O günlerin sabahında her zamankinden daha
erken kalkardı rahmetli babam.
Tıraşını olur, en yeni elbisesini giyer,
kravatını bağlardı.
En önemlisi çok özel zamanlarda kullandığı
kokusunu sürer ve bizleri uyandırmaya başlardı.
Rahmetli babamın bu törensel hazırlığı,
seçim günlerinin sabahlarına özgüydü. Adeta kutsal bir görevi yerine getirmek
için hazırlık yapar, beraberine bizleri alır ve büyük bir ciddiyetle oy
kullanmaya giderdik.
…
Bir süre uzak kıta, Avustralya’da yaşayan
kardeşim anlatmıştı; Bir komşusu kahve içmeye uğramış. Sözün arasında,
kardeşimin oy kullanıp kullanmadığını sormuş.
“Çok şaşırdım” dedi kardeşim. “Meğer,
yaklaşık bir aydır ülkede genel seçim kampanyası varmış ve o gün oy
kullanılıyormuş.”
…
Anımsadığım ilk seçim 1977 seçimleriydi.
Ege’nin bir kentinde yaşayan, 12 yaşında
bir çocuktum.
Yaz zamanıydı, hatta şimdi Google’a sordum;
5 Haziran 1977…
Evimiz, tüm partilerin mitinglerini yaptığı
meydana çok yakındı.
Sırasıyla partiler geliyorlar, o meydanda
kalabalıklar toplanıyor, biz çocuklara da eğlence çıkıyordu. Partilerin
broşürlerinden toplamak; yetmez, farklı olanlarından ve çokça toplamak
önemliydi biz çocuklar için.
Mitinglerde şimdiki gibi şapka, şemsiye,
ıvır zıvır dağıtılmıyordu sanıyorum. Çünkü beni mitingleri izlemeye götüren
nedenin bu olduğunu anımsamıyorum.
İstisnasız bütün partilerin mitinglerine
gitmiştim.
Neden gidiyordum, başından sonuna kadar
kalıyordum, hatta çocuk olmamı kullanıp kürsünün dibine kadar gidiyordum,
bilmiyorum.
Sahi, şimdiki gibi liderlerin konuşacakları
plâtformlar yoktu. Hatta seçim otobüsü üzerinden konuşanın da sadece Ecevit ve
Demirel olduğunu anımsıyorum. Erbakan, Türkeş, Bozbeyli, Feyzioğlu (evet, şimdinin
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun babası, Turhan Feyzioğlu)
tahtadan yapılmış kürsüden konuşmuşlardı.
Anımsadığım, en kalabalık mitingi Ecevit’in
yaptığı idi. Bir Karaoğlan rüzgârı esiyordu. Yaşadığımız kentten İzmir’e
giderken karayolunun kenarlarındaki taşlarda “Karaoğlan Geliyor” diye yazılı olduğu zamanlardı.
…
Seçim gecesi olabildiğince uyanık kalmaya
çalıştığımız gece olurdu.
Televizyonun tek kanalında yayınlanan sonuçlar,
en erken saat 03:00 sularında fikir vermeye başlardı. Ki bu da yetmezdi, günler
sürerdi, “kesin olmayan sandık sonuçları”nın
açıklanması.
Fikir vermek deyince, Ecevit’in Türkiye’yi
ayağa kaldıran geceyarısı demecini söylemek gerek.
Aynı yıl, yani 1977 seçimleri.
Sandık sonuçları TRT televizyonundan
veriliyor.
Saatler ilerliyor.
CHP-AP başa baş gidiyor.
Oysa tüm sol kesim Karaoğlan’ın ardında
birleşmiş, tek başına CHP iktidarı için çalışmış.
Bir ara rahmetli babam gece dışarı çıktı.
Elinde Hürriyet gazetesi vardı. Üzerinde kocaman ve kırmızı harflerle Yıldırım Baskı yazan ve Ecevit’in
kocaman resmi ve “Tek Başına İktidarız”
manşeti.
Ecevit gelen sonuçlardan yola çıkarak CHP
nin 226 sayısını geçerek tek başına iktidar olacağını öngörmüş ve bunu
geceyarısı demeciyle Türkiye’ye duyurmuştu.
Oysa yüzde 41 oy almasına karşın çıkardığı
milletvekili sayısı 213 de kalmıştı.
…
Bu satırları yazdığımda 7 Haziran 2015
seçimleri için oyların kullanıldığı dakikalardayız.
Saat henüz 17:00 olmadı.
Sandıklar kapanıp, sayımlara geçilmedi.
Vakit öğleden sonrayı geçmeye başladı ve
ben henüz oyumu kullanmaya gitmedim.
Yok, rahmetli babamın atfettiği kutsal
görev anlayışına katılmadığımdan değil.
Yok, Avustralya’daki gibi halkın bile
haberinin olmadığı, ilgi duymadığı kadar önemsizleştirdiğimden değil.
Sadece bugün Pazar ve ben Pazar günleri geç
kalkarım…
İki ufak not:
-Seçim üzerine bu kadar yazıp da, öngörüde
bulunmamak olmaz. 7 Haziran 2015 için; AKP 38, CHP 28, MHP
18, HDP 12 alır diye hissettim.
-Resimde gördüğünüz koyun, gerçekten de bir partinin logosuydu. At, davulu delen jaguar, aslan neyse de, koyunu amblemi olarak seçen bir partinin, bizlere daha açık ne mesajı olabilir ki?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder