Fıkra malum...
Ağa ile köylüsü, kasabaya doğru yola çıkmışlar.
Karşılarına hayvan pisliği çıkmış. Ağa eğlenmek için köylüsüne; "şu pisliği yersen sana 50 lira" demiş.
Köylü; pisliği mideye, 50 lirayı da cebe indirmiş.
Ağa bozulmuş; "durup dururken 50 liradan olduk" diye...
Az sonra, karşılarına yine hayvan pisliği çıkmış. Pisliği yediğine pişman köylü, intikam uğruna; "ağam, sen şu pisliği yersen, benden sana 50 lira" deyivermiş.
Kaybettiği parasını geri almak için pisliği afiyetle yiyen ağanın aklı başına gelmiş; "yola çıkarken benim cebimde 50 lira vardı. Cebimde yine 50 lira var. iyi de biz bu b..u niye yedik lan..."Fıkralar toplum yaşamından doğuyor. "CUK" oturduğu anları toplumlar çoğu kez yaşıyor. Fıkrayı 21 Nisan, akşamüstü sosyal paylaşım sitelerinde yayınladım. Doğrusu bu fıkranın başka versiyonunun, Radikal'de Eyüp Can'ın makalesine de konu olacağını tahmin etmemiştim. Ama o günlerde Yüksek Seçim Kurulu'nun üç gün arayla aldığı iki karar, sanırım çoğumuza yukarıdaki fıkrayı hatırlatmış olmalı.
Neydi yaşananlar;
18 Nisan akşamı, Yüksek Seçim Kurulu aldığı bir kararla, aralarında BDP. nin de desteklediği adayların bulunduğu oniki bağımsız adayın seçilme yeterliliğinin olmadığına karar verdi.
Bir anda ortalık karıştı. Güneydoğu illeri başta, yurdun hemen her yerinde bu karara tepkiler başladı. Gösterilerin dozu arttı ve sonunda bir sivil yurttaş yaşamını kaybetti, bir güvenlik görevlisi ağır yaralandı. Binalar, banka şubeleri yakıldı...
Seçimlerin yapılıp yapılmayacağının bile tartışıldığı kaos dolu o üç günün ardından, Yüksek Seçim Kurulu oniki adayın itirazı üzerine yeniden toplandı ve bu kez "bu adayların seçme yeterliliği vardır" dedi.
Tarihe notumuzu böylece düşmüş olduk.
Gelelim bugüne...
Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı ilk karar sonrasında, tepkimi dile getirmek için oturup Yüksek Seçim Kurulu'na bir dilekçe yazıp gönderdim:
Yüksek Seçim Kurulu Sayın Başkanlığı’na,Konu :Seçme yeterliliğimin araştırılarak sonucun bildirilmesi talebim hk.
12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile ilgili olarak;
Kurulunuzca verilen, oniki bağımsız milletvekili adayının seçilme yeterliliğinin olmadığına ilişkin kararınız nedeniyle seçimlerde oy kullanıp kullanamayacağım konusunda kuşkularım oluşmuştur.
Bu nedenle durumumun gözden geçirilerek 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde seçme yeterliliğimin olup olmadığı hususunun tarafıma bildirilmesini dilerim.
Mehmet Bülent Deniz
Aradan zaman geçti. İnanılır gibi değil ama, bir yurttaştan gelen "seçme yeterliliğim var mıdır" sorusuna, Yüksek Seçim Kurulu üşenmeyip bir yanıt gönderdi.
Özcesi; "seçme yeterliliğin var mı yok mu öğrenmek istiyorsan, git 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmek Kütükleri Hakkındaki Kanunun 6, 7 ve 8. maddelerine bakıver" diyor.
Şimdi içi rahatlatılmış (!) bir yurttaş olarak, huzur ve güven içinde 12 Haziran'ı bekliyorum.
Ağa ile köylüsü, kasabaya doğru yola çıkmışlar.
Karşılarına hayvan pisliği çıkmış. Ağa eğlenmek için köylüsüne; "şu pisliği yersen sana 50 lira" demiş.
Köylü; pisliği mideye, 50 lirayı da cebe indirmiş.
Ağa bozulmuş; "durup dururken 50 liradan olduk" diye...
Az sonra, karşılarına yine hayvan pisliği çıkmış. Pisliği yediğine pişman köylü, intikam uğruna; "ağam, sen şu pisliği yersen, benden sana 50 lira" deyivermiş.
Kaybettiği parasını geri almak için pisliği afiyetle yiyen ağanın aklı başına gelmiş; "yola çıkarken benim cebimde 50 lira vardı. Cebimde yine 50 lira var. iyi de biz bu b..u niye yedik lan..."Fıkralar toplum yaşamından doğuyor. "CUK" oturduğu anları toplumlar çoğu kez yaşıyor. Fıkrayı 21 Nisan, akşamüstü sosyal paylaşım sitelerinde yayınladım. Doğrusu bu fıkranın başka versiyonunun, Radikal'de Eyüp Can'ın makalesine de konu olacağını tahmin etmemiştim. Ama o günlerde Yüksek Seçim Kurulu'nun üç gün arayla aldığı iki karar, sanırım çoğumuza yukarıdaki fıkrayı hatırlatmış olmalı.
Neydi yaşananlar;
18 Nisan akşamı, Yüksek Seçim Kurulu aldığı bir kararla, aralarında BDP. nin de desteklediği adayların bulunduğu oniki bağımsız adayın seçilme yeterliliğinin olmadığına karar verdi.
Bir anda ortalık karıştı. Güneydoğu illeri başta, yurdun hemen her yerinde bu karara tepkiler başladı. Gösterilerin dozu arttı ve sonunda bir sivil yurttaş yaşamını kaybetti, bir güvenlik görevlisi ağır yaralandı. Binalar, banka şubeleri yakıldı...
Seçimlerin yapılıp yapılmayacağının bile tartışıldığı kaos dolu o üç günün ardından, Yüksek Seçim Kurulu oniki adayın itirazı üzerine yeniden toplandı ve bu kez "bu adayların seçme yeterliliği vardır" dedi.
Tarihe notumuzu böylece düşmüş olduk.
Gelelim bugüne...
Yüksek Seçim Kurulu'nun aldığı ilk karar sonrasında, tepkimi dile getirmek için oturup Yüksek Seçim Kurulu'na bir dilekçe yazıp gönderdim:
Yüksek Seçim Kurulu Sayın Başkanlığı’na,Konu :Seçme yeterliliğimin araştırılarak sonucun bildirilmesi talebim hk.
12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile ilgili olarak;
Kurulunuzca verilen, oniki bağımsız milletvekili adayının seçilme yeterliliğinin olmadığına ilişkin kararınız nedeniyle seçimlerde oy kullanıp kullanamayacağım konusunda kuşkularım oluşmuştur.
Bu nedenle durumumun gözden geçirilerek 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde seçme yeterliliğimin olup olmadığı hususunun tarafıma bildirilmesini dilerim.
Mehmet Bülent Deniz
Aradan zaman geçti. İnanılır gibi değil ama, bir yurttaştan gelen "seçme yeterliliğim var mıdır" sorusuna, Yüksek Seçim Kurulu üşenmeyip bir yanıt gönderdi.
Özcesi; "seçme yeterliliğin var mı yok mu öğrenmek istiyorsan, git 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmek Kütükleri Hakkındaki Kanunun 6, 7 ve 8. maddelerine bakıver" diyor.
Şimdi içi rahatlatılmış (!) bir yurttaş olarak, huzur ve güven içinde 12 Haziran'ı bekliyorum.