabilir" dedi.

SAVCI DA SUÇ İŞLEDİ
Geçtiğimiz günlerde aralarında BUGÜN TV ve Kanaltürk’ün de bulunduğu 7 kanalı platformdan çıkaran Digiturk, Tivibu ile uydudan çıkarmaya hazırlanan TÜRKSAT hakkında "haberleşmeyi engellemek", bu kanalların karartılmasını isteyen Ankara Cumhuriyet Savcısı hakkında da, "hakim yerine geçerek karar aldığı", "görevi kötüye kullanma" iddialarıyla suç duyurusunda bulunan Bakan şunları söyledi:

"Bunun kumpas olduğunu biliyorduk. Buna ilişkin Cumhuriyet savcısına şikayet dilekçemizi yazarken bunu iletmiştik. Bu talimatın bir yerden geldiğini, buna yönelik endişemiz olduğunu, birinin bir düğmeye bastığını, her şeyin bir anda harekete geçtiğini, savcının yazı gönderdiğini, dijital platformların bu yazıyı bekler gibi aniden 7 kanalı platformdan kaldırdığını ifade ettik. Ne ifade ettiysek bunların ne kadar doğru olduğu belgelenmiş oldu.”

PERVASIZ HUKUK TANIMAZ
Ne kadar pervasız, umursamaz, hukuk tanımaz olduklarının Varank’ın yayın öncesi söyledikleri sözlerle açık açık ortaya çıktığını ifade eden avukat Bakan, şöyle konuştu:

"Bunun hazırlığı yapılmış, planlanmış ve hayata geçirilmiş. Aslında savcılığa suç duyurusunda bulunulması gereken kişi savcı değil, Mustafa Varank’mış. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı yapıyor bunu. Cumhurbaşkanı'nın da ne kadar tarafgir olduğunu gösteriyor bu." 

3 AYRI SUÇ UNSURU VAR
Bu işin peşini bırakmayacaklarını söyleyen Murat Bakan, Varank hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek şöyle devam etti: “TCK madde 124/3’e göre 'haberleşmenin engellenmesi' suçunun 5 yıla kadar, TCK madde 277’ye göre 'yargı görevi yapanı bilirkişi veya tanığı etkilemeye teşebbüs' suçunun 4 yıla kadar, TCK madde 257’ye göre 'görevi kötüye kullanma' suçunun 3 yıla kadar hapis cezası var. Ortaya çıksın, savcılık soruştursun. Nasıl olmuş bu süreç, nasıl talimat verilmiş, yapılan görüşmeler, telefon kayıtları incelensin.”

27.10.2015, Hukuki Haber http://www.hukukihaber.net/gundem/her-vatandasin-dava-acma-hakki-var-hukukcular-uyardi-h65565.html

"Etin Fiyatı Türkiye’deki Alım Gücünün Üzerinde"

Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Bülent Deniz, et fiyatlarını frenlemek için uygulanan, sıfır gümrüklü ithalat gibi "geçici çözümler"in sonuç vermediğine dikkat çekerek, gelişmelerden üretici ve tüketicinin "mutsuz" olduğunu vurguladı.

Av. Deniz, et fiyatının geçtiğimiz yıla göre "yaklaşık yüzde 80"e varan bir artış gösterdiğine işaret ederek, "Bu da zaten temel besin için az olan et tüketimini daha da aşağı çekiyor. Etin mevcut fiyatı Türkiye’deki alım gücünün üzerinde" dedi. Deniz’e göre, tarım politikalarındaki geçici çözüm arayışları ve spekülasyonların durumda payı büyük:

“Geçmiş dönemlerde de hayvan ithalatından, işlenmiş et ithalatına birçok yöntem denendi. Oysa, temel sebepler Türkiye’deki tarım ve hayvancılık politikasının olmaması, hayvancılığa verilen teşviklerin yetersizliği ve hayvan üreticinin maliyet hesabı yaparak bu işte devam etmeme tercihleri oluşturuyor. Üreticinin zararı piyasaya da yansıyor.”

Geçici olarak piyasayı sakinleştirmek adına hükümetin yöneldiği canlı hayvan ithalatının da fiyatlardaki yükselişi engellenemediğini vurgulayan Deniz, “Geçtiğimiz aylarda Kurban Bayramı öncesinde kesilmiş karkas et ithalatına rağmen fiyatlar çok yüksek. Türkiye’de zaten düşük olan et tüketimi fiyatların da etkisiyle daha da azalıyor” dedi.

Uzmanların kırmızı etin protein içermesi ve temel besin maddesi olması nedeniyle “sağlıklı beslenme” konusunda uyardığını da anımsatan Av. Bülent Deniz, “Bu şartlarda gelecek kuşaklar için bu tüketim yetersizliği maalesef alarm anlamına geliyor. Tüketici fiyatı yüksek diyerek et tüketimiyle ilgili kısıtlamaya giderse, ülkenin uzun vadeli sağlık politikaları açısından sıkıntılar doğabilir. Evet, fiyatlar yüksek, ama özellikle gelişim aşamasındaki çocuğun günde 20 gr tüketmesi gerektiği de bir gerçek” dedi.

Et ve Süt Kurumu’nun 3.5 euroya ithal ettiği et, piyasada 25 lira civarlarında satılıyor. Hükümetin, canlı hayvan ithalatı gibi, yeniden politika üretmesi gerektiğini belirten Deniz, “Piyasayı sakinleştirici yönde çalışmaların acil olarak yapılması gerekiyor” çağrısı yaptı. Av. Deniz, Et ve Süt Kurumu’nun kilosu 3.5 euro fiyatla ithal ettiği karkas etin piyasada 25 liradan satıldığının anımsatılması üzerine de, ithal et fiyatı ve piyasadaki et fiyatı arasında uçurumun, etin tüketiciye ulaşıncaya kadar aradaki aracılar vasıtasıyla oluştuğunu vurguladı ve ekledi:

“Et konusunda nedenini anlamadığımız bir spekülasyon söz konusu. Et sektöründe bir elin parmağını geçmeyen bir takım sermaye grupları et fiyatlarını istedikleri gibi belirleme yönünde manüpülatif bir takım davranışlarda bulunuyor. Gıda konusunda hemen hemen her dönem farklı gıda ürünlerinde piyasaya hakim olan gruplar (mercimekse mercimek, pirinçse pirinç) manipülatif davranışları bilinen bir gerçek.”

“Tüketici güveninin azalması, kurun yükselmesi düzelirse, fiyat artışları da normale döner”

Av. Bülent Deniz, genel ekonomideki 12-13 aydır süren istikrarsız yönetim anlayışı dengesiz göstergeler, tüketici güveninin azalması, kurun yükselmesi gibi tüm verilerde bir düzelme yaşanırsa, et fiyatlarındaki artışın da normale döneceğini vurguladı ve şöyle devam etti:

“Et fiyatındaki artış, piyasadaki diğer gıda ürünleri ve tüketim kalemlerindeki artışlardan çok daha fazla. Evet, gıdada bizim tespit ettiğimiz tüketici birliği federasyon olarak tespit ettiğimiz mutfak enflasyonu yüzde 25 civarında, her ne kadar TÜİK yüzde 10- 11 civarında açıklasa da mutfaktaki yangın bize yüzde 25’lik bir enflasyonun olduğunu gösteriyor. Tüketici dernekleri olarak hükümetle iletişim kanallarımız son bir iki yıldır ne yazı ki tamamen kapandı. Ancak basın yoluyla onlara düşünce eleştiri ve çözüm önerilerimizi ifade etmek durumunda kalıyoruz.”

İstanbul'da karkas et fiyatları dana 25 lira, düve 24 lira, kuzu 23 lira ve inek 22 lira düzeyinde bulunuyor. Kasap ve marketlerde kıymanın fiyatı 34-36 lirayı, kuşbaşının fiyatı da 44-46 lirayı buluyor.

28.10.2015, DHA http://www.dha.com.tr/etin-fiyati-turkiyedeki-alim-gucunun-uzerinde_1058837.html

basın özgürlüğü, aslında kimin özgürlüğü 24/29 ekim'15 #filgunlugu

Ağrı’da, HDP’nin seçim bildirgesinin yer aldığı broşürlerin toplatılmasına karar vermiş mahkeme.
Seçime giren bir partinin kazanması durumunda yapacaklarının yer aldığı broşürün toplatılması ancak “ileri” demokraside olanaklı!
Yahu muhteremler, seçime giren partinin vaadlerini yargı marifetiyle değerlendirmek niye? Onu sandıkta halk yapar…
…..

İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal CHP’ye üye oluyormuş.

Herkesin dilediği partiye üye olmak ve siyaset yapması en doğal hakkıdır.
Ancak onbinlerce üyesi bulunan bir meslek odasının başında olan bir kişi sadece parti üyesi olarak kalmayıp partiyi temsil makamında siyaset yapacaksa; bu doğal hakkını kullanmadan önce, temsil ettiği makamdan ayrılması da, en az onun kadar doğal bir zorunluluktur.
…..

Murat Belge ile röportaj; “Daha önce bizim desteklediğimiz, doğru işler yapan adam uydurma bir Tayyip Erdoğan’mış. … Ben de doğrusu kendimi kandırılmış hissediyorum.”

“Kandırıldım” demek bulaşıcı.
Bir kere de “kandırıldık” diyeceğimize, “yanılmışız” diyebilsek…
…..

Koza-İpek Holdinge kayyum rezaleti.
Kayyumların ilk işi medya kuruluşları; Kanaltürk, Bugün TV., Bugün ve Millet gazetelerine elkoymak oldu. Genel yayın müdürleri görevden alındı ve bir dizi saçmalık.

Anayasa’nın 28. maddesi ile başlayan “Basın Hürriyeti” bölümü.
Hele orada 30. madde var ki, medya kuruluşlarına suç aleti olduğu gerekçesiyle “zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz” diyor.
Bu madde anımsatıldığında gelen yanıt hazır; “mülkiyete elkoymadık, medyaları kapatmadık.”
Bu yanıta verilecek tek tepki, “hadi ordan” demekten öte değil.

Sosyal medya “kayyum olayı”na yoğun tepki verdi.
AKP tabanı, sevenleri, taraftarları hariç, geçmişte cemaat nedeniyle mağdur olduğunu düşünen kesimler de dahil hemen herkes, bu yapılanın diktatöryal bir uygulama olduğu konusunda mutabık.

Ve yurtdışı.
ABD’den AB’ye dışarısı bu konuda tepki verdi.
Yabancı basın bu rezaleti büyük gördü.
Verdiğimiz fotoğraf maalesef bu.
…..

Anayasal güvence altındaki medya özgürlüğü ilk bakışta basın kuruluşları ve çalışanlarının özgürlüğü gibi görünse de, aslında yurttaşın temel hak ve özgürlüğüdür.

#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız

Gümrük Bakanlığı’ndan Bankalara Denetim

Şikayetlerin yüzde 95’i tüketici lehine sonuçlandı. Bakanlık, 30’a yakın bankada denetim başlattı. Bakan Aşçı, şu ana kadar 4 bankaya 110 milyon TL tutarında ceza kesildiğini açıkladı.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşçı, AA’ya yaptığı açıklamada, tüketici hakem heyetine yapılan ve tüketici bilgi sistemine kaydedilen şikayet sayısının 20 Ekim itibarıyla 1 milyon 426 bin olduğunu bildirdi.

“Geçen sene Tüketici Kanunu yürürlüğe girdiği için bankalar tam uyum sağlamamıştı, ondan kaynaklanan bir durum vardı” bilgisini veren Bakan Aşçı, söz konusu başvuruların 1 milyon 161 bininin (yüzde 95) tüketici kredileri, kredi kartları, konut finansman sözleşmeleri gibi bankacılık sektörüyle bağlantılı şikayetlerden oluştuğuna işaret etti. Bu başvuruların 927 bininin (yüzde 68) karara bağlandığını belirten Bakan Aşçı, 30’a yakın bankada tüketici kanunu ve yönetmeliklerine ilişkin denetimler yaptıklarını belirterek, “Bu denetimleri öncelikle rehberlik anlayışı ile yerine getiriyoruz” dedi. 

YIL SONUNA KADAR SÜRECEK
Karara bağlanan başvurulardan yüzde 95’nin tüketici lehine sonuçlandığını bildiren Bakan Aşçı, şunları söyledi: “Kredi kartı, tüketici kredisi, konut kredisi işlemlerinde Bakanlık olarak bir anlamda rehberlik hizmeti veriyoruz. Bunu yaparken de gördüğümüz aykırılıklara kanuni sınırlarımız çerçevesinde cezalarımız da var. 

Şu anda 4 bankamıza müfettişler tarafından kanuni sınır kapsamında 110 milyon lira ceza kesilmiş durumda, tebliğ edildi. Yıl sonuna kadar arkadaşlarımız bitirecek. 30’a yakın banka incelemeden geçiyor.” 

VATANDAŞ DİKKAT ETSİN
Tüketici hakem heyetlerine yapılan başvurular konusunda kendilerine gelen şikayetlere ilişkin bilgi de veren Bakan Aşcı, bazı kişilerin şikayette bulunan insanlara ulaşarak, “Sizin şöyle bir şikayetiniz vardı, lehinize sonuçlandı, bize vekalet verin biz sizin işlemlerinizi takip edelim’’ dediklerini anlattı. 

“Vatandaşlar böyle şeylere itibar etmesin. Biz hakem heyetlerine yapılan müracaatları bizatihi kendileriyle takip ediyoruz ve sonuçlarını onlara resmi yoldan getiriyoruz’’ diyen Bakan Aşçı, herhangi bir aracı kullanılmasına gerek olmadığını belirtti.

‘GEÇ KALINMIŞ BİR ADIM’
Bankalara yönelik başlatılan denetimlere ilişkin konuştuğumuz Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, “Tüketiciler açısından doğru, yerinde ama geç kalınmış bir adım’’ değerlendirmesinde bulundu. 2007 yılından bu yana yargı organlarının aldıkları kararlarla tüketicileri haklı bulduğunu ifade eden Deniz, “Ancak siyasi iktidar 2007’den beri çıkardığı kanunlar ve yönetmeliklerde de görüldüğü gibi adeta bankaların sesi olmuştur. Nihayet 1 Kasım seçimleri öncesi, seçim yatırımı niyetiyle bu başladı. 2007’den beri sus pus olan iktidarın seçime günler kala yaptığı bu icraat samimi olmaktan uzaktır’’ dedi.

25.10.2015, Aydınlık http://www.aydinlikgazete.com/ekonomi/gumruk-bakanligindan-bankalara-denetim-h77707.html

TÜRKSAT Sansürlenen Kanalları Varmış Gibi Satıyor

BU­GÜN ve Ka­nal­türk’ü Kab­lo tv ve Te­le­dün­ya plat­for­mun­dan çı­ka­ran TÜRK­SAT, bu ka­nal­la­rın isim­le­riy­le sa­tı­şı sür­dü­rü­yor. Uz­man­la­ra gö­re bu ti­ca­ri do­lan­dı­rı­cı­lık su­çu.

San­sü­rü uza­ya çı­ka­ran ka­ra­ra im­za atan TÜRK­SA­T’­ın skan­dal bir uy­gu­la­ma­ya im­za at­tı­ğı or­ta­ya çık­tı. BU­GÜN TV, Ka­nal­türk, Sa­man­yo­lu ve Yu­mur­cak TV'nin aralarında bu­lun­du­ğu 7 kanalın, Kab­lo TV ve Te­le­dün­ya plat­form­la­rın­dan çı­ka­rıl­ma­sı­na tep­ki­ler sü­rer­ken TÜRK­SAT'ın bu ka­nal­la­rı kul­la­na­rak rek­lam­la­rı­na de­vam et­ti­ği belirlendi. TÜRK­SA­T’­ın in­ter­net si­te­sin­de platformlardan çıkarılan kanallar, hem Kab­lo TV’­de hem de Te­le­dün­ya plat­for­mun­dan sa­tı­şı de­vam edi­yor gi­bi gös­te­ri­li­yor.

TİCARİ DO­LAN­DI­RI­CI­LIK
BU­GÜN TV ‘U­lu­sal Ha­be­r’, Ka­nal­türk ve Meh­tap gi­bi plat­form­dan çı­kar­tı­lan di­ğer ka­nal­lar da ‘U­lu­sa­l’ ka­nal pa­ket­le­ri ara­sın­da yer alıyor.Tü­ke­ti­ci Kon­fe­de­ras­yo­nu Baş­ka­nı hu­kuk­çu Bü­lent De­niz, bu du­ru­mun do­lan­dı­rı­cı­lık su­çu ol­du­ğu­nu kay­det­ti. De­niz, “TÜRK­SAT ol­ma­yan bir hiz­me­ti sa­tı­yor. Bu­ra­da tü­ke­ti­ci­le­re rek­lam­lar­da­ki ka­nal­la­rı iz­le­me hak­kı do­ğar. Bu iş ti­ca­ri ah­lak­sız­lık ve do­lan­dı­rı­cı­lık­tır. Rek­lam Ku­ru­lu pa­ra ce­za­sı ver­me­li­di­r” de­di.

CEZA KESİLMELİ
Tü­ke­ti­ci Der­ne­ği Baş­kan­ve­ki­li avu­kat Rıd­van Yıl­dız tü­ke­ti­ci­le­rin ya­nıl­tıl­dı­ğı­nı ak­tar­dı. Yıldız, “Va­ade­di­len hiz­met alı­na­mı­yor. Bu pa­ke­ti alan­lar ip­tal et­me hak­kı­na sa­hip. BTK, TÜR­SAT'a ce­za kes­me­li­ ay­rı­ca ki­şi­le­re ma­ne­vi taz­mi­nat hak­kı doğ­muş­tu­r” dedi.

Yunus Tiryaki, 23.10.2015 Bugün http://www.bugun.com.tr/gundem/turksat-sansurlenen-kanallari-varmis-gibi-1889931.html

27 Ekim 2015 Salı

BUGÜN TV ve Kanaltürk için Türksat'tan Skandal Karar

BUGÜN TV ve Kanaltürk’te yayınlanan gerçekleri halkın duymasını istemeyenler, sansür için bir adım daha attı. Türksat, BUGÜN TV ve Kanaltürk'e sözleşmenin bir ay içinde feshedileceğini iletti.

Skandal uygulamaya tepki yağdı. Hukukçular, “Türksat yönetim kurulu şahsi sorumludur, tazminata mahkûm edilir” uyarısı yaptı.

Özgür medyaya yönelik sansürde skandal bir adım daha atıldı. BUGÜN TV ve Kanaltürk’ün, Digitürk, Tivibu, Teledünya ve Kablo TV'den sonra devletin kontrolündeki Türksat’tan çıkarılması için adım atıldı. Kararda Türksat, söz konusu kanallara önceki gün yazı göndererek yayınlarını düşürmeleri konusunda bir aylık süre verdi. Söz konusu kanallara süre sonunda sözleşmelerinin feshedileceği iletildi.

YÖNETİM SORUMLU
Hukukçular, Türksat’ın hiçbir mahkeme kararı olmadan BUGÜN TV ve Kanaltürk'ün uydudan düşürmeleri konusunda tebliğatta bulunmasının Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna dikkat çekti. Bu kararı veren bürokrat ve yönetim kurulu üyelerinin hem devleti zarara uğrattıklarını hem de haksız rekabete yol açtıklarına dikkat çeken hukukçular, hukuksuz kararlarla yayınların sonlandırılmasından oluşacak maddi zararın, kararda imzası bulunan Türksat yönetim kurulu üyelerine rücu edeceğini belirtti.

ZARARIN 3 KATI TALEP EDİLİR
*Ticaret Hukuku Profesörü Yılmaz Aslan: Sözleşmeye aykırı durum yoksa, siyasi gerekçelerle böyle bir şey yapılıyorsa bu hukuka aykırı bir durum. Muhalif kalındı diye susturmak için yapılıyorsa hukuka aykırı olacağına şüphe bile yok. Basın özgürlüğü açısından, sözleşme ve rekabet hukuku açısından aykırı bir karar olur. Sözleşmeye aykırı davranılınca sözleşme iptal edilir ama gerekçe yoksa sözleşmelere aykırı olur. Bu gibi paralı uydu yayınları, dijital yayın gibi mecra sahipleri sırasıyla bu kanalları yayından çıkarıyorsa bu kendiliğinden olacak şey değil. Birinde ihmal olmuşsa diğerlerinde de ihmal olması şart değil. Demek ki bunlar hepsi aralarında konuşup, birbirine bakıp böyle yapıyorlar. Tazminat hakkı doğar. Hukuka aykırı davranışlardan haksız fiil durumundan doğar. Rekabet Kanunu'na aykırılık ortaya çıkarsa zararın 3 katı tazminat talep edilebilir. Türksat’ın sahibi olan devlet buraya yönetim kurulu, memur veya görevli atadıysa, bunlarda devletin zarar etmesine, tazminat ödemesine yol açarsa onlara rücu ettirebilir. Devletin öyle bir hakkı var.

TAZMİNAT RÜCU EDER
*Ankara Barosu eski Başkanı Vedat Ahsen Coşar: Bu bir kamu kuruluşu her kuruma eşit, tarafsız yaklaşması gereken bir kurum. Kiracı kirasını ödüyor. Hiçbir aykırı eylem, fiil yok. Buna rağmen evden atılmaya çalışılıyor. Hukuka uygun değil. Siyasi bir karar ve doğru değil. Bir takım olaylar karşısında kamu kurumlarının taraf tutması, vatandaşın devlete olan güveninin sarsılmasına neden olur. Türksat yönetim kurulu şahsi sorumludur, tazminata mahkûm edilir. Haksız bir şekilde sözleşme iptal ediliyor. Uğranan zarar tazmin edilmek zorunda.

CEZA HUKUKUNA AYKIRI
*Tüketiciler Birliği Başkanı Avukat Bülent Deniz: Türksat ve uydudan bazı yayınların yasaklanması sansürde zirve noktasıdır. Digiturk yasaklamalarına rağmen tüketici alternatif dijital platformlardan yayınları izleme olanağına sahipti ancak şimdi tamamen uydudan çıkarılması söz konusudur. Bu kanalları izlemek için tüketiciye internet ve karasal yayın kalmaktadır. Bu durum 1985 tarihli BM Tüketici Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtilen bilgilendirme ve Anayasa’daki haberleşme özgürlüğünün açık ihlali demektir. Bu durum Türk Ceza Hukuku’nun 124. maddesinde yazan haberleşmenin engellenmesinin başka şeklidir. Devletin ortak olduğu kuruluşlardaki sansür anlayışıdır.

'SARAY'DAN DÜĞMEYE BASILDI'
*CHP Milletvekili Barış Yarkadaş: Kanaltürk, BUGÜN TV, Yumurcak TV, Samanyolu TV ve diğer kanalların Digiturk’ten çıkarılması saraydaki zatı tatmin etmedi. Aynı kanalların uydudan çıkarılması da söz konusu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Varank bu konuyla yakından ilgileniyor. Edindiğim bilgilere göre, saraydaki zat tarafından düğmeye basıldı. Şu an sadece Türkiye’deki seçim dengelerini görmeye çalışıyorlar.

SEÇİM İÇİN HAZIRLIK
Kanalların Digiturk’ten çıkarılması sonrası tepki ile karşılaştılar. Binlerce kişi aboneliklerini iptal etti. Sansürün AKP’ye nasıl yansıyıp yansımayacağını merak ediyorlar. Kanalların uydudan da çıkarılmasını fiilen planlıyorlar. Yapabilirlerse, kanalları seçimden önce kapatıp, halkın gerçekleri öğrenmesini engelleyecekler. Uydudaki yayınları seçim öncesi kesemezlerse, seçimlerden hemen sonra hükümet kurma çalışmaları sürerken, bunu yapmak istiyorlar.

RTÜK BYPASS EDİLİYOR
RTÜK bir kanalı kapatmak için mahkeme kararı ister. Bunlar onu da beklemiyorlar. Anayasa, yasalar, RTÜK ve hukuk bypass ediliyor. Biz şimdiden Cumhurbaşkanı'na uyarımızı yapalım. Bu yanlıştan dönün, Türkiye’yi keyfi şekilde yönetemezsiniz. Keyfi şekilde kanal kapatamazsınız.

RTÜK GÜNDEMİNE ALINACAK
RTÜK Üyesi İsmet Özdal Demirdögen: Bu iletişim özgürlüğüne vurulan en son ve en ağır darbedir. Tek sesli bir medya düzeni oluşturulmak isteniyor. Halkın haber alma hakkı göz ardı ediliyor.

Devletin görevi halkın doğrulara ulaşabilmesini sağlamaktır. Onu sağlayacak altyapıyı oluşturmaktır. Ancak ne yazık ki bu olayda devlet kurumları bu olanağı sağlamadıkları gibi var olanları da gasp etmektedirler. RTÜK olarak bu konuyu Digiturk’te olduğu gibi gündemimize alarak değerlendireceğiz. Hükümetin baskısının sonuç verdiğini görüyoruz. Umut ediyoruz ki Türksat yönetimi ve diğer platform yöneticileri bu yanlışlardan bir an önce döner.

HANGİ MAHKEME KARARINA GÖRE
RTÜK Üyesi Süleyman Demirkan: Bunlar sonuç getirmeyecek şeyler. 1 Kasım’dan sonra Anayasa işler hale gelir ve böyle saçmalıklar olmaz. Seçim hükümeti döneminde yapılması ters teper. Yapanlara hayır getirmez.

Kurumları da, yapanları da, devleti de yıpratır. Devlete olan güven sarsılır. Bu, devlete karşı işlenen suçlar kapsamındadır. Platformlar için aldığımız karar Türksat için de alınır. 'Neye göre, hangi yasaya göre hangi mahkeme kararına göre bunu yaptınız? RTÜK’e danıştınız mı' diye sorulmalı. Panik havası ve bir şuursuzluk var.

YÖNETİMDE ERDOĞAN'A YAKIN İSİMLER
Yönetim Kurulu üyelerine kanunlara aykırı olarak 10'ar bin lira maaş vermesiyle gündeme gelen Türksat'ın yönetiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarının ağırlığı dikkat çekiyor.

Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 3 başdanışmanı Mustafa Varank, Şenol Kazancı ve Maksut Serim 18 Nisan 2014'te Türksat yönetimine getirilmişti.

Bu atamaların ardından Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan 2 ay sonra 2 Ekim 2014'te TÜRKSAT yönetimine eski Kültür Bakanı Atilla Koç'un oğlu Cumhurbaşkanlığı Bilgi Teknolojileri Başkanı Ali Taha Koç'un da atandığı ortaya çıktı. Böylelikle TÜRKSAT'ın yönetiminde genel müdür dışındaki 7 yönetim kurulu üyesinden 4'ü Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden oluştu.

İŞTE YÖNETİM KURULU:
Prof. Dr. Ensar GÜL: Başkan ve Genel Müdür.
Prof. Dr. Yusuf Suat HASÇİÇEK: Başkan Vekili, Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme, Araştırmaları Merkezi Başkanı.
Mehmet Hamdi YILDIRIM: Üye, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı.
Prof. Dr. Mustafa HELVACI: Üye, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi.
Mustafa VARANK: Üye, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı.
Ali Taha KOÇ: Üye, Cumhurbaşkanlığı Bilişim Teknolojileri Başkanı.
Şenol KAZANCI: Üye, Anadolu Ajansı Genel Müdürü
Üye Maksut SERİM: Başbakan Başdanışmanı

DEVLET ADINA UYDU İŞLETMECİLİĞİ YAPIYOR
Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş, 2 Temmuz 2004 tarih ve 5189 Sayılı Kanunun Ek 33. maddesi uyarınca kuruldu. Bu kanun gereğince uydu işletmeciliği Türk Telekom A.Ş'den alınıp Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş'ye verildi. Özel hukuk tüzel kişisi olmakla birlikte tamamı devlete ait olan şirket, devlet adına uydu işletmeciliği yapıyor. Uydunun kontrol ve denetim hakkı da Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş'ye ait bulunuyor.

BASIN KONSEYİ BAŞKANI TÜRENÇ: YASAYA AYKIRI HER GİRİŞİMİN KARŞISINDAYIZ
Basın Konseyi Yüksek Kurulu Bölge Toplantısı İzmir’in Çeşme ilçesinde başladı. Konsey Başkanı Pınar Türenç, Türk basınının zorlu bir süreçten geçtiğini, toplantıda şikayetler ve meslek üzerindeki baskılarla ilgili değerlendirmede bulunacaklarını söyledi. 7 televizyon kanalının, yayın platformlarından çıkarılarak sadece internete mahkum edilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Türenç şöyle konuştu: "Basın Konseyi olarak mesleğimiz üzerinde artarak devam eden baskıların sonlanması için verdiğimiz mücadeleye kararlılıkla devam edeceğiz. Umuyoruz ki yapılan yanlışlardan bir an önce dönülür. Ve umuyoruz ki basın ve ifade özgürlüğü önünde hiçbir engel kalmadan gazeteciler özgürce yazıp, konuşabilir. Yasaya aykırı her türlü girişimin karşısındayız.”

18.10.2015, Bugün http://www.bugun.com.tr/gundem/bugun-tv-ve-kanalturk-icin-1882818.html

Özgür Medya Kanallarına Sansür Devam Ediyor

Tivibu, TurkcellTV ve Digiturk’ün ardından dün de TURKSAT’a bağlı Teledünya Bugün TV, Kanaltürk, S Haber, Samanyolu TV, Mehtap TV, Irmak TV ve Yumurcak TV’yi keyfi olarak yayından kaldırdı. Kablo TV ise sadece Kanaltürk ve Samanyolu TV’yi platformdan çıkarmakla ‘yetindi.’ İki haftada getirilen yayın yasaklarıyla toplam 6 milyon vatandaşın istediği televizyon kanalını izleme hürriyeti elinden alınmış oldu.

TURKSAT’ın özgür medyaya yasak kararının geçen Cuma günü Yönetim Kurulu toplantısında gündeme aldığı bildirildi. Kanalların daha önce uydu yayını yapılan analog versiyondan çıkarıldığı öğrenildi.

İPTAL BEDELİ 365 LİRA 
Söz konusu kanalların yayınlarının sabah saatlerinde hiçbir bilgi verilmeden kesildiğinden şikayetçi olan tüketiciler TURKSAT’ı telefon yağmuruna tuttu. Santral görevlilerinden bazıları arayanlara, “Şu an kanal yenileme çalışması yapılıyor” dese de aynı saatlerde abonelere durumla ilgili olarak bir e-posta gönderildi. 

E-postada şu ibareler yer aldı: "Merhabalar, tarafımıza iletmiş olduğunuz konuya istinaden kanallarla ilgili yönetim kurulu kararı ile teledünya platformundan kaldırılmıştır. İlginiz ve anlayışınız için teşekkür ederiz.” Kurum, aboneliklerini iptal ettirmek isteyen vatandaşlardan ise 365 lira ‘cayma bedeli’ istedi.

‘BU TİCARİ BİR AHLAKSIZLIKTIR’
Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, Tivibu, TurkcellTV, Digiturk, Teledünya ve Kablo TV’nin yedi kanalı keyfi olarak yayından kaldırmasının ticari ahlaksızlık olduğunu söyledi. “Tek taraflı olarak tüketiciye vaat ettiği hizmeti sunmaktan vazgeçen firmaların bu yaptığı Tüketici Yasası’na göre ayıplı hizmet kapsamına girer. Ticari olarak da büyük bir ahlaksızlık örneğidir” dedi.

Bu yapılanın resmen sansür olduğunu vurgulayan Deniz, “Tüketiciler ücretsiz olarak aboneliklerine son verebilirler. Firmaları arasınlar ve onlarla anladıkları dilden konuşsunlar. Abonelikten vazgeçmeleri firmalar için en büyük ceza olacaktır” diye konuştu. Seçime 18 gün kala abonelikten çıkma işlemlerinin yetişmeyeceğine dikkat çeken Deniz, “Bu işi tezgahlayanlar her şeyi hesap etmişler. Ama tüketici bunu asla unutmayacak” dedi.

RTÜK OLAĞANÜSTÜ TOPLANAMADI...
DİGİTURK’UN yedi televizyon kanalını platformdan çıkarması üzerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeleri Süleyman Demirkan, İsmet Demirdöğen ve Ersin Öngel, olağanüstü toplantı çağrısı yaptı. Başkan vekili Arif Fırtına da kurulu 12 Ekim’de olağanüstü toplanmaya çağırdı. Dokuz üyeli kurulda beş olan salt çoğunluk sağlanamadığı için toplantı gerçekleşmedi. 

AKP’LİLER TOPLANTIYA GELMEDİ
MHP’li üye Esat Çıplak’ın şehir dışında olduğu için görüşmeye katılamadığı belirtildi. AKP’li üyeler Hamit Ersoy, Nurullah Öztürk, İlhan Yerlikaya ve Taha Yücel de toplantıya katılmadı. 

Digitürk’ün kararını görüşmek üzere salonda sadece Süleyman Demirkan, İsmet Demirdöğen, Ersin Öngel ve Arif Fırtına yer aldı. Digiturk'e uygulanacak yaptırımların kurulun yarınki rutin toplantısında ele alınacağı aktarıldı.

13.10.2015, Millet http://gundem.millet.com.tr/tv-izleme-ozgurlugu-engelleniyor-haberi/1275348

Tüketicilere "9 ile biten etiket" uyarısı

Tüketici dernekleri, "49,99", "199" gibi fiyat etiketlerinin tüketiciyi ürünün ucuz olduğu yönünde aldattığını ve tedavülde yeterli kuruş olmadığı için para üstü verilmediğini belirterek, her iki durumda da vatandaşın kayıpta olduğunu bildirdi.

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk parasının temel biriminin kuruş olduğunu belirterek, tedavülde ekonomik dolaşımı sağlayacak şekilde yeterli kuruşun bulunması gerektiğini ancak bulunmadığını söyledi.

Para üstü alırken kuruşların genellikle verilmediğinin görüldüğünü dile getiren Deniz, "Sirkülasyonu büyük olan hipermarketlerde üstü verilmeyen bir-iki kuruşları dikkate aldığımızda kayıt dışı, vergisi verilmeyen ciddi bir paranın markete kaldığını görebiliriz" dedi.

Deniz, etiketlerde kuruş kullanılarak tüketicide sanal ucuzluk algısı oluşturulduğunu vurgulayarak, "Mesela 50 liralık bir ürün 49,98 yapılınca tüketicide ürünün ucuzladığı algısı uyanıyor. Tüketicinin zihnindeki fiyat eşiğinin birkaç kuruş da altında olsa bu etiketler aldatıcı oluyor. Tüketici ucuz ürün aldığını zannediyor ama yanılıyor. Mesela bir ceket için 200 liralık fiyat eşiği varsa 199 liralık etiket ceketin fiyatının ucuzladığını düşündürebiliyor tüketiciye" diye konuştu.

"Kredi kartıyla alışveriş yapılırsa kayıp olmaz"
Tüketicilere etiketleri okurken dikkatli olmaları çağrısında bulunan Deniz, 50 liralık bir ürünün etiketine yazılan 49,98'lik etiket görüldüğünde "Üründe ucuzluk yok, 2 kuruşluk aldatmaca var" denilmesi gerektiğini bildirdi.

Deniz, bu tarz yazılan etiketlerle ilgili yapılabilecek bir yaptırım bulunmadığını belirterek, "Bu konuda tüketiciler dikkatli olmalı. Hatta mümkünse rakamı yukarıya yuvarlayarak fiyatı düşünmeli" ifadesini kullandı.

Başkan Deniz, şöyle devam etti:
"Bir ailenin ay boyunca peşin yaptığı alışverişlerde üzerini almadığı kuruşlar toplandığında boşa giden para tutarı yıllık 250 lirayı bulabiliyor. Mesela üzeri alınmayan para sadece 1 değil 3-4 kuruş da olabiliyor. Aylık 2 bin liralık alışveriş yapan bir aileyi düşündüğümüzde ayda 20-25 lirayı almamış olabiliyor. Bu da yılda 250 lira ediyor. Bu para boşa gitmiş oluyor. Burada kredi kartını özendirmek istemiyorum ama bunun önüne kredi kartıyla geçilebilir. Kredi kartının kullanıldığı alışverişlerde kuruş kaybı yaşanmaz."

"Tüketici iki kez zarara uğratılıyor"
Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Piyasa İzleme Komisyonu Başkanı Cahide Pamuk, son yıllarda çarşıda, pazarda neredeyse tüm etiketlerin sonunun 9 ile bittiğini belirterek, bu şekilde etiket fiyatlandırmasının Tüketici Kanunu'nun fiyat etiketi ile ilgili 54. maddesine aykırı olmadığını ancak bu burada tüketicinin "enayi" yerine konulduğunu savundu.

Tüketicilerin, alışveriş esnasında hemen her üründe sonu 9'la biten fiyatlandırmalara tepkili olduğunu dile getiren Pamuk, "Alışverişlerde para üstü olarak tüketiciye iade edilmesi gereken bir kuruş tedavülde olmasına rağmen bu fiyata satılan her hangi bir ürün ya da hizmet bulunmadığından piyasada fiilen bulunmamaktadır. Böylelikle sonu '9' ile biten fiyat etiketleri yüzünden tüketici iki kez zarara uğratılmaktadır" dedi.

Pamuk, ilk olarak, sonu 9 ile biten etiketle tüketicinin zihninde bir alt baremdeki fiyat algısı oluşturulduğunu kaydederek, daha sonra da satın alma esnasında nakit ödeme yapılırsa 1 kuruş olan para üstünün tüketiciye ödenmediğini aktardı.

"Piyasada kullanılmayan bir kuruşların en kısa zamanda fiyat etiketinden kaldırılması gerekir" diyen Pamuk, böylelikle hem fiyat etiketindeki aldatmacanın son bulacağını hem de nakit alışveriş yapan tüketicinin kuruşlarının ziyan olmayacağını ifade etti.

"Para üstünü eksiksiz isteyin"
Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Levent Küçük, fiyatın ucuz olduğu izlenimini vermek için yapılan bu durumda para üstünün eksiksiz istenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Alışverişin yoğun olduğu yerlerde işletmelerin lehine, tüketicinin aleyhine olan "9 ile biten etiketlerle alakalı" kendilerine zaman zaman şikayet geldiğini dile getiren Küçük, bu konuda duyarlı vatandaşların kaygılı olduğunu söyledi.

Küçük, 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Fiyat Etiketi Yönetmeliği gereğince perakende satılan bütün ürünlerde etiket olması gerektiğini kaydederek, tüketicinin aldığı ürünün raf fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olup olmadığını mutlaka alışveriş fişlerinden kontrol etmesi, arada fark olması halinde daha düşük ücretin ödenmesi gerektiğini bildirdi.

Genel Başkan Küçük, "Ayrıca tüketiciler sonu 9 ile biten etiketlerin cazibesine kanıp da alışveriş çılgınlığına kapılmasınlar. İhtiyacı olmayan malları alma eğilimine girmesinler" diye konuştu.

"Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken de, bir süre önce yaptığı yazılı açıklamada , bazı marketlerin para üstü ödemeleri gereken kuruşları müşterilere vermediğini belirterek, "Halkımız, bilinçli davranıp kuruşunu istemeli. Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri" ifadelerini kullanmıştı.

Palandöken, haziran ayı itibarıyla piyasada 142 milyon 1 kuruşun olduğuna dikkati çekerek, "Yetkililerimiz geçen seneden beri 11 milyon 1 kuruş basmasına rağmen yeterli gelmedi, piyasada kuruş gören yok. Kuruşlu para üstünün ödenmesinde vatandaşımız ısrarlı olmalıdır. Kuruşları beğenmeme veya almama lüksü olacak kadar zengin değiliz. Piyasadaki 142 milyon adet 1 kuruş nerede? Halkımız, bilinçli davranıp kuruşunu istemeli. Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri" değerlendirmesinde bulunmuştu.

12.10.2015, Hürriyet http://www.hurriyet.com.tr/tuketicilere-9-ile-biten-etiket-uyarisi-30279213

TBF Genel Başkanı: Haberleşme Özgürlüğünü Engellemek Anayasa Suçudur

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, İnternet erişiminin yavaşlaması ve sosyal medya ağlarına erişimin engellenmesiyle ilgili, “Anayasal güvence altındaki haberleşme özgürlüğünü engelleyenler Anayasa suçu işliyorlar.” dedi.

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz konuyla yazılı açıklama yaptı. Deniz, açıklamasında şöyle dedi: "Haberleşme özgürlüğü Anayasa’nın 22. maddesi ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden biridir. Yine Türk Ceza Yasasının 124. maddesi, haberleşmeyi engelleyenler için bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. 

5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile hangi durumlarda ve hangi makamların kararı ile internet erişimine sınır getirilebileceği düzenlenmektedir. Buna göre; Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Cumhuriyet Savcıları ve yargıç kararı ile internet erişimine sınır getirilebilmektedir.

Bir süreden beri internet ortamında bazı sitelere erişimin zorlaştığı savının yanında, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da yaşanan katliam sonrası özellikle sosyal medya ağlarına erişimin kesintili olarak sağlanması, çoğu kez de erişimin sağlanamadığı görülmektedir.

Ankara’da yaşanan katliam sonrası internet ağlarında yaşanan engelleme ve kesintinin, yasa ile yetkilendirilmiş yargı veya idari organların kararından kaynaklandığı düşünülmüş ise de Erişim Sağlayıcıları Birliği Genel Sekreteri Bülent Kent tarafından sosyal medya ağlarının kapatılmasının söz konusu olmadığı, bu konuda herhangi bir mahkeme kararının da olmadığı açıklanmıştır.

Bu durumda yasa ile yetkilendirilmiş idari veya yargı organı kararına dayanmayan bu sorunun nedeninin açıklanarak kamuoyu zihnindeki soru işaretlerinin yanıtlanması, bu duruma neden olanların da soruşturularak cezalandırılması gerekmektedir.

Ülkemiz bir hukuk devletidir. Hiç kimse yasalar ile belirlenmiş düzenlemelerin kapsamı dışında değildir. Bir hukuk devletinde olmaması gereken yetkisiz ve keyfi bir tutumla internet erişimini sınırlayan, engelleyen kamu veya özel kişilerin tespit edilerek cezalandırılması, yaşanan sorunun gecikmeksizin giderilerek, Anayasal güvence altındaki haberleşme özgürlüğünün tüm yurttaşlar için sağlanması gereklidir.

Ülkemizin yaşadığı olağanüstü günler ve özellikle genel seçimlere az bir zaman kala yaşanan bu olumsuzlukların giderilmemesi ve bu eylemi yapanların tespit edilerek cezalandırılmamaları durumunda, fiili bir sansür uygulaması yaşandığına ilişkin kamuoyu kanaatinin pekişeceği unutulmamalıdır."

12.10.2015, http://www.haberzamani.com.tr/haber/tbf-genel-baskani-haberlesme-ozgurlugunu-engellemek-anayasa-sucudur

Dolandırılan Digiturk Abonelerine Tüketici Birliği'nden Hukuki Yardım

Digiturk’ün 7 televizyon kanalına uyguladığı sansüre her kesimden tepki var. Siyaset, medya ve aydınlar uygulamanın halkın haber alma özgürlüğüne “darbe” olarak nitelerken, Tüketici Birliği Federasyonu, destek isteyenlere ücretsiz hukuki yardım verebileceklerini açıkladı.


FAŞİZAN UYGULAMALAR
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay: Demokrasiye inanmayan bir iktidar var. Bunlar faşizan uygulamalardır. Ne ülkeye ne de iktidara bir itibar kazandırmaz. İktidarı demokrasiye dönmeye davet ediyoruz.

HABER ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE
İzmir Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Atilla Sertel: Bu kanalları devre dışı bırakma anlayışı, halkın haber alma özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olup, halkın haber alma özgürlüğünü yok etmektir. Türkiye hiç hak etmediği bir dönemden geçiyor.

AKP’NiN SON ÇIRPINIŞLARI
Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmail Türk: Yolsuzluk girdabında olan AKP’nin son çırpınışları. Ben Digiturk’ü iptal ettim. Bu kararı yargıya da taşıyacağım. Herkesin hakkını araması lazım. Adaletle hukukla bağdaşmayan bir karar.

SİNDİRMEK İSTİYORLAR
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken: Saray ve AKP eliyle, Türkiye’de tek kelime ile medya ve basın susturulmaya çalışılıyor. Muhalif olan tüm kesimler sindirilmek isteniyor. Tüm demokratik kazanımlar kurban ediliyor. Utanç verici bir durumdur. Seçim sürecinde böyle bir kararın alınması, AKP’nin muhalif sesleri duymaktan korkuyor olmasıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir sindirme konsepti uygulanmamıştı.

ZORBALIK TÜRÜ KALMADI
CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray: Bu çok daha vahim, daha korkunç ve endişe verici bir basın darbesidir. Darbe Türk insanının haber alma ve iletişim özgürlüğüne indirilmiştir. Bu darbenin zamanlaması ve şekli saray sakininin despot otokrasisini sürdürmek için artık göze alamayacağı hiçbir zorbalık türü kalmadığını ortaya koyması bakımından uyarıcıdır.

HUKUKİ YARDIMA HAZIRIZ
Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz:Vatandaş hakkını aramak için somut adımı atması gerekiyor. Gerekirse bu sansürü uygulayan holdingin yan ürünlerini de boykota gidebiliriz.

Bu mağduriyet için bizden yardım isteyenlere federasyon olarak ücretsiz hukuki yardım vermeye hazırız. Vatandaşların yanında olacağız.

GÜVEN KALMADI
MHP Samsun Milletvekili Erhan Usta: Mahkeme kararı olmadan böyle bir şey yapılması muhalefetin sesini susturmak anlamına gelir. Yarın bir gün bir başka yatırımcı da kendisine müdahale edilebileceğini düşünür. Bu karar, müdahale Türkiye’de ticaret güvenliğinin de kalmadığını gösterir.

12.10.2015, Bugün http://www.bugun.com.tr/gundem/dolandirilan-digiturk-abonelerine-tuketici-birliginden-1872709.html

24 Ekim 2015 Cumartesi

1 Kuruş Para Üstünü İsteyin Çağrısı

"Sonu 9 ile biten etiketlerin cazibesine kanıp da alışveriş çılgınlığına kapılmasın"uyarısı yapan Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz, vatandaşa kuruşunu iste çağrısı yaptı.

Tüketici dernekleri, "49,99", "199" gibi fiyat etiketlerinin tüketiciyi ürünün ucuz olduğu yönünde aldattığını ve tedavülde yeterli kuruş olmadığı için para üstü verilmediğini belirterek, her iki durumda da vatandaşın kayıpta olduğunu bildirdi.

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Bülent Deniz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk parasının temel biriminin kuruş olduğunu belirterek, tedavülde ekonomik dolaşımı sağlayacak şekilde yeterli kuruşun bulunması gerektiğini ancak bulunmadığını söyledi.

Para üstü alırken kuruşların genellikle verilmediğinin görüldüğünü dile getiren Deniz, "Sirkülasyonu büyük olan hipermarketlerde üstü verilmeyen bir-iki kuruşları dikkate aldığımızda kayıt dışı, vergisi verilmeyen ciddi bir paranın markete kaldığını görebiliriz" dedi.

Deniz, etiketlerde kuruş kullanılarak tüketicide sanal ucuzluk algısı oluşturulduğunu vurgulayarak, "Mesela 50 liralık bir ürün 49,98 yapılınca tüketicide ürünün ucuzladığı algısı uyanıyor. Tüketicinin zihnindeki fiyat eşiğinin birkaç kuruş da altında olsa bu etiketler aldatıcı oluyor. Tüketici ucuz ürün aldığını zannediyor ama yanılıyor. Mesela bir ceket için 200 liralık fiyat eşiği varsa 199 liralık etiket ceketin fiyatının ucuzladığını düşündürebiliyor tüketiciye" diye konuştu.

- "Kredi kartıyla alışveriş yapılırsa kayıp olmaz"
Tüketicilere etiketleri okurken dikkatli olmaları çağrısında bulunan Deniz, 50 liralık bir ürünün etiketine yazılan 49,98'lik etiket görüldüğünde "Üründe ucuzluk yok, 2 kuruşluk aldatmaca var" denilmesi gerektiğini bildirdi.

Deniz, bu tarz yazılan etiketlerle ilgili yapılabilecek bir yaptırım bulunmadığını belirterek, "Bu konuda tüketiciler dikkatli olmalı. Hatta mümkünse rakamı yukarıya yuvarlayarak fiyatı düşünmeli" ifadesini kullandı.

Başkan Deniz, şöyle devam etti:

"Bir ailenin ay boyunca peşin yaptığı alışverişlerde üzerini almadığı kuruşlar toplandığında boşa giden para tutarı yıllık 250 lirayı bulabiliyor. Mesela üzeri alınmayan para sadece 1 değil 3-4 kuruş da olabiliyor. Aylık 2 bin liralık alışveriş yapan bir aileyi düşündüğümüzde ayda 20-25 lirayı almamış olabiliyor. Bu da yılda 250 lira ediyor. Bu para boşa gitmiş oluyor. Burada kredi kartını özendirmek istemiyorum ama bunun önüne kredi kartıyla geçilebilir. Kredi kartının kullanıldığı alışverişlerde kuruş kaybı yaşanmaz."

- "Tüketici iki kez zarara uğratılıyor"
Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Piyasa İzleme Komisyonu Başkanı Cahide Pamuk, son yıllarda çarşıda, pazarda neredeyse tüm etiketlerin sonunun 9 ile bittiğini belirterek, bu şekilde etiket fiyatlandırmasının Tüketici Kanunu'nun fiyat etiketi ile ilgili 54. maddesine aykırı olmadığını ancak bu burada tüketicinin "enayi" yerine konulduğunu savundu.

Tüketicilerin, alışveriş esnasında hemen her üründe sonu 9'la biten fiyatlandırmalara tepkili olduğunu dile getiren Pamuk, "Alışverişlerde para üstü olarak tüketiciye iade edilmesi gereken bir kuruş tedavülde olmasına rağmen bu fiyata satılan her hangi bir ürün ya da hizmet bulunmadığından piyasada fiilen bulunmamaktadır. Böylelikle sonu '9' ile biten fiyat etiketleri yüzünden tüketici iki kez zarara uğratılmaktadır" dedi.

Pamuk, ilk olarak, sonu 9 ile biten etiketle tüketicinin zihninde bir alt baremdeki fiyat algısı oluşturulduğunu kaydederek, daha sonra da satın alma esnasında nakit ödeme yapılırsa 1 kuruş olan para üstünün tüketiciye ödenmediğini aktardı.

"Piyasada kullanılmayan bir kuruşların en kısa zamanda fiyat etiketinden kaldırılması gerekir" diyen Pamuk, böylelikle hem fiyat etiketindeki aldatmacanın son bulacağını hem de nakit alışveriş yapan tüketicinin kuruşlarının ziyan olmayacağını ifade etti.

- "Para üstünü eksiksiz isteyin"
Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Levent Küçük, fiyatın ucuz olduğu izlenimini vermek için yapılan bu durumda para üstünün eksiksiz istenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Alışverişin yoğun olduğu yerlerde işletmelerin lehine, tüketicinin aleyhine olan "9 ile biten etiketlerle alakalı" kendilerine zaman zaman şikayet geldiğini dile getiren Küçük, bu konuda duyarlı vatandaşların kaygılı olduğunu söyledi.

Küçük, 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un Fiyat Etiketi Yönetmeliği gereğince perakende satılan bütün ürünlerde etiket olması gerektiğini kaydederek, tüketicinin aldığı ürünün raf fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olup olmadığını mutlaka alışveriş fişlerinden kontrol etmesi, arada fark olması halinde daha düşük ücretin ödenmesi gerektiğini bildirdi.

Genel Başkan Küçük, "Ayrıca tüketiciler sonu 9 ile biten etiketlerin cazibesine kanıp da alışveriş çılgınlığına kapılmasınlar. İhtiyacı olmayan malları alma eğilimine girmesinler" diye konuştu.

- "Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken de, bir süre önce yaptığı yazılı açıklamada , bazı marketlerin para üstü ödemeleri gereken kuruşları müşterilere vermediğini belirterek, "Halkımız, bilinçli davranıp kuruşunu istemeli. Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri" ifadelerini kullanmıştı.

Palandöken, haziran ayı itibarıyla piyasada 142 milyon 1 kuruşun olduğuna dikkati çekerek, "Yetkililerimiz geçen seneden beri 11 milyon 1 kuruş basmasına rağmen yeterli gelmedi, piyasada kuruş gören yok. Kuruşlu para üstünün ödenmesinde vatandaşımız ısrarlı olmalıdır. Kuruşları beğenmeme veya almama lüksü olacak kadar zengin değiliz. Piyasadaki 142 milyon adet 1 kuruş nerede? Halkımız, bilinçli davranıp kuruşunu istemeli. Devir 1 kuruşun hesabını yapma devri" değerlendirmesinde bulunmuştu.

12.10.2015, http://www.f5haber.com/mistik-alem/1-kurus-para-ustunu-isteyin-cagrisi-haberi-5526586/

23 Ekim 2015 Cuma

Digiturk'ün Özgür Medyaya Sansür Kararı Giderek Büyüyor

Dijital yayın platformu Tivibu ve Turkcell’in ardından Digiturk'un, aralarında BUGÜN TV ve Kanaltürk’ün de bulunduğu 7 kanalı savcılığın isteğiyle yayın ağından çıkarmasına tepkiler giderek artıyor.Sansür sonrası yüzlerce vatandaş aboneliklerini iptal ettirmek için kurumu aradı.

CEZASIZ DİGİTÜRK İPTALİ NASIL YAPILIR?
Digiturk'ün hukuksuz uygulamasına karşı abonelikleri iptal ederek tepki gösteren vatandaşların, ayrıca 5 bin liralık manevi tazminat ve 100’er liralık maddi tazminat davası açabileceği ortaya çıktı. Yapılan uygulamanın hukuksuz olduğuna dikkati çeken siyasiler, aboneliklerini iptal edeceklerini söylerek vatandaşlara tepkileri göstermeleri çağrısında bulundular.

Hukuksuz bir şekilde kanalları plaformdan kaldıran Digiturk'e abone olan vatandaşlar, "demokratik hakları" olan tepkilerini yasal yollar üzerinden yapabiliyor. Bunun için yapılması gerek çok basit. Hukuksuz uygulama karşı her abone 5 bin liralık manevi tazminat ve 100’er liralık maddi tazminat davası açabilir. Aboneler, harç ücreti ödemeden çok küçük posta masrafı karşılığında Tületici mahkemesine başvuruda bulunabilirler.

İŞTE BUGÜN GELEN TEPKİLER...

TBF'DEN BOYKOT ÇAĞRISI
Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, Tivibu'nun ardından Digiturk'ün de 7 televizyon kanalını platformdan çıkarmasına tepki gösterdi

Deniz, “Ekran karartan firmalar, bir an önce ayıplı hizmet vermekten kaçınmalı. Bu firmaların ayıplı hizmet sunmaktaki ısrarlarının devamı durumunda, bağlı bulundukları holdinglerin sattığı ürünlerin de tüketici tarafından boykot edilebileceği unutulmamalıdır.” dedi.

TBF Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, yazılı açıklama yaparak Digitürk’ün; Kanaltürk, Bugün TV, Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber (Samanyolu Haber), Yumurcak TV ve Irmak TV'yi platformdan çıkarmasını değerlendirdi. Deniz, “Tivibu, Turkcell TV ile başlayan ekran karartma operasyonunun son aşaması, Digitürk firmasının 7 TV kanalını yayından kaldırmasıyla yaşanmıştır. Genel seçimlere 3 hafta kala iktidar tarafından muhalif olduğu değerlendirilen medya kanallarının sesinin kısılması için başlatılan bu uygulama, sansürün ta kendisidir.” dedi.

Deniz, şöyle devam etti: “6502 sayılı tüketicinin korunması hakkındaki kanunun 13. Maddesi gereği ‘hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan …hizmetler ayıplıdır.’ Reklam, ilan ve duyurularında abonelerine ulaştıracağı medya kanallarını duyuran firmaların, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın bazı kanalları kapatması, sözü edilen bu düzenlemeye göre ‘ayıplı hizmet’ niteliğindedir.

‘TÜRKİYE TÜKETİCİSİ, SANSÜRÜN PARÇASI OLAN KANALLARA ANLAYACAKLARI DİLDEN TEPKİYİ VERECEKLERDİR’
Buna göre, abonesi olduğu dijital yayın platformunun bazı medya kanallarını yayından kaldırarak ayıplı hizmet sunması nedeniyle hak ihlaline uğrayan tüketiciler, yasanın kendilerine tanıdığı hak arama yöntemini kullanarak ödediği paranın karşılığında vermesi gereken hizmeti sağlamayan firmalara yaptırım uygulayabileceklerdir. Önceki yıllarda boykot, dava açma ve benzeri eylemliliği ile tüketici haklarına aykırı davranan firmalara, devletlere geri adım attıran Türkiye tüketicisi, bu kez de ayıplı hizmet sunmayı göze alarak sansür anlayışının bir parçası olmayı tercih eden firmalara anlayacakları dilden gerekli tepkiyi mutlaka vereceklerdir.”

Sansür uygulayan dijital platform yetkililerine seslenen Deniz, “Müşterilerini ve dolayısıyla ticari kazançlarını kaybedecek olan firmalar, haksız uygulamalarını derhal sonlandırmalıdırlar. Bu firmaların tüketiciyi yok sayan ayıplı hizmet sunmaktaki ısrarlarının devamı durumunda, bağlı bulundukları holdinglerin sattığı ürünlerin de tüketici tarafından boykot edilebileceği unutulmamalıdır.” ifadelerini kullandı.

Mehmet Bülent Deniz, TBF olarak hak ihlaline uğrayan tüketicilerin haklarını arama sürecinde yardımcı olacaklarını ifade etti. Deniz, tüketicinin izleyeceği yolları ve dilekçe örneklerini www.tuketici.org.tr adresinde yayınladıklarını belirtti.

RTÜK ÜYELERİ: KAPATMAYA KADAR GİDER
RTÜK üyesi İsmet Demirdöğen Digiturk'ün 7 kanala uyguladığı sansüre ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. RTÜK'ün CHP'li üyesi Süleyman Demirkan da, 'Bu iş platformun kapatılmasına kadar gidebilir'' dedi.

Digiturk'ün aldığı kararı, Türk iletişim tarihinin en ağır saldırı ve sansür girişimi olarak yorumlayan Demirdöğen asıl amacın seçim öncesi muhalif sesleri susturmak olduğunu aktardı. "Savcılık siyasi bir iddianame hazırlıyor, siyasi bir yazı yazıyor Digiturk de siyasi bir uygulamaya imza atıyor" diyen Demirdöğen şöyle devam etti:

SAVCILIĞI UYARMALIYDI
"Savcılık bir iddia makamıdır. Bir kurumun suçlu olup olmadığı ancak mahkeme kararıyla belli olur. Savcılık kararı kesin hüküm yerine geçmez. Oysa bu kanallar lisanslı kanallardır. Yasalara uygun kurulmuş ve yayın yapmaktadırlar. Eğer kanuna aykırı yayın yaptığı iddia ediliyorsa bunun değerlendirme merci RTÜK'tür. Burada Digiturk'ün yayınları kaldırmadan önce savcılığa 'Mahkeme kararı kesinleşmeden kimseyi suçlayamazsınız' demesi gerekiyordu. Digiturk'ün RTÜK yasasının 29. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen ölçülere uygun davranması icap eder. Eğer bu kanallarla ilgili bir uygulama yapacaksa RTÜK'ten bir görüş alması gerekir. Sonuçta dijital platformlara RTÜK lisans ve izin veriyor. Bu konu RTÜK'ün gündemine geldiğinde değerlendirilecektir."

DARBE DÖNEMİNDE OLMADI
Digiturk’ün RTÜK'ten görüş almadan savcılıktan giden bir yazıyı esas alarak hareket ettiğini aktaran Demirdöğen, “Darbeler döneminde dahi bu kadar ağır ve keyfi kararlar alınmıyordu” dedi. Çizgi film kanalının dahi yayından kaldırılmasının trajikomik olduğunu söyleyen Demirdöğen, "Çizgi film kanalını kapatarak nereye varacaksınız? Çocuklara darbecilik mi öğretiliyor" diye sordu.

"AVRUPA BİRLİĞİ BUNA TAHAMMÜL EDEMEZ"
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms, Digiturk’ün muhalif kanalları susturmasına tepki göstererek, Avrupa Birliği'nin (AB) bu duruma sessiz kalmayacağını söyledi. Harms, AKP iktidarının temel hak ve hürriyetleriyle basın özgürlüğünü ihlal etmeye devam ettiğine dikkat çekerek, "Bu çok açık bir şekilde kamuoyunu etkileme amaçlı yapılıyor ve demokratik bir seçim süreciyle çelişiyor" dedi. AB’nin bu gelişmeye tahammül edemeyeceğini kaydeden Harms, Brüksel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘net ve kuvvetli’ şekilde uyarması gerektiğini ifade etti.

ŞİDDETLE KINIYORUM
Avrupa Parlamentosu üyesi İsveç milletvekili Anna Maria Corazza Bildt, Digiturk’un muhalif TV kanallarını susturmasına tepki gösterdi. AP’nin en büyük grubu Hristiyan Demokratlar’ın üyesi Corazza Bildt, "Digiturk’ün kararını şiddetle kınıyorum. İktidarın medyaya yönelik tavrı, demokrasi, AB değerleri ve hukukun üstünlüğü ile çelişiyor" dedi.

KAPATMAYA KADAR GİDEBİLİR 
RTÜK'ün CHP'li üyesi Süleyman Demirkan, ''Dijitürk ihlal yaptıysa hukuk ve yetkilerimiz çerçevesinde gerekeni yaparız. Bu iş platformun kapatılmasına kadar gidebilir'' dedi.

CHP’li Süleyman Demirkan: Böyle bir konuda RTÜK’ün mutlaka bilgi sahibi edilmesi gerekirdi. Ancak değiliz. Bu nedenle öncelikle kanalların platformdan çıkarılma sebebini soracağız. Tek gerekçe savcılık yazısı olamaz. Biz yayıncılığın sağlıklı yürütülmesi ve vatandaşın mağdur edilmemesi gerektiğini savunuyoruz. RTÜK yayıncılar olduğu için denetleyici bir otorite. Bu nedenle her şey kuralına göre olmalı. Kural ihlali yapan da mutlaka cezalandırılmalı. Dijitürk ihlal yaptıysa hukuk ve yetkilerimiz çerçevesinde gerekeni yaparız. Bu iş platformun kapatılmasına kadar gidebilir.

YARGI KARARI GEREKİR
MHP’li Esat Çıplak: Anayasa’nın 26’ncı maddesi, insanların düşünce, görüş ve fikirlerinin basın ve matbuat yoluyla yaymalarını düzenlemiştir. Savcılık yazısı ile kanallar bir platformdan çıkarılamaz. Ancak yargı kararı gerekir. Aksi halde bu hukuki olmaz Türkiye’de tek sesliliğe neden olur. Bu yollara tevessül edilmesi doğru değil. RTÜK mevzuatında yapılacak bir işlem varsa biz yaparız. yayıncı mağdur edilmemeli.

HDP’li Ersin Öngel : Sözleşme özgürlüğü var deniyor ancak bir takım siyasi yönlendirmelerle yayıncı kuruluşlar mağdur edilmemeli. Mağdur kanallar bize başvururlarsa konuyu RTÜK gündemine alırız.

BBP'DEN SUÇ DUYURUSU
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, özgür medya kanallarına sansür uygulayan Digitürk hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Kendisinin de Digitürk üyesi olduğunu ve aboneliğini iptal edeceğini açıklayan Çayır, vatandaşları da Digitürk üyeliğini iptal etmeye davet etti.

Digitürk'ün mahkeme kararı olmaksızın KANALTÜRK, BUGÜN TV, Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber (Samanyolu Haber), Yumurcak TV ve Irmak TV kanallarını çıkarması sonrası tüm Türkiye ayağa kalktı. BBP'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, konuyu yargıya taşıdı. Adliye önünde basın açıklaması yapan BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, ülkemizin bir türlü normalleşemediğini ve olağanüstü dönemlere has hadiselere tanıklık ettiğini söyledi.

İfade özgürlüğü, kendini ifade etme, yayma ve eleştirme hakkının baskı altında olduğunu aktaran Çayır, “27 Mayıs darbesi, daha yeni çok partili hayatla tanışan ülkemizde, farklı oluşu, tek renge indirgeme, tek tipçiliği dipçikle kurumsallaştırma ameliyesinin adı oldu. Uyduruk mahkemeler kurarak, uyduruk bildirilerle ülkenin özgürlük ve insan hakları zeminini yok ettiler. Darbeciler için farklı görüş, muhalif görüş, değişik renk, düşmandır, yok edilmelidir.” diye konuştu.

'FARKLI DÜŞÜNEN İNSANLAR HAİN İLAN EDİLİRSE, SİSTEMİN ADI DEREBEYLİK OLUR'
“Darbecilere rahmet okutmaya ne gerek var?” diye soran Çayır, 27 Nisan e-muhtırasının bu anlayışın son çırpınışı olduğunu kaydetti. Dün, zulme uğradıklarını söyleyerek iktidar olanların, tek tipçilikten, ötekileştirmekten, kendilerini hak, diğerlerini hain ilan etmekten kurtulamadığını belirtti. Yasaklara sarılarak kendilerini ve güçlerini koruyamayacaklarını dile getiren Çayır, “Herhangi bir mahkeme kararı olmadan, sırf iddia makamının görüşüyle, karar kurulursa, yasaklar başlarsa, cezalandırma yoluna gidilirse, vay halimize. Farklı yazıyor diye yazar dövülürse, farklı düşünüyor, beni eleştiriyor, açığımı yayıyor diye insanlar; hain, düşman ilan edilirse, bu sistemin adı keyfilik, derebeylik olur. İnsan hak ve hukukunu korumak, geliştirmek varken, özgürlük alanlarını daraltmak, milleti aynı nakaratı söyleyen koro haline dönüştürmek, tek tipçiliğe özenmek, bizi geriye götürür. Ülkeyi yaşanmaz hale getirir. İnsanların haber alma hakkını, bilgilendirme hakkını, mahkeme kararı olmadan, nasıl yok edersiniz? Dün sayın Başbakan, ‘mahkeme kararı olmadan, hiçbir savcı böyle bir girişimde bulunamaz. Hiçbir televizyon karartılamaz. Bunlar aleyhimizdeki sözlerdir.’ diyordu. Sayın Başbakan aynı görüşte misiniz?” şeklinde konuştu.

Farklılıkların bu ülkenin zenginliği, gelişim dinamosu olduğunu aktaran Çayır, tek tipçi anlayışın hakim olduğu beldelerde, efendilerin, reislerin, kralların, sultanların karar verdiğini ve bu anlayışın köleci bir anlayış olduğunu aktardı.

Çayır: “Bir topluluğa olan kininiz, nefretiniz sizi adaletten alıkoymasın. Basına, muhalefete, muhalif görüşlere ceza vermek, onları tartaklamak, beğenilmeyen ekranları, televizyonları kapatmak, bir kısım halkı hizaya getirmek, korkutmak, sindirmek, demokrasilerde, hukukun üstün olduğu yerlerde olmaz. Bir Digitürk kullanıcısı olarak, sözleşmeme aykırı davranan, haber alma hakkımı elimden alan, savcılığın iddiasıyla, mahkeme kararı olmadan televizyon kapatan Digitürk’ü mahkemeye veriyorum. Ayıplı, karartmalı, dayaklı demokrasilere herkesin yüksek sesle hayır demesi gerekir.” ifadelerini kullandı.

Kendisinin koyu bir Fenerbahçeli olduğu için Digitürk’e abone olduğunu dile getiren Çayır, aboneliğini iptal edeceğini söyledi. Çayır, vatandaşları da aboneliklerini iptal etmeye davet etti.

Suç duyurusuna destek veren partililer, ‘Basına dayak, havuza kıyak, olur mu böyle?’, ‘Özgür basın demokrasinin vazgeçilmezidir’, ‘Özgür düşünce karartılamaz’ yazılı dövizler taşıdı. Açıklamanın ardından Çayır ve beraberindekiler Ankara Adliyesi’ne suç duyurusunda bulundu.

AP: TÜRKİYE DİKTATÖRLÜĞE GİDİYOR
Avrupa Parlamentosu'nun en büyük grubu Hıristiyan Demokratlar'ın gölge Türkiye Raportörü Renate Sommer, Digiturk'un savcılık kararı ile 7 kanalı yayından kaldırmasına sert tepki gösterdi

Antidemokratik bu uygulamanın basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu vurgulayan Renate Sommer, "Hükümet, Kasıma ayındaki erken seçimler öncesinde tüm eleştirile medyayı susturmaya çalışırken bu uygulama da sürpriz değil. Çok aşırıya gidildi." yorumunu yaptı.

Hükümetin son aylarda özgür medyaya karşı eylemlerinin, Türkiye'nin giderek diktatörlüğe daha fazla yol aldığının göstergesi olduğunu belirten Alman siyasetçi, "Hükümet, seçimler ve ülkedeki tüm temel hakların üzerine kara bulutlar yöneltiyor." ifadelerini kullandı.

DİGİTÜRK SAVCILIĞA SORMUŞ
Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre Digiturk'ün avukatları, platformdan çıkarma kararı almadan önce, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na, bazı kanallar hakkında soruşturma olup olmadığını sordu. Soruyu yanıtlayan başsavcılık, "Fetullahçı Terör Örgütü"nün eylemlerine ilişkin bilgi verdi. "Örgütlenmenin elinde olan yayın kuruluşları ile bunlara yer ve imkan sağlayanlar hakkında bazı vatandaşların şikayetleri üzerine soruşturma yürütüldüğü" ifade edilen yanıtta, "örgüt yöneticilerinin emirlerinin, bu yayınlar aracılığıyla verildiği" belirtildi.

LİSTEYİ SAVCILIK VERMİŞ
"Bir terör örgütüne faaliyet alanı sağlanmasının kanunen suç olduğu, terör örgütlerine yer ve imkan sağlayanların da suçlanabileceği" hatırlatılan yanıtta, "terör örgütü olan yapının devleti hedef alan yayınlar yaptığı" kaydedildi. Yanıtta, "Kanaltürk, Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber, BUGÜN TV, Yumurcak TV ve Irmak TV isimli televizyon kanalları ve bu yapının elindeki Burç FM ve diğer radyo kanallarının suç işlemekte vasıta olarak kullanılması nedeniyle yer ve imkan sağlanmaması, fiillerine iştirak edilmemesi durumlarının değerlendirilerek karar verilmesi bilgilerinize rica olunur" ifadesi kullanıldı. Digiturk de bu yazı üzerine 7 kanalı yayın ağından çıkardı.

RESMİ YAZI TEBLİĞ EDİLDİ
Digiturk'ten konuyla ilgili yapılan açıklamada, "Değerli müşterilerimiz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu' tarafından yapılan bir soruşturmayla ilgili olarak şirketimize resmi bir yazı tebliğ edilmiştir. Söz konusu yazının içeriği gereği yasal zorunluluktan dolayı Kanaltürk, Samanyolu TV, Mehtap TV, S Haber (Samanyolu Haber), BUGÜN TV, Yumurcak TV ve Irmak TV kanalları platformumuzdan çıkarılmıştır" denildi.

DAVUTOĞLU TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara Savcısı Serdar Coşkun tarafından özgür medyanın yayınlarının sansürlenmesine ilişkin gönderilen talimat karşısında hukuk dersi vermişti. Davutoğlu katıldığı canlı yayında kendisine yöneltilen soruya şu cevabı vermişti:

BÖYLE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL
''Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. Herhangi planlanmış bir şey de yok. Zaten dikkat ederseniz bu yapıların yayın organları 17-25 Aralık'tan sonra da yayınlarını sürdürdüler. Ama herhangi bir hukuki süreç tamamlanırsa Türkiye'de kimse hukukun üstünde değil. Yani bir savcının ifadesi, bildirimi değil. Bir hukuki süreç tamamlandığı zaman o hukuki süreç herkesi bağlar.”

KUMANDALI PROTESTO
Kanaltürk, BUGÜN TV ve Samanyolu çalışanları Digiturk'ün sansür kararını şirketin Beşiktaş’taki merkezi önünde protesto etti. Digiturk binasına siyah kurdele takılı kumandalar bırakan çalışanlar, kararı kınayarak alkışlı protestoda bulundu. Protestoya BUGÜN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt, BUGÜN TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, Kanaltürk Genel Müdürü Murat Uzun, Samanyolu Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar, Kanaltürk ve BUGÜN TV'nin çok sayıda çalışanı katıldı.

"ANAYASA İHLAL EDİLDİ, CEZASI MÜEBBET HAPİS"
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Karahan, Digiturk’ün sansür uygulamasından dolayı aboneliklerini iptal etmek isteyenlere dava açma yolunun açık olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Ben daha önceden bu konuda açıklamalarda bulunmuştum. Medya organlarını susturmak için değişik yöntemler uygulayacaklarını anlatmıştım. Ve yavaş yavaş siyasi partilere geliyor sıra. Şimdi bu Digiturk kararıyla Anayasal düzeni kaldırma suçu işlemiştir. Savcılık bu kanalları yasaklayarak Anayasa'yı ihlal ediyor. Savcılık iddia makamadır. Böyle durumlarda hakim kararı olması gerekir. Bu kanalları savcılık kararı ile kaldırırsanız bu yetkili makam Anayasal düzeni ortadan kaldırma suçu işler. Bunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir.

Digiturk'ün bunu reddetmesi gerekirdi. Digiturk yetkilileri müebbet hapis cezası ile yargılanır. Basının önüne engel koyamazsınız. Digiturk reddetmediği için bu suça iştirak ettiler. Kullanıcılar dava açarak Tüketici mahkemelerine, tüketici heyetlerine ve savcılığa suç duyurusunda bulunabilirler.

İPEK MEDYA GRUBU: AİHS'E ANAYASA VE YASALARA AYKIRI
Kanaltürk ve BUGÜN TV’nin Digiturk yayın platformundan çıkarılmasıyla ilgili İpek Medya Grubu’ndan açıklama yapıldı. "Platformdan çıkarma" işleminin Anayasa’nın, 22, 25, 26, 28 ve 137. maddelerine aykırı olduğu belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Anayasa hükümleri çerçevesinde; ilgili platformun herhangi bir kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın, yalnızca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’ndan gönderilen bir yazıyı gerekçe göstererek, kanallarımızı platformundan çıkarması işlemi; Anayasa'nın 22. maddesindeki, ‘Usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça haberleşme engellenemez’ hükmüne açıkça aykırıdır. Anayasa'nın 25. maddesindeki, ‘Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir' hükmünü ihlal etmektedir. Anayasa'nın 26. maddesindeki, ‘Herkes, düşünve ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir’ hükmünü ihlal etmektedir. Anayasa'nın 28. maddesindeki, ‘Basın hürdür. sansür edilemez’ hükmünü ihlal etmektedir.”

KANUNSUZ EMİR SUÇTUR
Kanunsuz emirleri uygulamanın da suç olduğuna vurgu yapılırken şunlar kaydedildi: “Muhtevası, uygulanması suç teşkil eden emir kanunsuz emirdir. Kanunsuz emir vermek de kanunsuz emri uygulama da suçtur. Anayasa'nın ‘Kanunsuz emir’ başlıklı 137. maddesi, ‘Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz’ diyor ‘Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez, yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.’

MASUMİYET KARİNESİNİ İHLAL
Digiturk’ün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gönderilen kanunsuz talimatını yasaları Anayasa’yı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlal ederek uyguladığına vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Kanunda ve yargı kararlarında belirtildiği üzere; hiçbir somut belge bulunmadan birinin suçlu ilan edilmesi ve masumiyet karinesinin ihlali Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil etmektedir. Yazının içeriğini bildirmeden ve bu kanunsuz talimata itiraz sürecini beklemeksizin, ilgili kanalları platformdan çıkarması masumiyet karinesinin ihlalini oluşturmakta ve kanallarımızı suçlu gibi göstermektedir. AİHS'e, Anayasa’ya ve yasalara aykırılık teşkil eden bu sansürleme, suçlama ve engelleme işleminden ve bu işleme talimatı veren savcılık makamının bu kararlarından hukuki ve cezai olarak sorumlu oldukları ve olacakları, hem ilgili kanunsuz emri veren merciilere karşı hem de kanunsuz talimatı itirazsız yerine getiren dijital platforma karşı iç ve uluslararası yargı yolları dahil olmak üzere her türlü hukuki mücadelenin tarafımızca verileceğini kamuoyuna duyururuz.”

MELEK İPEK: ALLAH KALPLERİMİZİ KARARTMASIN
Tivibu ve Turkcell TV Plus'tan sonra Digiturk'ün de BUGÜN TV ve Kanaltürk'e uygulanan sansüre, hayırsever iş kadını Melek İpek tepki gösterdi. BUGÜN TV'ye canlı bağlanan Melek İpek şunları söyledi:

“Sabah namazından sonra açar sizleri izlerim. Bugün açtığım zaman ekranın karardığını görünce üzüldüm. Ama dedim ki: Rabbim bizim kalplerimizi karartma. Bu ekranlar kararır, açılır tekrar düzelir. Bunlar dünyanın oyun ve eğlencesinden ibaret şeyler. Allah bizim kalplerimizi karartmasın. Sabredin Allah mühlet verir, ihmal etmez. Bunlar geçici şeyler. Bunlara sabrederseniz inşallah ecriniz artacak. Hepinize geçmiş olsun diyorum. Sakın üzülmeyin. Bunlar dünyanın oyun ve eğlencesi hepsi düzelir. Allah yeter ki kalplerimizi karartmasın.”

TEPKİLER...

DEMOKRASİYE KARA BİR LEKE
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Demokrasimiz açısından kara bir lekedir. Digiturk mahkeme kararı olmadan, '7 kanalı susturdum' diyorsa, onun bedeli vardır ve bedelini ödeyecektir. Savcı, yazı yazdı diye yasak mı gelir? Sen Cumhuriyet’in mi hükümetin mi savcısısın? Mahkeme kararı olmadan nasıl yasak getirirsin? Bunlar ne diyorlardı, 3 Y'ye karşıyız. Yasak olmayacak. Yasaklanmayan ne kaldı?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu: Bankalar, operatörler, dijital platformlar kendilerini hakim, savcı, jüri yerine koyuyor. Kabul edilebilir değil.

CHP Milletvekili Erdal Aksünger: Faşizanca, antidemokratik, diktatörce alınan bir karar. Duyarduymaz Digiturk’ü iptal ettim. Bence her duyarlı vatandaş bunu yapmalı.

SON ÇIRPINIŞLARI
MHP Milletvekili Seyfettin Yılmaz: 3. dünya ülkeleri ve kabile devletlerinde görülebilir uygulama. Demokrasinin, hukukun dışına çıkanlar bunların bedelini ödeyecektir.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural: Bu, doğrudan bir darbedir. Medyayı hazmedemiyorlar. Demokrasi suçudur. İvedilikle bu karardan vazgeçmeye davet ediyorum.

HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder: Karınca kanat takınca zevali yakındır.

LDP Genel Başkanı Cem Toker: Bu kepazelik son çırpınışları.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC): Medya kuruluşlarının basılması, gazetecilerin başına polislerin silah dayaması, gazetecilerin dövdürülmesinden sonra, iktidar eliyle digital yayın platformlarında sansür uygulamaları zirveye yerleşmiştir. Basın Konseyi: İfade ve basın özgürlüğü açıkça ihlalidir.

TERÖRİST İLAN EDİLDİ
Çizgi film kanalı Yumurcak TV'nin de sansürlenen kararlar arasında olması, büyük ses getirdi. Kanalın çocuklar arasında en çok izlenen karakterlerinden biri olan Caillou için, "‘Caillou da terörist ilan edildi" yorumları yapıldı.

CAILLOU MU DARBE YAPACAK?
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş: Digiturk zorbaca bir karar aldı. Savcıya şunu soruyorum, Yumurcak TV'deki Caillou mu darbe yapacaktı? Yumurcak TV'den korkan bir iktidar, çaresiz ve zavallıdır. Çocuk kanalından korkan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bunun adı zorbalıktır, hukuk tanımazlıktır, muhalefetin sesini boğmaktır.

09.10.2015 Bugün, http://www.bugun.com.tr/gundem/digiturkun-ozgur-medyaya-sansur-karari-1867962.html