31 Mayıs 2014 Cumartesi

"Yeni Tüketici Yasası, Yönetmelikler Olmadığı İçin Uygulanamaz Halde"

Türkiye’nin merakla beklediği yeni Tüketici Yasası (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) 27 Mayıs’ta yürürlüğe girdi.
 
Her bir maddenin sonunda, ‘Yönetmelikle belirlenen azami süre içerisinde yerine getirilir.’ benzeri cümleler yer alıyor. Ancak yasanın yürürlüğe girmesine rağmen, yönetmeliklerin çıkmamış olması kargaşaya sebep oldu. Konu ile ilgili binlerce şikayet aldıklarını dile getiren Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “Yasa, Kasım 2013’te kabul edildi. Yürürlüğe girmeden önce 6 ay hem özel sektöre hem kamuya süre verildi ki yönetmelikler hazırlansın ve özel sektör önlemini alsın. 6 ay sonuna geldik firmalar kendini toparlıyor ama devlet hiçbir şey yapmamış. 23 yönetmelik gerekir ki hiçbiri ortada yok. Yasa uygulanamaz halde. Bu, bir devlet yönetim skandalıdır.” dedi.
 
Yeni Tüketici Yasası’nın Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu gibi önemli olduğuna dikkat çeken Deniz, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’nun yeni hallerinden önce yönetmeliklerinin hazırlandığına işaret etti. “Maddelerde haksız şartlar tanımlanıyor ve yaptırımlarının yönetmeliklerle belirleneceği dile getiriliyor ki ortada ne yönetmelik var ne de yaptırımlarla ilgili en ufak bir tanımlama.” diye konuştu. Deniz, böylece kargaşanın ve anlamsızlığın önüne geçildiğini kaydetti. Birçok tüketicinin ayıplı mallarla ilgili yeni haklardan faydalanmak istediği halde, ilgili süre yönetmeliklerle belirleneceği için ne yapacaklarını bilemediklerini ifade ediyor. Bülent Deniz, bakanlıkça ‘devrim’ diye nitelenen Tüketici Kanunu’nun bankalara boyun eğdiği için aslında karşı devrim olduğunu savunarak, yeni yasada özellikle bankalarla ilgili bölümlerin tüketiciden yana olmadığını ifade etti.
 
Deniz şöyle konuştu: “Yasanın 4. maddesi, 3. fıkrası bankalarla ilgili bizim karşı çıktığımız hususları yürürlüğe soktu maalesef. Bu yasayla ilgili 2012’den beri altı yedi taslak hazırlanmıştı. Geçen mayıstaki taslakta bizim görüşümüz de yer aldı. Biz, bankaların faiz dışında herhangi bir ücret alamayacağı görüşünü bildirmiştik. Ancak yasanın son halinde gördük ki bankaların faiz dışında hangi kalemlerden ücret alabileceği belirtilmiş. Bu şu anlama geliyor: Faiz dışında bankalar, komisyon, hesap işletim ücreti gibi bir çok kalemden ücret alabilecek. Yasal değildi, yargı tüketiciden yanan karar veriyordu, şimdi maalesef yasalaşmış oldu.”
 

30 Mayıs 2014 Cuma

Tüketici Yasası "Devrim" mi, "Karşı-Devrim" mi?

Tüketici haklarında yeni bir dönem başladı.
28 Kasım 2013'de Resmi Gazete'de yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girdi.
 
Yeni yasa ile yaşamımızda neler değişiyor?
Tüketici-banka savaşında ileri mi, geri mi gidiliyor?
TBMM., yeni yasayı yaparken tüketicinin isteklerini dikate aldı mı?
 
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu, EkoPolitik programında Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz ve Tüketici Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Jale Yanılmaz anlatıyor.
 
29 Mayıs 2014, Ulusal Kanal, EkoPolitik
https://www.dailymotion.com/video/x1xh7z7_ekopolitik-29-5-2014-prs_news
 

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Zafer, Çağlayanların Değil Bankaların

Tüketici derneklerini eleştirdiğim, “Şimdiye kadar doğru bildikleri yolda taviz vermeden ilerleyen tüketici derneklerinin son gelişmeler karşısında duruşlarını gözden geçirmesinin, kendilerine saygıları açısından önemli olduğunu düşünüyorum” dediğim “Tüketici dernekleri ‘sarılaştı’ mı?” başlıklı yazım okunmuş 18. Tüketici Konseyi’nde.
 
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, “yazına cevabımdır”' mailini atmasa haberim olmayacaktı.
Meşhur olmuşum da haberim yokmuş yani…
Deniz, cevap olarak Konsey’de yaptığı konuşmasını göndermiş. Metni okuyunca “benim yazı hafif kalmış” dedim kendi kendime.
 
Zamanın ruhuna uygun örgütlenme üzerine hiç düşündük mü? Yoksa hala 1990’lardaki, 2000'li yıllarda denediğimiz, başarılı olduğumuz ama eskimiş ve işe yaramaz olduğunu fark edemediğimiz örgütlenme biçimini uygulamaya devam mı ediyoruz?” diye soruyor örgüt temsilcilerine.
Arkasından da ekliyor: “Son yıllarda duyurulup da başarılı olan tek bir tüketici boykotu anımsıyor musunuz? Ülkedeki gelir dağılımı adaletini patlatan dolaylı vergi dinamitinin yanan fitilini söndürecek nefesi üfledik mi? Yoksa ‘dünyadaki en pahalı benzini kullanıyoruz’ demenin bize keyif verdiği garip ve sorunlu ruh halinde miyiz? Bu soruların yanıtlarının kocaman bir ‘HAYIR’ olduğunu hepimiz biliyoruz.”
 
Bülent Deniz’in şu cümlesi bütün dernek, oda vs. için çok önemli: ‘’Gelişen sosyal medya gerçeğini görmekten, özümsemekten uzak, hala 2000'li yılların dernekçiliğinden bir adım öteye gidemeden, kendi kendimize ‘tüketici örgütçülüğü’ oynuyor olmayalım sakın?”
 
Ben de bir yıl önceki “Örgütlü olmak güç kazandırır mı?” başlıklı yazımda eczacıların durumunu yazıp “Anlaşılan her örgütlülük, güç kazandırmıyormuş. Şimdi, eczacılar için düşünme vaktidir” demiştim.
 
“Medyaya çokça çıkıp, çok konuşunca sözümüzün ağırlığının yok olduğunu görmek yerine, ‘eee konuştunuz, astınız kestiniz, sonuç?’ diye soran gözlere bakmaktan kaçınmaya başladık” diyen Başkan Deniz, eleştirilerinin haklılığını 28 Mayıs’ta yürürlüğü girecek olan yeni Tüketici Kanunu üzerinden ispatlıyor.
Verdiği örnek burada sıkça eleştirdiğim “müjdeli haber” basınına da gelsin.
Bakanların “Vatandaşı bankalara ezdirmeyeceğiz. Gerekirse masaya oturacağız, kredi kartı ücretleri kalkacak” beyanatları havada kaldı.
Önce görüşleri alınmak üzere derneklere gönderilen kanun tasarısı Bakanlar Kurulu’na gelirken değişti.Tüketici örgütlerinin tüm karşı çıkışlarına rağmen de yasalaştı.
Bankaların alacağı her türlü ücret, komisyon vesairesinin iznini, oranını BDDK belirleyecek.
 
“İyi olmuş” demeyin.
Kimse kimseye zorla ‘kredi kartı kullan’ demiyor.” “Her hizmetin bir bedeli var.” “Ekmeği gidip fırından herkes bedava almak ister. Ama 2 liralık ekmek de alırsın, 50 liralık ekmek de var yani. Bankacılık sektörü şunu diyor; lahmacunu Bodrum'da 50 liraya yiyorsunuz ama 2 liraya satılan lahmacun da var. Nerede yediğinizle alakalı. Tüketici olarak aldığınız ürünün bedelini bilecekseniz, size haber verilecek, aldatılmayacaksınız” sözlerinin sahibi BDDK Başkanı Mukim Öztekin.
 
Yine de “bu kanun iyi diyorsanız” ben de “Deniz’in yorumunu anlayın. Sonra karar verin” derim.
Deniz’e göre; artık tüketiciler bankalara karşı dava açamayacak. Muğlaklık kalktığı ve düzenleme yetkisi BDDK’ya verildiği için hüküm kesinleşmiş olacak.
Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından vatandaşın üzerine gelecek yeni yükleri hep birlikte göreceğiz ve Başbakan Erdoğan’ınFaiz lobisi kendine çeki düzen versin. Faiz lobisi yıllarca milletin alın terini sömürdü. Bundan sonra sömüremeyeceksin” sözlerini hatırlayacağız.
 
Bana göre milli irade bankalar karşısında eğilmiştir.
 

27 Mayıs 2014 Salı

Tüketici Konseyi Toplandı


Tüketici Dernekleri, 28 Mayıs’ta yürürlüğe girecek olan yeni Tüketici Yasası’ndan memnun değil: Banka haraçlarının önü kesilmedi…
 
Yeni Tüketici Yasası, 28 Mayıs’ta yürürlüğe girecek. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl hazırlanan yeni Tüketici Yasası, Kasım ayında TBMM’de kabul edilmişti.
 
Tüketici haklarında büyük ilerleme iddiası ile hazırlanan yeni yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından Ankara’da, Tüketici Konseyi toplantısı gerçekleştirildi.
 
Tüketici dernekleri, tüketici federasyonları ve devletin ilgili kurum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen 18. Tüketici Konseyi toplantısında, yeni yasanın getirdiği düzenlemeler masaya yatırılırken, yasaya aykırı reklâmlar konusunda durdurma ve ağır para cezası verme yetkisine sahip Reklâm Kurulu’nun boşalan üyeliği için de, tüketici örgütleri arasından bir temsilci seçildi.
 
TÜKETİCİ DERNEKLERİ YENİ YASADAN MEMNUN DEĞİL
28 Mayıs’ta yürürlüğe girecek olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un düzenlemelerinden duyulan endişeler konseyin ana gündemini oluşturdu.
 
Tüketici örgütü temsilcileri, yeni yasadaki düzenlemelerin çelişkileri, yoruma açık ifadeleri, belirsizlikleri ve tüketici aleyhine gelişebilecek maddeleri üzerinde olumsuz değerlendirmeler yaparken, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdür Vekili Ramazan Ersoy gelen eleştirileri cevaplandırarak, zaman içinde ortaya çıkacak olumsuzlukların düzeltilebileceği sinyalini verdi.
 
DENİZ’DEN TÜKETİCİ DERNEKLERİNE ELEŞTİRİ YAĞMURU
Tüketici Konseyi’nin en sert çıkışı da, Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz’den geldi. Yeni yasanın tüketici örgütlerinin görüşlerine aykırı olarak çıkarıldığını belirten Deniz, bunun nedenini başkalarında değil, tüketici örgütlerindeki zafiyette aramak gerektiğini söyledi.
 
Yazarımız Bilal Şahan’ın tüketici örgütlerini eleştirdiği “Tüketici Dernekleri sarılaştı mı?” başlıklı yazısını okuyarak konuşmasına başlayan Deniz; “gelişen sosyal medya gerçeğini görmekten uzak, hala 2000’li yılların dernekçiliğinden bir adım öteye gidemeden, kendi kendimize ‘tüketici örgütçülüğü’ oynuyoruz” dedi.
 
“TÜKETİCİ DERNEKLERİ BAŞKANLARI ŞOV YAPIYOR”
Tüketici derneklerindeki bu olumsuz durumun, dernek yöneticilerinin basiretsiz ve şova yönelik çalışmalarına bağlayan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Mehmet Bülent Deniz şöyle konuştu: “Toplum vicdanının asla kabul etmediği banka haraçlarının önünü kesecek düzenlemenin yeni yasa metninde yer almasını sağlayamadık. Ama uzatılan her mikrofona koşar adım gidip deiectio olmuş şekilde konuşmaktan hiç vazgeçmedik. Medyaya çokça çıkıp, çok konuşunca sözümüzün ağırlığının yok olduğunu görmek yerine, “eee konuştunuz, astınız kestiniz, sonuç?” diye soran gözlere bakmaktan kaçınmaya başladık. Özel günlerde çelenk sunmaktan öteye gidemeyen dernekçiliğin cazibesine kapılıp, kendimizi büyük gösteren dev aynalarından uzak tutmayı başaramadık. Başkanlığını yaptığı tüketici örgütünün tek bir çalışmasında yer almayıp, internet ortamında, "tüketici uzmanı" sıfatını kendine yakıştırıp, tüketici şikâyetlerini çözmeyi marifet sanmaya başladık. Paralı tüketici hakları seminerleri düzenleyip, tüketici örgütlenmesinin evrensel ve en önde gelen temel etik kuralı; ‘tüketici örgütlenmesi, hiçbir koşulda reklâm almaz, sponsor edinmez’ ilkesini ayağımızın altında ezip geçtik.”
 
Deniz’in eleştiri yağmuruna tuttuğu tüketici örgütlerinin temsilcilerinin tepki gösterdiği konuşmanın, Konseye katılan diğer üyelerin tamamı tarafından uzun süren alkışlarla karşılanması, dikkat çekici bulundu.
 
KONSEY İRADESİNE BÜROKRATTAN İPOTEK Mİ?
Öte yandan, Konsey toplantısının Reklâm Kurulu üyeliği seçimi maddesinde de, katılımcılar arasında gerilim yaşandı. Yasa gereği tüketici örgütlerinin arasından seçilecek bir üyenin atanacağı Kurul üyeliği için, toplantı boyunca Başbakan ve iktidarı Gezi olayları, 17 Aralık darbesi üzerinden sıkça eleştiren bir kısım tüketici örgütlerinin aralarında aday belirlemesinin tepkilere neden olduğu seçimlerde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdür Vekili Ramazan Ersoy’un bu derneklerle birlikte hareket etmesi şaşkınlıkla karşılandı.
 
Genel Müdür Vekili Ramazan Ersoy ile iktidarı eleştiren tüketici derneklerinin başkanları arasında, Konsey toplantısından önce başka bir toplantı yapıldığı ve Genel Müdür Vekilinin, “Gezici” derneklerle birlikte aday belirlediği ileri sürüldü.
 

25 Mayıs 2014 Pazar

"Tüketici Örgütçülüğü Oynamak"

Yasa gereği yılda bir kez toplanan ve tüketici örgütleri ile ilgili devlet kurumu temsilcilerinden oluşan Tüketici Konseyi'nin onsekizincisi, 22 Mayıs 2014 tarihinde, Ankara'da gerçekleştirildi.
 
Tüketici Konseyi'ne katılan Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz'in, tüketici örgütlenmesine ilişkin eleştirilerini içeren konuşma metninin tamamını sunuyoruz:
 
Sayın Başkan,
18. Tüketici Konseyi’nin değerli delegeleri,
Konsey toplantısını izlemek için aramızda bulunan sevgili tüketici dostları,
 
Geriye dönüp baktığımda; 1995 yılında tüketici yasasının kabul edilmesinden sonra başlayan Tüketici Konseyi çalışmalarının çoğunluğuna katılma olanağı bulduğumu görüyorum.
 
Katıldığım konsey çalışmalarına katkı sağlamaya çalışırken, eve dönüşte elde ettiğim en önemli kazanımın; tüketici dostları ile tanışma, çalışmaları paylaşma ve birlikte aynı havayı teneffüs edebilmek olduğunu hep düşünmüşümdür.
 
Temsilcisi olduğum tüketici örgütünün çalışmalarını Konsey toplantılarında gururla paylaşırken, mevkidaşlarımın ve temsilcisi oldukları tüketici örgütlerinin çalışmalarını da, her zaman kıskançlıkla ve ancak hayranlıkla izleme zevkine eriştim.
 
Paylaşılan çalışmaların, bilgilerin sonraki dönem için hepimizi olumlu yönde motive ettiği ve bunun önümüzü açtığı kuşkusuzdur.
 
Konsey çalışmalarında kimi zaman yeni tüketici yasaları için konuştuk, kimi zaman iletişim sektöründen, bankacılardan, gıdacılardan yakındık. Tüketici yasamızın getirdiği düzenlemelerin, kurumların, hak arama süreçlerinin yaşama geçirilmediğine ilişkin örnekleri dile getirip Konsey’in devlet kanadına sesimizi duyurmaya çalıştık.
 
Son birkaç yıldır Konsey’in sivil kanadının da artık ümidini ve beklentisini kaybettiği konsey çalışmaları, yasal zorunluluğun yerine getirilmesinden öte değer kazanmamaya başladı. Birbirini tekrar eden, alınan kararların ne işe yaradığının bilinmediği, yaşama geçirilmediği konsey toplantıları akıp giderken, yaşam da akıp gitmeye başladı..
 
Aynı Hamama, Aynı Tası Uzatmak
Şimdi 18. Tüketici Konseyi’nde birlikteyiz.
 
Benden önce söz almış ve benden sonra sizlerle düşüncelerini paylaşacak olan mevkidaşlarım, örgüt temsilcileri olan arkadaşlarım, kaçınılmaz olarak önceki yıllardaki gibi kartellerden, tekellerden, tüketici hukukuna uzak yargıçlardan, işini yapmayı unutan Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri'nden, bakanlığın ilgisizliğinden, örgütlerimizin maddi olanaksızlıklarından söz edeceğiz.
 
Ben de bu konulardan söz edersem kimsenin beni yadırgamayacağından eminim.
Hatta pratik olmak bakımından her konsey toplantısının kaydını almak için zaman ve emek harcayacağımıza, en azından benim konuşma bölümüm için bundan on-oniki yıl önceki konuşma kaydımı bulup bu konsey toplantısının kayıtları arasına konulmasını öneriyorum.
Emin olun, kimse iki farklı yılda yaptığım konuşmalarda, en ufak bir fark olduğunu görmeyecektir.
 
Bizi Konuşmak
Ama bugün değişik bir şey konuşalım istiyorum.
18 yıldır yaptığımızın aksine, bugün GSM'cileri, bankacıları, hakem heyetlerini, bakanlığı şunu-bunu konuşmayalım.
Bunun yerine bizi konuşalım istiyorum.
Şimdi, çok ziyaretçisi olan bir haber sitesinde köşe yazan, önceki dönemlerde TV. de ve diğer medyadaki çalışmalarını yakından izlediğim, tüketici odaklı çalışmalara sıkça imza atan bir değerli gazetecinin, habervaktim.com sitesinin köşe yazarlarından sayın Bilal Şahan’ın bir makalesini sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
Hatırlar mısınız?
Çok eskiye gitmeye gerek yok; bir, bilemedin iki yıl öncesi yeter.
Bizim anlı şanlı olmasa da etkinliği olan derneklerimiz vardı.
Onların açıklama yapmasından korkanlar olurdu.
Nasıl korkmasınlar ki?
Hele boykot eylemine öncelik ederlerse vay o firmaların haline.
Sadece yerlisine değil, çok uluslusuna bile meydan okurlardı.
Maalesef o eski hallerinden eser yok şimdi.
Sessizlikleri beni ürkütüyor, korkutuyor.
Ülkede her şey istedikleri gibi mi oldu da kendilerini yok ettiler; yoksa “konuşsak da faydası yok” sendromundalar mı bilemiyorum.
Üçüncü şıkka, siyasallaşmış olmalarına, ihtimal dahi vermek istemiyorum.
Bana göre; bu kadar yoğun gündemin içinde tüketici derneklerinin mutlaka ve mutlaka söyleyecek sözü olmalı.
Mahkeme kararları olmasa da ortada gezen telefon kayıtları ve bunların içerikleriyle ilgili belgeler kamuoyunun karşına geçmenize yetmez mi?
Tüketicinin hakkı sadece yenilen, içilen ve kullanılanlarla mı sınırlıdır?
“Milletin …. koyanlar”,
İktidara yalakalık yapmak için banka batırma operasyonuna katılanlar,
SİT alanını imara açtıranlar,
İmar değişikliği yaptırarak rant sağlayanlar,
Yolcusunu ötekileştirenler,
Vs… vs...
Bütün bunlar sizin alanınıza girmiyor mu?
Hukuksuz talepleri yerine getirenler kadar bunları talep edenler de suçlu değil midir?
Şimdiye kadar doğru bildikleri yolda taviz vermeden ilerleyen tüketici derneklerinin son gelişmeler karşısında duruşlarını gözden geçirmesinin kendilerine saygıları açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Neredesiniz? Ses verin.

Makalenin tarihi 25 Mart.
Hani büyük kavga-döğüşün yaşandığı, kasetlerin, savların, kara çalmaların havada uçuştuğu günlerden birinde yazılan bu makaleyi okuduğumda, bugünkü Tüketici Konseyi toplantısında yapacağım konuşma da ortaya çıkmış oldu.
 
Evet, şimdi bizi konuşalım istiyorum.
 
1990’ların başından bu yana ortalıkta olan, irili-ufaklı bir çok tüketici örgütünün yaptığı çalışmalar üzerine, 2014 yılında yapılan bu değerlendirmeler beni olduğu kadar sizleri de üzmüş olmalı.
 
Elhâk; gazeteci dostumuz tüketici örgütlerinin ezelden beri hiçbir iş yapmadığını söylemiyor bize. Aksine, geçmişte yapılan çalışmalarımızın etkisine selâm gönderip, 2014 yılına gelindiğinde, gözleri bizleri arıyor, ama bulamıyor..
 
Benim de içinde bulunduğum tüketici hakları temelli sivil toplum örgütleri olarak 1990’larda, 2000’li yıllarda gerçekten büyük işler yaptık.
“Vurduk mu, ses çıkar"dı.
“Tüketici derneği söylüyorsa, doğru söylüyordur” sözünü kurumsallaştırmıştık.
“Haydi, arkamıza düşün” dediğimizde, Hoca’nın filleri öyküsündeki durumu pek yaşamadık.
Aksine, en azından kendi adıma Tüketiciler Birliği Derneği Genel Başkanlığından ayrıldığımda, o derneğin kırka yakın şubesi, yüzlerce aktivisti, binlerce üyesi vardı.
 
Zamanın Ruhuna Yenik Düşmek
Ama zaman akıyor.
Zamanın ruhu da değişiyor.
Tüketici örgütlenmesi modelini bizler yenileyebildik mi?
Zamanın ruhuna uygun örgütlenme üzerine hiç düşündük mü?
Yoksa hala 1990’lardaki, 2000'li yıllarda denediğimiz, başarılı olduğumuz ama eskimiş ve işe yaramaz olduğunu fark edemediğimiz örgütlenme biçimini uygulamaya devam mı ediyoruz?
 
Başımız kaldırıp bir bakalım;
Son yıllarda duyurulup da başarılı olan tek bir tüketici boykotu anımsıyor musunuz?
1990’larda tüketici hakları örgütlenmesinde liderlik etmiş dostlarımız birer birer bu görevlerinden ayrıldıktan sonra, bayrağı devralanların o örgütlenmeleri daha da ileriye götürdüklerine tanıklık edebilir misiniz?
Ülkedeki gelir dağılımı adaletini patlatan dolaylı vergi dinamitinin yanan fitilini söndürecek nefesi üfledik mi?
Yoksa “dünyadaki en pahalı benzini kullanıyoruz” demenin bize keyif verdiği garip ve sorunlu ruh halinde miyiz?
 
Bu soruların yanıtlarının kocaman bir HAYIR olduğunu hepimiz biliyoruz.
 
Tüketici Örgütçülüğü Oynamak
Gelişen sosyal medya gerçeğini görmekten, özümsemekten uzak, hala 2000'li yılların dernekçiliğinden bir adım öteye gidemeden, kendi kendimize “tüketici örgütçülüğü” oynuyor olmayalım sakın?
 
Gerçek bu kadar yalın bir şekilde önümüzde dururken, yüzümüzü ekşitiyor, hatta bu özeleştirilere homurdanıyor olabiliriz. Ama ortaya konulan bu gerçekliğin ne kadar gerçek olduğunu sadece tek bir örnekle kanıtlayacağım:
 
Yayın Tarihi: 28.11.2013, Sayısı:6502, İsmi:Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Madde:4/III: Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.
 
2012 yılının Temmuz ayında sayın Hayati Yazıcı’nın, “bankaların bu haksız gelirlerinin önünü keseceğim” demesinin ardından, yapılan yeni yasa taslağı çalışmalarında, bankaların “şubenin önünden geçtin, para ver”, “şubemizin camına bakıp saçını düzelttin para ver” dediği bu paraların alınmasının yasaklandığı taslak metinleri görerek çok sevinmiş, ama geçen yıl bu zamanlarda onyedinci Tüketici Konseyi için bir araya geldiğimizde taslağın son halini görünce hepimiz dumura uğramıştık. Geçen Konsey’de yapılan konuşmalarda, yapılan çalıştaylarda, vargücümüzle bu maddeye karşı çıkmıştık.
 
Bütün tüketici örgütlerinin eksiksiz karşı çıktığı bu düzenleme birkaç gün sonra, 28 Mayıs 2014 de yürümeye başlayacak.

 
Başımız Kumda, Gerisi Açıkta
Toplum vicdanının asla kabul etmediği banka haraçlarının önünü kesecek düzenlemenin yeni yasa metninde yer almasını sağlayamadık.
Ama uzatılan her mikrofona koşar adım gidip deiectio olmuş şekilde konuşmaktan hiç vazgeçmedik.
Medyaya çokça çıkıp, çok konuşunca sözümüzün ağırlığının yokolduğunu görmek yerine, “eee konuştunuz, astınız kestiniz, sonuç?” diye soran gözlere bakmaktan kaçınmaya başladık.
Özel günlerde çelenk sunmaktan öteye gidemeyen dernekçiliğin cazibesine kapılıp, kendimizi büyük gösteren dev aynalarından uzak tutmayı başaramadık.
“Federasyon tamam, şimdi bir de konfederasyon da patlattık mı süper olur” derken, yıllardır mücadelesi verilen banka haraçlarını engelleyememiş olmayı, özeleştiri nedeni olarak hiç görmedik.
Başkanlığını yaptığı tüketici örgütünün tek bir çalışmasında yer almayıp, internet ortamında, "tüketici uzmanı" sıfatını kendine yakıştırıp, tüketici şikâyetlerini çözmeyi marifet sanmaya başladık.
Paralı tüketici hakları seminerleri düzenleyip, tüketici örgütlenmesinin evrensel ve en önde gelen temel etik kuralı;  "tüketici örgütlenmesi, hiçbir koşulda reklâm almaz, sponsor edinmez" ilkesini ayağımızın altında ezip geçtik.
 
Sevgili dostlar,
“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla”  demiyor, yukarıda yaptığım değerlendirmelerin büyük kısmını da, kendi adıma özeleştiri olarak sizlerle paylaşıyorum.
Zamanın ruhunu kavramış, gerçekten güçlü, etkin ve toplumun güven duyacağı, hacet kapısı olarak göreceği tüketici örgütlenmesi modeli üzerinde kafa yormalı düşünmeli, tartışmalıyız.
 
Bunu yapmalıyız ve unutmamalıyız ki; "Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerden.."

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Tüketiciye Bir Darbe de, Yargıtay'dan

Yargıtay'ın aldığı karar ile artık tüketiciler, bankaların aldığı haksız ücretler için Tüketici Hakem Heyeti yerine genel mahkemelere başvurmak zorunda.
 
28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni düzenleme ile bankaların tüketicilerden haksız yere aldığı ücret ve komisyonların yasallaşması beklenirken, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2014/165 sayılı karar ile bu süreç şimdiden başladı. Yargıtay'ın aldığı karara göre, Tüketici Hakem Heyetleri hesap işletim ücretlerine ilişkin davalar ile ilgili herhangi bir işlem yapamayacak, tüketiciler haklarını genel mahkemelerde aramak zorunda kalacak. Tüketici Hakem Heyeti'ne başvuran herhangi bir yurttaş kendisinden haksız yere ücret kesilmiş olan ücreti kolaylıkla ve kısa zamanda alabiliyorken, artık cebinden para vermek ve çok daha uzun süren bir dava sürecini takip etmek zorunda kalacak.

'TÜKETİCİ DAVADAN CAYDIRILIYOR'
Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Av. Cevat Kazma “Tüketiciler hakem heyetlerine ücretsiz başvuru yapabiliyor, haklarını arayabiliyordu. Kararla birlikte tüketiciler dava açmak için masraf yapmak zorunda. İadesi alınabilecek tutar göz önünde bulundurulduğunda astarı yüzünden pahalıya gelecek. Bu karar tüketiciyi davadan caydırmaya, hesap işletim ücretlerini de yasallaştırmaya yönelik bir adımdır” diyerek kararın, tüketicinin yasal yollarla haklarını aramasının önüne geçildiğini belirtti.

BU KARARLA SÜRECİ BAŞLATTILAR
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Avukat M. Bülent Deniz, 28 Mayıs'tan sonra bu kararın da bir anlam ifade etmeyeceğini, çünkü bu tarihte yürürlüğe girecek olan düzenleme ile bankaların aldığı bütün ücretlerin tamamen yasallaşacağını belirterek, "Yargıtay önümüzdeki sürece erkenden uyum sağlama çabasında gibi görüyor" diye konuştu. Bu kararın Yargıtay'ın daha önceki kararlarıyla bile çeliştiğini belirten Deniz, "Yargıtay ve Adalet Bakanlığı elbirliği ile tüketici aleyhine karar vermeye başlamıştır" dedi.
'BU BİR İKİYÜZLÜLÜKTÜR'
Deniz ayrıca, "'Faiz lobisi' diyerek mitinglerde bankaları hedef haline getiren iktidarın, bu gibi kararlara ses çıkarmaması, tepki göstermemesi bir ikiyüzlülüktür" diye konuştu.
 
 

Borçları Bile Yakınlarına Kalacak

İşçinin işyerindeki güvenliğinden en az işveren kadar sorumlu olan devletin, riskli sektörlere sigortanın girmesini sağlayarak önemli can kayıplarını önleyeceği belirtildi. Kredi borçlusu madenci hayatını kaybettiğinde borcu ailesine kalıyor.
 
Soma'da hayatını kaybeden 301 madenciye Başbakan Erdoğan da dahil şehit denilmesine rağmen madencilerin kredi borçları ailelerine kalacak ve borçları aileler ödemek zorunda kalacak. Peki Hükümet "şehit" dediği madencilerin borçları için ne gibi bir iyileştirme yapacak?
 
Vicdan sahibi her yüreğin acı duyduğu Soma katlimı ardından işçilerin bankalara olan borçları, bankaların bir duyarlılık göstererek borçları sildiklerini açıklamaları ardından kredi alanlara zaten sigorta zorunluluğu olduğu ve bunların sigortaları karşılığı silineceği etraflıca konuşuldu, yazıldı, tartışıldı. Pek çok medya organında farklı açılardan ele alınan konular bir dizi üzüntü verici detayı ortaya çıkarırken bu acıların, daha da önemli böylesi bir katilamın yeniden yaşanmaması için atılması gereken adımlar hakkında da ipucu verdi.
 
Başta çözüme dönük öneriler olmak üzere bu konuda gündeme getirilen noktaları şöyle bir özetlemek istiyoruz.
Maden sigortası zorunlu olsun
* İşçinin işyerindeki güvenliğinden sorumlu olan devlet başta madenler olmak üzere riskli alanlardaki işyerlerine sigortayı zorunlu yapamaz mı. İşyerlerini iş ve işçi güvenliği açısından denetlemekle yükümlü olan devlet, bu konudaki işleyişi hızlandırmak için bir süre yapılacak sigortaya destek veremez mi...
* İş Güvenliği Yasasısıyla iş güvenliği müfettişlerine madeni ya da tesisi riskli bulduğu durumlarda kapatma yetkisi veren devlet, bu denetimlerin hakkıyla yapılmasını da sağlamakla yükümlü değil mi...
* İşyerlerine getirilecek zorunlu sigorta, riski ve ödeyeceği teminat üzerine çalışan sigorta şirketinin bu konudaki denetimini gündeme getirmez mi, parasal risk alan sigorta şirketleri denetimleri yalnız kağıt üzerinde yapmayacağından işçi ve işyerinin bekeası için bu durum çok daha hayırlı olmaz mı?
*Zira böylesi bir durumda, işyeri sigortası olan işletmeler zararlarını sigorta şirketlerinden tahsil edebilecek. Sigorta müfettişleri Soma’daki gibi bir kazanın olmaması için kılı kırk yararak araştırma yapacak. Gördüğü ne ise onu yazacak.
 
Kredi miktarı çok düşük
* Soma’da bankalardan kullanılan bireysel kredi ile kredi kartı borçları 690 bin lira olarak hesaplandı. Bankaların 2 Mayıs itibariyle kredi kapasetileri 1 trilyon 52 milyar lira olarak açıklandı. Merkez Bankası verilerine göre, yurt içi kredi miktarı 2-9 mayıs haftasında 1 trilyon 41 milyar 484 milyon lira oldu.
* Somalı madencilerin gelir ortalaması 1.500 lira. Bankalar BDDK’nın çıkardığı yeni yasal düzenlemeler kapsamında bir kişiye en fazla maaşının 5 katı kadar kredi limiti tanıyor.
* Kadife Şahin’in Milliyet’teki haberine göre tüm Soma halkının sistemden kullanabildiği ticari, bireysel kredi kartı ve bireysel tüketici kredilerinin toplam tutarı 775.823 bin TL’yi aşmıyor. Bireysel borç toplamı 690 bin lira.
* Ticari hukuk kuralları içinde kredi borçlusu hayatını kaybettiğinde borcu mirasçılarına kalıyor. Borç sigortalanmış ise bu borçları sigorta şirketi ödüyor.
* BDDK iki ay önce çıkardığı düzenleme ile sigorta zorunluluğunu kaldırdı. Bankalar artık bireysel kredi verdikleri müşterilerinden zorunlu olarak Hayat Sigortası yapmalarını isteyemiyor. Bankalar sadece konutkredilerinde müşterilerinden hayat sigortası yapmalarını isteyebiliyorlar. Konut kredileri de belli bir teminat karşılığında verildiği için bu kredilerin de banka açısından çok fazla bir riski bulunmuyor.
* Kritik bir nokta da birçok sigorta şirketinin madencilik yüksek riskli meslek gruplarında olduğu gerekçesiyle madencilere hayat sigortası yapımadığı. Çünkü ileri yaş, ciddi hastalık gibi yüksek riskli meslek de hayat sigortası önünde ciddi bir engel.
* “Madencilikte hayat ucuz” prim yüksek” yorumunda bulunan bankacılar, bu hedenle kredi borçlarını sildikleri yönündeki açıklamaların yanlış anlaşıldığını, hayat sigortası olan madencilerin sigorta paralarının ise ailelerine bırakılacağının altını çizmek zorunda kaldılar.
 
Hukuku yardım yapılacak
Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, tweetir hesabından şu bilgilendirmeleri yaptı:
Soma’daki felâkette yakınınızı kaybettiyseniz, yakınınız herhangi bir bankadan tüketici kredisi, konut kredisi kullanmış ise;
-Olasılıkla krediyi çekerken banka tarafından hayat sigortası yapılmıştır.
-Sigortada belirtilen teminat, yani vefat halinde ödenecek para miktarı ödenecek toplam kredi borcu kadardır.
-Bu durumda kredi borcunun kalan taksit tutarı, sigorta tarafından bankaya ödenecektir.
-Poliçede yazılı vefat halinde ödenecek teminat miktarından arta kalan para da vefat edenin yasal mirasçılarına (veya poliçede ayrıca bir isim belirtilmişse o kişiye) ödenecek.
Herhangi bir nedenle kredi borcu sigorta tarafından karşılanmayan veya teminat tutarından arta kalan miktar kendisine ödenmeyen aileler için Tüketici Birliği Federasyonu her türlü hukuki yardımı ücretsiz olarak sağlayacak.
 

17 Mayıs 2014 Cumartesi

#işçilistesiaçıklansın (2)

16 Mayıs 2014 tarihinde bloguma girdiğim #işçilistesiaçıklansın başlıklı yazı ile Soma'da meydana gelen maden faciasındaki kayıpların sayısı ile ilgili kamuoyunun zihninde oluşan soru işaretlerinin kaldırılması gerektiğini belirtmiş ve bu konuda bilgi edinme yasasından yararlanarak, BİMER'e başvuru yapılmasını önermiştim.
 
Yazımın yayınından sonraki süreçte, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından faciada 301 kişinin yaşamını yitirdiği ve 295 kişinin de sağ olarak kurtarıldığı açıklaması yapıldı.
 
Soma'daki madeni işleten şirket yetkilileri tarafından yapılan basın toplantısınıda da, kaza anında, madende 787 kişinin bulunduğu açıklanmıştı. Şirket yetkililerinin verdiği sayı ile Bakan Yıldız'ın kurtarılan ve yaşamını yitirenlere ilişkin verdiği sayılar birbirini desteklemektedir. Bu durumda kaza anında madende bulunan kişi sayısına ilişkin kamuoyunda haklı olarak oluşan soru işaretleri giderilmiş olmaktadır.
 
Maden faciasında yaşamını yitirenlerin sayısı hakkında başkaca savda bulunan sav sahiplerinin kanıt ortaya koymaları gerektiği değerlendirmesini, site ziyaretçilerimin dikkatine sunuyorum.

16 Mayıs 2014 Cuma

#işçilistesiaçıklansın

Ulusal felâket..
Ulusal yas...
Kamuoyunu aydınlatmayan, zihinlerdeki soru işaretlerini gideremeyen bir Kriz Yönetimi..
 
Kayıplarımızın sayısı, her türlü kuşkudan uzak şekilde ve net olarak açıklanabilmiş değil.
Fısıltı gazetesi çalışıyor; "yediyüzden fazla ölüm var", "kaçak işçi varmış", "Suriye'den gelenler çalıştırılıyormuş"...
Sosyal medya, ağırlıkla bu konuda yoğunlaşan haberlerle dolu
 
Yurttaşın bilgi alma hakkı, dahası doğru bilgi alma hakkı her türlü tartışmadan uzak.
Bu hakkımızı kullanmak, her yurttaş için vazgeçilmez ve doğal bir hak..
 
Bu satırları okuduğunuza göre, şu anda internet erişimine sahipsiniz.
O halde, gelin günlerdir zihinlerdeki soru işaretlerini kaldıramayanlara, yurttaş olduğumuzu, bilgi edinme hakkımız olduğunu gösterelim;
 
İlk adım: Başbakanlık İletişim Merkezi'nin www.bimer.gov.tr adresindeki sitesine giriyoruz.
İkinci Adım: Altta bulunan Bilgi Edinme linkine tıklıyoruz.
Üçüncü Adım:Üst menüdeki Başvuru Yap linkine giriyoruz.
Dördüncü Adım: Çıkan formu doldurup İstenen Bilgi ve Belgeler bölümüne; "Soma'da meydana gelen maden kazasında, kaza anında madende bulunan çalışanların isim listesini edinmek istiyorum" yazıp GÖNDER diyoruz.
 
Topu topu 40 saniye ayırarak yurttaş olduğumuzu, bizleri yönetenlere anımsatabiliriz.

Kredi Borcu Olan Madenci Aileleri...

Ülkenin bağrı yanıyor.
Ama ateş düştüğü yeri daha çok yakıyor.
Üçotuz paraya yerin altına giren babalarınız, ağabeyleriniz, kardeşleriniz, erkekleriniz...
Mutlaka bir yaşam kavgası için indiler oraya.
Evin kirası, çocuğunuzun eğitimi, geleceği, mutfağın tütmeyen ocağı için..
Olasılıkla da, öde öde bitmeyen banka borcu için..
 
Soma'daki felâkette yakınınızı kaybettiyseniz, yakınınız herhangi bir bankadan tüketici kredisi, konut kredisi kullanmış ise;
-Olasılıkla krediyi çekerken banka tarafından hayat sigortası yapılmıştır.
-Sigortada belirtilen teminat, yani vefat halinde ödenecek para miktarı ödenecek toplam kredi borcu kadardır.
-Bu durumda kredi borcunun kalan taksit tutarı, sigorta tarafından bankaya ödenecektir.
-Poliçede yazılı vefat halinde ödenecek teminat miktarından arta kalan para da vefat edenin yasal mirasçılarına (veya poliçede ayrıca bir isim belirtilmişse o kişiye) ödenecektir.
 
Bu sizlerin yasal hakkınızdır.
Yasal hakkınızı, "Soma'ya destek oluyoruz" reklâmıyla duyurup prim yapmak isteyen bankalar; size destek olmuyor, zaten zorunlu oldukları bir ödemeyi yapıyorlar.
 
Herhangi bir nedenle kredi borcu sigorta tarafından karşılanmayan veya teminat tutarından arta kalan miktar kendisine ödenmeyen aileler için Tüketici Birliği Federasyonu her türlü hukuki yardımı ücretsiz olarak sağlayacaktır.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Tüketici Yasası Aldatmacası

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Deniz, 28 Mayıs tarihinde yürürlüğe girecek yeni tüketici yasasının tüketici aleyhine olduğunu belirterek, "Tüketiciler, kart aidatları ve dosya masrafları gibi konularda 28 Mayıs’a kadar bankalara dava açsınlar. Çünkü bu tarihten sonra açılan davalar kaybedilecek" dedi.
 
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın büyük iddialarla lanse ettiği ve 28 Mayıs tarihinde yürürlüğe girecek yeni Tüketici Yasası fiyasko çıktı. Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, yeni tüketici yasasının tüketici aleyhine olduğunu söyledi.

'28 MAYIS'A KADAR DAVA AÇIN'
Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Deniz, kredi kartı aidatları konusunda yasal bir düzenleme olmaması nedeniyle mevcut uygulamada bireysel müracaatla, bankalardan aidatların geri alınabildiğini belirtti. Deniz, 28 Mayıs tarihinde yürürlüğe girecek yeni Tüketici Yasası'yla, tüketici kredilerinden alınan dosya masraflarının ve kart aidatılarının yasallaşacağını ve geri almanın mümkün olmayacağını vurguladı. Deniz, tüketicileri uyararak, "Tüketiciler, kart aidatları ve dosya masrafları gibi konularda 28 Mayıs’a kadar bankalara dava açsınlar. Çünkü bu tarihten sonra açılan davalar kaybedilecek. Dolayısıyla gelinen nokta, iktidarın bu konudaki samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır" dedi.

'BDDK, HİÇ TÜKETİCİ LEHİNE KARAR ALMADI'
Deniz, bankaların hangi hizmetlerden para alacağının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kararına bırakıldığını belirterek, BDDK’nın bugüne kadar hiç tüketici lehine karar almadığını söyledi. Deniz, “Dolayısıyla Bakan Hayati Yazıcı’nın, ‘Bankalar 61 kalemden haksız para alıyor’ diye tepki gösterdiği konuların tamamı BDDK’nın insafına terk edildi” diye konuştu.

 
Yeni yasa nasıl anlatılmıştı?
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, bankaların 61 kalemde haksız para aldığını belirterek, bankacılıkta aidatsız kart döneminin başlayacağını, bankaların herhangi bir ücret ve aidat kesemeyeceğini, bankaların faiz dışı gelirlerinin de BDDK tarafından düzenleneceğini açıklamıştı. Yazıcı, yeni Tüketici Yasası ile sigorta ilişkilerini, vekâlet ilişkilerini, hizmete dönük ilişkileri, ürün satımlarını tüketici lehine düzenleyeceklerini belirtmişti. Yazıcı, hesap işletimsizlik ücreti, hesap bildirim ücreti, para sayma ücreti gibi 61 farklı isim altında alınan ücretlere 'dur' denileceğini, tüketici kredisinin erken kapatabileceğini ve tüketici güvencesi sigortası geleceğini söylemişti.

8 Mayıs 2014 Perşembe

"POS Komisyonu'Fon'a Gidiyor"

Tüketiciler Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Bülent Deniz, geçen sene hayatımıza giren yeni nesil POS cihazlarından bankaların aldığı yüzde 1,25'lik komisyon ücretinin önce 'Fon'a, ardından da Maliye eliyle genel bütçeye aktarıldığını söyledi.
 
2013 Yılının ekim ayında zorunlu tutulan yeni nesil elektronik yazar kasa (POS/ödeme kaydedici cihaz), tüm kredi kartları için aynı cihazla hizmet verme avantajı ile piyasaya çıkmıştı. Bankalar POS cihazlarından, aylık yüzde 1,25’e varan oranlarda işletmenin yaptığı cirodan komisyon ücreti kesiyor. Alınan bu komisyon oranı bankadan bankaya farklılık gösteriyor. Bazı bankalar verimsizlik ücreti kesintisi alırken, bazı bankalar üye iş yeri hizmet bedeli adı altında bir kesinti yapıyor. Verilen komisyon ücretlerinin nerede kullanıldığı konusunda bilgisine başvurduğumuz işletme sahipleri komisyonun nerede kullanıldığını bilmedikleri gibi, “Telefonun ucundaki ‘Pos Destek Hattı’nda muhatap bile bulamıyoruz” diye konuştular.

'VATANDAŞIN BİLGİ ALMA HAKKI VAR'
Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, POS cihazlarından alınan yüzde 1,25’lik komisyon ücretinin önce 'Fon'a, ardından da Maliye eliyle genel bütçeye aktarıldığını söyledi. Deniz, vatandaşın ödediği verginin nerede kullanıldığı ile ilgili bilgi alma hakkının olduğuna işaret ederek, “İşletme sahiplerinin ve vatandaşların ödedikleri komisyonun akıbeti ile ilgili bilgi alamamaları üzücüdür. Bankaların pos cihazları marifeti ile işletme cirolarından tahsil edilen komisyonlar, Maliye Bakanlığı eliyle 'Fon'a gidiyor” dedi. Türkiye’de aylık kredi kartlı alışveriş ve nakit çekimi 35 milyar TL’yi geçiyor. Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz’in 'Fon'a aktarıldığını ifade ettiği aylık yüzde 1,25 ise 437,5 milyon TL’ye tekabül ediyor.

'DOSYA MASRAFI BİR HİLE'
AKP Hükümeti'nin bir yandan 'faiz lobisi' diye itham ederek bankaları eleştirdiğini belirten Tüketiciler Birliği Federasyonu Genel Başkanı Deniz, öte yandan hükümet eliyle bankalara yeni gelir kapısı yaratmanın yollarının arandığını söyledi. Deniz, bankaların 180 gün işlem görmeyen hareketsiz hesaplardan, hesap sahibine haber vermek suretiyle işletim ücreti alabileceğini ifade etti. Tüketici kredilerinde bankaların aldığı dosya masrafının bir hile olduğunu belirten Deniz, “0,99 kredi kampanyası ilan edip, dosya masrafı adı altında bu oranı yüzde 1’in üzerine çıkarıyorlar. Ve hukuksuz aldıkları dosya parasının hesabını da mahkemede veremiyorlar” açıklamasını yaptı.

Murat Bayar, Yurt Gazetesi 07.05.2014 http://www.yurtgazetesi.com.tr/ekonomi/pos-komisyonu-fona-gidiyor-h52541.html