“Emin
olmama” seçeneğimiz de var.
Ve
arada sırada, bu seçeneği kullanmalıyız.
…..
Bir
örgüt mensubu öldürülüyor.
Ardından
boynuna ip geçirilip güvenlik aracının ardında sürükleniyor.
Sokakta
ceset gezdirmek devletin gücü mü, acziyetinin itirafı mı?
…..
Erdoğan’dan
“Ahmet Hakan’a saldırı” açıklaması; “Şiddetin karşısındayız. Yeter ki bütün
medya grupları aynı hassasiyeti göstersinler. Kendilerine gelince ‘yandım’
demesinler. Aynı hassasiyeti başkalarının başına gelince de göstersinler.”
Bu
açıklamadan ne anlamak gerek?
“Bütün medya
grupları şiddete karşı aynı hassasiyeti göstermeli. Aksi halde Ahmet Hakan’a
yapılan normaldir”
mi demek?...
…..
“Ya sev, ya terk
et!”
Öteden
beri MHP’nin kullandığı bu cümleyi şimdilerde AKP taraftarlarının ağzından
duyar oldum.
Ceset
sürüklemeyle ilgili “devletin
gücü/acziyeti” sorunsalına ilişkin sosyal medyada yazdığıma böylesi bir
tepki geldi: “Sürekli kibirli ve üstten
bir usulle, cevabı içinde saklı sorularla devletin acziyetinden
bahsediyorsunuz. Sizi burada tutan ne?”
İktidarın
kitleler üzerindeki izdüşümlerinden biri de bu sanırım; “Ülkenin sahibi sadece ve sadece bizleriz. Muhalife, eleştirene, sorana
verilecek bir karış toprağımız, hayır; nefesi için kullanabileceği hava bile yok.”
…..
Ankara
Katliamı.
Acının
bile sustuğu gün…
…..
Bildik
tablo yineleniyor; olayın ardından Başbakanlıkta güvenlik toplantısı,
Başbakan’ın üzgün yüz ifadesiyle “ülkemizin
birliğine, demokrasiye yapılmıştır, kimse bizim gücümüzü test etmeye kalkmasın”
sözleri, sosyal medyada birbirinin gözünü oyan mesajlar, acılar, acılar…
Başbakan
diğer parti liderleri ile görüşeceğini açıkladı, HDP hariç.
MHP
görüşme istemini reddetti.
Davutoğlu-Kılıçdaroğlu
bugün görüştüler.
Kılıçdaroğlu
görüşme sonrası Bahçeli ve Demirtaş ile görüşeceğini açıkladı.
İlginç
bir durum.
Ülkenin
Başbakanı kim, anlamak zor…
…..
Katliamdan
bu yana internet iyice yavaşladı, sosyal medya ağlarına girmek neredeyse
olanaksız.
İlgililer
kapatma, engellemeye ilişkin bir karar yok diyorlar.
İyi
de, neden böyle?
…..
“Ermeni
soykırımı yoktur” demek, AİHM’de aklandı.
Doğrusu
budur.
“Ermenilere
soykırım uygulandı” diyebilmek kadar, aksini söyleyebilmek de; düşünmek ve
düşündüğünü açıklama özgürlüğünün bir parçasıdır.
Bu
karar insan hakları, düşünce özgürlüğü savunucuları için turnusol deneyi olmuşa
benziyor.
Yıllarca
İnsan Hakları Derneği başkanlığını yapan, hemen bütün özgürlük hareketlerinde
yerini alan bir kişinin yazdıkları beni utandırdı; “AHİM, Doğu Perinçek kararı ile, ‘devletlerin
Mahkemesi’ OLDUĞUNU bir kez daha kanıtladı!”
…..
Finlandiya
Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geldi.
Gelirken
tarifeli uçakla, aktarmalı ve hatta ekonomi sınıfında gelmiş.
Dönüşü
de aynı şekilde.
Durum
beni çok üzdü! “Bir devlet başkanının
tarifeli uçakla seyahat ettiğini duymak… Yetmedi, üstelik ekonomi sınıfında…
Haddini bil Sauli Niinistö!..” diye yazdım sosyal medyada. Zavallı
Niinistö. Beştepe’nin görkeminden sonra tedavi edilemez melankoliye falan
girmemiştir umarım.
Köşe
yazarı Mehmet Kamış, Zaman’daki yazısında bu konuya değinmiş; doğulu
yöneticilerle batılı yöneticiler arasındaki debdebe farkını çok güzel anlatmış.
Ortadoğu,
Afrika ülkelerine gelen yabancı devlet adamlarını karşılama törenleri gözüme
takılıyor arada. Şatafat, debdebe, kırmızı halılar, bandolar, yöresel kıyafetli
ordular vs. vs.
Nuh’un
Gemisi’ne “tevazu”yu da sıkıştırabilir miyiz acaba?
#filgunlugu
Bütünü için tıklayınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder