Kamuoyuna "devrim" diye sunulan yeni tüketici yasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi.
Tüketici haklarında geriye gidişi yasallaştıran ve tüketicileri bankalara teslim eden bu yasa; devrim değil, bir "karşıdevrim"dir.
Yasa şimdi Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül'ün önünde..
Aşağıda imzası olan tüketici örgütleri sayın Cumhurbaşkanı'na yasayı veto etmesi çağrısında bulunuyoruz:
Sayın Cumhurbaşkanı,
TBMM. tarafından kabul edilmiş bulunan yeni Tüketici Kanunu bugünlerde onayınıza sunulacaktır.
Yüce Meclis tarafından onaylanan bu Yasa bazı önemli ve geniş
kitleleri ilgilendiren hususlarda, özellikle finansal hizmetlerin sunumunda
tüketici beklentilerine uygun bulunmamaktadır.
Şöyle ki;
Yasa; yıllardır tüketicilerle bankalar arasında yaşanan çekişmeleri giderecek düzenlemelerden yoksun olup, kullanımdaki 57 milyona
yaklaşan kredi kartından aidat alınmasını önleyecek hükümler içermemektedir.
Yalnızca, bankaların aidat içermeyen bir kredi kartını da müşterilerine
sunmasını öngörmekte, vatandaşların cebindeki kredi kartlarından ücret
alınmasını adeta yasal duruma getirmektedir. Kredi Kartı yıllık aidatını
düzenleyen madde, içtihatları ve hukuk düzenini altüst etmiştir.
Oysa, yasaya eklenecek geçici bir maddeyle kullanımdaki kredi
kartları aidatsız hale getirilerek, bankaların kart kullanıcılarla müzakere
etmek suretiyle aidat alabilmelerine imkan sağlanabilirdi.
Diğer yandan, kira ödemesi, öğrenci harcı, maaş ödemesi, emekli
aylığı, icra tahsilatı gibi yasal zorunluk nedeniyle bankalarca yapılacak
işlemlerin ücretsiz olacağına dair bir hüküm de bulunmamakta, tüketiciler
bankalar ve BDDK’nın insafına terk edilerek, çaresiz bırakılmaktadır.
Yaşananlarla görülmüştür ki, 19.10.2005 yılında kabul edilmiş
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 76. “Müşteri Hakları” başlıklı maddesine
rağmen bankalar, kendilerince yapılan işlemlere dair belge talep eden
müşterilerden ücret istenebilmiş, BDKK ise tüm şikayetlere rağmen duruma müdahale
etmemiştir. Yine 23.02.2006 yılında kabul edilen 5464 sayılı Banka Kartları ve
Kredi Kartları Kanunu’nun gerek kredi kartı dağıtılmasına ve limitlerine
yönelik, gerekse 24. Maddesinde yer alan sözleşmede bulunmayan ücretlerin
alınamayacağına dair hükümlerine riayet edilmemiş, BDDK da bu hukuksuzluğa da
sadece seyirci kalmıştır.
Ayrıca onayınıza sunulan bu yasa mevcut haliyle; ekonomik
nedenlerle ihtiyaç veya konut kredisi kullanmak durumunda olan tüketicilerden
faiz ve zorunlu gider unsurları dışında, bankalarca talep edilen komisyon,
dosya masrafı, kredi değerlendirme ücreti, vb. onlarca kalem ek maddi külfetin
alınmasını önleyecek hükümlerden de yoksundur.
Kredi kullanma ihtiyacındaki vatandaş ilan edilen faiz
oranlarına göre banka tercihini yapmakta, karşısına çıkan ek ücretler yüzünden
reel faiz, ilan edilenin üzerine çıkmaktadır. Ülkemiz tüketicisinin finans
bilgi düzeyinin düşüklüğü göz önüne alındığında, kredi için zorunlu gider
unsuru olmadığı halde alınan faiz dışındaki bedellerin yanıltıcılığı ortadadır.
Bu tür işlemlerin kabulü mümkün değildir, aynı zamanda adil olmayıp, evrensel
hukuka da aykırıdır. Dışarıdan masumane gözükse de tüketiciler, bankaların
haksız ücretlendirmelerini yargıya taşıyamayacak, BDDK doğrudan tüketici
aleyhine müdahalede bulunabilecektir. Bankalar adına adeta imtiyaz
oluşturulmaktadır.
Yukarıda açıkladığımız finans
sektöründe sunulan ürün ve hizmetlerdeki haksız, adil olmayan ücretlendirmeler
yüzünden tüketicilerin başta ayıplı mal ve hizmet sorunlarını çözmek için
kurulmuş bulunan Tüketici Hakem Heyetleri iş yapamaz hale gelmiştir. 2012
yılında Tüketici Heyetlerine yapılan şikayetlerin yaklaşık % 60’ı bankalarla
ilgili olup, bu oran 2013’ün ilk altı ayında % 70’e ulaşmıştır. Bu nedenle sistem
tıkandığından, dosya yükü altında ezilen Tüketici Hakem Heyetleri, kendilerine
gelen şikayetleri almamak için tüketicilere engel çıkarmakta, mağdur
tüketiciler “Hacet kapısı” olarak gördükleri merciden geri çevrilmektedir.
Kredi kartı aidatının iptali için Tüketici Hakem Heyetine başvurmuş yüzbinlerce
tüketicinin müracaatı “Aidatsız kredi kartı alsaydın” gerekçesiyle olumsuz
sonuçlanabilecektir. Geçmişten günümüze kadar yaşananlardan yarına baktığımızda
görünen o ki; hak ihlalleri gün geçtikçe artacak, tüketiciler, tüketici
örgütleri, iyi niyetle çalışan hakem heyetleri ve bakanlık personeli çırpınmaya
devam edecektir.
Gazetelere yansıyan “Tüketicinin zaferi” başlıklarına
aldanılmamalıdır. Satır aralarına inildiğinde tüketicinin kendisinden haksız
yere kesilen bir ücreti aylar hatta bazen yıllar sonra geri alabildiği; hem
maddi hem de manevi yönden hırpalandığı gibi, davayı kazansa bile bile aslında
kazananın satıcı/sağlayıcı olduğu aşikardır. Bunun için yeni yasaya, mağdur
edilen tüketicinin maddi kayıplarını tazmin eden hükümlerin yanına, onun
uğraşısını; mücadelesini; zaman kaybını tazmin edecek-diğer bir deyişle
“Tüketicinin Tam Tazminine” yönelik hükümler konmalıdır.
Bankalar başta olmak üzere, sabit ve cep telefonu hizmeti sunan
operatörler; enerji sektöründeki işletmeler; çok uluslu şirketlerin oluşturduğu
mevcut durum bize şunu söylemektedir: Yasaya tüketici lehine ne tür hükümler
konursa konsun “Tüketicinin Tam Tazmini”ne yer vermeyen bir yasaya
“yeni” demek de doğru olmayacaktır.
Malumunuz üzere, köhnemiş ortaçağ zihniyetiyle salt maddi kazanç
peşindeki kişi ve kurumlara karşı tüketicinin korunması ve örgütlenmelerinin
teşvik edilmesi Anayasa’mızın 172. Maddesinin emredici hükmüdür. Buna rağmen,
Kanunun asıl muhatabı ve öznesi olan tüketici örgütlerinin Kurul ve
konseylerdeki temsil imkanı ortadan kaldırılmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı; Yeni Tüketici Kanunu’nu onaylamayarak,
yukarıda saydığım hususlarda gerekli düzenlemelerin yapılması için yeniden
görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iade etmenizi diliyoruz.
Saygılarımızla,
Aydın Ağaoğlu
Tüketiciler Derneği Genel Başkanı
Mehmet Bülent Deniz
Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder